hesabın var mı? giriş yap

  • bir program için 20bin lira alıyordu, gözleri doluyordu, ağlıyordu nihat hoca. bu kadar mal insanı bir arada ilk kez görüyordu bu sene de yolunu buluyordu. şeklinde hikayeler anlatacak muhteremin marifeti.

  • "kitaplar yalnızca meta değildirler; kar dürtüsü çoğunlukla sanatın hedefleriyle ihtilaf içindedir. kapitalizmde yaşıyoruz, onun iktidarı içinden çıkılamaz gibi görünüyor - kralların kutsal hakları da öyle görünüyordu. insana ait her iktidar, yine insanlar tarafından direnişle karşılaşabilir ve değişebilir. direniş ve değişim çoğunlukla sanatta başlar. sıklıkla da bizimkinde, kelimelerin sanatında.
    güzel insanların yardımıyla, bir yazar olarak oldukça uzun ve iyi bir kariyerim oldu. şimdi, bunun sonunda, amerikan edebiyatının ihanetini izlemek istemiyorum. biz, yazarak ve yayımlayarak yaşayanlar, gelirden kendi payımızı istemeli ve talep etmeliyiz: fakat bizim harika ödülümüzün adı kâr değil: onun adı özgürlük."

    http://haber.sol.org.tr/…k-arasinda-fark-var-101352

  • çok eski bir gelenek değildir. şofben kazaları ile başlamışıtr. sağ gittim sağ döndüm kutlaması gibi bişidir.

  • iki kez ana hikayeyi bitirdikten sonra, kitapları da okuyunca tekrar başladığım oyun. ve görüyorum ki hala ama hala beni şaşırtıp heyecanlandırabiliyor.

    --- spoiler ---

    side questlerden spoiler içerir
    --- spoiler ---

    novigrad kırsalında cüce bir otacı, benden ot toplamaya gönderdiği fakat geri dönmeyen çırağını bulmamı istedi. ot toplamaya gönderdiği civara gittiğimde, civarda bir tane köy buldum. ama işin ilginci, köyde 5-6 ev olmasına rağmen bir tanesi hariç hepsi boştu. o tek evde de ihtiyar bir karı koca yaşıyordu. otacının çırağını sorduğumda onu ot toplarken gördüklerini, ama daha sonra ormanda kurt ulumaları geldiğini, muhtemelen çırağın kurtların akşam yemeği olduğunu söylediler. akla yatkın gelse de boş evlere de bir bakmak istedim. evlerden bir tanesinde kanlı bir kesme tahtası ve bıçak vardı. ama başka hiçbir ipucu yoktu. kanlı tahtayı ihtiyarlara sorduğumda o evin önceden bir avcıya ait olduğunu ve avladığı hayvanları orada doğradını, bu işin dışarda olmasındansa içerde yapılmasının daha temiz olduğunu söylediler. fakat yaşlı adam biraz öfkelenmiş gibiydi, bana sen bu işleri ne diye karıştırıyorsun minvalinde bir şey söyledi.
    o an dönüp otacıya çırağının kurtlara yem olduğu haberini vermek üzere köyden çıkmaya karar verdim. ancak tam köyden çıkarken bu karı kocanın evinin bahçesinden çürümüş et kokusu geldiğini fark ettim. kokuyu takip ettiğimde, yaşlı çiftin evinin bahçesinde sığınak gibi bir yere açılan ve üzeri varillerle örtüşmüş bir tahta kapak olduğunu gördüm. kapağı açıp aşağı indiğimde ise karşılaştığım manzarayı tahmin edersiniz. otacının çırağı bir masanın üzerindeydi, belden aşağı paramparça vaziyette; yanında bir sürü kesme aletiyle cansız yatıyordu. artık durum iyice ayyuka çıktığından yaşlı çiftin yanına döndüm. onlara aşağıdaki durumu gördüğümü söylediğimde, bana çırağı kurtların öldürdüğünü ama kendilerinin çok yaşlı ve aç olduklarından mecburen onu yediklerini söylediler. fakat yılların witcherı bunu yer mi ? yemedi tabii. ikisini de orada öldürdüm, durumu da otacıya bildirdim.
    bu quest böylece bitti, aradan bir sürü görev daha geçti. daha sonra başka bir yere giderken yolum mecburen bu olayın geçtiği köye düştü. orada, ihtiyarların evinin önünde 3-4 tane gûl gördüm. gûlları kesince yerde ihtiyar karı kocanın cesetleri gözüme çarptı. onların da bir kısmı gûllar tarafından yenmişti. bu manzarayı geralt da manidar bulmuş olacak ki, "hah, nekrofagilar, layığınızı bulmuşsunuz." dedi kendi kendine.
    ben o ceset kokusunu alıp da bahçeye bakmasaydım, otacıya gidip çırağını kurtların öldürdüğünü söylecektim ve görev öylece bitecekti. ama minicik bir detayla alttan devasa bir hikaye çıktı bir sidequest için. sanırım cdpr'i diğer yapımcılardan ayıran şey de tam olarak bu *

