ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
elit kesimin çocuklara koyduğu sikimsonik isimler
-
(bkz: iyet) evet vardı böyle bi kız arkadaşım. anlamını sorduğumda babasının cumhur olan adını tamamlaması için koyulduğunu söylemiş, beni dumurlara sürüklemişti.
yaran okul müdürü sözleri
-
istiklal makzume anadolu lisesi'nin efsanevi müdürü zekeriya kara'nın ağzından dökülen müthiş sözlerdir nazarımda. şöyle ki;
"bu sene öss'de ilk üçe on kişi sokucaz. özellikle lise sonlardan."
"kızıım konuşmayın. şş sen beyaz gömleklii!"*
"benim bi hocam vardı rahmetli, şimdi noolmuştur ölmüş müdür kalmış mıdır bilmiyorum."
"çocuklar hepinizin kurban bayramını ve sevgililer gününü kutluyorum."
sigara içen öğrenciler kalabalık bir grup halinde tuvalete girerken; "ne işiniz var oğlum tuvaletin önünde? bok mu var lan orda?"
ve yüzyılın bombası;
"kızlar ne bu? her okul çıkışında kapı önünde başka okullardan çocuklar, gözümüzün önünde öpüşüyosunuz, sarılıyosunuz... niye bizim okuldaki çocukların suyu mu çıktı? bakayım... cillop gibi hepsi!"
5 aylık bir ilişkinin özeti
datça
-
çılgıncasına yapılaşan, dağı taşı tipsiz çirkin evlerle dolan belde.
fakat susuz belde.
su yok datça’da.
yok abi su.
yeraltısuları var, onlar da kuruyor.
yol kenarında, bayırda çayırdaki çeşmeler birer birer kuruyor.
buna rağmen evlerin otellerin bahçelerinde havuzlar dolup taşıyor, bahçelere yerleştirilmiş sulama sistemleri tüm gün fırıl fırıl çalışıyor, sular yollara taşıyor. evin sahibini uyardığında “faturasını ben ödüyorum sanane” diyor.
3-5 seneye datça çöle dönecek, içecek su kalmayacak,kimse farkında değil.
hadi, doğal yaşamı, ağaçları, estetiği falan geçtik, unuttuk, vazgeçtik bunlardan. ama su olmadan nasıl yaşanacak? şu an datça’da son 1-2 senede yapılmış evlerin tamamı dolsa, mevcut yeraltı suları birkaç senede tükenir. her sene daha da kuraklaşıyor, daha az yağmur alıyor. bu kadar insan, bu kadar ev susuz ne yapacak, çok merak ediyorum.
2017 de 1 ay kadar süren bir susuzluk yaşadık, mahvolduk. denizden bidonlarla su taşıdık tuvalete dökmek için. ve geçen 3 senede binlerce yeni ev yapıldı. ve bu evler 1+1 400.000 liraya satılıyor, bahçeli falan da değil. 2.000 liradan aşağı kiralık ev bulmak zor.
bu işin bir ilmi yok mu?
buranın su kaynağı bu kadardır, bu kadar eve yeter, bu yüzden böyle böyle tedbirler alınmalıdır..
tabii burası türkiye, bugünü kurtaralım, yarına allah kerim.
belediye de bütün yıl datça’ya gelin diye deli gibi reklam yapıyor. tamam turizm geliri önemli datça için. ama su yok abi, çok yakında susuz kalacak datça.
kaçak yapılar, site inşaatları türkiye’nin en önemli tarihi kazı bölgelerinden biri olan knidos’un dibine kadar girmiş, denize sıfır (gerçekten sıfır, adam kapıdan çıkıp denize giriyor, bağlarözü isimli, knidos’a 3-4 km mesafede bir kıyı) evler yapılmış, hepsi dimdik ayakta duruyor, hızla çoğalıyor, belediyenin umrunda değil. belediye sağda solda prefabrikleri, derme çatma barakaları yıkıp fotoğraflarını facebook’tan paylaşıyor.
huzur adası falan değil; biraz etrafında olup bitenlere duyarlı insanlar için huzursuzluğun, yokoluşun, çirkinleşmenin, yıkımın, çölleşmenin adresi datça.
edit: ekşişeyler’e düştükten sonra çok sayıda mesaj geldi, hepsini cevaplayacak vaktim yok, özür dilerim. herkese teşekkürler.
