hesabın var mı? giriş yap

  • cekinme abim.. cekinme "özür dilerim" de.. biz eglenceli bir sey hazirladigimizi sanmistik ama oyle olmadi de.. farkinda olmadik ama sizi bir "hic" yerine koymusuz de.. sözlügü ciddiye almanizi size pahaliya ödettik; üzgünüm de.. kücültmez bu seni.. en azindan yazdigin son yazi kadar olmaz.. daha kötüsü de nazarimda olamaz. yok gitmez, etmez degil, gider abi. ben bu kadar gerizekali yerine konmadim, sen koydun beni. helal olsun.. simdi sen yine toplanip gerrain filan deli gibi gülüyorsundur biz boyle delirince ama durum bu.

    bir de belirteyim; saka baskadir, insanlari ciddiye almamak, gerizekali yerine koymak cok baskadir.

    sozlukteki duraganlik baska bir konudur, varolan gücünüzün arkasina aldiginiz yetki ile insanlarla eglenmek, cok baskadir.

    bunlar birbirlerinden farkli konular..

    "özür dilerim" de.. kurtarmaz ama keser atar pek cok seyi. en azindan bu kadar bir "sey" iz biz abi. on bin kisi degil, okuyan, eden, üzülen, sevinen.. binlerce insan.. duygular bunlar.. ayip abi, inan bana ayip.

    ama sunu da bilyiorum. boyle, yüzde yüz, binde bin "sacmalik" oldugu kesin olan bir konu dahi, bir süre sonra tersine dönecek "abi bir de olayin su yüzü var ama"cilar cikip sizin bu sakaniza destek olacaklardir, sözlük bu. hicbir düsünce, yüzde yüz salakca dahi olsa ancak bir süre bir tarafta kalabilir. onlara filan da aldanmayin diye bunlari yaziyorum; yaptiginiz ayip, hcibirinize yakistiramadim, bir tek kerizlenmeyi kendime yakistirdim. hakettim bunu ben, burasini gereginden fazla önemseyerek.. eni sonu senin bir "del" tusuna basar benim onlarca saat üzerinde durup yazdigim yazilar, entryler, onlar bunlar..

    bir yerde haklisin kesinlikle de.. aci geliyor o gercek bize.

  • bir ay içinde izlediğim ikinci harika izlanda filmi. (ilki fusi )

    --- spoiler ---

    o kadar filmin içine girdim ki son sahnede birisinin gelip beni kurtarmasını bekledim ama sadece credite bakakaldım. kımıldayamadım.
    --- spoiler ---

    hani film biter ve o müzikle boş boş ekrana bakıp hiçbir şey düşünemezsin ya dakikalar boyunca. işte bu da onlardan birisi. işte bu filmler sayesinde hayata tutunuyoruz azizim. yaşasın sinema ulan. (hep bağırarak söylemek isterim bunu sinemada falan da)

  • şükran günü, amerika birleşik devletleri ve kanada'da geçen yılın hasat ve diğer nimetlerinin kutlandığı yıllık ulusal bayram.

    ülkemizdeyse genelde özenti tiplerin sosyal medya paylaşımı yapıp hindi pişirmesi ile bilinir.

    amerikalılar genellikle şükran günü'nün 1621 yılında plymouth'taki ingiliz koloniciler (pilgrimler) ve wampanoag halkı tarafından paylaşılan hasat ziyafetine dayandığına inanırlar. amerikan bayramı özellikle efsane ve sembolizm açısından zengindir ve geleneksel şükran günü yemeği tipik olarak hindi, ekmek dolması, patates, kızılcık ve balkabağı turtasını içerir. aile üyelerinin birbirleriyle bir araya geldiği bu tatil, araçla seyahat açısından genellikle yılın en yoğun dönemidir.

    plymouth'un şükran günü, birkaç kolonistin "avlanmaya" çıkmasıyla başladı; muhtemelen hindi avlıyorlardı ama daha çok kaz ve ördek gibi daha kolay avları hedefliyorlardı, çünkü "bir günde... şirkete neredeyse bir hafta yetecek kadar" avladılar.

    ardından, 90 kadar wampanoag yerleşim yerinin kapısında sürpriz bir şekilde ortaya çıkarak 50 kadar koloniciyi şüphesiz tedirgin etti. yine de sonraki birkaç gün boyunca iki grup olaysız bir şekilde sosyalleşti. wampanoaglar ziyafete geyik eti ve muhtemelen balık, yılan balığı, kabuklu deniz ürünleri, güveç, sebze ve birayla katkıda bulundu.