    --- spoiler ---

    spoiler sonu
    --- spoiler ---

  • teknik olarak abiyi değil oyunu izliyorsunuz tabi. yani şimdi yaşınız küçük 7-8 falan. bilgisyardan ve oyunlardan pek bi bok anlamıyorsunuz, anlasanız bile abiden dolayı size sıra gelmiyor. siz de yanına usulcana sandalye çekip izlemeye koyuluyorsunuz. böyle zor yerlerde heyecanlanmalar, gerektiği vakit co-pilotluk yapıp abiyi oyundaki olası tehlikelere karşı uyarmalar.. sağdan adam geliyor dikkat et tarzında efendime söyliyim.. işte böyle yani..

  • amaçlarının ne olduğunu anlamadığım ruh hastası topluluğu.

    kardeşim istemiyorum senin boktan yazılarını görmek? manyak mısın amk, yazılarını görmek istemiyorum ve kişiselleştirilebilir bir özellikle senin yazılarını görmüyorum. şimdi buradaki sıkıntı tam olarak nerede?

    yani seni kimse sevmiyor, hoşlanmıyor, varlığın rahatsız ediyor ve sen diyorsun ki yok illa beni oku. ne amaçlıyorsunuz tam olarak cinnet getirip kendimizi mi keselim nedir yani?

    seni seven senin yazılarını takip eder, sevmeyen etmez sen nasıl bir zorbasın ki bana zorla yazılarını okutuyorsun?

    14 sene aynı şeyi bana yap, bir gün sözlük sana onbinde birini yaşatsın hemen bildiri yayınla. sizin amacınız kötülük içeriyor olum, sizde bir pislik var da dur bakalım.

  • hiç bir halt yapmadığı halde, "ben sizin için her şeyi yaptım, evimi arabamı sattım, hiçbir şeyi eksik etmedim" diyip(kesinlikle aksi durum söz konusu ise), bi de üstüne etrafa -kendi çabalarıyla bir yere gelmiş çocuklarıyla- ben yaptım işte benim eserim diyip caka satan baba hakkında ortaya çıkan en doğal sonuç, his.

  • yılmaz özdil'in mustafa kemal kitabı, özel baskıyı saymazsak bir milyondan fazla sattı. diğer kitaplarının da az buz satmadığını biliyoruz.

    toplu satış vs. saymazsak türkiye'nin en çok satan gazetesinin, en çok okunan yazarı.

    severiz, sevmeyiz ayrı. kitaplarını beğeniriz beğenmeyiz ayrı. bunlar subjektif şeyler. evinde kaçak yapı varmış yokmuş; o da kendi sorunu ve eğer yaptıysa yanlıştır, cezası normaldir.

    lakin bu adamın 4-5 milyona ev almasına şaşırmak, temel iktisattan, arz-talepten, popülerliğinin nasıl bir maddi karşılığı olduğundan anlamamaktır.

    tokiden ev kurasına girse mutlu mu olacaktınız?