datça belediyesi de “kısmen doğru” demiş, yanlış olan ne varsa memnuniyetle düzeltirim.
regl oldum diyemeyenler için alternatifler
-
(bkz: piston aşağı indi)
yıllarca yetiştirilen elemanın işi bırakması
-
bu ülkede on yıllarca sömürülen, günde 16 saat hayvanlar gibi çalışıtırıp 2 kuruş ekmeğe muhtaç edlien, sonrasında sırf patron istediği diye kapının önüne konan milyonlarca insan varken japonya ile karşılaştırılmasına oldukça güldüğüm beyanat. japonya'daki işçi özlük hakları ve hayat standartları türkiye'de olsa hiç kimse işini bırakmak istemez.
edit: imlâ
the coronation of napoleon
-
orijinal ismiyle "le sacre de napoléon", paris'te louvre müzesi'nde sergilenen jacques-louis david'in 1807 yılında yaptığı ünlü tablo. müzede la jakond'a yakın bir konumda bulunur ve o tablo gibi büyük ilgi de görmediği için rahatlıkla ve uzun süre incelenebilir. tablo, adı üzerinde napolyon'un notre dame katedrali'nde taç giymesini ve imparator olmasını resmetmektedir. önemli bir ayrıntı, resimde papa pius vii (1742–1823)'nin de bulunması (hemen arkasında oturuyor) ama napolyon'un kendi tacını kendisinin giymesidir. resimde osmanlı elçisi halet efendi (arkada başı sarıklı), charles maurice de talleyrand (en sağda kırmızı pelerinli) ve josephine (karşısında diz çöken) gibi ilginç tarihi karakterler de bulunmaktadır. ayrıca 10 metre-6 metre boyutlarında dev bir tablodur.
wikipedia - https://en.wikipedia.org/…he_coronation_of_napoleon
louvre müzesi interaktif - http://musee.louvre.fr/oal/sacre/indexen.html
çalışılan sektörün bir sırrını bırakmak
-
tv sektörü;
kim milyoner olmak ister yarışmasında reyting getirecek, yapımcının devam etmesini istediği yarışmacılara doğru cevap söyleniyor. bunlar genelde 90 yaşında okumayı geçen hafta öğrendim diyen amcalar, köyden inekleri bıraktım geldim diyen teyzeler, kimsesizler yurdundan kaçtım diyen çocuklar falan oluyor. bakın işte ‘nerden nereye’ diyip reyting almak için. yanlış cevap verirlerse ışıklar kapanıyor, cevap söyleniyor, o soru hiç sorulmamış gibi baştan soruyor spiker. yarışmacıyı elemek istediklerinde saçma sapan bi soru soruyorlar. ellerinde yarışmacının başvuru sırasında belirttikleri hobileri, uzamanlık alanları falan var çünkü. futbol seviyorsa klasik müzikten, tiyatro seviyorsa, güncel siyaseten falan soruluyor hemen eleyip reyting almak için. bunlar da gelen proflar, çok iyi eğitimliler falan oluyor. zaten katılımcıların %80’i cast ajansından oyuncular. yarışmaların tamamı buna benzer. tek önemli şey reyting. her şey ona göre kurgulanıyor. tv de gördüğünüz reklamlar, diziler, haberler, yarışmalar, tartışma programları vs her şeyin çoğu yalan. tv=yalan.
buse terim'in franz kafka eleştirisi
-
(bkz: sonunu iyi bağlayamadın)
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"aramıyor, çünkü radyasyondan etkilenmemi istemiyor, çünkü beni seviyor."
garanti bankası
-
hala bu bankayı kullananlara müstahak bir ücret uygulaması yapıyordur. şahsen onlara girdikçe ben mutlu oluyorum. devam edin, mado'nun da dondurmaları çok güzelmiş tavsiye ederim size.
edit: lucastorn uyardı, kızılkayalar bir ıslak hamburger yapıyor, aman parmaklarınızı yersiniz.
hayalet sevgilim
-
koskoca lise dönemi bu şarkı hakkındaki hikayelerle geçmiştir. çocukluk dönemini de atilla taş yedi. ben de diyordum allah neden belamı verdi diye.
çocuklarımıza öz türkçe adlar veriyoruz kampanyası
-
ahiretin resmi dilinin arapça olduğunu öğrendiğimiz başlık. ortamlarda dinim evrensel dersin kim bilecek.