    plymouth'ta az sayıda bina ve mamul mal bulunduğundan, çoğu insan dışarıda yere oturarak ya da kucaklarında tabaklarla fıçıların üzerinde yemek yerdi. erkekler kırık dökük ingilizce ve wampanoag dilinde konuşmaya çalışarak silah atıyor, yarış yapıyor ve içki içiyorlardı.

    bu oldukça düzensiz bir olaydı, ancak iki grup arasında kral philip savaşı'na (1675-76) kadar süren ve yüzlerce sömürgecinin ve binlerce amerikan yerlisinin hayatını kaybettiği bir anlaşmanın imzalanmasını sağladı.

    new england sömürgecileri, askeri zafer ya da kuraklığın sona ermesi gibi nimetler için tanrı'ya şükredilen dua günleri olan "şükran günleri "ni düzenli olarak kutlamaya alışkındı.

    örneğin abd kıta kongresi, anayasa'nın yürürlüğe girmesinin ardından ulusal bir şükran günü ilan etti.

    ancak 1798'den sonra yeni abd kongresi şükran günü ilanlarını eyaletlere bıraktı; bazıları ulusal hükümetin dini bir kutlamaya karışmasına itiraz etti, güneyliler new england geleneğini benimsemekte yavaş davrandı ve diğerleri de günün partizan konuşmalar ve geçit törenleri için kullanılmasından rahatsız oldu.

    ulusal bir şükran günü, birleştirici bir güçten ziyade tartışmalar için bir paratoner gibi görünüyordu.

    şükran günü, kuzeyliler federal hükümete hakim olana kadar resmi bir tatil haline gelmedi. 19'uncu yüzyılın ortalarında bölgesel gerilimler sürerken, popüler godey's lady's book dergisinin editörü sarah josepha hale, birliği teşvik etmek amacıyla ulusal bir şükran günü için kampanya yürüttü.

    sonunda başkan abraham lincoln'ün desteğini kazandı. iç savaş sırasında 3 ekim 1863'te lincoln, 26 kasım perşembe günü kutlanmak üzere ulusal bir şükran günü ilan etti.

    bu tatil daha sonra her başkan tarafından yıllık olarak ilan edildi ve birkaç istisna dışında seçilen tarih kasım ayının son perşembe günü oldu.

    ancak başkan franklin d. roosevelt, genellikle şükran günü tatili ile başlayan noel alışveriş sezonunu uzatmak ve ekonomiyi canlandırmak için tarihi bir hafta geriye, kasım ayının üçüncü haftasına çekmeye çalıştı.

    ancak tüm eyaletler buna uymadı ve 1941'de kongre'nin ortak kararının ardından roosevelt 1942'de kasım ayının dördüncü perşembe gününü (ki bu her zaman son perşembe değildir) şükran günü olarak belirleyen bir bildiri yayınladı.

    ülke kentleştikçe ve aile üyeleri birbirinden uzakta yaşamaya başladıkça, şükran günü bir araya gelme zamanı haline geldi.

    tatil, her kökenden göçmenin ortak bir geleneğe katılmasını sağlamak için dini köklerinden uzaklaştı.

    1876'da yale ile princeton arasında başlayan şükran günü futbol maçları, taraftarların bayrama biraz şamata katmasını sağladı. 1800'lerin sonlarında kostümlü eğlence tutkunlarının geçit törenleri yaygınlaştı.

    1920'de philadelphia'daki gimbel's mağazası yaklaşık 50 kişilik bir geçit töreni düzenledi ve noel baba da kortejin en arkasında yer aldı.

    new york'ta her yıl düzenlenen macy's geçit töreni 1924'ten bu yana, 1927'den beri de dev balonlarla bu geleneği sürdürmektedir. pilgrimler ve amerikan yerlileri ile ilişkilendirilen bu bayram, kültürler arası barışı, amerika'nın yeni gelenlere sunduğu fırsatları ve ev ile ailenin kutsallığını sembolize eder hale gelmiştir.

    kanada'daki şükran günleri de sömürge döneminde, güvenli yolculuklar, barış ve bol hasat için duyulan şükranla aynı avrupa geleneklerinden doğmuştur. en eski kutlama 1578 yılında martin frobisher liderliğindeki bir keşif filosunun güvenliği için şükranlarını sunmak üzere bugünkü nunavut'ta bir tören düzenlediğinde yapılmıştır.

    1879'da parlamento 6 kasım'da ulusal bir şükran günü oluşturdu; tarih yıllar içinde değişti. şükran günü 1957 yılından bu yana kanada'da ekim ayının ikinci pazartesi günü kutlanmaktadır.

