ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
31 aralık 2014 yeniçerinin noel baba'yı kovalaması
-
antalya doğumlu adamın, ordu eliyle büyütülmüş balkan kökenli ortodoks yetimler tarafından kovalanması.
can bonomo
-
olm ne illuminatisi lan, adam zaten öyle bir dans ediyor ki, dikkatli incelenirse 3 siyasi parti, 4 gizli örgüt, 7 sivil toplum kuruluşu ve 9 müzik akımına selam çaktığı görülebilir.
2000 uefa kupası günümüzdeki konferans kupasıdır
-
2000 yılında kupa galipleri kupası mı vardı aq?
bu fenerbahçelileri, dolunay zamanlarında werewolf’a dönüşenlere benzetiyorum: bunlar da fener maçlarının olduğu günlerde ve sürü liderleri bunları gazladığında rambo okan’a dönüşüyor. ilginç. bence fenerbahçe sembolünü kanaryadan kurt adama çevirmeli *
6 saat ömür kalsa yapılacaklar
-
(bkz: 0-0 bitmiş lecce cagliari maçını banttan seyretmek)
90 dakikadan 4 kere izlerim. maksat zaman geçmesin.
ideal kadın boyu
-
kesinlikle kayı boyudur. kınık, peçenek, kıpçak... boy boy kadınla beraber oldum hiçbiri kayı'nın yerini tutmadı.
21 aralık 2021 türk milletinin soyulması
-
yükseltilen doların, teşvik planı ile yüksek kurdan halka kitlenmesi ve malum çevrelerce yüksek kurdan satılması olayı.
geçmiş olsun.
edit: bazı millet düşmanı teröristler mesaj atıp durmuş "almasaydın iyi olmuş diye". dolarda değildim ama diğer insanlar için üzüldüm. siz anlamazsınız empati falan, milletinizi sevmediğiniz için.
bu oyunlara gelmeyin
-
karşındakini en güzel aşağılayan tavsiye bu. gezi'de de kullanılmıştı bol bol. bir mihrak var. bu bizi oyunlara getiriyor. ama bizim kafamız basmıyor anlamıyoruz. bu tavsiyeyi veren abi biliyor bir tek bunları. tüm resme hakim. "kırmızılı kadın nerde?" yaaa. işte oyun. "beş günde oyun parkı yapılır mı?" aha oyunu çözdü. ama ah bu reşit ama yine de saf gençlik. ah be çocuk.
bu muhteşem abiden ne yazık ki ülkemizde dört tane olduğundan kendisinden sürekli tavsiye alamıyoruz. mecburen kandırılıyoruz. mecburen ölüme gidiyoruz pisi pisine. "niye hdp milletvekili ölmedi?". işte komplo çözüldü. burada işin sırrı doğru soruları sormayı bilmekte. kimse kalkıp mantıklı cevap veremiyorsa haklı olduğunuz tescilleniyor. guiness'ten bir memur gelip alnınıza "aşmış" damgası basıp gidiyor. tebrikler.
"madem evrim var niye maymunlar insan olmuyor?"
işte komplo çözüldü. soruyu sormak yetiyor. gördüğün üzere sorunu mantıklı bir tabana oturtman gerektirmiyor soru sorman yeterli.
alakalı olarak (bkz: dış mihrak/@ssg)
instagram güzel kadın ve zengin erkek içindir
-
hayatımda duyduğum en mantıklı tespit.
edit: başlık başa kalmış.
yurt dışında yaşanılan küçük şoklar
-
polonya'dan almanya'ya geçtiğim sırada pasaport göstermek için bir ton sıra bekledikten sonra ilgili memura zorla pasaport göstermeye çalışmam, ikna olmayıp havalimanı polis şefliğine çıkmam ve avrupa ülkeleri arasında geçiş yaparken buna gerek olmadığını öğrendiğim sırada yaşadığım şeydir muhtemelen.
bu kadar mı serbest dolaşmak avrupa'da ya, sanki suriye'den türkiye'ye geçiyorum.
6 aralık 2022 fas ispanya maçı
-
gruptan lider çıkıp hırvatistan ile eşleşmeyelim diye japonya'ya bilerek yatıp, almanya'yı kupanın dışına iten ve kendini fas ile eşleştiren ileri zeka ispanyollara fas şoku. * o omurgasızlığı yaptığınız gün çok ileri gidemeyeceğiniz belli olmuştu, beter olun.
ölen kişiden geriye kalan en hüzün verici nesne
-
rahmetli dedemin cüzdanından çıkan, annemin kesilen ilk saçı, beyaz kağıdın içinde bi bukle.
