hesabın var mı? giriş yap

  • birçoğumuzun, cem karaca ile özdeşleştirdiği deniz üstü köpürür'ü ilk defa plağa okuyan; 70'lerin ilk yarısı boyunca çok önemli işlere imza atmış, faaliyetleri ne yazık ki yıllar evvel sona ermiş olan grup.

    kardaşlar kimmiş, başlarından neler geçmiş, nelerin altına imza atmış; dilerseniz, gelin beraber bakalım. ilk olarak, kuruluş aşamasına göz atmamız gerekiyor.

    1970'li yıllar başlarken; 1960'ların ilk günlerinde kurulan ve bir dönem erkin koray'la da çalışan, 1967 ve 1969 arasında ve özellikle resimdeki gözyaşları ile piyasada fırtınalar estiren apaşlar ile cem karaca arasındaki birliktelik sona erer. bu dağılmanın hemen akabinde, bir grup ile müzik icra etmenin, söylemek yerine yaşadığı şarkıları daha güzel icra etmenin asıl yolu olduğunu çok iyi bilen cem karaca, bir gruba dâhil olmanın ya da bir grup kurmanın gerekliliğinin farkındadır. apaşlar'da uzun süreler beraber müzik yaptığı gitarist seyhan karabay ve yine apaşlar'da birlikte şarkılara dokunduğu baterist leon habib ile görüşür; yeni bir grubun temellerini atmaya karar verirler. 'kardeşler' şeklinde, istanbul türkçesi ile kararlaştırdıkları isimlerini, anadolu'ya ait olduklarını daha da belirgin hâle getiren 'kardaşlar'a evirmeden önce diğer bir gitarist olan ünol büyükgönenç, ekibe dâhil olur. ancak, 1969'da yayınladıkları dağdan geliyorum gardaş ve sen olmayınca şarkılarını içeren 45'lik sayesinde isimlerini duyuran gardaşlar ile isim kullanımı konusunda kısa bir çekişme yaşarlar. fakat kısa sürede çözülen bu sorun, her iki grubun da yoluna devam etmesine bir mani değildir.

    peki, "cem karacalı yıllar" olarak anacağımız bu dönemlerde neler yaşandı?

    kuruluşu takip eden ilk aylarda, cengüz türksoy klavyeye geçer; israilli leon habib memleketine döner, bateriyi filistinli muhabbet kurtar devralır. cem karacakardaşlar, bu dönemlerde ilk konserlerini verirler grup olarak. verirler ama daha yöresel motifler icra etmek isteyen grup, seyirciden gelen "apaşlar çalın!" talebini de geri çeviremez ve grup üyelerinin zaten içerisinde olduğu şarkıları, pop-rock türünde eserleri seslendirmeyi sürdürürler. bu, "ne çalacağız yahu biz?" çelişkisi, gruba yeni katılan cengiz türksoy'u pek memnun etmez ve önce kendisi, ardından baterist muhabbet kurtar gruptan ayrılır. kardaşlar, baterist açığını hüseyin sultanoğlu ile tamamlar tamamlamasına ama anadolu ezgilerini çalacak bir klavyeci, ne kadar ararlarsa arasınlar, denk gelmez ve en sonunda, "istediğimiz gibi olmayacaksa, hiç olmasın." diyerek klavyeyi tamamen ıskartaya çıkartırlar. yine bu zamanlarda; bekleyiş, çayda çıra, bir yaz şarkısı, ha bu diyar gibi yorumları ile bildiğimiz stephan umutyan, kısa bir süre grupla ortak işlere imza atar.

