ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
kordon'da çimenlik alana sıçan suriyeli
yaran diyaloglar
-
kardeşim babama bağırır.
ben: niye bağırıyosun adama yaa?!
annem: babana adam demeye utanmıyo musun sen!
ben: babacım sana adam dediğim için özür dilerim.
babam: ulan ben adam değil miyim yani?!
uzun süre doğruluğuna inanılan ebeveyn yalanları
-
öcünün gelmesidir.
şerefsiz öcü hala gece korkarım.
her 10 kasım'da gözleri dolan insan
-
yalnız olmadığımı düşündüğüm insanlar topluluğu.
kocaman adam oldum, her siren çaldığında ve hayat durduğunda, 9:05'i gösterdiğinde saatler gözlerim doluyor.
insanları görebilmek adına cama koşuyorum, sirenleri dinliyorum. ve evet bunu her seferinde can-ı gönülden isteyerek yapıyorum.
allah rahmet eylesin.
türkiye'de güzel kızların çok az olmasının sebebi
-
görücü usulü ile doğal seleksiyonun önüne geçilip, aşk çocuklarının doğmasının engellenmesidir.
yere düşünce osmanlı gibi dağılan telefon
-
telefoncu m.kemal abinin, parçalardan başka telefon yapabileceğini bilmeyen ,yazar hezeyanı.
tülay babuşcu
-
irfan değirmenci'den ayarın kralını yemiştir.
" en son işgal kuvvetleri'nin donanması istanbul'daydı film oradan mı başlayacak"
recep tayyip erdoğan'dan mb'ye faiz tepkisi
-
rte halkımdan ekonomimize sahip çıkılmasını istiyorum dedi.
darbe olur halk sokağa
ekonomik kriz olur halkım sahip çık
mülteci krizi olur halkım ensar ol
her boku halk yapacaksa siz niye orda oturuyorsunuz derler adama.
türklere özgü ikna yöntemleri
-
(bkz: gel, bişi yapmicam)
perran kutman
-
kendisi (sanıyorum) bir röportajında (bkz: kemal sunal) ile dostluğunu şöyle anlatır;
"kemal benim çok çok eski arkadaşım. neredeyse 50 yıl. 50 yıl olmasa bile, nereden baksan bir 45 yıl var geride. o yıllarda başladı dostluğumuz kemal'le...
çok güzel şeyler paylaştık; her şeyden önemlisi de parasızlığı paylaştık. en parasız günlerimizde, ben aksaray'da oturuyordum, kemal ise zeyrek'te. taksim'den çoğu zaman birlikte yürürdük. karlı günlerde, köprünün açılmasını beklemeden, 'pencereden kar geliyor, aman annem gurbet bana zor geliyor' türküsünü söyleyerek beni eve bırakırdı kemal.
bir gece elimden anahtarı alıp, dış kapıyı açmaya çalıştı ki; kapıya sokar sokmaz kırıldı, elinde kaldı anahtar. anahtar kırılınca bana dönüp aynen şöyle dedi 'kerpetenin var mı?' dedim ki 'kemal, ben genç bir bayanım, tamirci değilim, kerpeten ne arar bende!' son çare uyandırdık evdekileri, gelip kapıyı açmak zorunda kaldılar...
parasız yıllarımızda birlikte çok turne yaptık. iki oyun arası soframızı kurardık bir iskemle üzerine; taze ekmek ve ton balığı yerdik birlikte...
o günlere, o parasızlığa, o günkü aklımızla dönmeyi çok isterdim. kemal keşke şimdi de aramızda olsaydı ve biz yine o yıllara dönebilseydik."
debe editi olsun bu.
maaşlı işten bıkıp kendi işini kurmak
-
(bkz: rızık management)
çocuğum dahi sendromu
-
ne ilginçtir ki belli bir eğitim görmüş, orta sınıf yarı-burjuva ailelerde olan saplantıdır. ve bunu sürekli tekrarlayıp çocuğu daha fazla çalıştırarak 40 kere söylesem gerçek olur rüyası yaşarlar.
mesela geçen yıllarda tatil yaptığım bir yazlık sitede çocuğu dahi olmayan tip yoktu. o kadar çok kafamı diktiler ki neredeyse ikna olacaktım, ama çözemiyorum deha nerede. neyse sonra oradaki ege köylüsü garsonla sohbet ettim. oğlu o bölgenin satranç birincisi olmuş, oyunu da kendi kendine öğrenmiş. inanmadım internet'te gösterdi falan. sonra da dedi ki "keşke kafası faydalı şeylere çalışsa".
pilot kabinine girip pilota karınla yattım demek
-
ölmeden önce kabin azabı yaşamaya sebebiyet verir.
bir semtin fakir mi zengin mi olduğunu anlamak
-
iyi bilmediğiniz bir şehrin herhangi bir semtindesiniz ve merak ediyorsunuz, acaba burası zengin semti mi değil mi? bunu anlamanın en iyi yollarından birisi dükkanların dışarıda duran algida buzdolaplarına bakmaktır. eğer dolap kilitli değilse zengin semtidir, kilitliyse fakir... eğer normal buzdolabı kilidinin dışında bir kilit daha eklenmişse, hava kararmadan o semtten uzaklaşmanın yollarını arayın.