hesabın var mı? giriş yap

  • uc kurusluk opera'da okunan siirininin rivayeti soyledir ki, bir gün padisah manyaklasarak "efendi vehbi.. bana oyle bir lagirdi et kü ilk misrasinda kellenik urmak, ikincu misrasinda isse senu ödüllendirmek isteyeyum" demistir.. ve karsilik olarak şu şiir cikmistir ortaya:

    azm-u hamam edelim, sürtüştürem ben sana,
    kese ile sabunu, rahat etsin cism-u can.
    * * *
    lal-u şarap içurem ve ıslatıp geçirem,
    parmağına yüzüğü, hatem-i zer drahsan.
    * * *
    eğil eğil sokayım, iki tutam az mıdır?
    lale ile sümbülü kakülüne nevcivan.
    * * *
    diz çökerek önüne ılık ılık akıtam,
    bir gümüş ibrik ile destine ab-ı revan.
    * * *
    salınarak giderken arkandan ben sokayım,
    ard eteğin beline, olmasın çamur aman.
    * * *
    kulaklarından tutam, dibine kadar sokam,
    sahtiyenden çizmeyi, olasın yola revan.
    * * *
    öyle bir sokayım ki, kalmasın dışarda hiç,
    düşmanın bağrına, hançerimi nagehan.
    * * *
    eğer arzu edersen, ben ağzına vereyim,
    yeter ki sen kulundan lokum iste her zaman.
    * * *
    herkese vermektesin, bir de bana versene,
    avuç avuç altını, olsun kulun şaduman.
    * * *
    sen her zaman gelesin, ben vehbi'ye veresin,
    esselamun aleyküm ve aleykümesselam.

    işte televizyon yok, radyo yok, osmanli böyle eglenirmis soguk ve uzun kış gecelerinde.. yoksa geçmez yahu.. sırf sıkıntıdan sefere gider insan..

  • edit:şekil a

    millet olarak yürümeyi bile beceremiyoruz.avm de çalışıyorsanız haftasonunda sinir krizleri geçirmenize sebep olurlar.

    maddeler halinde sıralarsak

    -yürüyen merdivenlerin giriş çıkışlarında dikilme
    -yürüyen merdivende toplu bir şekilde dikilme ve herkesi mal gibi dikilmeye zorlama
    -4 lü 5 li gruplar halinde yanyana kağnı hızında yürümece
    -mağaza girişlerinde çıkışlarında dikilme ve yanlarından zorla geçilmesine rağmen kılını kıpırdatmama
    -bebek arabasıyla ani duruş ve dönüşler yaparak arkadan gelen ve yandan geçenlere engel olma
    -wc giriş çıkışlarında dikilme insanların bunların etrafından dolanıp wc ye girmesi

    daha çok var ama aklıma şimdilik bunlar geldi

  • hiç gereği yokken, milli mücadeleyi başlatması. yahu ne gerek vardı? mis gibi sevri imzalardık. kendisi de halifeliğe devam ederdi. sömürge sömürge mutlu mesut yaşardık. ne gerek vardı ölümünden 75 yıl sonra bile kendine şerefsizce kin besleyenlerin rahat yaşaması için mücadele etmeye?

  • birkaç gündür twitter'da kendi çapında olay yaratan annedir. kendisi ve destekçileri bildiğin terör estiriyor. vay efendim çocuğunu nasıl almazlarmış, nereye şikayet edebilirmiş, bu ayrımcılıkmış, çocuğu kapıya mı bıraksınmış, bunu normal karşılayanlar geri kalmışlık göstergesiymiş vs vs vs .

    ilgili tweet: https://twitter.com/…oay/status/1426845289172934667
    (düzeltme: hesabını kilitlemiş. şuradan ne yazdığı görülebilir: https://www.instagram.com/p/csrbz0rmtsq/)

    eskiden de böyleydi ama yeni nesil anne babaların bir kısmı gerçekten çıldırmış. dünya sizin ve çocuğunuzun etrafınızda dönmüyor arkadaşlar. yüzlerce restoran varken, bir tanesi çocuk almıyoruz dedi diye zorla kısırlaştırma kanunu çıkarılmış gibi delirmek niye? oraya gitmeyiverin, bu kadar basit.