    grubun, nihayet bir nefeste sayılabilecek kadrosu yavaş yavaş oturmaya başladığında, ilk besteler ve türkü düzenlemeleri de nihayete ermeye başlar ve kardaşlar, kayıt için almanya'ya gitmeyi kararlaştırır. gel gelelim, sağmalcılar isminin bayrampaşa olarak değiştirilmesine sebep olan 1970'lerdeki kolera salgını, avrupa'da da mevcut olan bir konudur ve bu salgın, genel itibariyle bir korumacılık doğurur; kardaşlar'ın yurt dışına çıkışları yasaklanır (elbette direkt kendilerine hitaben bir yasak mevcut değil, bu şekilde anlaşılmasın, genel bir kısıtlama mevcut ülkede). grup da, sadece cem karaca'nın edirne'nin ötesine çıkması konusunda fikir birliğine varır ve almanya'ya giden cem karaca, ferdy klein orkestrası ile birtakım çalışmaların altına imza atıp birkaç plak çıkartır. cem karaca'nın türkiye'ye dönüşü sonrasında, ikinci gitarist olarak alman alex wiska kardaşlar'a katılır ve uzun süre değişmeyecek olan cem-seyhan-ünol-hüseyin-alex beşlisi, yurt içindeki faaliyetlerini sürdürür.

    1970 yılı sona ererken, hareketli geçen yılın bitişinde kardaşlar, dadaloğlu ve kalender isimli şarkılarının yer aldığı 45'liklerini yayınlarlar. dadaloğlu'nun sözleri, takdir edeceğiniz üzere dadaloğlu'ndan gelirken kalender, sözleri grupça yazılan ve alex wiska tarafından bestelenen bir şarkı olarak karşımıza çıkar. bu 45'lik, müzikseverlerce inanılmaz beğenir ve gruptan ziyade, 'cem karaca'nın en iyi şarkılarından biri' olarak anılmaya başlanır. aynı yıl, grubun kıbrıs'ta verdiği bir konser esnasında alex wiska'yı elektrik çarpar ve konserler, kısa bir zaman, bir kişi eksik gerçekleştirilir.

    dadaloğlu 45'liği oldukça rağbet görünce, geçen kolera salgını sonrasında izni koparan grup, almanya'ya koşar ve iki kısımdan oluşan acı doktor, kara yılan / lümüne, kara üzüm / mehmete ağıt ve oy gülüm oy / kara sevda 45'liklerini kaydeder. bu dört teklide, hemen hemen her bir grup üyesinin söz ve müzik anlamında ciddi katkıları olmasının yanında, türk halk müziği ozanlarının yorumları da yeniden düzenlenir ve ozanların adımları, grubun uyuşan düşünceleri sayesinde başarıyla takip edilir. bahsettiğimiz dört 45'likte en çok göze batan ise, kardaşlar'ın yansıttığı müziğin kalitesi ve çeşitliliği olur. örneğin, seyhan karabay'ın hem bas gitar hem ıklığ çaldığı şarkıların yanında hüseyin sultanoğlu'nun perküsyondaki başarısı ve ünol büyükgönenç'in bağlamadaki kabiliyeti; dinleyenlere, "bu, olsa olsa kardaşlar olur." dedirtecek bir kimlik kazandırır. almanya'da yayınlanan dört teklinin ardından 1971'de alex wiska, "auf wiedersehen kardaşlar." diyerek memleketine geri döner. bir kişi eksik kalan kardaşlar, tatlı dillim / demedimmi 45'liğini yayınlamayı başarır. başarır başarmasına da, "okuyacağım ben ya!" diyen hüseyin sultanoğlu da gruptan ayrılmak ister, yerine deniz dündar gelir. yeni baterist ile askaros deresi ve üryan geldim şarkılarını içeren 45'lik kaydedilir ama daha yayınlanmadan, hüseyin sultanoğlu geri döner. hevesi kursağında kalan deniz dündar, kardaşlar'dan ayrılırken bir de alex wiska'nın yerine gitarist istihdam edilir, fehiman uğurdemir grubun bir parçası olur. 1972 yılında, eski kardaşlar'ın kaydettiği ama yeni kardaşlar'ın yayınladığı 45'lik, plakçıların raflarını süslemeye başlar. aynı yıl, grup, ülkü tamer tarafından türkçeleştirilen ama pek de tutmayan püsküllü moruk oyununun müziklerini icra eder. cem karaca'nın yazdığı ve annesi toto karaca ile birlikte seslendirdiği şarkıların müziklerini, tüm grup ortaklaşa yapar. oyunun sahnelendiği yıllarda piyasaya sürülmeyen şarkılar, 2007 yılında sınırlı sayıda yayımlanır.

    asıl dönüm noktası ise, tam bu anlara denk geliyor esasında.

