hesabın var mı? giriş yap

  • az önce izlediğim film. insanın içini ısıtan sımsıcak bir yol filmi. little miss sunshine'dan beri kalbimizi bu kadar sevgiyle dolduran bir film izlememiştik. sevgilinizle romantik dakikalar geçirmek istiyorsanız bu hafta sonu bu film sizin için harika bir seçenek olacaktır.

  • yan yana dizilmiş onlarca koşu bandı. hepsinin üzerinde birbiriyle yarışan ama aynı yerde duran kadınlar. aynı numara saç boyası, aynı marka ayakkabı, aynı kesim eşofman altı. hepsinin önünde aynı mp3 çalar, hepsi aynı şarkıyı çalar: "bu mp3 çalar değil, ipod!", "bu farklı".

    dolaplarda, pardon locker'larda aynı eşyalar. aynı çantaların içinde aynı cep telefonları. asla kullanılmayan yüzlerce fonksiyonu olan, aynı melodiyle çalan oyuncaklar. sahip olmak için aynı insanlarla aynı kuyruğa girilen, "farklı" telefon.

    menüleri birbirinden farklı, masaya konan yemek birbirinin aynı yüzlerce "farklı" cafe. aynı salatayı yiyen, aynı saç modeline sahip yüzlerce insan. adı farklı, huyu suyu, saçı sakalı aynı erkekler hakkında aynı dertleri yanan; isimleri farklı birbirinin aynı kadınlar. aynı diziyi izleyip, aynı şarkıyı dinleyip farklı olduğunu hisseden; buna rağmen kendini iyi hissetmeyen farklı kadınlar.

    herkesinkinden farklı gördüğü çocuğunu, herkesin göndermek için can attığı aynı okulda okutabilmek için çırpınan; kendisi yemeyen, çocuğunu herkesle aynı fast food zincirinde yediren; kendisi giymeyen, çocuğuna herkesle aynı kıyafeti alan aileler.

    aynı gün, aynı saatte, aynı kıyafetlerle aynı işin başına koşan, ve o işi yaptığı için "farklı" olduğunu düşünen aynı servisin yolcuları. aynı marka monitör ve klavyelerin başında, aynı mouse'ı oradan oraya döndürüp tüketilen aynı gençlik.

    aynı farklı insanlarda; aynı stres, aynı bunalım aynı depresyon. ve tüm bunları ortadan kaldırması için gidilen aynı doktor, yutulan aynı kimyasal leblebi.

    aynı malzemeyle yapılmış, birbirinin aynı bloklardan oluşan siteler. aynı mimari, aynı mutfak, aynı salon. aynı ebeveyn banyosunun aynı kabına sıçıp, kendini "farklı" hisseden binlerce insan.

    içiniz rahat olsun,
    hepiniz farklısınız.

  • hayatımda ilk kez bir tabela üniversitesinde bir dersin hakkıyla notlandırıldığını görüyorum. hocaya burdan tebriklerimi yolluyorum.

  • güldür güldür seviyesinin üstünde bir siyasi hiciv olmuş ama sanırım sansür yemiş.

    siyasi bir hicive bile tahammülleri yok adamların. ne değişik bir yer oldu abicim bu ülke. yıldık artık sizden siyasal islamcılar. bırakın artık yakamızı.

  • özgecan için yaptıkları şey sanırım verilen tepkilerin en samimisiydi. şimdi biz internet sahibi bireyleriz bunu yapan firmanın filli boya olduğunu biliyoruz ama inanın milyonlarca insan bunu bilmeyecek. yani kendi reklamlarını yapıyorlar falan demek için gerçekten çok gaddar olmak lazım. kaldı ki viral bile olsa bir şey değişmez.

    kendilerini tebrik ediyorum. gerçekten yüreklere dokunur bir olaya imza atmışlar.

  • sistemle birlikte, okuma kültürünün/alışkanlığının olmamasından ötürüdür. yekta kopan'ın okumakla ilgili şahsi olarak şöyle güzel bir lafı var; "ben okumayı seviyorum. yolda, yerde bir gazete parçası, bir şey görsem eğilip okuyorum." okumayı söktüğü andan itibaren hayatı boyunca okuyan insan, eğitim sistemi iyi veya kötü olsun, kendini geliştirebilir ve bir şekilde eğitebilir. sırf türk eğitim sistemi değil, dünyadaki eğitim sistemine de çok anlam yüklüyorsunuz - işinde çok başarılı ve über zengin insanların yarısı neredeyse üniversite terk. kaçının lisede ortaokulda hangi derslerde ne kadar başarılı olduğu muamma. ama bir insan kendi kendini geliştirebiliyorsa, eğitim sistemi ona ancak destek olur ve 1 adım atabilecekken 2-3 adım atmasını sağlar - sen 1 adımı bile atamıyorsan, sistemde hata aramayacaksın.

    ama bu, türk eğitim sisteminin pezevenk olduğu gerçeğini değiştirmiyor. (bkz: seni pezevenklerin elinden ben kurtardım)

  • o arabaya binmesi yeterince korkutucudur zaten, umarım bunun farkına varıp daha çok korkmaz.

    edit: ya ne emeği bsg sevgili dingil ekşici.

  • ablamın bir ortaokul arkadaşı vardı. 5 kardeşlerdi, durumları kötüydü. bir gün birlikte okula giderken annem ayakkabısını görmüş. yırtık ve giyilemeyecek bir haldeymiş. annem çok kafaya takınca bu durumu, babamla birlikte üçümüz bot almaya gitmiştik. ben 6 yaşındaydım. tutturmuştum bir de kazak alalım diye. sonra ablamla ve arkadaşıyla buluşup vermiştik hediyesini. ben "beğendin mi?" diye soruyordum ısrarla. kız inanılmaz mahçup oluyordu, çocukluk işte anlayamıyordum o durumu.

    yıllar sonra ablamın düğününe geldi, orada gördük. avukat olmuş, çok da güzel ve özgüvenli bir kadın olmuş. bana sarıldı ismimi hatırladı, şaşırdım. "unutur muyum seni bana seçtiğin kazağı çok beğenmiştim." dedi güldü. ablam söylemiş kazağı kardeşim seçmiş diye, gülmüşler aralarında çocukken. içim cız etti öyle diyince. bana ilham oldu. karakteriyle, azmiyle, hayatıyla.