hesabın var mı? giriş yap

  • alisveris yapilmis, eve gerekli ivirzivir alinmis eve donulmustur. paket icerisinden alinanlar cikarilirken goz ufuk*'a takilir, adam tuvalet fircasinin posetini yirtmis (tamamen cikarmamis ama) aradan cikan fircayi yalamaktadir..

    - lan? olm napiyorsun?
    - yaliyorum???
    - niye lan ? manyak misin?
    - e kullaninca yalayamicaz olm dusunsene

  • bunun en önemli sebebi bir tema cümlenizin olmamasıdır. özakman'ın oyun ve senaryo yazma tekniği kitabında önemle üzerinde durduğu tema, sizin önermenizi aktardığınız cümledir. bu önerme bir yargı içermek ve insan onuruna aykırı olmamak zorundadır. en basitinden "ak akçe kara gün içindir" cümlesi içerdiği yargı yüzünden tema cümlesi olabilir.

    yazdığımız metnin içinde bir kez bile geçmeyebilir bu cümle, ancak yüzlerce sayfalık metnin, okunduktan sonra geriye bırakacağı anlam, bu tema cümlesinin anlamıdır. peki bu tema ne işe yarar; tema, bir kılavuz iptir ve sizin gerek olay örgünüzün gerek diyaloglarınızın gerekse karakterlerinizin tutarlılık içinde kalmasını sağlar. bu da haliyle sizin gereksiz detaylara girmenizi, gerekli detayları da atlamanızı engeller.

    insanların roman yazamama nedeni, çoğunlukla nasıl yazılacağını bilmemelerindendir. "hayatımı anlatsam roman olur" diyen insanlar o "anlatma" işini yapamazlar çünkü romanın ne olduğunu bilmiyorlardır. okudukları kitapları örnek gösterip iyi ama ben roman nedir biliyorum deme ihtimalleri her zaman vardır ama roman okuyanın roman sanatını bileceğini düşünmek, uçağa binen kişinin uçmayı bildiğini düşünmekle aynı sığlıkta bir bakış olur.

    roman yazmak isteyen kişilerin okuyabileceği yazarlık kitapları vardır bunlardan en bilineni ronald tobias'ın roman yazma sanatı'dır.

    temelde tüm yazarlık, çatışma unsuru üzerine kurulur. hayatlarında filanca başarıyı elde etmiş kişiler yokluktan geldim ama bugün milyon dolarlık şirket sahibiyim işte bunu anlatsam roman olur derken anlatmaları gereken yerleri kendi yaşamlarının durak noktalarını roman kuramına uygun biçimde yerleştiremeyeceklerinden, o heyecanı yalnızca onlar duyacak, anlattıklarında hikaye sönük, sığ ve yorucu olacaktır.

    roman yazamama nedenlerinin en büyüğü ve listenin başında gelen şık kesinlikle yazmaya yeltenen kişinin okumamasıdır. roman okunmadan roman yazılabilir mi? bu cümleyi duyan kişilerin savunmalarını sıklıkla duyarım ve bunlardan en gülüncü "etkilenmemek için okumuyorum" cümlesidir. etkilenmeden roman yazılabilir mi? 2400 sene öncesinden beri kendini gösteren bir anlatı geleneğinin parçası olan roman, elbette kurmacada kendisi dışındaki seçenekleri görecek, onlar üzerine bir şeyler koyacak, onları "kendi üslubuyla ve temasıyla damıtarak" ürüne dönüşecektir. bunlardan intihal yapmak gerektiği sonucunu çıkaranlaraysa şu andan sonrasını okumamalarını öneriyorum.

    en iyi yazarlık öğretmeni, en iyi yazarlık kitabı elbette romanın kendisidir. onu berrak bir zihinle okumayı becerebilen insanlar ülkemizde ve dışarıda falanca üniversitenin eğitiminden falanca kursun tezgahından geçmiş birinden çok daha fazla hakim olurlar olaya.