  • zannediyorum ki, türkiye'nin %80lik kısmından biridir. en azından balık zannetmesiyle kendine özgü bir tarzı olabilir; ama ne olduğunu bilmeyenler oldukça fazladır zannımca. ya da kendimi aklamaya çalışıyorum şu an lanet olsun.

    o kadar da araştırmacı, kafasına takılan şeyi sorgulayıp, arayıp, öğrenen bir adam diye geçinirim habuki; ama lazanyayı daha düne kadar balık çeşidi zannediyordum. hep garfield'ın yüzünden. en sevdiği şey lazanya idi. ben de dolaylı çağrışım yaparak kedi en çok balık sever, e bu lazanya denen şey de, balıktır herhalde düşünüyormuşum herhalde. dedim ya, hiç üzerinde araştırma gereği hissetmemiştim bile. n'olur beni yalnız bırakmayın. itiraf edin, rahatlayın. siz de bilmiyordunuz ne olduğunu dimi?

    o değil de, şu yaşıma kadar nasıl oldu da araştırmadım onu merak ediyorum.
    bir insanın canı hiç mi lazanya çekmez? en azından "bu lazanya nedir lan?" demez? yarın anneme lazanya yapmasını söyleyeceğim. şu an çok karmaşık duygular içerisindeyim.

    (bkz: yer yarılsa da içine girsem denilen anlar)

    edit: öğrendim ama bir makarna çeşidi olup, börek şeklinde yapılıp servis edildiğini.
    kedi hiç makarna yer mi olm ya. geber lan! yaktın beni garfield.

  • durum o kadar kötü hale geldi ki kendini göstermeye asla ilgi duymaz dediğim kadın arkadaşlarım bile kafayı yemiş durumda.

    dm'ye giriyorum. neredeyse hepsine online ya da beş on dakika önce aktifti yazıyor. yanlarına gidiyorum ellerinde sürekli instagram yukarı kaydırıp duruyorlar, sırf daha çok görünmek için her gün en az 3-5 tane story atıyorlar hatta filtreler yetmeyince birkaç tanesi gitti estetik oldu.

    geçen biriyle konuştum, instagram'a bir tane fotoğraf atmak için yüz tane fotoğraf çekiyorum sonra yarım saat uğraşıyorum güzel görünsün diye dedi. 300'den az beğeni alırsa da kaldırıyormuş fotoğrafını. şok oldum. psikolojisi normal kadın kalmayacak sanırım yakında.

    edit: dünden beri bu konuda bilimsel araştırmaları okuyorum. bilgi açısından buraya da eklemek istedim.

    instagram, facebook, twitter gibi kişinin kendisini ve yaşamını paylaştığı sosyal medya platformlarının en çok narsisizm üzerinde etkisi varmış.

    hem narsistler kendini daha çok paylaşıp başkalarının hayatını daha çok takip ediyormuş hem de bu platformların bu amaçla kullanımı narsisizmi de anlamlı bir biçimde artırıyormuş. tam bir bok çukuru.

    özellikle son yıllarda gençlerde görülen narsisizm düzeyi daha önce olmadığı kadar artmış.

    ben bu platformları sadece bilgi paylaşımı için kullanan kişilerin bu gruba dahil olmadığını düşünüyorum.

    ekşi sözlük'te de mesela iki grup insan var. normal kişiler sözlüğü bilgi, fikir ya da eğlence amaçlı paylaşım yapmak ve okumak için kullanıyor, narsistler ise daha çok kendini ve derdini anlatmak, ilgi çekmek, ekşi itiraf, anın fotoğrafı gibi başlıklara yazmak için kullanıyor. aynı şeyleri ekşi sözlük için de söylemek mümkün.

    birinin narsist eğilimlere sahip olup olmadığını anlamak eskisinden daha kolay artık. sosyal medya profiline bakıp az çok anlayabiliyorsunuz ne olduğunu. belki böyle bir faydası olmuştur instagram'ın*.

  • son yılların yeni trendi.

    dobrayım, açık sözlüyüm ayağına insanların kalbini kırmak moda olmuş durumda.

    özellikle kendinden zayıf ve güçsüz insanlara karşı uygulanan bir çeşit güç gösterisidir bu.

    açıksözlü olmak ile patavatsız ve küstah olmak arasındaki farkı dahi idrak edemeyen insanlardır bunlar.

  • - ulan ben de diyorum, sabah şirket tuvaletine giren kızların yerine çıkan bu ablalar kim?

    celal, 28, bilgi teknolojileri müdürlüğü

    - arkadaşım sabah alıyoruz başka, akşam bırakıyoruz başka. valla tanıyamıyorum yabancı mıdır çalışan mıdır..

    hüsamettin, 54, servis şoförü