hesabın var mı? giriş yap

  • üst komşum tayfun abi alman bi kızla evlenmişti ben çocukken. tayfun abi yakisikli degildi, zengin hic degildi ama cidden cok iyi adamdi.

    karisi hayatimda gelmis gelmis tanidigim en iyi kadindi.

    ailecek gorusurduk. guzel de kadindi. sempatikti, iyi idi. turkce ogrenmisti, yarim yamalak konusurdu ama iyi anlardi. annemler de bayilirdi kendisine.

    sallama bi hikaye anlatmiyorum. izmirde komşumuz tayfun abi ve alman karisini anlatiyorum.

    bi arkadas alman kadinlarini irkçi diye itin g.tüne sokmuş. butun alman kadinlarini bi çirpida dibe sokmuşsunuz.

    tayfun abinin karısı da mi ırkçı??? yazlikta yan komşumuz da almandi. adamin adi eric ama kadinin adini unuttum. yaşlilardi baya. turkceleri zayifti ama 10-15 sene komşu kaldik bunlarla (sonra serefsiz bazi emlakcilar kazik atti bunlara kacmak zorunda kaldilar burdan). harika insanlardi ikisi de. her gun selami eksik etmezlerdi.

    ne acayip yav. asıl bizim ulkedeki bi kesim dunyanin en buyuk ırkçısı ama cidden bundan haberleri yok.

  • bu tavsiyelere kulak verin bence, çünkü yaşayan adam gelir anlatır burada ve hepsi birer ayrı tecrübedir. şimdi olacağı gibi;

    öncelikle, aileniz çok zengin değil, miras falan kalmadıysa, en az 6 aylık şahsi giderlerinizi (kiradaysanız, kira, yemek, içecek, sosyal hayat için gereksinimler, vs) bir kenara koyun ve bunu unutun.

    ilk başlarda şaşalı ofislere, sekreterlere, elemanlara gerek yok, bunu da unutun. 300-400 liraya bir ofis tutup, bir masa iki sandalye başlayabilirsiniz. hatta direkt home office de başlayabilirsiniz. ama evde çalışamıyorum, olmaz derseniz ilk söylediğim bence makuldür.

    belli bir portföyünüz olmadan asla başlamayınız. ben şirketimi kurayım da nasıl olsa bir şekilde müşteri bulurum diye sakın ama sakın düşünmeyiniz, bu hataya düşmeyiniz.

    bir arkadaş ortaklık kötü demiş, buna katılmakla birlikte, ama'lı bir cümle daha ekleyeceğim. ama finansal destek sağlayacak güvendiğiniz ortaklara da yüzünüzü dönmeyiniz. zira ilk zamanlar hiçbir banka sizin suratınıza bakmayacağından finansal destek çok önemlidir.

    alacaklarınızı sıkı takip etmeli, tahsilatta gerekirse işi yüzsüzlüğe vurmalısınız, yoksa 90 gün vade olur size 150 hatta 180. sonra bağıra bağıra batar gidersiniz. nakit akışını sağlamak en öncelikli göreviniz olmalı

    sözleşmesiz iş yapmamalısınız. unutmayın ki; piyasada herkes sizin gibi düzgün, sözüne sadık değil.

    hiçbir zaman dürüstlüğünüzü kaybetmeyin. belki başlarda bu yüzden iş kaçırdığınız zamanlar bile olacaktır. ama bir kez adınız dürüst olarak piyasada nam saldı mı, sizi kimse tutamaz.

    böyle gaz verip de entarime son dikişi atarım işte. haydi hayırlı işler.

  • bunlarin haline aciyan olur mu bilmiyorum ama aciyacak olan varsa su sorunun cevabini dusunsun: yakalanmamak icin kendisine bunu yapan, baskasina neler yapardi kimbilir?..

  • dünyanın en geniş insanı. bundaki gam keder siklemez hava hiçbir insanda yok. ne derseniz deyin umurunda olmaz. saçları dökülmez. içine dert etmez. fena özeniyorum böyle insanlara.

  • 31 yaşına gelip sözde yuvayı kurmuş, üstüne çocuk da yapmış, dışarıya verdiği mutlu karı-koca imajının basit bir aşko-kociş instagram postu sahte olduğu gerçeğinin bilincindeki mutsuzluğu ve tedirginliği yaşayan insandan kat be kat huzurlu, mutlu, gerçek bir insandır. hayırlı olsun.

