ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
özlem yıldız'ın çok ciddi birlikteliği
-
para için tipsiz tipsiz adamlara yapışan agresif kaşlı hanımın über ilişkisi. eski kocası da tuvalet fırçasına benziyordu.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
tayyip icin en buyuk basarisi 80'den beri apolitik turk gencligini politize etti deniliyor ama simdi yabanci bi arkadasin durum guncellemesini gordum adam 68'den beri apolotik avrupa gencligini bile degistirmis. slovak bir kizin yazdiklari;
"go to hell tayip!!! that's the right place for you! even here in bodrum,where people don't give a shit about you,we have to look at your ugly face at every second billboard in the town.. and every first is some "happy face" who claims to vote for you. ı'm seriously getting sick.. milli'in adami. bullshit!!!"
millinin adami kismini tam anlamadim ama degisik olmus tabi.
edit: milletin adami demek istemis.
kafaya migros poşeti geçirip evin içinde koşmak
-
fakir oldugum icin a101 poseti ile katilabilecegim olay
zlatan ibrahimoviç
-
rüyamda galatasaray formalı sırtı bana doğru dönük bir futbolcu gördüm
-zlatan diye bağırdım
- ben necati dedi.
kral_baba_koyar mail adresi ile iş aramak
-
türkiye'deki yapısal işsizliğin sebeplerinden biri, belki de en önemlisidir. counter-strike zamanlarından kalma bu doğa olayını ilk olarak kim, hangi kafayla ve ne amaçla nick olarak kullanmış; yetinemeyip bir de mail adresi almış, gerçekten o kişiyle tanışmak istiyorum..
ek: sahibi bulundu..
26 temmuz 2017 rüştü reçber köşe yazısı
-
terim'in mektubunu terim, rustu'nun kontrasini da rustu yazdiysa, suc ve ceza'yi da ben yazdim amk.
müşteri yorumlarına hakaretle karşılık veren otel
-
en yaran cevap kesinlikle bu:
"sevmenız gerekn bırsey yok bır gecelık geldınız sızın sadece yatacak bır yatağa ihtiyacınız vardı."
adam adeta babam ve oğlum tadında trip atmış. içim sızladı ama neye sızladı onu da anlamadım.
halinize şükredin avrupa bildiğiniz avrupa değil
-
doğru diyor. avrupa bildiğiniz avrupa değil. siz ne hayal ediyorsanız 10 katı daha güzelini hayal edin. öyle bir avrupa
ne gidicem lan eve yatarım ben ofiste
-
fazla mesai falan yok bizim şirkette
lakin beleşe akşam yemeği verilmekte
toplantı odasında da plazma tv mis gibi
ne gidecem lan eve yatarım ben ofiste
müdürün odasında deriden bi kanepe
gerçi biraz dar ama ederim artık idare
kahve makinası da olacaktı bi yerde
ne gidecem lan eve yatarım ben ofiste
vladimir nabokov
-
"okur tarafından sevilen kahraman, kitap kapakları arasında nasıl bir evrim geçirmiş olursa olsun, kader çizgisi zihnimizde belirlenmiştir; aynı biçimde dostlarımızın da kendileri için çizdiğimiz şu ya da bu mantık içinde ya da alışılmış biçimde davranmalarını bekleriz. belli bir kişiyi ne kadar seyrek aralıklarla görürsek onun hakkında oluşturduğumuz kalıba uysallıkla girdiğini görmenin verdiği zevk de o kadar doyurucu olur. öngördüğümüz kader çizgisinden herhangi bir sapma, bize sadece haddini bilmezlik değil, ahlaki düşkünlük olarak da gözükür. yüzyılın görüp göreceği en önemli şiir kitabını kapı komşumuz gezgin sosisçinin yazdığını öğrensek, onu hiç tanımamış olmayı yeğleriz."
(bkz: lolita)
"rüyalarımda gördüğüm ölmüş insanlar, eski aziz, parlak hallerine benzemeyen şekilde sessiz, dertli ve tuhaf şekilde kederlidir. onları, bu dünyada var oldukları sırada hiç gitmedikleri ortamlarda, hiç tanışmadıkları bir arkadaşımın evinde izlemek beni şaşırtmaz. ölüm bir ayıpmış, utanç verici bir aile sırrıymış gibi, bir köşede yere bakarak otururlar. ölümlülük böyle zamanlarda -rüyalarda- değil, büyük neşe ve başarı anlarında, bilinç en yüksek terasına çıkmışken, bir gemi direğinden, geçmişten ve geçmişin kalesinden, kendi hudutlarının ötesine bakma şansını yakalar. ve sisin içinde fazla bir şey görmek mümkün olmasa da, insan bir şekilde, doğru yöne baktığını hissedip mutlu olur."
(bkz: konuş, hafıza)
"zaman, oluşma halindeki bellekten başka bir şey değildir. tek tek her yaşamda, beşikten ölüme, aşamalı olarak oluşturulan ve pekiştirilen bir bilinç-omurgası vardır ki, bu dayanıklı zamanıdır. olmak, olmuş olduğunu bilmek demektir. olmamak ise sadece yeni bir çeşit -sahte- zaman ima eder: gelecek. saymıyorum ben bunu. hayat, aşk, kitap; bunlar gelecek tanımaz."
