hesabın var mı? giriş yap

  • din hocamla aramda gecen bi sohbet neticesinde;

    - senin de dinin islam benim de dinim islam, bu böyle olmuyor, bundan sonra sen putperest ol.
    - taam.

  • rolleri karikatürleştirmekten ziyade karikatür insanlara rol vermeli.

    kusacağız artık abartılı karikatür oyunculuktan. bkz güldür güldür oyuncuları. aşırı rahatsız edici.

    bir de o renkler nedir sayın birsel, gözlerimiz kanıyor.

  • v yaka dar t-shirt giyer kılları filan çıkar böyle böğründen, eski sevgilisine kaşar der, yeni sevgilisine prenses. serdar ortaç, demet akalın dinler, ''kardeşim'' yerine ''karşim'' diye hitap eder, en sevmediğim: eşofman'ın altına parmak arası terlik giyer. ne kitap okur ne de adam akıllı film izler. direkt gözümün önüne geldi şu an tiksindim sözlük.

  • siz berberde adam gibi traşınızı olup, içerdeki futbol muhabbetini dinlerken, içeri saçları uzun ile kısa arasında bir adam ağzında sakız ile zincir kolyeli bi adam girer, "mustafa naber işler nasıl" diyip, eli jöleye daldırır ve tek hareketle ellerini saçlarına daldırıp, saçlarını geriye yatırır ve olay mahalinden "manita ile buluşcam ben kaçtım" diyip, aynı hızla uzaklaşır.

    dünyanın en antipatik adamıdır o.

  • şimdi size hayatınızda görüp görebileceğiniz en ilginç yiyeceklerden biri olan pi dan'dan bahsedeceğim. çeşitli kaynaklara baktığımızda yüz yıllık yumurta, korunmuş yumurta(pek korunmuş sayılmaz ama) bin yıllık yumurta ve üç imparator yumurtası olarak isimlendirilmektedir.

    ayrıca keskin bir amonyak kokusu olduğundan dolayı at idrarına batırılarak hazırlandığı düşünülen bu cengavere tayca khai yiao ma yani at idrarı yumurtaları, yine üzerindeki desenlerden dolayı bazen çam desenli yumurtalar veya çam çiçeği yumurtası olarak da anılmaktadır.

    peki bu yüzyıl yumurtası nereden geldi?
    kesin olmamakla birlikte yaygın olan hikayeye göre yaklaşık 600 yıl önce hunan'da ming hanedanlığı döneminde , bir ev sahibi, evinin inşası sırasında harç için kullanılan sönmüş kireçten oluşan sığ bir havuzda ördek yumurtaları keşfeder ne hikmetse yumurtaları tadına bakar sonra çok huşuna gider. ardından bu yumurtalardan üretmeye başlar fakat bu sefer lezzetlerini arttırmak için tuz ilavesi yapar ve yüzyılın yumurtasının mevcut tarifi ortaya çıkar.bu gün bile hala çin pazarlarında satılmaktadır.

    yumurtaların nasıl böyle bir görünüme büründüğünü baktığımızda kabaca süreci şöyle kabaca anlatabiliriz; yumurtanın sarısı , mevcut hidrojen sülfür ve amonyak nedeniyle kremsi bir kıvam ve güçlü bir tada sahip koyu yeşil ila gri bir renge dönüşürken, beyaz kısmı ise, tuzlu bir tada sahip koyu kahverengi, yarı saydam bir jöle haline gelir.

    fakat genel olarak baktığımızda iki yöntemle yapıldığını görmekteyiz.
    1-geleneksel yöntem
    yumurtaları kaplayacak çamur şu şekilde hazırlanır ilk önce kaynar suda 1,4 kg çayın demlenmesiyle başlar. daha sonra çaya, 1,4 kg sönmüş kireç(kalsiyum oksit), 4,1 kg deniz tuzu ve 3,2 kg yanmış meşe konularak oluşan karışım pürüzsüz bir macun halinde karıştırılır. sonrasında oluşturulan karışımla yumurta hava almayacak şekilde kaplanır en son etrafına da tahıl ve samanla bir katman oluşturulur. böylece ph ve sodyum içeriği artar ortam alkali bir hal alır ve bozulma riskini azaltır ve ayrıca işlemin hızını arttırılır.