    bu arada o kadar gürültü patırtı içinde restoranın adını yerini yazmamışlar en büyük kayıp bu.

    not: çıldırmak tabirine takılanlar olmuş. çıldırmak için illa saçını başını yolup birine saldırmasına gerek yok. bu ve arkasından gelen ısrarlı tweetleri atmak da bir çıldırmışlık örneği. bir kısmını sildi sanıyorum ama, "kudurun", "geri kalmışsınız" vs şeklinde fikrini desteklemeyenlere sallayıp duruyor kendisi.

  • drama yazımının en önemli noktalarından biri karakterlerin nasıl temellendirildiği ve değişimlerin nasıl anlatıldığıdır. çünkü drama inandırıcılıktan beslenir ve filmin geçtiği ortam gerçek hayattan alınsa da karakterler ve onların motivasyonları gerçeğin yorumlanmasıdır.

    bu yorumlamaların inandırıcı bir şekilde yapılması da gerçekten zordur. çünkü yazımın her bir anında tutarlı olmanız gerekir. bir karakterin başına bir şey geldiğinde ve o karakter buna bağlı olarak değişim geçirmeye başladığında bunu dengeli bir şekilde yapmalısınız. örneğin bir karakteriniz olsun bu karakterin başına önceleri kötü şeyler gelsin ancak hikayenin akışı için bu karaktere bir değişim yaşatmayın. daha sonra finalde istediğiniz yere ulaşmak için en ufak bir şeyde karakteri değiştirmeye kalkarsanız tutarlı olamazsınız. eğer bu konuda titiz çalışmazsanız da hikayenizin ve karakterinizin inandırıcılığının arkasından el sallarsınız.

    bunu engellemenin en iyi yolu yazmaya başlamadan önce kendinize kurallar koymak ve bu kuralları her bir karaktere eşit şekilde uygulamaktır. böylece izleyici kuralı fark etmese bile yazdığınız hikayedeki tutarlılığı hissedecektir. işte the godfather serisi de karakterlerini anlatırken böyle net bir kural etrafında hareket eder. bu kural nedir, karakterlerin değişiminde nasıl kullanılmıştır birlikte bakalım.

    --- spoiler ---

    the godfather serisi temelde karakterlerini güçlü ve zayıf olarak ayırır. ancak bunu yaparken "fredo'nun zaafları olsun da hikayeye heyecan gelsin." ya da "mantıklı bir adam lazım tom bu işleri halletsin." diye bir düşünce yok. her karakterin gelişiminin getirdiği durumlar var ve dediğim gibi bir tek kural ile tüm karakterlerin mantığını görebiliyorsunuz. nedir bu kural? serideki herkes michael hopf adlı yazarın "zor zamanlar güçlü insanlar yaratır, güçlü insanlar iyi zamanlar getirir; iyi zamanlar zayıf insanlar yaratır, zayıf insanlar zor zamanlar getirir." sözüyle açıklanabilir. şimdi corleone ailesinin üyeleri üzerinden bu söz nasıl yazım mekaniği haline gelmiş tek tek ilerleyelim.

    ilk sırada tabi ki don vito corleone var. vito, sicilya'da doğar. babası ve abisi yerel bir mafya tarafından öldürülür. daha sonra annesinin de gözleri önünde vurulduğunu görür. 9 yaşındayken de göçmen olarak amerika'ya gelir. ancak hemen ülkeye giremez. çünkü çiçek hastalığı belirtileri vardır. bu yüzden belli bir süre karantina'da yalnız başına kalır. yaşı ilerlediğinde new york'un, little italy denilen bölgesinde yaşamaya başlar. burada küçük odalı bir apartman dairesinde eşi ve çocuklarıyla kalır, pek para kazandırmayan işlerde çalışır. vito daha sonra don fanucci nedeniyle işsiz kalır. bu yüzden arkadaşlarıyla birlikte ufak tefek hırsızlıklara başlar. bu durumu haber alan don fanucci, kendilerine haraç vermelerini istediğinde de onu öldürür. böylece "don" ünvanı kendisine geçer.

