hesabın var mı? giriş yap

  • eski ev arkadaşıma uyguladığım bir taktiktir. şöyle ki, duştan sonra deodorantımı devamlı onun göreceği şekilde sıkmaya başlamıştım. önce algısına oynadım. sonrasında da "yaa bi deodorant keşfettim inanılmaz, kampanyadaydı iki tane aldım sen de denemek ister misin?" diyerek olayı hiç büyütmeden odasına koymuştum. ama keşke kalbini kırsaymışım bir kere bile kullanmadı. sonrasında da evleri ayırdım. evleri ayırmamın temel 3 sebebinin arasında da bu vardı.

    kim bilir şu an kimler bu başlığı okuyarak ona ter koktuğunu söylemenin yolları arıyordur. hiç uğraşmayın ya direkt söyleyin ya da öldürün ne bileyim.

  • (erkekseniz) eğer evden fazla pijama çıkmazsa "mühim değil ben donla yatarım" gibi laflar ederek ev ahalisiyi tedirgin etmeyin. daha makul bir formül bulun. ne olduğunu bana sormayın, ben de bilmiyorum.

  • yav arkadaş eskiden bu fetöcülere kopya çektirdiniz, yüksek puanlarla kadrolara yerleştirdiniz. bugün fetöcüler artık kopya çekemiyor (ya da ben öyle sanıyorum), bu seferde bileğinin hakkıyla puan alanları atamıyorsunuz, ne idüğü belirsiz tipleri alıyorsunuz. amk’dum yerinde az emeğe saygınız olsun, bare ilk onu ilk onbeşi doğrudan atayın. yazıktır, günahtır. bu kadar da aç gözlü olmayın ya.

  • bu gaspçılardan, sapıklardan kendini korumak için biber gazı taşıyorsun, polis el koyuyor. yasakmış. böyle olayları görüp duydukça bisturisiz, çakısız sokağa çıkamaz oldum. onlar el koysun, ben yenisini alırım. ki bir gece vakti ara sokakta ufacık bisturi sayesinde artık tacizden mi tecavüzden mi ölümden mi kurtulmuşluğum var, adamın elini parçaladığım için gerisini yaşamadığımdan bilemeyeceğim. başka bir vakit de sustalının şak sesinden korkup depar atan piçin tekinden kurtulmuştum kaçmasa bıçaklardım ama normal gündüz saatinde de mi elimde baltayla mı gezeyim ne yapayım, bu ne biçim ülke? hayır bir de saldırgana kesici delici aletle karşılık verdiğinde ''orantısız güç'' bilmem ne geyiğine, cezayı sana veriyorlar. ulan benim etim ne budum ne? hayvan gibi adamla bilek güreşi mi yapayım yani bu mudur orantılısı?

    hanımlar alın çakınızı yanınıza. özellikle kendinizi güvende hissetmediğiniz yerlerden geçerken, montun ceketin cebinde elinizde hazır bekletin. olur ya saldırıya uğrarsanız, soğukkanlılığınızı koruyabilirseniz eğer adamın dış bacak, kol, karın boşluğu gibi yerlerine saplayın çekin. o acıyla kıpırdayamaz zaten biraz. hemen kaçıyorsunuz. beklemeyin. çakınız büyük olmasın. beş-altı santimetrelik olanı yeterli. yaratık ölür mölür başınıza kalır sonra kıymetlenir, insan yerine koyup size ceza keserler.

    edit: kalçanın riski ve olası mahkeme durumunda cezası daha azmış.
    ayrıca şu da var, böyle bir insan zannetmiyorum ki gidip sizden şikayetçi olsun. ama diyelim ki şikayetçi oldu. birincisi sizi nasıl bulacaklar? ikincisi haydi kamera falan vardı, oradan buldular. adamın ne bok yemeye çalıştığı da ortada olacak zaten. ceza alınsa dahi paraya çevrilme ihtimali yüksekmiş, bana öyle bi bilgi geldi. ve şahsen tecavüze falan uğramaktansa ya da ölmektense mahkemelerde uğraşmayı tercih ederim.

  • acun sen buraları bu kadar okuyosan net yazıyosundurda.
    şimdi tek tek ''bunu izleyen maldır'' yazanlara ''sanane lan izleyen izler'' diye söven tipleri tespit etcem ve ardından tayyip'i ve arda'yı pohpohloyan yazarların ortak kümesinden seni bulucam.

  • özellikle yenibosna, zeytinburnu, cevizlibağ gibi duraklarda, sıranın üst geçitten başlamasıyla dikkat çeken olaydır. metrobüse binmek için değil, turnikeden geçmek için bir saat sıra bekleniyor.

  • tarihten günümüze demişler de olayların hepsi 1913 - 1928 arası amk.

    abd' ye saldırdığınız için 20 yıldır ülkenizi işgal eden koalisyondaydık demenin kardeşçe bir yolunu bulamadılar herhalde.

  • filmin baş tarafındaki yanık bölümün geçilmesi amacıyla ilk bir kaç pozun çok da gerekli olmayan çekimlere harcandığı, film makarasının sonunda ise "hadi yaaaa!.. bitti!.." diye hüzünlere gark oldunduğu zamanlardı. geziye gidildiğinde yanına bir kaç makara fazladan boş film almaktı. başkalarının pozlarını çektiğinde kendine de kalsın diye fotoğrafçıya "kafa + 1 sayıda basılacak usta!.." diye tembihlendiği, manzara pozlarında ise bazı şaşkın fotoğrafçıların "ulen kafa yok ama iyisi mi iki tane basayım bundan..." diyerek hesabı şişirdiği günlerdi. okul gezilerinden sonra fotoğraflar dağıtılırken para toplama ya da para verme telaşıydı. önce birer tane örnek baskı alınıp daha sonra çoğalttırılırken, "ulen bu da falancanın filanca kuzeniymiş, nerden görecem herifi bir daha?!?" deyip sayıya dahil edilmediği, sonra da o falancanın "aaaa, kuzenim için yok mu?!?" diye arıza çıkarttığı bir dönemdi.

    hey gidi hey.