    1971 yılı biter ve 1972 yılının ilk günleri gelirken; hem gruptan daha ön planda olan cem karaca ödüller almaya başlar hem de kardaşlar, önemli gazete ve dergi anketlerinde kalburüstü sıralamalar elde ederler. ancak bu dönemlerde, birçok farklı hadise neticesinde seyhan karabay, gruptan kopmaya başlar. fotoromanlarda oynayan seyhan karabay, 1972 yılında, dadaşlar ile o yıllarda henüz bir münsaebeti olmayan ersen'in meşhur kozan dağı ve kara yazı 45'liğinde ıklığ ile yer alırken hüseyin sultanoğlu da aynı albüme destek verir. kardaşlar grubunun bir imzası olan ıklığın ersen'in 45'liğinde kullanılması, cem karaca'nın pek hoşuna gitmez ve gösterdiği tepki sonucunda, ünol büyükgönenç'in de desteğini alan seyhan karabay kardaşlar'dan ayrılırken cem karaca da kardaşlar'ı terk eder. trikotajla hiçbir ilgisi olmamasına rağmen, boş zamanlarında sürekli ağ ören kaderin bir oyunu neticesinde, bir bakıma konuya sebep olan ersen de, aynı günlerde moğollar'dan ayrılır. kendi içerisinde çatırdayan kardaşlar, vokal boşluğunu moğollar'dan ayrılan ersen ile doldururken vokal arayışında olan moğollar, vokal ihtiyacı için cem karaca'nın yerini hazırlar.

    peşi sıra takip eden kısa dönemi "ersenli yıllar" olarak niteler isek, daha doğru bir tanım yapmış oluruz.

    yeni vokal ersen'in, selefi cem karaca kadar ön planda olmaması, grubun seyrini biraz değiştirir. her ne kadar kendi ismiyle yayınladığı 45'likle haricinde moğollar ve üç hürel ile de çalışmış olsa da ersen, insanların hemen hatırlayacağı bir sanatçı sayılmaz o yıllarda. cem karaca gibi bir yıldızın ayrılması ve ersen gibi, şöhreti daha geri planda kalan bir müzisyenin şarkıları seslendirmesi ile gruba geri dönen seyhan karabay ve ünol büyükgönenç, elde edilen gelir pastasının daha büyük dilimlerini tüketmeye başlar. ertesi yıl olan 1973'te epeyce yoğun bir turne dizisine çıkan 'yeni' kardaşlar, yalnızca kendi isimlerinin yer aldığı ve yıllardır pek karşılaşmadığım tek 45'likleri olan deniz üstü köpürür ve çökertme'yi icra ettikleri plağı yayınlarlar ve bu plağın vokali, ersen bile değildir. şarkıları seslendiren, ünol büyükgönenç'tir ve okunan şarkılar, önceki yıllarda performanslarının başrolü olan anadolu rock'tan progresif rock'a evrilmiştir.

    1973 yılının temmuz ayında, artık yapım şirketini de değiştirmiş olan kardaşlar, iyice rock türüne yönelir. artık, ersen & kardaşlar olarak anılmaya başlarlar (hâlâ ersen ve dadaşlar yok, evet) ve bu isimle yayınladıkları ilk 45'lik olan çakmağı çak / güneşe dön çiçeğim, şahinler etiketi ile piyasaya sürülür. aynı yılın sonunda kaydedilen ama 1974'e piyasaya sürülen metelik / yine seni tanırım 45'liği, b yüzü ünol büyükgönenç'e ait bir şarkıyı içerir. birlikte geçirdikleri ilk yılı, kasım 1973'te hey dergisi'nin konserinde kutlayacak kadar kaynaşan ersen & kardaşlar, konserin hemen ardından fikret hakan ile bir turneye çıkar (hayır, konser bittiği gibi toplanıp o gece çıkmıyorlar). turnenin bitişinde ise, fikret hakan ile ortaklaşa doldurdukları dostun gülü / löberde 45'liğini yayınlarlar ama bir yıl önce, sadece ortak bir yılı bile konserle kutlayan grup, 1974'ün sonunda ortaklıklarını sonlandırır. artık, ersen & kardaşlar yoktur; ersen ve kardaşlar vardır.