    roman yazmak isteyen kişilerin roman yazamayanlardan bir farkı da "bilgiyi sistemli işlemeleridir" yani insanlar düzenli yaşarlar. çoğu insan yazarlara bakınca kırlaşmış saçlarıyla bir pencerenin önünden karşıdaki dağları, denizleri seyreden, havalı bir kadın yahut erkek düşünür. o insan geceleri alemden aleme akıyor, içkinin sigaranın uyuşturucunun denizinde yüzüyordur, oysa böyle bir yazar yok. yazarlığın en temel kuralı "kıçını her gün aynı saatte sandalyeye koymaktır" işte bu insanlara zor geldiğinde o insanlar yazamazlar. yanında bir defter kalem taşımayı düşünmemek, uykuya dalmadan ulaşabileceği yere kağıt kalem koymamak, yazmayı ötelemek, zihnin devamlı işleyen çarkını susturmak, yazamama nedenidir.

    biliyorum hayat çok zor olabiliyor ama bütün bu olanlara rağmen yazabilenler yazar olabiliyor.
    yazarların hayatları ilham verici olabilir, yazarların defterleri kalemleri saçları sakalları, küpeleri vs. bunlar yazmak konusunda yazar adayını yüreklendirebilir. motivasyon çok önemlidir.

    yazmak mı istiyorsunuz? her sabah kalktığınızda yazmaktan başka bir şey düşünmüyorsanız yazar olmuşsunuzdur. (bir filmde duymuştum bunu) yazar olunur ama nitelikli bir yazar olmanın koşulu gene nitelikli bir okur olmaktan geçiyor.

    düzelti:yazım hatası

    ek: bir de bu var roman yazmak

  • her şeyden dram yaratmayı ne kadar da seviyorsunuz. eminim ki babası sizden çok düşünüyordur. boş yapmayın işinize bakın

  • müsait bir yerde atlayabilir miyim?

    bunu diyen de bir teyze.
    teyze inerken şoför dönüp yanında oturana "paraşütü açıldı mı?" diye sordu.

  • yeğenimle konuşuyorum. 5 yaşında koyu beşiktaşlı... çok cool.

    -sedef sen artık galatasaraylı olacaksın tamam mı?
    -tamam.
    -o zaman sorunca hangi takımlıyım diyeceksin?
    -beçiktaş

    -ama hani galatasaraylı olacaktın?
    -tamam aytık olucam.
    -peki o zaman hangi takımlısın?
    -beçiktaş.

    -sana sorulunca galatasaraylıyım diyeceksin.
    -tamam
    -hangi takımlısın sedef?
    -beçiktaş.

    her beçiktaş dediğinde biraz daha kavurmaya benziyor. "sonra beni niye ısıydın?"

  • oynadığı 8 yıllık dönemde kadıkoy'de oynadığımız yaklaşık 140 maçta fenerbahçe yalnızca 5 mağlubiyet almıştır. bu mağlubiyetler de 2-0'dan 3-2 kaybettiğimiz bursa maçı ve 3-4'lük beşiktaş maçı gibi, alex'in efsane oynadığı efsanevi maçlardır, geri kalanlar da şampiyonluğu garantilediğimiz maçlardır. bu dönemde bir de aghahowa'lı kayserispor'a 4-1 yenilmiştik kadıkoy'de, şimdi araştırdım o maçta da alex oynamamış :)

    ve yıllarca bize ayak bağı olduktan sonra, nihayet alex gittikten sonraki sürece baktığımızda fenerbahçe, kadıköy'de oynadığı son 7 lig maçında 3 mağlubiyet 1 beraberlik almış. özetle :

    (bkz: nasıl koydu aykut kocaman)

  • bir tanesi de bende mevcut olan dayı.

    her girdiği işi batirdigindan, yengemin babası en sonunda rest çekmişti, doğru düzgün is bulamazsa kızımı bosatirim diye.

    annem sağ olsun, hemen babamın yanında aglamalara başladı. kardeşim hangi dala elini attıysa kurudu, çocuğun yuvası da yıkılacak şimdi, vs. babam da tüm birikimini dayımın is kurması için harcadı. güzel de getirisi olan bir işi oldu dayımın babam sayesinde.

    sonra ne oldu? dayım işi büyüttü, kendi evi, suv aracı, çocuklarını özel unilerde okutmasi derken ihya oldu. normalde babama bir vefa duymasını beklerdik. öylece üstüne yattı, yetmezmiş gibi hala babamın arkasından söylenir, eleştirir vs.

    ha kardeşi için babamın yıllarca çalışıp edindiği birikimini hiç ettiren annem ne yapıyor derseniz, babam kendi ailesine en ufak yardımda bulunacak olsa hemen surat asar, söylenir.

    (bkz: canım babam)