hesabın var mı? giriş yap

  • “yoksul bir adam tavuk yiyorsa, ikisinden biri hastadır.”

    çaresizlikle ilgili konuşurken bir arkadaşım söylemişti, musevi atasözüymüş. yoksulluğun çaresizlikle olan giriftliği her dinde aynı.

  • ali koç'un açıkladığı gerçekler yıllardır bilindiği halde, tüm cemaatçi veya o dönemde kirli ilişkiler içinde olan, hatta bank asya'ya 1 lira yatıranlar bile tutuklu iken, rasim ozan kütahyalı ve nagehan alçı neden ifade bile vermedi? ya da itirafçı mı oldular?

    --- spoiler ---

    başkanımız ali koç, rasim ozan kütahyalı'nın yüzüne “bu gün dönmüş olsanız bile zamanında fetö sempatizanı, destekçisi ve sözcüsüydünüz. bu adamlar cumhurbaşkanımıza ve devlete göz dikiyorlarsa senin gibi adamlardan aldığı cesaretten dolayıdır. aziz yıldırım'ın adını ağzına alma”
    --- spoiler ---

    video

  • kazıdayız. yaz vakti. 20 tane öğrenci, kazı evinde kalıyoruz. gündüz ne kadar yoğun çalışıyorsak, geceleri de aynı oranda içiyoruz. bozkırın ortasındaki kazı evinde, içki içmek için alternatifler belli... bazıları eski bir ilkokuldan bozma kazı evinin merdivenlerinde içiyor, bazıları bahçe duvarında, bazıları laboratuvarda, bazıları mutfakta.

    hepimiz rock dinliyoruz. kazıya iron maiden külliyatını getiren de var, teoman dinlerken kafa sallayıp kendisini metalci sayan da var. o sene, kazı uzadıkça uzadı. hoca "haftaya bitiriyoruz!" diyor, bir sonraki hafta, tekrar bir hafta uzatıyor kazıyı. yorgunluk artıyor. akşamları içerken neşelenenler, yavaştan hasrete düşüyor.

    çarşamba günleri izinliyiz. kazı evindeki müzik seti bozulmuş. sadece kasetçaları çalışıyor. birkaç kaset bakalım diye bir müzik markete giriyoruz arkadaşımla. raflarda, neşet ertaş'ın ondan fazla kasetinden oluşan best of serisi var.

    "neşet baba alsak iyi olur ama hangi birini alacağız!" diyorum.
    "para dayanmaz o kadar kasete." diyor arkadaşım.
    tezgahtar gençten bir eleman...
    "abi" diyor, "siz istediğiniz şarkıları seçin, ben size karışık bir kaset çekeyim."

    karışık kaset lafını duyunca yaşadığım nostaljiyi anlatamam. karışık kaset çekenlerin nesli tükendi sanıyordum ben. tarih öncesinden çıkagelen bir dinozora bakar gibi hayranlıkla bakıyorum kasetçiye. alıyoruz kağıdı kalemi...
    "çek baba bize bunları!" diyoruz.
    3 saat sonra uğrayıp alıyoruz kaseti.
    doksanlık, önlü arkalı neşet ertaş külliyatı.

    akşam kazı evindeyiz. diğerlerinden mutfağı bize bırakmalarını rica ediyoruz arkadaşla.
    "niye?" diyorlar.
    "biz neşet baba dinleyeceğiz." diyoruz.
    gülüyorlar bize.
    "sizin olsun mutfak.” diyorlar.

    ışıkları söndürüp kuruluyoruz mutfak masasına. biralarımızı açıp basıyoruz play tuşuna. uzatmayayım... iki saat içinde, kazı evindeki tüm öğrenciler yavaş yavaş toplanıyorlar mutfağa. kaseti birkaç defa dinledikten sonra, bir tarafın ilk şarkısı olan ah şu yalancı dünya'yı sürekli başa sararak tekrar tekrar dinlemeye başlıyoruz.

    iki kişi içmeye başladığımız mutfakta yirmi kişi oluyoruz.
    masaların üzerindeki boş bira şişelerinin üzerine mumlar dikiliyor.
    herkes teslim olmuş müziğe, kimse konuşmuyor.
    bazıları başını masaya dayamış, ağladığını göstermeden usulca ağlıyor.

    bozkırın çocuğu vuruyor sazın teline... o sazın teli, bozkırdaki çocukların yüreğine dokunuyor.

  • normalde olması gerekendir. anayasa hükmü açık, kişinin cumhurbaşkanı seçildikten sonra vekilliği düşer. yani ysk sonuçları resmi gazetede yayınladığı an rte derhal istifa etmelidir çünkü artık cumhurbaşkanı secilmistir. eğer istifa etmez ise mevcut cumhurbaşkanı başbakanlık görevini bir başka akpliye vermelidir. yazdıklarıma ben bile güldüm amk, hukuk devleti mi lan burası.

  • bir haftadır diyetisyen kontrolünde diyetteyim ve bir haftadir açım her akşam 60 dakika yürüyorum yarın kontrole gidecegim ve eger bi degisiklik olmamişsa diyetisyeni vuracağım.

    edit: 2 kilo vermişim diyetisyeni vuramadım öptüm arkadaşlar

  • bi kaç sene önce bi hayalim vardı. elde avuçta ne var ne yok satıp dolar yaptıracaktım. sonra doların çok değerli olduğu, insanların elli yüz dolar maaşla geçindikleri üçüncü dünya ülkelerinden birine yerleşecektim. büyük bi arazi alırım, çiftlik kurarım atlarım falan olur diyordum. hatta at sütünden kımız üretmek gibi bir fantazim bile vardı. çiftlikte işleri koştursun diye sekiz on tane de eleman tutup kral gibi yaşayacaktım. şimdi bizde dolar olmuş bilmem kaç. elimizdeki paranın dolar karşılığı kalmış kuş kadar.
    biz o üçüncü dünya ülkesine gidemedik. üçüncü dünya ülkesi bize geldi.

    teşekkürler göklerden gelen reis.

  • mustafa kemal'i siyasi olarak algılayan cumhuriyet düşmanı köpeklerin zoruna giden , yüreklerden kopan tezahürat.