hesabın var mı? giriş yap

  • öyle leş bir ülkede yaşıyoruz ki insanın aklına her türlü ihtimal geliyor. umarım çocuklar bileğinin hakkıyla almıştır da ülkeye faydalı bireyler olurlar.

  • memur-sen genel başkanı ali yalçın: "suriyeliler zamanında buraya gelip çanakkale geçilmesin diye şehit oldu"

    kaynak

    suriyelilerin bundan haberi var mı ?
    abi bu nedir ya, bu ne suriyeli sevdası, suriyeli çanakkale'de savaştıysa suriye diye bir devlet niye var ?

    edit: ali efendi memurların sorunları ne oldu ? enflasyon karşısında eriyen maaşlar için devletten ne talep edeceksin sen ondan haber ver.

  • nba'in sadece iyi oyunculardan kurulu bir lig olmadığını yüzümüze tokat gibi vuran basketbolcu.

    evet basketbolcular lige katılırken veya bir takim tarafindan seçilirken belli testlere tabi tutuluyor ve oyuncunun kosu mesafesi, ziplama yuksekligi vs gibi istatistiklerine cokca onem veriliyor. özellikle ilk draft edilirken bu değerlere abartı derecede onem verildiğini görüyoruz. çünkü bu ozellikler potansiyel olarak görülüyor vegeri kalan onemli seylerin oyuncu yillandikca kapanacagi düşünülüyor. fakat bu nedenle draft edilen onlarca oyuncunun bu acigi tamamlayamadigi ve çöp kategorisine gecis yaptigini da siklikla goruyoruz.

    andre ingram gibi oyuncular ise bu tercih yonteminin kurbani sinifindalar. yani oyun aski olan ve bunun getirdiği calisma azmi ve ritmi olan oyuncular basta onemli fiziki potansiyel gozukmedigi icin cogu zaman ya draft edilemiyorlar ya da edilir edilmez g league'e postalaniyorlar. g league ise ne kadar iyi olursan ol ihtiyac olmadikca bakilmayan son tercih konumunda bir lig.

    dahası bu tarz oyuncular olurda bir sekilde nba'de sans bulsa bile, devamli topun agzinda oluyorlar ve ilk dususlerinde tekmeyi yiyorlar. bir gunah keçisi arandiginda ilk bu tarz oyuncuların eksikleri goze batiyor. nba ile avrupa basketbolunun mantalite farki da burada ortaya cikiyor. nba kendince yildizlar olusturuyor ve onlara ne olursa olsun ölümüne firsatlar veriyor; istedigin kadar sut at, butun oyunu kendince oyna ve diger takim arkadaslarin sadece yardim etsin mantigi var. avrupada gercek performansa gore kollanmazsiniz. kotuyseniz kadroda zamanla yerinizi kaybeder ve gercekten isteyene yerinizi devredersiniz.

    mesela bir nate robinson vardi. herkes smac sampiyonluklari ile hatirlar ama ben chicago'daki muhtesem gunlerinden hatirliyorum .derrick rose sakatlaninca mecburen ilk bese yerlesmisti ve sadece o zaman gercekten oyunun bir parcasi olarak gorulup deger gorebilmisti , gercekten elinden geleni de yapmisti. fakat boyundan dolayi farkli bir gozle bakildigi icin d rosedoner donmez su bu bahaneyle kicina teneke baglanip yollandi. iste o nate robinson yillarca birdaha firsat bulamadi veya garbage time'larda gereksiz sureler alip sonunda ligin disinda buldu kendini. ben hala sosyal medyadan takip ederim ve inanin halen yaptigi antrenmanlari cogu superstar yapmiyor. ama nba icin bunlar yeterli degil tabi ki.

    peki sonuc ne?

    sonuc; birbirine karbon kopya gibi benzeyen oyuncular, tatsiz maclar, zorlama kahramanlık senaryoları ve yapay oldugunu artik iliklerinize kadar hissettiginiz bir lig.

    andre ingram lakers'in playoff disinda kaldigi su gunlerde dikkat dagitmak icin kullanilip atilacak bir figur nba icin sadece..

  • başıma gelen bok gibi durum…

    2 gün önce evlendik, çıkıp tatile geldik.
    tamamen tesadüf eseri zaten şüphelendiğim bir kadınla aldatıldığımı öğrendim.

    hayatımda hiç bu kadar boktan, anlamsız bir durumun içinde bulmamıştım kendimi.
    bir insan hayatındaki insanı hem aldatıp hem neden evlenir? 2 gün geçmişken alınan ayrılık kararı ailelere nasıl açıklanır? peki ya aldatıldığım günler… anlar… iş çıkışı yorgun argın sırf düzen otursun diye eve iş yapmaya gittiğin anlarda bile evleneceğin insanın o’nunla olduğunu, seni aldattığını öğrenmek… bilen bir ton insanın olduğunu görmek… onların da nikaha gelmesi ve sana acıdılar mı arkandan mı güldüler düşünürken kendini düşünceler arasında kaybetmek… seni aldattığı anlarda saf saf hazırlıklarla ilgili bir şeyler gönderip sorduğunu fark etmek…

    hayatımda daha büyük kötülük, daha büyük kalpsizlik çok az görmüşümdür. daha bir konfor alanımın bile olamadığı evden 900 km uzakta, evsiz ve kimsesiz stresten gebererek kalakaldım. ailelere açıklamak… 2 gün önce kutlama yaptığın insanlara açıklamak… sonra hop bir anda tekrar hatırladığın ‘salak yerine konmuşluk’ duygusu.

    kimseye açıkça bahsedemiyor olmak, bir sevdiğine sarılıp haykıra haykıra ağlayamamak…
    gerçekten delirmelik bir şeyin içine insanın hayatındaki ‘en mutlu günleri’nden birinde düşmek benim gibi güçlü geçinen biri için bile çok dağıtıcı, çok çok zor bir şeymiş.

    allah iyi insanlarla karşılaştırsın duası bu insanlar yüzünden var. keşke beni de allah iyi insanlarla karşılaştırsaydı da bu duyguların altında ezilmek nasıl bir şey hiç bilmeseydim.

    ekleme: öncelikle yazılan destek mesajlarına ve entrylere teşekkür ederim. dönemiyorum ama okuyorum. entrylerde de mesajlarda da nasıl öğrendiğim sorulmuş: bilen, masamıza oturmuş bir arkadaşının kendisine attığı ‘silmenin unutulduğu’ bir mesaj sayesinde öğrendim. deştim, dahasını öğrendim.

    “şüphelendiğin biriyle neden evlendin” diyenlere ne diyebilirim ki çok haklılar.