hesabın var mı? giriş yap

  • bende tam tersi olan bi durum. hayvan gibi büyük güneş gözlükleri takmazsam sıfatımı gören insanlara ayıp oluyor gibi geliyor.

    edit: başlığı ben açmamıştım gtk, ruh hastası gibi kalmışım lan burada.

  • gidemediğim maç. kuzey kale arkası biletimi bir renkdaşıma vermek zorundayım.

    para istemiyorum sadece 2 şartı yerine getirmesi yeter:

    1. passolig'i olması.
    2. lösev'in şuradaki linkinden ya da elden yaptığı 20 lira ve üzeri bir bağışın bu entry'den sonra yapıldığını bana gösteren bir fotoğraf veya ekran görüntüsünu bana yollaması.

    sonra bilet onundur.

    bu arada biletleri karaborsa olarak satan herkesin allah belasını versin. kendinize beşiktaşlı filan demeyin siz. şerefsiz herifler.

    edit: bilet gitti.

    debe editi: normalde hicbir zaman yapmam debe editini. yapana da genellikle kizarim. çogunlukla islevsiz ve konuyla alakasiz oluyor. ancak bu entry yazildiktan 2-3 saat sonra losev'in kapu spotu yasaklandi devlet tarafindan. icime mi dogdu da losev'e bagis istedim bilmiyorum ama bagis yapmak icin sadece boyle seyleri beklemeyin lutfen.

    girin losev'in internet sitesine onlarca bagis secenegi var. hic ugrasamam diyorsaniz 3406'ya bos sms atin. 10 tl karsiliginda bagis yapabiliyorsunuz.

    ya da yukarida verdigim linke tiklayin online bagis yapin.

    ya da neredeyse her atm'de bulunan sekilde atm'lerden, bankalardan elden bagis yapin.

    zira onlarca umut dolu cocugun hayata donmesini saglayacak bir hastaneye bile karsi cikabilen, aman doktorumu elimden almasin diyen bir hukumetle karsi karsiyayiz. yazik gunah. bu kadar kalpsiz olunmaz.

    http://www.losev.org.tr/…2/tr/content.asp?ctid=428#

    bu linkten girip istediniz turden bagisi yapabilirsiniz.

    0.

  • anneme internet şubesinin nasıl kullanılacağını gösteriyorum. şifre koymamız gerekti;

    ben: evet anne şifre istiyor şimdi alakasız bir kelime söyle.

    anne etrafına bakar çiçeklerini görür,

    anne: fesleğen olsun.

    ben: ğ var onda telefondan girerken filan sıkıntı olur başka bir kelime bul.

    anne: ne bileyim ben ya sen bul işte bir şey.

    ben: anne evdeki herkesin hesabını ben açtım, unutuyorsunuz sonra diye de aklımda tutuyorum, bir sürü gereksiz bilgi var aklımda, lütfen kendi şifreni kendin bul.

    anne: bulamadım işte yardım et biraz

    ben: ya böyle seninle ilgili gibi olsun, ilgi alanında olan bir şey hiç unutmayacağım bir kelime

    anne: off, yordum beni, dur dur tamam buldum damat olsun

    ben: olmaz anne saçmalama başka bir şey bul

    anne: damat istiyorum işte şifrem damat olsun

    ben: tamam anne lanet olsun rakam söyle bir tane de

    anne: 2 damat2 iki tane damat istiyorum ( burada kinaye yapmıyor 2 kız kardeşiz)

    ben: of tamam anne şimdi bir kelime daha lazım parola olacak bu da

    anne: kıs kıs güler, kolaymış canım o da torun olsun önce damat, sonra torun ölene kadar unutmam bunları damat2 torun4

    ben:.............

  • - kulübü satın alıp yılmaz vural'ı bir günlüğüne fenerbahçe'nin başına geçirmek.
    - eski siteye "dandik" diyenlerin antipatik "antik" savunucularını sözlükten kovmak.
    - cem uzan'ın maliye bakanı olabilmesi için gerekli kulisleri başlatmak.
    - ülkedeki tüm polo yaka tişörtleri satın alıp "şekilli zırtlanlar"ın soyunu tüketmek.
    - sözlükte dahi anlamına gelen de'yi ayrı yazan yazarların hesaplarına para yatırmak.
    - tüm yurdum kahvehanelerine merkezi hoparlör sistemi yaptırıp "herkese benden çay" diye anons geçmek.

    ha unutmadan: oğluma gemi almak.

  • kardeşim ve ben çocukluğumuzdan beri şener şen hayranıydık, kardeşimin arkadaşından aldığı vcd player ile bir gün 5 defa şalvar davasını izlediğimizi hatırlarım, çiçek abbas ve davaro, üst üste o vcd playerda izlediğimiz filmlerdendir.

    şener şen'in bizim evimizdeki yeri farklıydı, tam muhabbetin ortasında kardeşim can salonun ortasında şener şen'in davaroda karısının düğününde oynama sahnesini veya kibar feyzo'nun sonundaki takla atarak ölme sahnesini taklit ederdi, hiç olmadı mekan elverişsizse filmlerindeki diyalogları kurup kahkahalar atarak kendimizden geçerdik. evet kendimizden geçerdik, biz bu adamla oturup kalkıyorduk. uzunca bir süre gerçekten böyle geçti.

    bir gün kardeşim çok hastalandı, hastaneye yattı, hastaneden çıktı, sonra yine yatmak zorunda kaldı ki, artık çıkıp çıkamayacağından emin olamıyorduk, doktorlar çıkamayacağını biliyordu da, biz ailesi yakıştıramıyorduk, konduramıyorduk, yaşayanlar bilir.
    kardeşim artık yatağından kalkamıyordu, bu çocuğu var olan durum içinde nasıl mutlu ederiz diye düşünürken 'şener şen sevgisi' bize ışık oldu.