    takip eden yıllar ise, kardaşlar olarak nitelediğimiz hemen hemen herkesin kendi yoluna gitmesini önümüze serecektir.

    1974 yılı biterken kardaşlar, sadece ersen'den ayrılmaz; kendi aralarında da birlikteliğe son verirler. gruba son katılan üyelerden biri olan ve daha yirmilerinin başındaki genç gitarist fehiman uğurdemir, ersen ile çalışmayı sürdürür. seyhan karabay'ın fotoromanlara dâhil olduğu 1972'de askere giden hüseyin sultanoğlu'nun yerine gruba katılan cengiz teoman, farklı türde çalmaya karar verir. ünol büyükgönenç, yıllar önce yepyeni bir grup başlattığı ve beraber birçok şarkıyı paylaştığı cem karaca ile çalışmaya devam edebilmek için dervişan'a katılır. orijinal kardaşlar kadrosunun yurt içinde bulunan ve herhangi bir grupta yer almayan tek üyesi seyhan karabay ise kardaşlar'ı sürdürme kararı alır. 'en yeni' kardaşlar'a; telli çalgılarda ali rıza, gitar ve bağlamada aydın çakus ve davulda ayzer danga dâhil olur ve artık grup, seyhan karabay & kardaşlar olarak devam eder.

    bu isimle anılan son model kardaşlar, 1974'te nem kaldı / edalı gelin 45'liğini yayınlarlar. 1974'te yayınlanan tekli, eski uğraşları sebebiyle prodüktörler ile arası iyi olan seyhan karabay'ın oynadığı gerçek filminde de kullanılır. ancak, sürekli bir üye sirkülasyonu ile anılır hâle gelen kardaşlar, aydın çakus'un yurt dışına gitmesi sonrasında, diğer üyelerinin de değişmesi ile yine bir belirsizliğin ortasında kalır. kardaşlar'ı ayakta tutmak için çabalamak isteyen seyhan karabay; atilla engin, elvan aracı ve nur bora'dan oluşan en en yeni kardaşlarla birlikte, selda bağcan'la anlaşır. iki şarkıdan ibaret bir 45'lik yayınlamayı planlayan ekip, ilk şarkı olan anayaso'yu kaydettikten sonra yine anlaşamaz ve daha ikinci şarkı kaydedilmeden, yollarını ayırır. bahsedilen şarkı ise sadece selda bağcan'ın ismiyle, 1974'te çıkan anayaso / bad-ı sabah teklisinde yer alır.

    ancak kardaşlar, yine dağılmaz. seyhan karabay, 1971'de hevesi kursağında kalan deniz dündar'a bateriyi, ahmet güvenç'e bas gitarı, yalçın gürbüz'e orgu, samim boztaş'a gitarı ve tahsin ünüvar'a flütü emanet eder; bir kardaşlar daha toparlanır. bu ekibin konserlerine, artık defalarca kardaşlar toplamış ve her bir kadroya hâliyle sözü geçen seyhan karabay'ın sahne şovları damga vurur. son kardaşlar'ın kaydetmek için hazırlandığı 45'lik için ise bir değişiklik yapılır: ahmet güvenç ayrılır, henüz mazhar ve fuat ile bir araya gelmemiş, hatta ipucu beşlisi'nin fikrini bile aklına getirmeyen özkan uğur kardaşlar'a katılır. ancak bu değişiklik sonrasında, planlanan 45'lik, hiçbir zaman hayata geçmez. 1975 yılı içerisinde, artık bir süredir bir arada olduğu için bir şeyler yapabileceğine ikna olan kardaşlar ekibi, kan davası / dam üstüne çul serer 45'liğini yayınlar. yayınlanan bu 45'likte göze batan kan davası'nın sözlerini, seyhan karabay'ın yeğeni olan ve ileride, sahayı yoğurtlu ıspanağa benzetmek gibi birçok muazzam yorumu spor literatürüne katacak olan ümit aktan yazar. gel gelelim, pek başarılı olamayan bu 45'lik sonrasında; ahmet güvenç, samim boztaş ve yalçın gürbüz kurtalan ekspres'e, özkan uğur da dadaşlar'a geçer.