  • açılın ben eczacıyım.

    türkiye'de bir çok ilaç üretim firması var ve bunlarda eczacılar üretim yapıyor. üretim yapmıyorlar tezini hele bir geçin.

    serbest eczanelere gelirsek. eczacı olmadan önce ben de sizin gibi düşünüyordum. evet yaptığımız şey ticaret. yalnız ben ticaretini yaptığı şey hakkında bu kadar bilgi sahibi olan ve bilgi sunan bir meslek görmedim memlekette. altı ay önce araba aldım, kendim internette araştırdım, karar verdim, küçük bi test sürüşü sonrası aldım. arabayı satan firmadan aldığım bilgiler şu: bu düğme radyoyu açar bu düğme klima falan. ulan 65 bin para verip aldığım mal ile ilgili adam bilgi verme aşamasında hepi topu 5 dk ayırdı bana. ben hastama 10 tl'ye ilaç verirken yüz çeşit soruya maruz kalıyorum. keşke dediğiniz gibi olsa ben de raftan ilacı alıp versem, ama öyle değil işte. hamileyim, çocuk emziriyorum, şekerim var, tansiyonum var, kolestrolüm var, araç kullanıyorum, içtikten sonra kabız, ishal oluyorum, iki tane birden atsam bişey olur mu, ilaç kilo yaptı vs. yüz çeşit soru. bakkaldan bisküvi alırken bunları soruyor musun?

    yeri gelmişken bir konuya değinmek istiyorum. bakın kardeşim gözlem yapmak çok ciddi bir iştir ve herkes yapamaz, gözlem yeteneğiniz de yoksa yapmayın yahu başınıza silah mı dayıyorlar? yani eczacılığın icrası sizin anlattığınız gibiyse elbette haklısınız, ama gel gör ki değil işte yanlış gözlem yapmışsınız. tekrar ediyorum, 10 tl'lik ilaç için yarım saat konuştuğum oluyor insanlarla, madem bir boka yaramıyoruz o zaman ne diye yarım saat konuşuyoruz olum biz? siz cidden yanlış gözlem yapıyorsunuz. bu toplumun 50 yaş üstü bireyleri, çocuk sahibi kadınları, kronik hastalığı olan bireyleri ile her gün her saat muhattabız biz, bunu siz görmüyorsunuz diye bu böyle deme hakkını nereden nasıl hangi yetenekleri haiz olarak söylüyorsunuz? gece 10da başı ağrayan böbrek nakli olmuş hasta evde bulduğu ilacı kullanmak için beni arıyorsa ben nasıl gereksiz adam oluyorum? hangi bakkalı aramış bu hasta aldığı bulguru nasıl pilav yapacam diye veya hangi bim kasiyerini arayacak bu hasta? daha kritik durumlarda elbette doktoruna ulaşacak, ama günde beş nakil yapan doktoru baş ağrısı için o saatte rahatsız edebilir mi? keşke memlekette saat gibi çalışan bir sağlık sistemi olsaydı, o doktorun günde bir-iki ameliyat yapacağı yoğunluğu olsaydı. zehir gibi kalifiye elemanlarımız olsaydı da beni aramasaydı, ama yok arıyor işte napıcaz, yüzüne mi kapatayım, ne halin varsa gör mü diyeyim? keşke o ütopik sistem olsa da biz de daha güzel bir şekilde konumlandırılsak sağlık isteminin içinde, ama yok işte napalım, bim kasiyerine mi bırakalım mesleği?

    bir de eczacılığı majistral ilaç (eczacılar yaptığı el yapımı ilaçlar) üzerinden değerlendirenler var. bakın işte gözlem gücünüz kötü olmasa saldırı silahınız majistral ilaç olmazdı. dünyanın en kolay işi majistral ilaç yapmak. iki merhemle bir tozu karıştırıyoruz, ironi değil majistral dediğin bu. oran orantı bilen ve eline aldığı tokmağı dairesel olarak dönderebilen her insan bunu yapabilir. majistral ilaç yapan bir eczacıyım, yaptığım her ilaç bana maddi zarar veriyor. yani yapmayan eczacı bilmediğinden değil zarardan kaçmak için yapmıyor anladın mı?

    mühendisler; hanginiz icat yaptınız? neden aldığım araba ithal mal? ne lan bu cari açık?

    avukatlar, hakimler, savcılar; mesleğinizi bu kadar iyi icra ediyorsunuz da neden insanlar adalet sistemimizin eline düşmektense ölmeyi tercih ediyor?

    doktorlar; ne bu hastanelerin hali?

    öğretmenler; merhaba eğitim sistemimiz nasıl?

    siyasiler; :)