ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yaran inci sözlük entry'leri
-
baslik: ekşi yazarlarını dolandırmış
entry: 1. ekşi sözlük ün tema vakfına yaptıgı 15000 tl lik bagısla nasıl rant elde ettigini anlatıcam beyler.
ekşi sözlük yaptıgı bu bagısı ekşi teknoloji ve bilişim ltd. şti. adına yapmıstır. ve bu ekşi sözlügün türkiye cumhuriyetinde ki bilinen şirket adıdır. bu şirket kazandıgı her kurusun vergisini vermek zorundadır. ancak şirketler bagıs yaptıkları zaman bunları ödenecek vergilerinden düsürebiliyorlar. yani ekşi sözlük yaptıgı bu bagışla 15000 tl lik vergi yükünü yazarlarından topladıgı fidan paralarıyla ödemiştir.
buyrun şirket künyesi:
ekşi teknoloji ve bilişim ltd. şti.
istanbul
ticaret sicil no: 518384
tel: (212) 243-7162
bu da bağış makbuzu: http://www.flickr.com/…...in/set-72157623520529961/
bundan sonra yorum sizin...
özet: ekşi sözlük reklamlardan kazandıgı paraların vergisini yazarlarına ödetmiş.
(hamsicik, 03.09.2010 16:03)
6. teşekkürler şevket,
şimdiyse kameralarımızı istanbul'un göbeğinde yaşanan akıl almaz bir drama çeviriyoruz sayın seyirciler.
türklere döve döve öğretilmesi gereken şeyler
-
önce dövme eylemi olmadan da öğretim yapılabileceği.
cuma akşam eve girip pazartesi sabaha dek çıkmamak
-
üç çeşit kurabiye, yeterince demli çay, 10 sezon friends ve büyük lcd televizyonlardan biri ile dünyada cenneti yaşamanın en güzel yollarından biridir.
demba ba'nın arsenal maçında attığı şut
-
ilk kez santra sonrası çekilen üçlüyü bozan olay olarak tarihe geçmiştir.
"bir ki üüüü.... ooaaaaaah nasıl kaçtı beee"
anne babanın mesleğini soran öğretmen
-
dünyanın en asap bozucu şeylerinden biri. ilk sorulduğunda babamın mesleğini söyleme gafletinde bulunmuştum "pikocu" diye. sonra muhabbet "pikocu ne?", "nasıl yani terzi mi?", "overlokçu mu oluyor o?", "hele bir anlat şunu" diye öyle uzamış ve ben anlatmayı başaramadıkça o kadar canımı sıkmış, beni sınıfta öyle rahatsız edici derecede ilgi odağı haline getirmişti ki sonraki senelerde "emekli", "serbest meslek" diye geçiştirmeye başlamıştım. onlarda bile öğretmen tatmin olmazsa "nasıl serbest meslek? öyle geziyo mu yani?" diye dalga geçebiliyordu. sonunda bir sene "bilmiyorum" bile dedim artık dayanamayıp. "bilmiyor musun? babanın yaptığı işi bilmiyor musun?" raddesine gelmişti ama o kadar sıkılmıştım ki gönül rahatlığıyla "bilmiyorum" demeye başlamıştım. o beni rahatlatmıştı.
işin ironik tarafı 14 yıldır ekşi sözlük'te pikoyu ve pikoculuğu anlatan yegane entry'ler bana ait.
edit: "terzi diyeydin ya" demişler. terzi demeyi denedim, "terzi gibi" dediğim oldu ama düz "terzi" diye sallamayı içime sindiremedim. veteriner babayı doktor diye tarif etmek gibi olacaktı. sanki babamın mesleğinden utanıyormuşum da yalan söylemeye ihtiyacım varmış gibi hissedecektim. o yüzden "terzi" demedim "terzi gibi" dedim ama o daha çok probleme yol açtı.
su bardağında çay içmek
-
reçel kavanozuyla içildiğini gördüğümden dolayı anormal gelmeyen olaydır.
la adam bildiğin 1 litrelik kavanozla içiyordu. ya şaka gibi mk ilk görünce yuh amk dedim, bizim evde iki üç güne bi paket çayı bitiren bu öküz müydü demiştim.
ögrenci evinde ilk günlerimdi. ögrenci evinde çayın önemini daha bilmiyordum. kibar, nazik, ailesinin yanından yeni gelmiş körpe bir delikanlıydım.
sonra bi ocak gördüm aga, aynı anda kaynayan 4 tane çaydanlık var.
kavanozla çay içen adamlar gördüm aga.
haftada 4-5 paket çay biten evde kaldım ben bi ara. tanımadığım adamlarla salonda uzanıp çekirdek çitleyip çay içiyorduk.
adamlar çayla kafayı bulabiliyordu, bilmem anlatabiliyor muyum ?
insanı yurt dışına çıktığına pişman eden şeyler
-
sahip olabileceği harika hayatı gördükten sonra, kürkçü dükkanına dönmek zorunda olması.
(bkz: ignorance is bliss)
rte'nin cuma günü açıklayacağı müjde
-
halifeliği tekrardan getirme müjdesi gibi gelen açıklamadır.