    gördüğünüz gibi vito, zor zamanların yarattığı bir karakterdir. bu yüzden gücü elinde tutmayı sever. ayrıca italyan göçmenlerinin içinden çıkmış, onların nasıl zorluklarla mücadele ettiklerini görmüştür. bu yüzden insanlarla ilişkisinde her zaman uzlaşmacıdır. çünkü köşeye sıkıştıracağı bir insanın çaresiz kalması durumunda "kendisine" dönüşeceğini bilir. ayrıca vito çevresindeki herkese yardım eder. örneğin ikinci filmde evinden atılan bir kadın için gidip ev sahibiyle konuştuğunu görürüz. buradan da ilk filmde gördüğümüz "iyi zamanların" kendisi tarafından getirildiğini söyleyebiliriz.

    madem ailenin büyüğünden başladık o zaman yaş sıralamasına göre gidelim. ikinci sırada sonny corleone var. aslında santino, babası kadar olmasa da zor zamanların içine doğmuştur. ancak etrafını tanıyacak yaşa gelene kadar babası "don corleone"ye dönüştüğü için bu zamanların etkisini bu karakter üzerinde göremeyiz pek.

    ayrıca sonny büyürken babası bulunduğu muhitin en önemli insanıydı. buradan da şunu çıkarabiliriz. sonny, evet sinirlerine hakim olamayan bir insan. ancak normalde sinirli olan insanlar toplumdan dışlanmamak için bununla baş etmeyi öğrenir. mesela bir restorana gittiniz ve karnınız çok aç, yemeğiniz bir türlü gelmiyor. çok sinirli bir insan olsanız bile yemek yiyen diğer insanların yanında öfkenizi göstermezsiniz çünkü sonuçta siz rezil olursunuz. ancak sonny hayatı boyunca kendisini bu şekilde kısıtlamaya gerek duymadı. zaten insanlar onu sinirlendirmemeye çalışıyordu. ancak sonny en uygunsuz yerde bile sinirlense insanlar tepki gösteremiyordu çünkü vito corleone'nin oğlu zaten. ne diyebilirler ki?

    bu güç de elinde olduğu için sonny'nin sinirlenme bariyerleri gittikçe düştü ve sonunda bu durum onun hayatına mal oldu. çünkü connie'nin eşi carlo'ya çok sinirlendi ve bu durum onun temkinli bir şekilde düşünmesine engel oldu. eğer orada aniden sinirlenmeyip beklese tuzağın içine çekilmeyecekti. bu yüzden her ne kadar sert bir karakter gibi görünse de sonny, iyi zamanlar'da büyüdüğü için kendisine zaaf olacak bir durumun önüne geçemeyen bir insan oldu.

    tom hagen'ın soy adına bakıp "e bu adam corleone mi?" diye düşündüyseniz filmleri tekrar izlemenizi tavsiye ederim. çünkü tom'un bir evlat olarak ailenin hiçbir üyesinden aşağı kalır bir yanı yok. hatta fazlası var. tom, filmde de bahsedildiği üzere sokakta yaşarken sonny tarafından bulunmuş ve birlikte yaşamaları için eve getirilmiş. bu sırada vito, onu evlatlık oğlu olarak kabul etmiş.

    tom da aslında sonny gibi "iyi zamanlar"da yetişmiş olsa da aileye sonradan katıldığını bilir. ayrıca vito'nun kendisine yaptığı iyiliği asla unutmaz. bir de her ne kadar herkes tarafından kardeş olarak görülse de kendisi sicilya kökenli değildir. bu da onu diğerlerinden ayırır. bu yüzden tommy aslında zor zamanların yarattığı bir karakterdir. kendisini aileye bir şekilde borçlu hissettiği için gidip hukuk okumuş ve avukat olmuştur. ayrıca michael ortaya çıkana kadar vito'ya yardım eden en yetkin ve temkinli insandır. zor zamanlardan gelme bir insan olarak da vito'nun iyi zamanlar yaratmasına yardımcı olmuş bunu yaparken de asla zafiyet göstermemiştir.

