hesabın var mı? giriş yap

  • coğrafya hocası tahtaya gelişigüzel bir türkiye haritası çizer*. dalga geçmek isteyen bir öğrenci:
    - hocam siz ne kadar güzel çiziyorsunuz! kikir kikir!
    - bilmiyor musun, ben eskiden kestaneciydim.
    sonra sınıf kopar ama eleman anlamadığı için derin lafı, mal mal bakınmaktadır.

  • kedi bir candır. bir can ölünce her insan üzülür.
    bu kime acayip geliyorsa önce insanlığının yerinde olup olmadığına bakmalıdır.

  • + iş ilanınız için gelmiştim.
    - geç geç otur şöyle, yani sen şimdi bunların hepsini biliyor musun?
    + evet, hepsini biliyorum. ama c## diye bir şey yokmuş onu da oturdum baştan yazdım. alın.
    - oha, valla tebrik ediyorum ya nasıl öğrendin bunların hepsini, ben geçen sene bi php öğreneyim dedim kafam allak bullak oldu yea helal olsun.
    + eh işte çalıştık, geliştirdik kendimizi, malum iş bulmak zor, ne gibi bir iş için arıyordunuz peki siz?
    - yok kardeş ne işi, geçen arkadaşla iddiaya girdik de ben dedim bunların hepsini bilen adam yoktur, o dedi vardır, derken verdik ilanı.
    + ne yani?
    - tebrik etmek için çağırmıştım, üff, assembly çok zordur herhalde di mi?

  • birgün dedi ki, '' bir sincabım var. çok severim sincapları. arka bahçemden ormana gönderdim. umarım aile kurup, gelip bana gösterir.'' o günden sonra naifliğine mi sevinsem, sincaba yeni ev kurmuş oğlan çocuğu muamelesi yapmasına mı şaşırsam bilemedim. ne zaman sincap görsem aklıma gelir, zaten hiç de görmüyorum ama görsem aklıma gelir.

    dünyanın; onca hırsızın, zalimin, hatta ruhsuzun yanı sıra, ait olduğu doğaya salıverdiği bir sincabın akibetini merak etmiş böyle insanları da kucaklamış olması umut verici. umarım resimlerindeki gibi, mutlu ağaçlarla dolu bir yere gitmiştir. umarım o sincap çoluk çocuğa karışmıştır. erken ölmem ama umarım babamın da öldüğünü görmem ve umarım unutulur notalar da benden sonra o güzel şarkıları söylemezler.

  • 24 haziran seçimlerine 4 gün kala katıldığı radyo programında alışık olmadığımız şekilde vatandaş şikayetleri dinletildi. umursamaz ve muhattap almaz bir şekilde not almaya bile tenezzül etmeden dinlemesi.
    verecek bir cevap bulamayınca teessüf etmesi.
    15 yıl önce yani 2003 de evlerimizde buzdolabı ve fırın var mıydı gibi saçma sapan bir retorik soru sorması,
    emeklilik için yaşı bekleme konusuna adeta fransız kalması ve her halinden böyle bir şeyden haberdar olmadığının görülmesi,
    bu kıraathane saçmalaması,
    dün tatar böreği de vereceğiz dediği mitingin kayıtlarından tüm türkiye tarafından izlenmesine rağmen demedim öyle bir şey demesi,
    bu garabet sistemde bir koalisyon seçeneği olmadığı halde koalisyon kurarız demesi,
    açıkçası erdoğan bugün yeni biri olarak çıksa bu performansla %1 bile alamaz.
    normalde de kıvrak zekalı cevaplar verebilen biri değildi ama sanki demans belirtileri veriyor. ortamdan kopuk, donuk ve ne olup bittiğinin farkında değil gibi.

  • ben yine en kötüsünü yazıp gidiyorum, ibret forever:

    genç kız, uzaktan uzağa beğendiği çocuktan gelen bi kahve içme teklifini coşkuyla kabul eder. yalnız, duruşmaya yetişeceğinden sınırlı bir vakti vardır, üzülerek belirtir. kahramanımız "yarım çay içeriz biz de? :)" diyerek sevimli bir orta açar. yarım çay, çok pratik bir tekliftir. kızın içi ısınıverir. çocuk kafeteryadan "yarım çay" ister. çaylar cidden yarım gelir. o dar vakitte içilir. sonra o şövalye "biz yarım içtik arkadaşım! ben yarısını öderim!" diye kavga çıkarana kadar her şey ne kadar da yolundadır aslında... de mi?