45 sene taşımış cüzdanında.
huzur içinde uyu güzel dedem.
edit: güzel anneciğim 6 aydır kanser tedavisi görüyor, ameliyatını oldu; son iki kemoterapisini alacak. dularınızı bekliyoruz.
bambu
-
el kadar bir bambu parçası. görsel sence en fazla ne kadar pahalı olabilir dostum? üstelik bu bambu parçasının onbinlerce hatta yüzbinlerce dolara el değiştirdiğini duysan tepkin ne olurdu?
petrolü, altın madeni, elmas madeni, kısaca yer altı yer üstü kaynakları bol bir ülke endonezya. ama sadece belirli bir zümre ve devlet zengin, halk fakir. endonezya halkı, bütün bu fakirliğine rağmen bıkmadan usanmadan mitlere, efsanelere ve adetlere fazlasıyla bağlı şekilde hayatını sürdürüyor. kimi inanışları yüzünden akla hayale gelmeyecek şeylere, akla hayale gelmeyecek paralar ödüyorlar. bambu petuk ismi verilen anomali sonucu oluşmuş bir bambu parçası da bu şeylerden bir tanesi.
" bambu petuk, basit bir bambu parçası değil!" diyor endonezyalılar. milyonlarca endonezyalı, bambu petuk'un sahibine servet sağlama gücü olan bir "miras tılsımı" olduğuna inanıyor. görünüş olarak diğer bambulardan biraz değişik. doğadaki milyonlarca bambudan farkı, bambularda anomali olarak adlandırılan nadir bir durum yüzünden, bu bambunun gövdesinde iki küçük kolun filiz verip büyüyerek v harfi şeklini alıp birbirlerine kavuşması. görsel net olarak resimde görebileceğiniz gibi...
petuk bambusunun sahibinin servetine servet katmaktan başka mistik güçleri olduğuna da inanılıyor.
endonezya'da milyonlarca insan var ki bu bambunun tozunun sahibinin karizmatik görünmesini ve kişisel tanıtımını zahmetsizce yapmasını sağladığına inanıyorlar.
bambu pethuk senopati isimli bir çeşit petuk bambu, kişilerin hastalıklara karşı bağışıklığını sağlayıp, onları gizli saldırılara karşı koruyan bir panzehirmiş.
bu videodaki saçma bambu dalı bir petuk bambusu çeşidi olan bambu pethuk gunung. sorunları temizleme, insanları kendine bağlama ve ticari miras elde etme özellikleri olduğuna inanıyorlar.
bambu pethuk singkir ismi verilen bu petuk bambusu da sahibine neler neler vaad ediyor bir bilsen! sana karşı yapılan kara büyüleri bertaraf ediyorsun, cinlerden ve diğer yaratıklardan gelen parazitleri temizliyorsun. bu bambuya sahipsen her türlü güvendesin yani.
bambu pethuk langkah ismi verilen petuk bambu çeşidi ise, bütün bu mistik özelliklere sahip olduğu inanılan bambu parçalarının en üst seviyede olanı. eğer 100 yılın üzerinde bir mazisi var ise 1 milyar endonezya rupiahı , türkçesi ile 462 bin tl, amerikancası ile 68 bin dolar öneriyorsunuz sahibine ama adam fiyatı beğenmiyor. sonunda 462 bin tl + bir ev + bir arabaya razı oluyor ve ticaret gerçekleşiyor. çünkü sahibine toplumdaki en yüksek sosyal statüleri ve zenginliği vadediyor. bu bambu bir bakıma işe yarıyor gözüküyor. habere baksanıza, eski sahibine 100 binlerce dolar para kazandırdı bile.
ister inanın ister inanmayın , endonezya'da politikacılar ya da politikaya atılmaya karar verenler bu bambulara yüzbinlerce dolar para ödüyorlar. endonezya devlet başkanı joko widodo bu politikacılardan birisi değil ama ona da bu bambuyu yolunu kesen hayranları hediye ettiler 2019 başkanlık seçimlerini kazansın diye. olacağı bu ya, çok zorlu geçen ve oy sayımı bile 3 ay süren zorlu başkanlık seçimlerinin ardından başkan joko widodo seçimleri kazandı ve sonra çok yere bu bambu ile gitmeye başladı.
muz
-
1836'da jean françois paujot isimli bir jamaikalı tarafından üretilmiştir.
aslında, kendisi kırmızı ve mavi muz (sadece pişirilerek yenilebilir) üretimi yaparken, bahçesindeki ağaçlardan birinde bulunan muzun sarı rekli olduğunu ve pişirmeden yenilebildiğini farketmiş. muz türleri arasında daha kaliteli bir muz üretebilmek için çaprazlama yaparken, bugün bildiğimiz muzu üretmeyi başarmış.
asıl ilginç olan ise, paujot'ın daha iyi bir muz üretme çalışmaları sırasında bu sarı muzun doğal bir mutasyon sonucu kendiliğinden oluşması. yani bu muz onun çalışmalarının ürünü değil. bugün bildiğimiz tüm muz tarlaları o tek ağaçtan ortaya çıkmıştır. tabi sonrasında çok zengin olduğunu söylemeye gerek görmüyorum.
