hesabın var mı? giriş yap

  • halüsinasyon görmediysem eğer az evvel bir köpek trafik ışıklarının altında sesli yönlendirme sistemleri var ya hani heh işte geldi o butona patisiyle bastı 20 saniye kadar bekledi beklerken önümde duran çocuğa baktı caddeye baktı sonra tekrar çocuğa baktı ben içimden allahım şimdi "birader az kenara çekil" diyecek galiba diye düşünürken şimdi karşıya geçebilirsiniz sesini duyunca koşarak karşıya geçti. kulağında sarı plastik küpesi ve çakaldan olma sırtlandan doğma bir görüntüsü vardı. ne sevimli şeydi yahu.

  • her zekide ya da kendini zeki hissedende yoktur bu olay ama bence en büyük dezavantajları bir işi uğraşmadan da halledebileceğini sanmak. bu olay ilkokulda başlar. okuma-yazmayı çarçabuk öğrenirler (hatta belki okula gitmeden önce öğrenmişlerdir), basit matematiği derhal kavrarlar, ingilizcenin girişini yutuverirler vs. bu olay lise-1'e kadar filan böyle devam eder. hiç çalışmadan bile herkesten önde olmaya alışırlar. fakat sonra bir an gelir, trigonometrik denklemlerle tanışılır, türev-integral belaları tebelleş olur, bir sürü sikko biyoloji bilgisi hatmedilmeyi bekler. fakat çalışmadan başarma alışkanlığı uzun zamandır bünyededir ve kolay kolay terk edilemez (ya da hiç edilemez). bu tembellikle bile olsa, hasbelkader, şansın da yardımıyla iyi bir üniversite kazanılırsa işler daha da içinden çıkılmaz bir hale gelir. çünkü; bu dünyadaki en çirkin şey bu 'zeki' dostumuzun başına gelir: gereksiz özgüven. bu özgüvenle insanlar vize-final çalışırken dostumuz amele amele etrafta dolanır ve ilk sıkıntıları çekmeye başlar. asgari 7 senede mezun olur üniversiteden. iş hayatı daha da boktan bir hal alır. çünkü önüne verilen angaryaları yapmaktan hoşlanmaz. o daha çok kritik sorunları, zekasıyla çözmek istemektedir. işler birikir. bu hayatın ona göre olmadığını, 9-18 mesaisinin onun hayat tarzı olamayacağını düşünür fakat maaşından da feragat edemez. bu angarya işlerle harcandığını düşünür. nevrotik ruh haliyle ömür boyu homurdanarak ve yumurta kapıya dayanmadan işleri halletmeyerek yaşar ve ölür.

  • bakmak.

    mütemadiyen bakmak.

    ne yazık ki çok bakan bir milletiz. insanlar parkta, sokakta, işte, metroda, otobüste, avmde kimi görse mal mal bakıyor.
    kadın erkek farketmez, güzel kadına ayı gibi, hafif dekolteliye ejderha gibi bakıyor. küpe takan adama bakıyor. saçı uzuna bakıyor. dövmeliye bakıyor. aykırı gördü mü feci kitliyor. metroda kitap okuyana bakıyor. telefonuyla oynayana bakıyor. kulaklıkla müzik dinleyene bakıyor. engelliye bakıyor. sağır dilsiz kendi aralarında işaret diliyle konuşanlara öküz gibi bakıyor. uzuna kısaya ayrı şişmana zayıfa ayrı bakıyor. sporunu yapana uzun uzun bakıyor, içkisini içene kıl kıl bakıyor. gülene, eğlenene, kahkaha atana fesat fesat bakıyor.

    bakmayın güzel kardeşim. bakmayın. bu kadar bakmayın. biraz medeni olun, kendi işinize bakın. kendi içinize bakın. dönüp bir aynaya bakın.

  • yine ibretlik bir tespitle geliyorum. kendini değersiz bulan, sevilmeye değer bulmayan insanlar, belki de kaba bir tabirle aşağılık bulan insanlar; onlara değer veren biri karşılarına geldiğinde bilinçaltından “ben değersizim, o zaman bana değer veren insan da değersiz” yargısı çıkıyor. o yüzden fark etmeden de olsa o değer veren kişiye bok gibi davranıyorlar. yok yaa diyeceksiniz ama böyle. yapılmaması gereken şey.

  • bir görme özürlü adam vardır maltepe pazarının girişine yakın yara bandı satan...

    bir karton kutusu vardır, onun üzerine oturur, yanında getirdiği küçük siyah çantasından 10lu yara bandı paketlerini çıkarır, ve çekine çekine duyurmaya başlar işini:

    "10 adet yara bandı 1 milyon lira..."

    yandan akıp giden kalabalığın yarısı adamın görme özürlü olduğuna inanmaz, birazı duygu sömürüsü yapıyor zanneder, bir kısmı değecek birşey olsa sattığı kandırmanın hesaplarını yapar... çok azımız farkederiz adamın hakikaten namusuyla para kazanma çabasında olduğunu...