    1975 yılının son günlerine yaklaşıldığı dönemlerde, seyhan karabay, son kardaşlar kadrosunu oluşturur; son kadroyu oluşturduğunu bilmeden. elde kalan son üye olan tahsin ünüvar'ın yanına kurtalan ekspres'ten nurhan özcan, bas gitarist harun kolçak ve davulcu akay temiz eklenir. konserler verecek kadar uzun bir süre birlikte kalann grupta, performansı ile göze batan bir isim vardır: tahsin ünüvar. konser performansı ile dikkat çeken tahsin ünüvar, cem karaca'nın çağrısıyla kardaşlar'ı bırakır ve dervişan'a katılır. bu ayrılık, seyhan karabay'ın, "anadolu rock'a da atom fiziğine de lanet olsun." şeklinde bir çıkışı ile kardaşlar'ı, devamını getirmemek üzere dağıtmasına yol açar. bundan sonra seyhan karabay, kariyerine, kendi başına devam eder.

    sadece beş yıl kadar faaliyet gösteren bir grup olan kardaşlar; birçok önemli ismin staj yaptığı bir müzik grubu olarak düşünülebileceği gibi, türk müziği için önemli sayılabilecek şarkılara da imza atmış ve bazı enstrümanları ilk defa kullanmak, daha önce yan yana düşünülmemiş bazı enstrümanları ilk defa birlikte kullanmak, yöresel motifleri pek de yöresel olmayacak şekilde değerlendirmek gibi pek çok konuda da, kendilerinden sonraki gruplara ön ayak olmuş.

    bugün, "kardaşlar diskografisi" şeklinde bir google araması bile bizi cem karaca'ya, ersen'e, dadaşlar'a, moğollar'a, fikret hakan'a, selda bağcan'a ve onların pek çok şarkısına yönlendiriyorsa; sadece, kendilerinin çok daha uzun süre sahnede kalması durumunda neler yaşayacağını düşünmek ve hayıflanmak kalıyor müzikseverlere. tüm kardaşların ellerine sağlık!

    evet, sevgili suser'lar, bizim derdimiz, seyhan karabay'ın, kısacık 5 yıl boyunca defalarca söylediğine emin olduğumuz bir şey aslında: bizim derdimiz felektir!

  • “15 dakikalık ısınmamı yasin suresiyle yapıyorum. benim için çok önemli, çok özel bir alan.” diye röpörtaj vermiş şahıs.

    gerçekten çok hususi bir alanmış, manşetlerde amk..

    edit: kim neye isterse inanır, kendince ne yapıyorsa yapar. fakat dini, inancı alet edip şov yapan herkesin amk..

  • öyle bir videodur ki, çok büyük bir gerçeği yüzümüze vurur.

    "yol yabdı" diye övdüğü partinin yaptırdığı yolun projesini çizen mühendisler,
    "togg yabdı" diye övdüğü partinin "yaptırdığı" aracın üretiminde çalışan mühendisler,
    "hürkuş, mmu, vs. uçak yaptı" diye övünülen uçakların üretiminde çalışan mühendisler,
    ve hatta bayraktar'ın da çok iyi bildiği gibi, baykar'da çalışan mühendislerin çok büyük kısmının verdiği oy belli.

    akp mitingine gidip bu çocukların fotoğrafını göstersen, size oy vermeyecekmiş desen "bunlar vadan hayini yavvv" diyecek tiplere göre bunların tamamını yine akp seçmeni yapmıştır.