    tom ve sonny'den sonra sırada zafiyetleri en açık şekilde görülebilen ortanca kardeş fredo corleone var. fredo aslında babasının işleriyle alakalı olmayacak bir insandır. ancak vito, onu michael gibi senatör yapmayı da planlayamaz. çünkü fredo, anlık düşünen anlık yaşayan çok da cesur olmayan bir adamdır.

    peki bu karakter neden bir tom olamamıştır? çünkü tom, çocukluğundan beri zorluklar ile mücadele etmiştir. fredo ise hayatı boyunca hiçbir zorluk çekmemiştir çünkü iyi zamanların yarattığı bir adamdır. sorumluluklarını düşünmez. moe greene'nin yanına gönderildiğinde bile işle değil başka şeylerle ilgilenir. sorun çıkardığını bilse de bu konuda artık değişemez çünkü muhtemelen çocukluğunda yaptığı hatalar sürekli yanına kaldı. bu yüzden tedbirli olmak ya da olayların sonucunu düşünmek gibi bir alışkanlık geliştirmedi hiç. çünkü fredo, iyi zamanların yarattığı zayıf bir adamdır. film serisi boyunca da fredo'yu hep yetersizliği üzerinden işlediler zaten. ancak dediğim gibi bu yetersizliğin nedeni aslında hiçbir zaman yeterli bir insan olmaya ihtiyacı olmamasıdır. sonuç olarak da ailenin en sert ve en kurnaz adamına karşı oyun oynamış bunu da canıyla ödemiştir. olayların sonunu düşünmediği sırf buradan bile anlaşılabilir.

    fredo'dan sonra sıra michael corleone'ye geldi. michael'ın değişimi aslında üç film boyunca devam ediyor. bu yüzden elimizde çok fazla detay var. ancak önemli olan soru şu; michael neden fredo ya da sonny gibi olmadı? çünkü michael da kardeşleri gibi iyi zamanlara doğmuş bir karakter. ancak michael kardeşlerinden daha ileri görüşlü bir insan. bu yüzden ailenin durumunu abilerinden farklı görüyor.

    bu ileri görüşlülük ve olaylara daha geniş bakabilme yeteneği sayesinde michael etrafındaki tehlikeyi daha net anlayabiliyor. örneğin fredo, vegas'ta gününü gün ederken michael orada kimin kendisine sorun çıkaracağını düşünüyordu. muhtemelen gençliğinde de böyleydi ve bu nedenle ailesiyle arasına mesafe koymaya çalıştı. ancak başarılı olamadı. bir kere işin içine girdikten sonra da tıpkı babası gibi sahte de olsa ailesi için "iyi zamanlar" yaratmaya çalıştı.

    son sırada da ailenin en küçük üyesi connie corleone var. ki değişim anlamında serideki en radikal karakterlerden biridir kendisi. connie, birinci filmde çokça şımartılmış bir karakter olarak çıkıyor karşımıza. bunu nereden biliyoruz? çünkü vito aslında onun evlendiği kişiden memnun değil ama yine de izin veriyor buna. zaten sonny hakkında konuşurken de "çocuklarımı çok şımarttım." diyordu. bunun örneğini de en iyi connie üzerinde görüyoruz.

    aslında filmde kadınlara çok az yer veriliyor ancak apollonia ve carmela corleone'den gördüğümüz üzere sicilyalı kadınlar normalde güçlü, gururlu ve mağrur yapılılar. ailelerinde kötü bir şey olsa bile eşlerine destek olmaya devam ediyorlar. örneğin carmela'yı hiçbir zaman ağlarken ya da dövünürken görmüyoruz. zaten kadın bir yerde şarkı söylüyor. başka sahnede de vefat etmiş oluyor ama scorsese filmlerindeki gibi histerik de değiller.

    connie ise başından beri bu kadınlardan farklı. çünkü muhtemelen vito'nun birinci filmin başında yaptığı, connie hakkında verdiği ilk taviz değil. ayrıca üçüncü filmde babasının eski bir arkadaşı tarafından doğum gününde hediyelere boğulduğunu da öğreniyoruz. bir de aile işinin karanlık yüzünü hiç görmüyor connie. o yüzden "iyi zamanlar"ı sonny ya da fredo'dan daha çok yaşıyor diyebiliriz.