    2-çağdaş yöntem
    geleneksel yöntem hala yaygın olarak kullanılıyor olsa da, yüzyıl yumurtalarının oluşumundaki çağdaş yöntem kimyanın modern anlayışı üzerine kurulmuştur, bundan dolayı tarifte birçok basitleştirmeye yol açan kimyasallar eklenmiştir. günümüzde çiğ yumurtaları 10 gün boyunca sofra tuzu, kalsiyum hidroksit ve sodyum karbonat çözeltisinde bekletirler , ardından birkaç hafta plastik kılıflara sarılarak geleneksel yöntemde oluşan yaşlanmanın aynı etkiyi sağlanması sağlanır.

    video

    birde yüzyıl yumurtalarının yapımında yaygın olarak ördek yumurtaları kullanılsa da tavuk yumurtası, kaz yumurtası ve bıldırcın yumurtası gibi diğer yumurta türleri de kullanılır. ayrıca yumurtalar yukarıdaki kullanılan isimleri gibi öyle bin yılda, yüz yılda oluşmamaktadır. bizim evde nasıl bir turşu yapıp da bir kaç ay sonra yiyebiliyorsak bu yumurtalarda bir kaç ay içinde istenilen kıvama gelerek tüketime hazır olmaktadır.

    son olarak bu da tadını merak edenler için gelsin.
    kaynak:12

  • bir tarafta kardesine para yedirmedi diye, kardesinin kendisi hakkinda ileri geri konustugu kemal kilicdaroglu,

    diger tarafta ise görev aldigi en ufak güc sahibi mevki de senin benim parami, devletin parasini, halkin parasini babasinin mali gibi kullanan ve sülalesi icin firsat yaratan binali yildirim.

    su farki anlasa türk halki, avrupa birligi seviyesinde bir ülke olacagiz da, nerdeeee...

    ortadogu'ya özenen bir halk icin bir anlam ifade etmeyen.

  • 2001 senesinin kasım sonu ya da aralık başı, buz gibi bir hava. annem büyükdere caddesinde tam şişli camii’nin olduğu yerde bir mali müşavirlik ofisinde çay-yemek işlerine bakıyor, ben de 12 yaşında bir ortaokul öğrencisiyim.

    1999’da babamın yaptıkları artık canımıza tak deyince annemle birlikte, annemin yıllarca çalışıp didinip pırlanta gibi dizdiği evi tek bir iğne almadan bırakıp, memlekete ölen dedemin evine, dayımların yanına kaçmıştık. boşanma davası, velayet vs. kesinleştikten sonra 2001 yılının yaz aylarında tekrar istanbul’a döndük. sıfırdan başlamıştık yani. çok güçlü bir kadın annem, hayatında tek gün okula gitmemiş ama yıllarca fabrikalarda, ofislerde çalışarak hem evine baktı, hem de beni okutmaya çalıştı.

    döndüğümüzde 1 odası, 1 küçük mutfağı ve büyükçe bir balkonu olan annemin teyzesinin çatı katını tuttuk. bizim hiç eşyamız yok, sadece kıyafetlerimiz ile döndük ama evde bir insanın asgari düzeyde hayatını sürdürebileceği, teyzemin ve çocuklarının eski eşyaları var. bir tek televizyonumuz yoktu. annem ben sıkılmayayım diye bir akrabamızdan ikinci el bir televizyon almış, alırken de dolandırılmıştı, o başka bir enrtynin konusu. bu şekilde kendi ayaklarımız üzerinde durana kadar idare edecektik artık.