ayrıca bugün bildiğimiz muzun meyvesi kısırdır. doğal yollarla çoğalamaz.
derse boşuna girdik diyen üniversite öğrencisi
-
sanırım üniversitenin amacını henüz kavrayamamıştır. boşa derse girdiğini söyleme sebebi, profesörün yoklama almamasıydı.
türkiye'nin gelişmeme sebebi işte ne yazık ki bu zihniyet. gençliğin derse boşuna geldiğini düşünmesi çok acı.
not: derse asistan olarak katıldım. konuyu benim mesleğim olarak algılamayın. sadece örnek vermek için söyledim yukarıdakileri. sabahın köründe başlayan bir ders değildi. 11.30'da başladı. hoca prensip gereği yoklama almıyor, dersine katılımı da inanılmaz fazla. sınıfta 110 öğrenci varsa, 90'ı kesinlikle dersine geliyor. öyle yorgun, argın, yaşlı birisi de değil. 45 yaşında profesör olmayı becermiş, mesleğini seven, sevdirmeye çalışan birisi. konu akademisyen değil. zaten yoklama almasa o sınıfı dolduramayacak kapasitedeyse, kürsüyü bırakması gerekiyor her görevlinin.
gelelim üniversite öğrencisine, son 4 yılda yaptığım bir gözlem var. yeni öğrencilerin hepsi çok zeki ama tembel. üniversite öğrencisinin başarısızlık nedenleri başlığına da yazmıştım. akademik istekten yoksunlar. bu istek olmayınca haliyle akademisyenler rahatlıyor.
azerbaycanlı bir öğrencinin türkiye'deki üniversite ve akademisyenlerle ilgili acımasız bir eleştirisi vardı, "türk öğrencilerinin bilimden anladığı isim yapmış 3-4 üniversiteden birisine gidip hiçbir şey öğrenmeden, ancak dersleri geçmek uğruna konuları ezberlemektir."
bu söylediğim öğrenci zihin olarak üniversiteyi kavrayamadıysa, sıraları eskitmekten başka ne iş yapıyor?
mustafa inan'ın hayat hikayesi bir bilim adamının romanında bu durum çok güzel açıklanmış oğuz atay bu durumu.
"...efendim, bir bahçıvanın oğlu olan gauss, daha ilkokulda okurken kendini göstermiş. birg ün öğretmenleri yaramazlık yapan sınıfa bir ceza vermiş: birden yüze kadar sayıları toplayıp getirin bana, demiş. herkes hesap yapmış, sayfalar doldurmuş. gauss bir kaç dakika düşündükten sonra defterine bir satır yazıp hocaya uzatmış. 'nasıl olur canım' demiş öğretmen, 'senden akıllısı yok mu?' herhalde yokmuş. öğretmen bile bu kadar akıllı değilmiş. 'çok kolay öğretmenim,' demiş gauss, birden yüze kadar sayıları düşündüm: ilk sayı bir, son sayı yüz. toplamları 101 ediyor. sonra, baştan ve sondan iki sayıyı düşündüm: 2 ve 99. onların toplamı 101. sonra 3 ve 98, sonra 4 ve 97... hepsinin toplamı 101. bu 101'lerden ne kadar var? yüzün yarısı kadar. öyleyse 100/2 ile 101'i çarparım. istediğiniz toplam 5050 olmalı'. öğretmen şaşırdı; çünkü bu metod matematik dünyasında bilinmiyordu henüz. küçük gauss'un bulduğu yeni bir formüldü. 100 rakamıyerine 'n' sayısı konulursa, 1'den 'n'e kadar sayıların toplam formülü çıkıyordu ortaya n(n+1)/2. öğretmen ertesi gün gauss'a, bulabildiği en iyi matematik kitabını satın alarak hediye etti..."
bu hikayenin adı ülkemizde eksik olan sistem diye devam ediyor kitapta. sonra ekliyor oğuz atay,
"sistemi anlamak için" dedi profesör, "daha doğrusu, sistemin gerisindeki matematik düzeni anlamak için, formüllerin gerisindeki matematikçiyi, onun nasıl düşündüğünü sezmek gerekiyor. bunu öğretmiyorlar size; belki liseden sonra da öğretmiyorlar, hiç öğretmiyorlar. matematikçinin neden ve nasıl düşündüğünü hiçbir zaman bilmiyorsunuz belki. matematiği bir takım uzun ve yorucu işlemlerden ibaret gördüğünüz için de bilim çekici gelmiyor size. sayıların ve eski yunanca harflerin gerisinde canlı ilişkiler olduğunu sezemezseniz, sayılarla hayatın arasındaki ilişkiyi göremezseniz, matematik ve dolayısıyla fizik çalışmanın tek amacı sınıf geçmek olur"