hesabın var mı? giriş yap

  • kahvedeki amca ekonomi konuşabilir çünkü kahvedeki amcanın söylediklerini alıp gazeteye, televizyona koymazlar. arda da kendi arkadaşlarıyla oturup konuştuğu ortamda ekonomi dahil her şey hakkında konuşabilir. ama medyaya açıklama yaparken her şey hakkında konuşursan ne diyon olum sen derler tabi. o yüzden ekonomi masterin yoksa susacaksın medyaya karşı. peki ben zamanımı harcayıp niye bu saçma entry'i yazdım. çünkü biraz önce söylediklerimi kendi başına çıkartamayacak insanlar var. tepkim mantıksızlığa...

  • yaklaşık okulla beraber 15 senedir bu sektörde olan ve en üst noktaya çıkmış biri olarak görüşlerim;

    6 ay çalışılıp 6 ay evde oturmayı hangi şirketin kabul ettiği sorusu geliyor akıllara, öyle bir dünya yok. ha piyasacı olursun ordan oraya gezersin o zaman tamam.

    tabi bir de yabancı bayrakta sgk ödemesi yapılmıyor.

    denizde maaşlar genelde türk firmaları için bilinenin aksine şu şekildedir.
    - dolar üzerinden kontrat imzalasan bile dolar arttı mı, kuru sabitlerler bugün 1usd = 3,88tl ise şirket 3,20'den sabitledik diye mesaj atar, kimsenin gıkı çıkmaz. çünkü kontratında maddesi vardır.
    - piyasayı düşürmek için yerinize çalışacak hintli, filipinli bol diye tehdit savururlar. çünkü bizim ehliyetimiz malesef hiçbirinden değerli değil, hatta onların aldığı avrupa ülke endorsementlerini biz rüyamızda bile göremiyoruz. (yabancı bayrak)
    - armatörler bol keseden burs dağıtır. tabi sözde karşılıksız, sonra zabit olduğunda en az 3 sene kontrat çakıp istediği ücretten çalıştırır.
    - ülkedeki sayılı güzide şirketlere baskı yapılır ki hepsi yabancı bayrak olsun, istenildiği gibi maaş verilsin. yabancı bayrakta panama'da yada malta'da posta kutusundan ibaret offshore şirketten alacağını kolayca kurtarmak diye bir durum söz konusu değil nasılsa.

    neyse;
    - okyanusta binbir fırtınalı günde seyir yaparsın, sevdiklerinden uzakta 6 ayını geçirirsin, ailenden biri ölür cenazesine bile yeri gelir gidemezsin
    - hastalanırsın 8-10 gün sancı çekersin, sadece ağrı kesicilerle idare edersin
    - kalp krizi geçirirsin müdahale edebilecek yeterlilikte kimse olmadığından can çekişerek ölürsün.

    tabi dolar kıymetli, gemi kaptanı maaşlarını tartışalım sözlük...

  • osirisle isis in oglu,mısır tahtını miras almıstır...hatta taht icin seti ile olan savasları mısır mitolojisinde onemli yer tutar.cennetin hukumdarı aynı zamandada mısır ın kralıdir.kutsal $ahinde olmak uzere teslis(uçlü)kavramı mısır dinin yerlesmıs yönü olmustur.horus un evrensel oldugu ve ezelden beri var oldugu fikri 1.hanedanlıga kadar uzanır ki, bunu da piramit yazilarında belirtiliyor..