    o zamanlar gültepe’de doğalgaz yok, hani olsa da bizim oturduğumuz ev doğalgaz tesisatına uygun mudur orası şüpheli. çok eski bir yapı çünkü. çatı katı olduğu ve yapı çok eski tahta bir çatıya sahip olduğundan, rüzgar estiğinde evde hissedilirdi. kış ayları bizim için ciddi sıkıntıydı. kış yaklaşınca sobayı, o zamanlar her yerde bulunan bir sobacıdan ikinci el almıştık. böyle içi tuğla, hayvan gibi döküm bir soba. sağolsun belediyede çalışan bir akrabamız da annemin adını ‘meşhur’ kömür yardımlarına yazdırmış, kış öncesi 30-40 torba kadar bir kömür gelmişti ama soba tek başına kömürle yanmıyor, tutuşturacak odun lazım.

    şimdilerde yerinde devasa şişli marriott otelin olduğu yerde o yıllarda pazar yeri vardı. yanı başı o zaman da şimdi de minibüs durakları. haftada birkaç akşam okul sonrasında annemle iş çıkışında buluşur, o pazar yerinde pazarcılardan depozitosu olmayan meyve-sebze kasalarını isterdik. olan da verirdi allah razı olsun. kasaları hemen kaldırımda toplar, oracıkta insanların ayaklarının altında kırıp, yanımızdaki çamaşır ipi ile bir deste haline getirirdik. bunu yağmur altında sırılsıklam olarak yapmak zorunda olduğumuz da olurdu. sonra hemen oradan elimizde tahta destesi ile gültepe minibüsüne biner eve gelirdik. iş çıkış saatlerinde gültepe minibüsleri tıklım tıklım. kimi zaman minibüsteki yolcular, kimi zaman minibüs şöförleri bu durumdan hiç hoşnut olmaz, kendi kendine söyleneni de olurdu. anneme bakardım, bir şey demezdi, ne desin ? soba odunsuz yanmıyor ve hava soğuk.

    o yıllarda çocuk yaşımda bu yaptığımız bana çok normal gelirdi. insanların ayaklarının altında kasa kırmaktan, o tahta destesi ile tıklım tıklım minibüse binmekten, sonra onu sırtımızda eve taşımaktan hiç gocunmazdım.. çocukluk işte, kısa süre içerisinde başkalarının eşyalarıyla, devletten gelen kömürle, pazardanan taşınan odunla yaşamaya alışmıştım, normalim olmuştu hemen. ama annem için hiç öyle değildi. yüzünde sürekli o hüznü, nasıl olmayacak bir şeyi olur yaptığımızın zorluğunu görürdüm.

    enrtyi nasıl bağlayacağımı bilemedim dostlar.. ne zaman kombiyi açsam o günler geliyor aklıma. az önce uyandım ve üşümüştüm, gittim kombiyi ateşledim, yine aklıma geldi. odasına girdim annemin üstü açık, aklımda bunlar, üstünü örttüm, oturdum yazdım..

  • araplarin dunyanin her ulkesinde kafasina gore giris yapamayacaklarini anlamalari gerek. ayni sey bizim ulkemizdeki arap gotu yalayanlar icin de gecerli.

    onlarin vatandasligi 250.000 dolarlik ucuz birsey degil. almiyor lan adam kendi vatanina iste. var mi itirazin? ben tebrik ediyorum.

    yollayin turkiyeye bizin dangalaklar beslesin.

    edit: beyler, 10 yildan biraz daha fazla bir suredir zaten turkiyede yasamiyorum. avrupada oturum isleri nasil oluyor kendi tecrubelerimden biraz bilgim var.

    belli bir ucret karsiligi verilen oturum izni farkli. 250 bine vatandaslik verip gel agzima da sic denmesi farkli. turkiyede 250.000 vermese de 3 yilda belirli sartlari saglayinca yine vatandaslik aliyor yabancilar.

  • istikrarlı topçu. trabzonspor'da da kadro dışı bırakılarak formundan hiç bir şey kaybetmediğini bir kez daha gösterdi.