    şener şen'e ulaştık, o'na durumu izah ettik. 21 yaşında bir delikanlının ölümle buluşmasına az kala onu mutlu etmek için ziyaretine gelebilir misiniz? dedik.

    kabul etti. ricası 'basına haber vermeyin.' oldu.

    nedir ne değildir bilmiyorum, bunu anlatacak, tarif edecek bir cümle bulamıyorum, kardeşimin şener şen'in geleceğinden haberi olmamasına karşın (görüşme iptal olur da üzülür diye söylememiştik) o sabah, 'anne bana sakal traşı yap, top sakal istiyorum, üstümü de değiştir' demesi, sanki bu buluşma kalbine doğmuş gibi hazırlık yapması çok enteresan.

    şener şen geldi ve kardeşim mutluluktan ağladı, hemen o an defalarca fotoğraflandı, sohpet ettiler kardeşim en sevdiği filmlerden bahsetti.

    bu buluşmadan 2 yada 3 hafta sonra kardeşim hayatını kaybetti. tarih 15.04.2005 i gösteriyordu,doğum gününü kutladığımız 11 nisandan 4 gün sonra..

    şener şen ölüm döşeğindeki gencecik bir insanı mutluluktan ağlatmış insandir.

  • soyadı ''ak'' olan bir arkadaşımın çocuğu için tayyar ismini önermiştim.

    tayyar ak olacaktı ne güzel, dalyar ak gibi.
    nesini sevmediyse...

  • gelin itiraf edelim. okul bitti bir şekilde işe başladık. kimimiz kpss ile atandı aileden uzak şehirlere gittik kimimiz özel sektörün cazibesi ile uzak şehirlere, ülkelere çalışmaya gitti. ilk zamanlar her şey çok güzel. cepte para var, özgürlük var. bir kaç ay sonra yavaş yavaş sorumluluk binmeye başladı üstümüze. yemek yapmak, bulaşık yıkamak, ütü yapmak, ev temizliği vb. işler uzayıp gidiyor. bir sonu yok.

    o an işte hanginiz; "amk ben bunları yapmak için mi onca sene okudum!!!!" demedi? ben dedim. ama sonra evlendik barklandık. evin sorumluluğunu iki kişi paylaşmaya başladık. eşimizde çalışıyorsa çift maaş olduk. gelir seviyemiz ve yaşam standardımız yükseldi. ama aramızda bazı hayvanlar evin bütün sorumluluğunu kadına yükleme yolunu seçti. ana evi rahatlığını yaşamaya devam etti. halbuki o kadın onca sene öküzün birine hizmet etmek için mi okumuştu?

    bence boşanma davasındaki bazı laflar cımbızlanmış ve haber değeri taşıması için uğraşılmış. yoksa kimse "ben boğaziçi mezunuyum sarma sarmam" "ben odtü mezunuyum ütü yapmam" demez. sanmıyorum. bence "ben bunca sene bu öküze hizmet etmek için mi okudum" demiştir.

  • mangonun kurucuları isak halfon ve nahum andıç'ın hedeflediği gibi son modayı takip edebilecek ekonomik gücü olmayan kadınları bile günün modasına uygun giydirebilmektir. hızlı moda, modadaki yaz ve kış sezonlarının arasındaki uzun zaman dilimi içindeki en yeni moda sayılan ürün yelpazesini genişletmeyi amaçlamaktadır. bu durum tamamen tüketiciyi en son moda ürünlerini daha uygun fiyata satın alabilecekleri bir yarışa sokmaktır. bunu bugün dünyada en iyi başaran holding inditextir, zara, pull and bear, massimo dutti, bershka, stradivarius, oysho, zara home, uterqüe gibi markaları uygun fiyatlarla, alışveriş özgürlüğü ve heyecanı yaratacak tarzda şık mağazalarda tüketiciye sunmaktadır. pazarlama stratejisi olarak hızlı moda yaratan markalar aslında global düşünüp yerel hareket etmektedirler. eskiden küçük balıkları yutan büyük balıkların yerini artık yavaş hareket eden balıkları yutan küçük ve hızlı balıklar almaktadır. avrupa'nın en büyük moda firması olan marks&spencer bile, ingiltere ve avrupa hazır giyim pazarındaki pazar payını h&m, gap ve zara gibi yabancı fast fashion zincirlere kaptırmaya devam etmektedir. müşterinin nabzını her an elinde tutan, doğru ürünü, doğru zamanda, doğru fiyatta, doğru pazara sunan firmalar başarılı olmakta ve hızla büyümektedir. her geçen gün tüketiciler daha da bilinçlenmekte, onları tatmin etmek daha da zorlaşmaktadır. bu sebeple hızlı moda üreticileri sürekli mağazada satılan ürünlerin takibi yapmak en çok talep gören ürünleri ve beklenilen alternatiflerini değerlendirip müşteri telebini karşılamaya yönelik bir çaba içersinde olmaktadır.