hesabın var mı? giriş yap

  • kadınların bu hastalığa yakalanma oranı erkeklere göre 3-4 kat daha fazlaymış. ayrılık, boşanma, sevilen insanı kaybetme gibi travmatik olaylar nedeniyle kalbinin çevresindeki yoğun ağrılar, kalp kaslarının zayıflamasına neden oluyormuş.

    kalp kırıklığının bir deyimden ötesi olduğunu bilmek beni üzdü.

  • uzun zamandır yazmak istediğim bir konu gündem olmuş. öyleyse yazalım bakalım. roman okumanın faydası olmadığını iddaa etmek kolaydır. çünkü kurgu olmayan kitaplar daha net ve pratik bilgiler paylaşır. oysa romanlar bunu alttan alta işler. romanların insanları kişisel gelişim kitaplarına göre daha çok etkilemesi de bu yüzdendir. insanın bir bilgiyi hazmedebilmesi için onunla yaşamayı öğrenmesi ve onunla anı biriktirmesi gerekir. romanlarda olayları yaşarsınız ama kurgu olmayan kitaplarda nasihat alırsınız.

    şimdi bir tane örnek verelim. elon musk mesela, adamın hayat felsefesini otostopçunun galaksi rehberi belirlemiş. tabii bu adam 6-7 yaşından beri günde neredeyse 1 kitap bitiren bir herif. adam erken bir yaşta, 14 yaşında varoluş sıkıntısına girip; bu kitabı okuyup hayatındaki anlamı bulmuş. bir de kitap okumayanlara bak; adam 20 yaşını geçmiş hala varoluş sıkıntısı çekiyor, hayatında ne yapacağını bilmiyor. neden peki? çünkü insanın hayatının anlamını bulabilmesi için olabildiğince tecrübe edinmesi gerek. bunun en kısa yolu da kitap okumaktır. resmen dahi olarak görülen adamların yazdıklarını okuyup, kahramanların yaşamını eleştirip özümseyebiliyorsunuz kitap okurken. yüzlerce seçenekle karşılaşıp "hmm, ben burada böyle davranırdım", "bence bu seçim yanlış, hayal kırıklığına uğrayacak" diye düşünüp hayat felsefenizi oluşturabiliyorsunuz.

    bir roman okumak insanı lap diye değiştirmez. adım adım gelişirsiniz. tıpkı vücut çalışmak gibidir. aylardır uğraşırsınız, "ulan hiçbir değişiklik yok" dersiniz. fakat 6 ay sonra bir bakmışsınız ki vücudunuzda daha önce fark etmediğiniz kaslar var. roman okumak da böyledir, insanı alttan alta bilgeleştirir. insanlar sizle konuşmaktan daha çok zevk almaya başlar; çünkü hikayeleştirerek anılar anlatabilir, bir konu hakkında kimsenin düşünmediği bir bakış açısıyla yorum yapabilirsiniz. en basitinden kitap okumak karmamı 300'lerden 460'lara taşıdı. ki uğraşmadım bile, yazmayı da geliştirdiğini buradan görebiliyoruz.

    ekleme: empati olgusundan bahsetmeyi unutmuşum. roman okumanın en büyük getirisi empati yeteneğidir. eğer belli bir miktarda kitabı geçerseniz otomatikleşiyor bu olay. yani isteseniz de istemeseniz de empati yapıyorsunuz. bu gerçekten faydalı mıdır, bilinmez. ben şahsen bu aralar biraz da olsa empati yeteneğimi köreltmeye çalışıyorum ama olmuyor. o kadar güçlü öğrenmişim ki, farkına bile varmadım.

  • cok faydali ama bu guzel uygulamayi nelerle kombine etmemiz gerektigi konusunda bi yesillendiren olsa cok sevinecegim.

    giris seviye kitap, yabanci dil altyazili film, ders kitaplari vs. en etkili yöntem nedir?

    edit: gelen tavsiyeleri herkes faydalansın diye yazıyorum;

    1- kelime öğrenmek için eş zamanlı memrise uygulaması...

    2- dil geliştirme maksatıyla 2002'de yapılmış extr@ isimli bir sitcom. ingilizce ve bir kaç dil için de bölümleri mevcut. ingilizce 30 bölüm sanırım. ayrıca lost, friend gibi dizileri de ingilizce altyazı ile öneriyor arkadaş.

    3- seviyeye göre kitap...

    4- makale çeviri. ilgi duyduğunuz bir makaleyi bulup çevirebilirsiniz, hem konuyla ilgili bilgi sahibi de olursunuz. şahsen ben dili ilerletebilirsem bu işe girmeyi planlıyorum.

    5- skyp'tan yabancı arkadaş bul konuş... dili geliştirdikten sonra en faydalı olanı budur diye tahmin ediyorum.