  • meram fen lisesi'ne başladığım ilk gün…
    uzak diyarlardan yatılı olarak gelmişim okula. dallama bi öğretmen birini kaldırdı tahtaya sınıfa girer girmez; evet kim hangi okuldan gelmiş annesi babası ne iş yapıyor yazalım tahtaya, dedi. bu ne biçim iş amk, ilkokulda mıyız diye soruyorum kendime. neyse başladı ön sıradan gözlüklü güzel bir kız:
    -gündoğdu koleji, annem öğretmen babam doktor
    ve devam etti yanındaki:
    -koyuncu koleji , annem ev hanımı babam sanayici
    -diltaş koleji, annem mimar babam doktor
    .
    .
    .
    liste böyle yazılıyor orta sıranın en arkasındaki bana yaklaşıyoruz ve bir tane devlet okulundan gelmiş olan yok. öğretmen kolejlilerle sohbet ediyor lafı uzattıkça uzatıyor, baban hangi hastanede? annen hangi firmada? babanı tanıyorum çok iyi esnaftır, demek ablan da savcı oldu vs…
    herkesin ebeveyni ya öğretmen/doktor/asker/avukat yada sanayici fabrikatör. derken tahtaya yazan çocuğa geldi sıra:
    -mareşal ilköğretim okulu(devlet) , annem öğretmen babam öğretmen,
    yazdı tahtaya da söylerken. biraz rahatladım, tek devlet okulu ben çıkacağım diye çekiniyordum.
    sonra yine özel okullardan devam. sıra bana geldi. ayağa kalktım :
    -atatürk ilköğretim okulu, annem çalışmıyor babam işçi!
    sınıfta sessizlik oldu bir anda. kimmiş bu işçi çocuğu gibi dönüp bakıyorlar bana. zaten neredeyse hepsi birbirini tanıyan bu özel okul öğrencileri, bir işçi çocuğunun 10 bin nüfuslu bir kasabadan bu okulu kazanmış olmasına şaşırıyorlardı. öyle ya, kendi odalarında ders çalışıp, servislerle okula giden, okul sonrası ders takviyeleri alan bu başarılı çocuklar başarının ailenin geliriyle doğru orantılı olduğunu kanıksamışlardı.
    -hmm enteresan, demekle yetindi öğretmen ve yanımda oturan maden sahibinin oğluyla sohbete başladı.
    sınıfta 2 tane devlet okulundan gelmiş öğrencilerden biri ve tek işçi çocuğu olarak oturdum, önüme baktım. öğretmenin yanımdaki maden sahibinin oğluyla esprili yaptığı muhabbete gülümsüyorum. bir yandan da derse giren her öğretmenin bunu yaptırıp yaptırmayacağını düşünüyorum. her seferinde ayağa kalkıp : annem çalışmıyor, babam işçi! mi diyecektim? neyse ki gerek kalmadı. çünkü bu bilgiler ders işlenmeye başlanan 3. güne kadar tahtada yazılı kaldı. her teneffüs sonrası sınıfa giriyor tahtaya bakıyorum ve gözümde büyüyen o yazı :
    babası işçi!
    silmek istiyorum, babamın işçi olmasından utanıyorum, bu okula geldiğim için pişmanım, bu insanların arasında benim işim ne? diyorum. kimseyi tanımıyorum, sene 2002 , birilerini arayıp mesajlaşıp içimi dökemiyorum. işçiyse işçi ne olacak, diyorum kendi kendime. oysa kimsenin umurunda değil artık babamın işçi olması. 3 saniye bana bakıp hayatlarına devam etti herkes ama ben edemiyorum. tahtada yazmaya devam ediyor o yazı, ne zaman silinecek bu tahta diye stres yapıyorum.
    öğle arası babam aradı. biz dönüyoruz, gel aşağı vedalaşalım.
    indim, annemle babam yatakhanenin önünde mutlu bi şekilde benim onlara yaklaşmamı izliyorlar. gözleri ışıldıyor. ee ne de olsa iyi bi okula yerleşmiş çocukları, gururlu ikisi de. ben babama yaklaşırken : neden işçisin ki? bari öğretmen falan olsaydın , diye düşünüyorum. canın mı sıkkın diyor annem, yok diyorum. ellerini öpüyorum, sarılıyoruz. artık ara tatile kadar görüşemeyeceğiz. babam zaten harçlık bırakmasına rağmen gider ayak tekrar harçlık veriyor, belki cebindeki son parayı. babam iyi bir insan. işçi ama namuslu bir işçi. kimin babası ne iş yapıyor artık umurumda değil, tekrar sarılıyorum babama. benim doktor olduğumu göremeden ölen rahmetli babama…

  • sanırım insanoğlunun öğrenme merakından gelen kaygı. tabi bunun tadına bir kez bakmak gerekir. ölmeden önce ne kadar öğrenirsek, o kadar iyidir düşüncesi. dünyaya bir kez geliyoruz, en azından dolu dolu bir hayatım olur demek için belki. aynısını sinema filmleri için de söyleyebilirim. düşünsenize; kubrick, kurosawa, bergman, tarkovski, hitchcock, tarantino, leone, filmlerini izlemeden ölüyorsunuz. bu; dünyadan bomboş gitmek değil midir?

  • ilk yarı 4-0 olunca galatasaraylıların, 70. dakikadan sonra artık 8 olmaz diye beşiktaşlıların kapatıp uyuduğu maçtır. şu an acaba 6 olur mu diye fenerliler izliyor.

    not:gs

  • kaynak : hurriyet içerir

    yüzdelere göre enflasyon sepeti

    şimdi bakıyoruz

    bu gece zam geliyor, yarın için pompa fiyatları geçen seneye göre şu şekilde.

    31.12.2015 ankarada benzin 4,31 motorin 3.52 gaza 2.52

    6.12.2016 ankarada benzin 5.13 motorin 4.45 gaz 2.82
    --------------------------------%19----------------- %26 ----- %11

    e dolara bakalım. bundan 1 yıl önce 2.91 bugun 3.54-3.60 arasında. tam yazamıyorum çünkü sürekli artıyor. %20 yakınlarında bir artış söz konusu.

    euro 3.17 den olmuş 3.76 %18.5

    mesela bira fiyatlarına bakalım. sigara fiyatlarına bakalım. yine zamlar göreceğiz. yazmaya gerek yok.

    bu bölge biraz öznel olacak çünkü geçmiş fiyat listesi elimde yok. fiyatını hatırladıklarımı yazacağım.

    restoranlara baktığımızda zam göreceğiz.

    mesela aspavada 1 porsiyon geçen sene 18tl idi. şu an 20-21 civarı.

