hesabın var mı? giriş yap

  • pek ilginç şeyler çıkabilir aralarından. benim babam mesela okul yıllarında saçı bi tuhaf uzatmış böyle ense ağırlıklı ;tam ankaragücü kalecisi modeli gibi değil ama, yani kaleci-beatles arası tuhaf bi tarz, neyse hadi bunu anlarım. ispanyol paça pantolonlar giymiş,bunu da anlarım. o dönem öyleymiş derim geçerim.

    ama be adam sen o "daldığı denizden aniden çıkan adam" pozunu nasıl verdin? neye güvendin anlamadım ki?? belli ki bi arkadaşına çektirdin bunu, allahını seversen ne dedin ya "kardeş bak şimdi ben dalıyorum,böyle birden ayaklarımla kuma vurup fırlatacam kendimi, kafayı geriye atıcam saçlar savrulsun diye,tam yarı belime kadar sudan çıkınca çekicen beni" mi dedin,nasıl ikna ettin bilmiyorum.

    ayrıca daldığın yerin boyu geçmediği belli oluyo, arkada çocuk var ahahahah.

  • (bkz: barkın'a o konuda ben de çok kırgınım)

    olum neyin kafasını yaşıyorsunuz ya? tamam ülkemiz bu konuda bir latin ülkeleriyle, iskandinav ülkeriyle yarışamaz belki ama erkekler konusunda da diğer ülkelere çok bir fark attığımız söylenemez. ne kızlar görüyoruz dibimiz düşüyor.* mağara da mı yaşıyorsunuz anlamıyorum ki. sokaklarda her şeyin olduğu gibi kadının da güzeli var çirkini var. siz görmek istediğinizi görüyorsunuz bence. bu yaptığınıza algıda seçicilik, seçicilikte kavga çıkarıcılık derler.*

  • help albümünün on üçüncü şarkısı, paul mccartney bestesi.

    bu şarkı, üç binin üstünde cover'ıyla guinnes rekorlar kitabına girmiş, tarihin en çok cover'lanan şarkısı olmuş. muhtemelen herhangi bir anda, yesterday'in herhangi bir versiyonu bir yerlerde çalınıyor.

    paul mccartney, vokal ve enstrüman olarak, şarkının kayıtlarında yer alan tek beatle olmuş. bu da o dönem için the beatles'ta ilk kez yaşanan bir durumdur.

    şarkıda paul'a dört kişilik bir yaylı grubu eşlik etmiş. yaylıların düzenlemelerine bakılırsa bu şarkı, klasik müzik unsurlarının kullanıldığı ilk pop şarkı olmuştur. prodüktör george martin, şarkıya yaylı enstrüman ekleme fikrini ilk dile getirdiğinde paul tarafından kabul görmemiş, "biz bir rock'n roll grubuyuz" cevabını almıştır.

    paul, şarkının melodisini rüyasında bulmuş. uyandıktan sonra unutmamak için piyanonun başına geçip çalmış. başka bir şarkıdan araklamadığından emin olmak için birçok kişiye dinletmiş, emin olduktan sonra sözleri yazmaya başlamış. bu aşamaya kadar "scrambled eggs" gibi sözlerle söylüyormuş.

    bu şarkı, beatles'ın hayran kitlesi bakımından da bir dönüm noktası olmuş. o zamana kadar gençlerin ağırlıkla dinlediği bir grupken, bu şarkıyla birlikte orta yaş ve daha olgun bir kitleyi de yakalamayı başarmışlar.

  • fbtv güzeli. müzik box isimli bir klip programı sunardı bir ara*

    5 yıl sonra gelen edit: kendisi artık yeteri kadar meşur olduğundan foto linki vermeye gerek yok. endamını her gün ntvspor'da görebilirsiniz. kaldı ki google ve yandex bir tık ötede. (ne dilara gönder miş arkadaş 5 kişi mesaj attı "foto ölmüş" diye. biri ssg.)

  • 2005 ağustosun son haftası.

    2 ay önce eşimle ailelerimizin redlerine rağmen hepsini karşımıza alıp 2 arkadaşımızı şahit yapıp evlenmişiz. yeni mezunuz ve işe başlayalı sadece 10 ay olmuş. yani eşim ve benim maaş toplamımız kuş, evlendikten sonra karşımıza çıkan kira, fatura, mutfak, beyaz eşya taksiti, koltuk taksiti vs. gibi giderler ise dev kadar. iş yeri küçükyalı'da kiralık evimiz çengelköy'de. şirketten erken maaş istemişim ancak muhasebe departmanından yeni mezun çömeze cevap yazmaya bile tenezzül edilmemiş. cebimde kalan para sadece iş yerinden gebze harem minibüsüyle hareme gidecek kadar. ayağımda tabanı artık yırtılmış ancak üstten bu yırtığı görünmeyen, yürüdükçe yoldaki tozları içine dolduran bir ayakkabı.

    harem'de indim. çengelköy'e yürüyorum. 15 dakikada bir eşim arıyor. her defasında sözler veriyoruz birbirimize hiç kimseye muhtaç olmadan ayakta kalacağız diye. yaklaşık 1,5 saat sonra ayakkabımın içi toz toprak dolu varıyorum evime. sarılıyoruz eşimle. yine sözler veriyoruz birbirimize.

    maaşa daha 1 hafta var. bir hafta boyunca evde tek yemek makarna. 1 haftalık süre içinde kozyatağı'nda çalışan üst komşumuzdan rica minnet beni de en azından kozyatağı'na bırakmasını istiyorum çünkü işe gidecek param yok. her gün sabah akşam aynı ayakkabılarla kozyatağı'ndan küçükyalı'ya yürümeye devam.

    çaresizlik...

    şu an 32 yaşındayım. ev, araba gibi istanbul'un temel ihtiyaçlarının hepsine sahip olduk. borcumuz harcımız da kalmadı. 2 tane dünya tatlısı çocuğumuz var. artık tüm yatırımımız onların üstüne. daha özgür bireyler yetiştirmeye çalışıyoruz. onları dinlemeye ve anlamaya çalışıyoruz.

    sözlerimizi tuttuk, mutluyuz. o ayakkabıları hala saklarım...

  • annemin kizkardesi. hic gormedigim teyzem.
    adi melek.
    14'unde degil, 16'sinda olmus. 2 cocuk dogurmus. sonra oluvermis.
    kocasina, annemin diger kizkardesini vermisler. kabahatleri buyuk tabi (!) niye 16'sinda olecek kiz verirsinki elin adamina. neyse ki, kiz bolmus. o olmadi, oteki. hem nolcak ki, kadin dedigin baska ne ise yarar (!) olurse, yenisini alirsiniz. ona da boy boy cocuk dogurtursunuz, felcliyken bile her gece kadinlik beklersiniz. basiniz secdeden de kalkmadi mi oh mis !
    varsa, belanizi versin.
    melek teyzem, hep melek..