hesabın var mı? giriş yap

  • fileye yüzünüzü döndüğünüzde sıralanmanın;
    4-3-2
    5-6-1
    şeklinde olduğu "6 + libero" kişiyle oynanan akılcı bir takım sporu.

    voleybolun türkiye'de çok geliştiği 90'lı yıllardan beri minik takım seviyelerinde bile 4-2 taktiğini ortaya koyan çok az takım kalmıştır. kaldı ki 4-2 oynanıyorsa bile orta oyuncu dediğimiz oyuncunun yeri 3 numara, pasörün yeri de 2.5* numaradır.

    profesyonel takımların hiçbiri 4-2 oynamaz. 5-1'de pasörün arka oyuncu olduğu pozisyonlarda önde 3'lü hücum var demektir. pasör çaprazı 2 numaradan hücum yapar. libero denen defans oyuncusu her top oyununda 5'e kaçar, karşı takım ortadan hücumdayken sol kısa çapraz ve havuza gelecek plaseden, 4'ten hücumdayken keskin çaprazdan ve havuzdan, 2'den hücumdayken sol paralelden tamamiyle sorumludur.

    orta oyuncu kendi bölgesi olan 3 numaradan başka hem 4'e hem de 2'ye bloğa yardıma yetişmekten sorumludur haliyle çok yorulur. orta oyuncu arka oyuncu olup 1 numaraya geldiğinde servis rakip takıma geçene kadar oyunda kalır. top kaybedildikten sonra da libero genellikle hem defansı güçlendirmek hem de orta oyuncuyu dinlendirmek amacıyla hakemden izin almaksızın orta oyuncuyla değişip oyuna girer.

    (bkz: pasör)
    (bkz: smaçör)
    (bkz: orta oyuncu)
    (bkz: pasör çaprazı)
    (bkz: libero)

  • günümüzde hapisteki insanların genellikle askerler, gazeteciler ve üniversite öğrencilerinden oluştuğunu, tecavüzcü ve şişçilerin dışarıda dolaştığını düşünürsek çok da doğru olmayan önermedir.

  • sanırım kariyerimde yaptığım en iyi tercih henüz başlarında (17-20 yaş) az maaşla sadece tecrübe için bir sürü farklı firmada çalışmak oldu. "yeni başlayanlara az maaş verilsin" diye demiyorum: minnet etmeyeceğin para, başka firmaya sıçrama kararını kolaylaştırıyor.

    o sayede bir sürü farklı çalışma ortamı, şirket kültürü gördüm. ne yapmak istediğim, nasıl bir firmada çalışmak istediğim, emeğimin karşılığının ne olduğu gibi konularda zamanla daha iyi fikir edindim. iyi firmayı kötü firmadan ayırabilmeyi öğrendim. ilerde kendi şirketim olursa nasıl olmasını istediğime dair fikirler edindim.

    o firmalardan biri bana ev kirası, araba taksidi, yeme içme masraflarını karşılayacak bir para kazandırmış olsaydı bugün hala eskişehir'de aynı firmada çalışıyor olabilirdim. eminim hayatımdan memnun da olurdum. ancak sağolsunlar, verdikleri asgari ücret beni yeni maceralara itti.

    kariyerimin ilerleyen kısımlarında en uzun süre çalıştığım firmalar bana kendimi geçindirip üstüne biraz kendimi şımartabilecek para ile çok imkan veren ve en rahat çalışma ortamını sağlayan firmalar oldu. en sonuncusu da microsoft. eğer önüme kendi işimi yapma fırsatı çıkmamış olsaydı bugün muhtemelen hala microsoft'taydım ve muhtemelen yine hayatımdan memnundum.

    peki kariyerimin ilk yıllarında o kadar az parayla nasıl yaşadım? eskişehir'de anne/baba evi, ankara'da ofisteki bir yer şiltesi ile makarna günleri, istanbul'da ise ofis mutfağının kalebodur zeminine karton serip üstünde yatma ve boş kola şişelerinin depozitosuyla kokoreç alma* şeklinde. o günlerin hepsi microsoft'a alınmam sürecinde abd'ye giderken sunduğum iş tecrübesi belgelerinin parçası oldular.

    steve jobs'ın "stay hungry, stay foolish" ile vurguladığı da buydu sanırım. kendini hemen bir yere bağlama, gerekirse biraz aç kal, biraz budala kal, biraz keşfet.

  • kesinlikle hic utanmadan "izledigim en iyi filmlerden biri" diyebilirim.. charlie hunnam'in oyunculuguna da dikkat derim..
    insani bir yandan gaza getirirken diger yandan "hoopp bi dakka n'oooluyo" dedirtiyor..
    keske her kavga bu kadar guzel olsa diicem yanlis anlasilacak.. yani keske kavgalarda araya kesici delici alet sokulmasa.. efendi efendi kavga etse insanlar diicem yine olmayacak..
    en iyisi filmi izlemek sonra yazdiklarimi anlamak..
    (bkz: geronimo dili ve edebiyati)

  • ben çoçukluğumdan beri hep bir abim olsun isterdim, dertleşebileceğim, akıl danışacağım, sırtımı yaslayabileceğim bir abi. işte bu dingili tanıdıktan sonra vazgeçtim amk. iyi ki abim falan yokmuş lan, ya o da bunun gibi olsaydı? evlerden ırak ya töbeler olsun.

  • birini dışarda bi yere davet ettiğinde hesabı daveti yapan öder. eğer davet ettiği şahıs tek gelmemiş ise diğer hesapları da daveti yapan kişi öder. malesef böyle :(

  • harvey specter - suits
    don draper - mad men
    chuck bass - gossip girl

    hep bir "gömleğini çok sevdim çıkar onu bebeğim" dedirten adamlar bunlar.

  • türkiye'nin bu seçimlerdeki en büyük kazancıdır.

    siyasetimiz, hiçbir makamı bir insanın burnunun kanamasına değişmem diyebilecek tertemiz bir karakter kazanmıştır. kendisine siyasi kariyerinde başarılar diliyorum.

    ethem'in vurulduğu yere katili öven ve cesaretlendiren melih gökçek bir tarafta, bu adam bir tarafta.

    kimse melih gökçek için milli iradenin seçimi falan demesin. bu tedhişle sindirilip efsunlanan ve iradesine milli denilen kitlenin seçimidir.