    connie'nin değişimi ise şöyle oluyor: kendisi eşini kaybettikten sonra savruk bir hayat yaşamaya başlıyor ancak daha sonra michael'ın ne kadar zor durumda olduğunu anlayıp geri dönüyor. çünkü aslında durumun iyi olmadığını, kardeşinin ve ailesinin başından beri "zor zamanlar"ın içinde olduğunu fark ediyor. zaten üçüncü filmde de zor zamanların yarattığı dişli bir karakter olarak görüyoruz kendisini.

    --- spoiler ---

    bu örnekleri andy garcia'nın canlandırdığı vincent için de genişletebiliriz hatta. ancak yeterince örnek olduğunu düşünüyorum. çünkü gördüğünüz üzere kural hiçbir karakterde şaşmıyor. bir karakterin geçmişine ve yaşadıklarına bakarak motivasyonunu görüyorsunuz ve yapacaklarını tahmin edebiliyorsunuz. film serisinin hiçbir anında senaryo size "şimdi bu karakter neden böyle bir şey yaptı ki?" diye sordurmuyor çünkü karakterler çok tutarlı.

    bu tutarlılık da film serisine inanılmaz bir gerçekçilik kazandırıyor. bu gerçekçilik de aynı kuralın hiç aksatılmadan tekrar tekrar uygulanması sayesinde ortaya çıkıyor. bunu bir fizik hipotezi gibi düşünün. eğer bir hipotez tekrar tekrar denenir ve her koşulda işe yaradığı görülürse yasa haline gelir. bu filmde de işte böylesine metodik bir çalışma var karakter yazımında.

  • çok az kaldı..
    swinger club, nude beach, solaryum vb. giremiyoruz diye mağdur olacaklar..
    bak birkaç yıl uzaklıktayız çok az kaldı bence..

  • aşağıdaki hikayenin kahramanıdır. kuzenin başından geçmiştir.

    kuzen, aynı firmada çalışan bir türk kızı ile tanışır. emailler ile muhabbet ilerler, iş aralarında görüşülür filan ve kuzen de adım atar ve bu arkadaşı bir kahve içmeye dışarı davet eder haklı olarak. neyse gel zaman git zaman kızdan ses seda kesilir. kuzen olayın üzerinde durmaz "demek ki, kız bu kahve olayına soğuk bakıyor ki cevap dönmedi" der ve olayı kapatır ( ki türk kızının aptal davranışı burda görülüyor. ulan en azından hayır diye bir cevap ver di mi? yok türk kızı buna tenezzül etmez tabi. )

    aradan bir hafta on gün geçer ve kuzenin pek sevmediği ukala bir iş arkadaşı laf arasında şöyle der: " abdurrahman sen de sahipli kıza yazıyomuşsun. ayıp!" kuzen anlamaz. ne alaka sevgilisi olan kıza yazıyosun demek? hem de böyle yavşak bir herif bunu diyorsa...

    sonradan olay anlaşılır: kuzen kahve teklifini yaptıktan sonra, türk kızımız bu durumu hemen sevgilisine yetiştirir. sevgili kişi de kuzenin iş arkadaşına söyleyerek kuzene bunu iletmesini söyler.

    işte burdaki kıza türk kızı diyoruz. bir maille bu kahve teklifini reddetmek varken, olayı sevgilisine ordan da yavşak iş arkadaşına aktarma beceresini ancak bunlar gösterebilir.. ve işin daha ilgnci de tüm bunlar bittikten sonra kuzene hiçbişe olmamış gibi bir mail gelir "abdurrahman naber :)"

  • avm için saldıran laikleri ve gezi parkı için direnen büyük akp'li yoldaşları hatırlatmıştır. akp'li yoldaşlarımız çok gaz yemişti o dönemde laiklerin avm saldırısına karşı parkı ve yeşilliği korumak için unutmamak lazım.

    edit: başlık başa.