(bkz: ada ya da arzu)
"çocukluğumda sık gördüğüm bir rüyada duvar kağıdının ya da beyaza boyalı kapının üzerinde pis bir leke görürdüm; yavaşça canlanmaya başlayan pis bir leke kabuklu bir yaratığa dönüşürdü. yaratığın kolu bacağı kıpırdanmaya başlayınca, içimi ürperten sersem bir dehşet sarsarak uyandırırdı beni; fakat aynı gece ya da ertesi gece, yeniden boş boş bir duvara ya da perdeye bakıyor olurdum, oradaki lekeli bir nokta gafil uykucunun dikkatini çeker, genişlemeye koyulurdu, elleme-kavrama hareketleri yapardı ve ben bir kere daha, o kabarık leke çözülüp duvardan çıkmadan önce ne yapar eder uyanırdım. fakat bir gece yatışımdaki bir tuhaflık, yastığımdaki bir gamze, yatak örtülerindeki bir kıvrım normalden daha cevval ve cesur olmaya itti beni. pis lekenin evrilmeye başlamasına izin verdim, sonra da hayali bir dövüş eldivenini elime geçirip tuttum sildim canavarı. üç ya da dört kere daha belirdi rüyalarımda; ama artık büyümekte olan şekil varsın belirsindi, neşeyle siliyordum onu. sonunda pes etti -günün birinde hayatın da pes edeceği gibi- kesti benimle uğraşmayı."
(bkz: laura'nın aslı)
"altın pus, tombul yorgan. bir uyanış daha; ama henüz son uyanış olmasa gerek. sık sık oluyor böyle: uyanıp kendini-söz gelimi- şık bir ikinci mevki kompartımanında, iki şık yabancıyla birlikte buluyorsun; ama aslında sahte bir uyanış bu, düşünün bir sonraki aşaması sadece, sanki bir katmandan ötekine geçiyorsun ama hiçbir zaman yüzeye varamıyorsun, hiçbir zaman gerçeğe ulaşamıyorsun. ama düşüncen, büyülenmiş gibi, düşün her yeni katmanını gerçeğin eşiği sanıyor. inanıyorsun ona ve soluğunu tutarak, sonsuz hayallerin bitiminde vardığın gardan ayrılıp istasyon alanını geçiyorsun. hemen hemen hiçbir şey göremiyorsun; çünkü hava sisli, gözlüklerin buğulanmış, elinden gelen hızla alanın karşısında hayalet gibi duran otele varmak, yüzünü yıkamak, gömlek manşetlerini değiştirip ışıl ışıl sokaklarda gezmeye çıkmak istiyorsun. ama bir şey oluyor -saçma bir kaza- ve gerçek gibi görünen şey birden gerçeğin tınısını, tadını yitiriyor. bilincin aldatılmış: derin uykudasın hala. anlamsız bir uyku beynini köreltiyor. sonra aldatıcı bir bilinç anı daha geliyor: altın rengi bir sis ve "montevideo" olan bu oteldeki odan. kasabadaki tanıdık bir dükkan sahibi, bir berlin özlemlisi, bu adı bir kağıt parçasının üzerine yazmıştı senin için. ama kim bilebilir ki? gerçek -son gerçek- bu mu, yoksa bu da yeni ve aldatıcı bir düş mü?"
(bkz: rua, dam, vale)
"bir vakitler bir dostum vardı; melek yüzlü, panter vücutlu, dünya güzeli bir delikanlı. bir gün, konserve kutusu açarken elini kesti. şeftali konservesi, hani kocaman, yumuşak, kaygan yarım şeftaliler vardır ya, ağzınızda şapırdar, boğazınızdan aşağı boğum boğum yuvarlanır. oğlan birkaç gün sonra kan zehirlenmesinden öldü. ne ahmakça bir şey değil mi? ama bir yandan da... evet, garip ama gerçek. olaya bir sanat eseri gibi baktığınızda, o çocuk yaşayıp yaşlansaydı, yaşamının aldığı biçim bu kadar kusursuz olamazdı. hayat dediğimiz fıkraya anlam kazandıran ölümdür çoğu kez."
(bkz: karanlıkta kahkaha)
düzeltme: ilham verici yeni pasajlar eklendi
atatürk'ün savaştaymışım gibi çek pozu
100 mb'lık trojan
-
avast isimli müthiş program ara sıra böyle güzide örnekler bulabiliyor işte. 100 mb'lık trojan.. savaş gemisiyle casus göndermek gibi bir şey olmalı.
bilgisayara çaktırmadan sızdırmak yerine flash belleğe yükleyip bilgisayar sahibine posta ile gönderseniz daha hızlı gider sanırım.
eğer böyle bir şey gerçekten yapılmışsa da bunu yazan arkadaşa, artık başka konularda yoğunlaşmasını tavsiye ediyorum.
volkswagen golf
-
kapısı tok, kendisi aç bir araba.