hesabın var mı? giriş yap

  • bu filmi çıktığı dönem vcd'den izlemiş ve ikinci kez izlememiştim hiç. bugün henry james'in yürek burgusu romanını okurken aklıma düştü. blu-ray baskısından yeniden izledim. film herhalde çekilmiş en dokunaklı gerilim filmlerinden biridir. iletişimsizlik üzerine yazılmış bir ağıt. insanların en yakınlarının acılarına dokunabilmeyi başaramadıkları, yalnızlık gerçeği yüzünden korkularının üzerine gidemediği bir çağın ortasında çekilmiş tam bir yönetmen sineması örneği. ölü insanlar, ölü ilişkiler ve yeniden kurulmayı bekleyen doğru iletişim çeşitleri...

    bir ampulün yavaşça ışık vermesiyle başlıyor film. evin bodrum katında. malcolm ve anna çiftinin benliklerinin en derininde yanması gereken bir ışık. birazdan olacakları önleyemeyen güçsüz bir aydınlanma. malcolm'ın elde ettiği ödül tablosunda yazan başarılarla dolu psikologluk geçmişindeki tek başarısız vaka olan vincent'ın evin içindeki varlığı peş peşe düşüyor ekrana. henüz ortada bir ölü olmamasına rağmen bir anda soğuyor hava. anna, üzerlerini örtecek hırkalarla geliyor. aniden soğuyan hava film boyunca ölüleri temsil edecek. camın kırılmasından kaynaklı soğuyan oda olacakları da önceden haber veriyor. malcolm ve anna'nın steril banyosu; benliklerinin vicdanla ilgili kısmı vincent'ın saldırısına uğruyor. malcolm'ın, tedavisini aksattığı, gördüklerine inanmadığı tek hastası vincent yıllar önce onunla doğru iletişim kurmayan doktorundan intikamını almak istiyor.

    filmin sahne geçişleri heykel ve biblo görüntüleriyle dolu. taştan, konuşamayan, bir şeyler anlatmaya çalışan ama iletişim kuramayan heykeller. biz yaşayanlarla ölü figürlerin sessiz iletişimi bu. cole ile ölüler arasındaki iletişimsizlik için duyduğumuz dehşet bizimle o heykeller arasındaki çaresiz iletişimsizlikle paralelleniyor. ölülerden kalma cevaplanamamış sorularımız var. insanlar yitip gittikten sonra artık kurulamayacak iletişimin pişmanlıkları var. sırlar var. film, ölü insanları görmeyi bir lanetten saymıyor. keşke böyle bir şansımız olsa da insanlar bizden yitip gitmeden evvel onlarla doğru biçimde kuramadığımız iletişim için bir şans daha elde etmiş olsak. cole'u iyileştiren de tam bu bakış açısı oluyor. ama elbette bunun da bir bedeli var: malcolm kendisi hakkındaki gerçeği öğrenmek/fark etmek zorunda kalıyor. başkalarına nikah yüzüğü satan anna'nın kendi avucundan düşen bir başka yüzük sayesinde. iki insanı birbirine bağlayan bir sembol olan alyans, malcolm'la anna'yı sonsuza kadar ayıran anın aracı oluyor. cenaze evinde birbiriyle konuşmayan insanlar, kızdığı zaman kekelemeye ve dolayısıyla iletişimsizliğin fiziki örneklerinden birine dönüşen öğretmen, tek başına yıl dönümü kutlayan aşıklar, hepsi yepyeni bir insani sürecin, insanı mutsuzlaştıran ve her türlü ilişkide havayı soğutan askerleri: iletişimsizliğin.

  • (bkz: ağlama melis)

    ne kadar kötüsünüz yaw, yok bellini'nin değilmiş yok bilmemneymiş utanmasanız o resmi dedem yaptı çakmadır cehape zihniyetini kazıklamışlardır diyeceksiniz.

    eğer ki o resmi imamoğlu değil uzun adam alsaydı şimdi ne methiyeler düzüyordunuz; hatta resim bellini'nin ama yaparken da vinci ile michelangelo yardım etti o kadar değerli bu kadar değerli diye methiyeler döşüyor olurdunuz.

    allah kimseyi onursuzlukla sınamasın.

  • dişlerini fırçalamayan adam dişi grisi bu. biz dişlerini fırçalamadan günde 3 paket sigara içen adam dişi grisi istiyoruz.

  • izin almadan tuvalete bile gidemeyecek üçlünün hamlesi imiş. 2 saat geçmeden yalanlarlar daha sonra da "en çok ben bağlıyım, çok yalarım" diye açıklama yaparlar.

  • herkesin çok mutlu mesut bir şekilde çok ucuza siparişler verdiği yıllar. sonra akp bu millet niye mutlu lan diyerek vergi getirdi.

  • "olum t-mac 'in yeni ayakkabısı çıkmış" benzeri üçüncü kişilere bir şey ifade etmeyen cümleleri sıklıkla kurduğu gözlemlenmiştir.

  • bu memlekette doğmuş büyümüş ve halk tarafından meclise temsilci olarak gönderilmiş bir kişinin dili, eğer o devletin resmi dili değilse, bu o kişinin sorumsuzluğudur, devletin değil.