    6- wrayburn nickli yazarın mesajı şöyle;

    edgar allon poe'nun kitaplarını okuyabilirsin sade yalın bir anlatımı var
    her gün en az bir podcast dinlemeli özellikle elspodcast'lerine göz atmalı yüzlerce ses text dosyası var.
    duolingo'da az da olsa çeviriye katkıda bulunmaya çalışılmalı

  • blokflütünü alıp ona yedirmek isterdim. ki zannedersem bu o kadar da zor olmazdı; zira helvacıoğlu markaydı flütü. parçalarına ayırıp ayırıp, temizleme çubuğuyla boğazından aşağı ittire ittire yedirmek isterdim ona.

    çünkü bu komşu çocuğu ne zaman canı sıkılsa blokflüt çalışırdı. çalardı demiyorum bakın, hakikaten "çalışırdı". ve ben onun bir kat üstünden, seneler senesi ılgaz anadolu'nun sen yüce bir dağısın'ı dinledim. süper baba'nın müziği millet için nostaljik ve hoş bir hatıra olarak kalmışken sinir yaptı bende, stres yaptı hep.

    flütünün içinin ne zaman tükürük dolduğunu bile anlar hale gelmiştim, sesin o ıslak, detone ve kontrolsüz kayışından...

  • o estetikten uzak mavi paket tasarlanırken sen babanın taşaklarında bir amino asit tanesiydin muhtemelen, yok değildim diyorsan da mağarada yaşıyordun heralde, çizi ile bunun ne alakası var. ne içeriği aynı ne tadı aynı ne dokusu aynı ne pişirme şekli aynı.

    not: haylayf kırmızı çizgimdir.

  • amk şöyle ilanlarda eşşek kadar "kargo bedava" yazmıyorlar mı, ifrit oluyorum.

    30 bin lira verip bisiklet alıyorum, kargo bedava diyon hacı ya. vereyim 200 lira daha sus.

  • hasta ve doktor konuşuyorlar:
    - sırtınız cılk yara olmuş!
    - bu mu yani bilimsel açıklaman?
    - cılk..yani cronic indepence local klorant..
    - ooo...pardon....
    - yaa...löpçük gibi kaldın di mi?
    - löpçük?
    - lineer öbeleyşın pört...
    - hasireleeee....

  • bu terorun iki cesidi var. biri web tarayici uzerinden siparis verme seklinde, ki bence teror sayilmaz.

    esas teror "siparis vermek icin uygulama indirmeniz lazim" teroru. o terorun bir ileriki asamasi da "siparis vermek icin indirmek zorunda oldugunuz uygulamada hesap acmaniz lazim" teroru. yooo dostum bunu yapan mekanlardan isik hiziyla kalkiyorum.

    edit: cok mesaj geldi, londra'daydi bu.

    edit2: bir yazar arkadas iletti, istanbul sirkeci'de de bir mekan yapiyormus bunu, en azindan bir sure oncesine kadar

  • birleşmiş milletler'e üye 193 ülke var. çok ciddiyim içlerinde bu kadar absürt bir olaya sahip olabilecek tek ülke bile bilmiyorum.

    devlet televizyonu kaçış rotaları önerir, böyle simsarlar gönül işi yapıyoruz diye alkış bekler.

    bugün günlerden cumartesi. mikrofona bu açıklamayı perşembe günü yapmış olsa hakkında işlem yapılacaktı, bugün gurur vesilesi oldu. şu haber zaytung'da olsa hiç şaşırmazdım.

    yüz yıl sonra bile anlatılacak tarihi günler geçiriyoruz.

  • 20 senedir ssk örnekleri vererek bu dönemi kötüleyenler bir gidin artık.

    hadi o zaman ben sayayım sizin döneminizi.
    suriyeli terörist mülteciler yoktu.
    ülke toprakları araplara peşkeş çekilmemişti.
    tarım ve hayvancılık vardı.
    samanı bile yurtdışından ithal etmiyorduk.
    türk ordusuna fetöcüler doldurulmamıştı.
    kiralar emekli maaşından daha yüksek değildi.
    emekli ikramiyesiyle ev araba alınabiliyordu.
    okullarda andımız okunuyordu.
    türklük ayaklar altına alınmamıştı.
    ingiltere nin çöpü satın alınmiyordu.
    televizyonlarda kaynım bana atladı programları yoktu.
    her yer apaçi rapçi dolu değildi.
    para karşılığı vatandaşlık satılmıyordu.
    devlet kurumlarını tarikatlar yönetmiyordu.
    kağıt, sigara, içki fabrikaları vardı.
    okulu biten gençler yurtdışına kaçmıyordu.
    pkk ile gizli anlaşmalar yapılmıyordu.
    cihatçı örgütler ülkede bomba patlatmıyordu.
    araptaparlık yoktu.
    cuma hutbelerinde atatürk e küfredilmiyordu.
    üniversite bitirmenin bir değeri vardı, diplomalı kasiyerler yoktu.

    edit: bana faili meçhuller demeyin; muhsin yazıcıoğlu, kaşif kozinoğlu, sinan ateş der olayı kapatırım.