    bir restoranda yediğim beyti 11.5 idi şu an 13.5
    yine aynı restoranda yediğim krep 12.5 idi şu an 14.5

    hamburgerini çok beğendiğim bir mekanda da 17.5 ödediğim hamburger 20.5 olmuş.

    fastfood bir pidecide geçen sene 8.95 olan pide bugun 9.95. aynı yerde salata 3.75 idi bugun 4.5

    subwayde 11.9 olan her şey 12.9 oldu.

    geçen sene decathlondan bisiklet askılığı almıştım 200 tl idi şu an 240

    gıda sepetine baktığımızda yine zamlar göreceğiz. aklımda kalanları yazayım.

    geçen sene 24.5 tl ye aldığım kahve aynı yerde şu an 32.5tl

    light süt 1lt 2.8tl altına satın alıyordum. şu an 3.2 tl nin altına bulamıyorum.

    tchiboda kahve 5.25 idi , şimdi 6,75

    biraz daha nesnel olmak gerekirse araç fiyatlarına bakabiliriz.
    araç fiyatlarına baktığımızda şunu görüyoruz.
    ötv den etkilenmeyen bir araç alalım dersek.

    en boş
    seat ibiza 1.2tsi reference 39.400 tl @ aralık 2015
    seat ibiza 1.2tsi reference 48.400 tl @ aralık 2016
    aradaki fark %21

    en boş audı a3 hb dizel otomatik 86000 tl. @ aralık 2015
    aynı ara 135000tl @ aralık 2016
    fark = %57

    asıl bundan sonra yıl başına kadar ve 2017 ocak ve şubatındaki zamları düşünün. şimdi beklettiler. enflasyon açıklandı.

    ve bu yıl enflasyon değeri %7.

    maaşımıza %7 lik düzeltme alacağız ama fiyatlar kendi görüşüme göre %15 civarı arttı. yani maaşlarımızda indirime gidildi.
    ben şükrediyorum eksi enflasyon çıkmadı. bu azimle verilerle oynaya oynaya onu da çıkaracaklar.

    bilimsel hata varsa uyarın düzelteyim.

    editler:
    : tarih hatası.
    : şunu da ekle çarpıcı bir veri derseniz onu da eklerim. tabi 4gb'lik bellek' i eklemem. aklımız yerinde en azından. *
    : imla hatası.
    : daha öncelerde şöyle bir entry'm vardı (bkz: #64346440) paramızın nasıl değer kaybettiğini, paramız değer kaybederken nasıl kandırıldığımızın bir örneğidir.

  • ilgili röportajı okuyunca, bana kendi işimi kurabileceğim veya devlette çok iyi yerlere atanabileceğim bir mesleğim olduğu için, "tam bir eşit ağırlıkçısın bla bla" diyen nice öğretmeni, teyzeyi halayı dinlemeyip (genel olarak işletme fakültesi gibi yerlerin insanlarını sevmediğimden dolayı) sayısal seçtiğim için, teknik üniversite'de yıllarca ebeminkini tersten görerek okuduğum için sevinç gözyaşları döktüren bir ablamız.

    çok samimi söylüyorum, sıfır beden, at suratlı, fönlü saçlı, burnunun ucuna bok bulaşmış ifadeli, lütfederek doğurduğu veledi haftasonu kanyon'da gezdiren plaza hatunlarından tiksiniyorum, keza aynı tipin erkeklerinden de. içinde kendini kaybettiği yalakalık girdabından, her gün 15 cm topuk üzerinde duran ayaklarından bacaklarından, sabahın köründen akşamın karanlığına kadar çalıştıktan sonra insanlığından, başta kendisi olmak üzere ailesine, çocuğuna, kocasına nasıl bir hayır gelebilir pahalı tatillerle lüks giyip lüks yemekten başka? insanlığı, kadınlığı, anneliği mi kalır o kişinin haftasonu da kendini göstermek için kıçını yırtarak gittiği boğaz kenarı brunchlarında?
    şahsen 12.000 tl'yi 1 ayda kazanıp bu kadar kevaşe bu kadar leş ötesi bir ortamın kendini çok önemli zanneden ırgatlarından biri olacağıma, 3-4 ayda kazanır, boş vakitlerimde kışlık domates yapar kavanozlara koyarım, mac bebeköy'de değil sahilde spor yaparım, ayağımda çocuk sallar 2-3 tane büyütürüm, islim kebabıyla bulgur pilavı filan yapar pişmesini beklerken devrilip kitap okurum, etiket gibi koluma takacağım ve iş stresinden haydar dümenlik olacak bir plazberk ile değil rahat adamın tekiyle evlenirim.

    yok 30 yaşında expat olacakmış da 33 yaşında çükübik, 35'inde fikibok olacakmış.. ahy içim sıkıldı, 12.000 teleymiş, vah ablam leşliğe bak.

    edit: teknik üniversite sadece mühendislik eğitimi vermiyor, ayrıca laflar ablanın şahsına değil yanlış anlaşılmasın, "sevgili kaşar'lar, yarın kendi kendimize göndereceğimiz çiçeklerin organizasyonu yapıldı mı?" tweetine ise sesli güldüm.