    1 milyon uzatır, kendi kendinize iyilik yapmaya niyetlenir "bana 2 tane ver, yeter" dersiniz...
    "olmaz abi, 10 tanesini satıyorum 1 milyona" der...
    ısrar edersiniz, inatla kabul etmez, "abi, haketmediğimi almam ben" cümlesini duyarsınız...
    "ben helal ediyorum" demeniz birşey ifade etmez, o daha keskin "bakıyordur" duruma, daha fazla uzatmaz, 10 yara bandını alır gidersiniz...

    iş biter, dönüşte sizin yaptığınız konuşmanın neredeyse aynısı iki genç kızla onun arasında yapılıyordur.
    kızlar sizden ısrarcı çıkınca başka bir çözüm önerir adam;
    "abla, o zaman ben sizin almadığınız bu artanları sizden sonraki müşterime veriyorum, ama helal edin..."

    konuşmanın ardından ne olacağını görmek için beklemeye başlarsınız...

    biri gelir birkaç dakika içinde, verir 1 milyonu alır 10 tane yara bandını, tam gidecekken bizimki "pardon abla," diye başlar anlatmaya, ve ısrarla ona verir elinde önceki seferden kalan 8 tane yara bandını...

    az üzülür, biraz burulursunuz,
    az önce 50 yara bandı parasına yediğiniz döner ekmek düğümlenir boğazınızda...

    bir görme özürlü adam vardır maltepe pazarının girişine yakın yara bandı satan,
    bakmanın ötesinde görmeyi öğretiyordur insana yanından her geçildiğinde...

    malum,
    10 adet yara bandı 1 milyon değerinde...

  • türk hava yolları covid döneminde iptal ettiği uluslararası uçuşumdaki 2 biletime (yaklaşık 2000 usd) çöktü.

    o iletişim merkezi, vs. çalışmıyor güvenmeyin.

    yıllar sonra biz tüketici mahkemesine başvurduk, umudumuz pek kalmasa da.

    siz bekletmeden bunu yapın..

    malesef eskilerin güvenilir thy si iki kuruşumuza göz dikmiş durumda.

  • beni bi odaya kapatip ucan araba yapmadan buradan cikis yok desinler, ertesi gun ucan arabayla cikarim o odadan. diger taraftan gogus dekoltesine bakmadan bir gun gecir sana 10 milyon euro desinler aglaya aglaya kaybederim o parayi cunku bakarim.

    hatta soyle soylim de iyice fikir sahibi olun hakkimda! bogazli kazak giymis dekoltesiz kadinin goguslerine bile bakiyorum bazen ki belki sutyen giymemistir de kuru uzumleri az da olsa farkederim diye. zaaflari olan bir adamim ben.

  • uzun süredir cevabını bulamadığımız soru. koskoca cumhuriyet onu kuran partinin ana muhalefet olduğu dönemde ayaklar altına alınıyor, tepede bir başbakan diktatöre dönmüş, halk suriye'yle savaşmak istemiyor - o istiyor bombalar patlıyor, atatürk'e ayyaş diyor, alkolle ilgili peşpeşe yasaklar, kürtaj suç, tecavüze uğrayan kadın suçlu, okullarda ana ders islam, ösym zaten batmış, tarikatlere cevaplar dağıtılıyor, kıyafetine laf ediliyor, tüm halk karşı başbakan 3. köprüyü yapıyor, tam şu anda gezi parkında ağaç isteyen çocuklar biber gazına maruz kalıyor, gazeteciler içeride, aydınlar içeride, kahramanlar içeride hükümet apo'yu dışarı çıkarmaya çalışıyor, tc'yi kaldırmaya çalışıyor.. 10 senede bir ülke nasıl 100 sene geriler canlı canlı yaşatıyor.

    şu saydıklarıma bir bakın. beyninize format atıp yeni duyuyormuş gibi bir okuyun. her biri skandal bunların. ve %49 bu adamı destekliyorsa %51'i de nefret ediyor bu adamdan. yani bu ülkenin çoğunluğu bu adamdan nefret ediyor. biri bana söylesin chp napıyor? mesela neden herkesi örgütleyemiyor da biz atatürk'e ayyaş dendi diye taksim'de yürüyemiyoruz. illa facebookta bir avuç insan toplanmaya mı çalışacak. yahu işin değilse bile ara birkaç sivil toplum örgütünü yarın taksimde toplanın de, internetten duyurun de biz de katılacağız de. bunları allah aşkına bir söyle. biz de çıkalım ki başbakan sözünü geri alsın, en azından ben artık bu ülkeye ne yaparsam yapayım zaten ben seçilicem zaten hiçbirinin sesi çıkmayacak diyemesin. bağırmak için bekleyen insanlarız biri bizi allah aşkına toparlasın.