    15 mayıs'ta bu aydın gençler-yüzler kalkıp dese ki "madem biz vatan hainiyiz, kovun bizi videonun tamamında osmanlı mosmanlı diye öten dayıları getirin. onlar yapsın bunları." değil uçak yapmak, yapılmış uçağı bozmadan tozunu alamayacak tiplerin sürekli halkın akıllı kesmine bu lafları etmesine sebep olanlar da gün yüzü görmesin.

  • 8 kilo fazlalığı olduğunu düşünen biriyim, yani zayıf olmayı seven normal kiloda biriyim. bugün mide botoksu yaptıralı 5 gün oldu. şimdilik iştah açısından hiçbir değişiklik yok. boğa burcu iştahım tam gaz devam etmekte. 500 ünite yapıldı. gelişmeleri yazacağım.

    edit1: 1 hafta oldu. nasıl olsa iştahım kesilecek yiyeyim canımın çektiğini dedim 1 kilo daha aldım. etkiyi 15. günde net görürsün dedi doktor. sonuçta yüze yapıldığında da 15 güne ancak oturuyor. hadi bakalım.

    edit2: 1 ayı geçti yaptıralı ve hala iştahımın maşallahı var. ben istedim ki ay canım çekmiyor yiyemeyeceğim’cilerden olayım. öyle olanlar var mı bilmiyorum ama ben de olmadı. 1,5 iskender, kola, tatlı şu bu her şeyi yiyorum ondan sonra bi ay şiştim galiba oluyor. tam emin olamamakla birlikte şişkinlik hissinin botoks öncesinden daha çok olduğunu düşünüyorum.

    bu arada kilomu da açıklayayım. 168 boyda 58 kiloyum. 50-52 kilo olma gibi bir takıntım var. diyetlerle düşüyorum ve daha iyi hissediyorum o kiloda ama kalıcılığı sağlayamıyorum. ideal kilomdan daha düşük olmak istediğim için zorlu diyetlerle o kiloya düşüyorum ve iştah patlamalarıyla tekrar alıyorum. 10 kilo al ver sıkıldım artık. haftaya biraz daha sağlıklı modda midemi doldurup sağlıklı bir diyet listesi (kafamdan) ile başlayacağım. belki botoks diyete uyumu kolaylaştırabilir. çok diyet yapmış biri olarak farkı anlarım. onda da işe yaramazsa yaptırmayın diyebilirim.

    edit3: bende hiçbir işe yaramadı arkadaşlar. doktor dedi ki işe yaramadığı için ikinci dozu vermek yerine bir ilaç başlayalım. ilacın ismini vermeyeceğim. karbonhidrat emilimi, insülinin kana karışımını yavaşlatan bir şey diyebilirim. bir de böyle deneyelim dedi. zaten vücut kitle indeksim normal olduğu için işe yaraması da normal tabii. kilo vermek mi istiyorsunuz az yemek çok hareket. gönül ister ki mucizevi mevzular olsun. yok. metabolizma çok karmaşık bir yapı. çok da kurcalamamak lazım. dediğimi yapın yaptığımı yapmayın.

    edit4: ilaç da başlamadım zaten ideal kiloya yakın biri olarak bozmak istemedim vücut sistemimi. yıllardır olan sistemimi yaptım: 2 günlük ayran detoksu (her yerde var google’a yazın), 10 gün 700-1100 kalori arası beslenme ve bu döngünün istediğim kiloya kadar devam etmesi şeklinde oldu. şu funny jump zıp zıp ayakkabılardan da aldım günde 20 dk zıpladım işlem tamam.

    edit5: saxenda der susarım. tok hissetmek ne kadar hoş bişiymiş. zayıflamasam da olur. beynimin yemek düşünmeden hayatına devam edebilmesi müthiş bişi. diyet yapmanıza gerek kalmıyor. kan tahliliyle doktora sorup alın. kullanım dozlarına dikkat edin giderek artırılıyor.