hesabın var mı? giriş yap

  • buradan ve sosyal medyadan takip ettiğim kadarıyla, istiklal'de büyük bir ibne gürühu var.
    hem de çok büyük.
    anladığım kadarıyla lacivert renkte elbiseler giyiyor bu ibneler.
    diğerleri mi?
    diğerleri normal insan canım; senin, benim gibi rengarenk mutlu yüzler.
    ama bu lacivertlerde bir ibnelik var, du bakalım.

  • attığımız gol ofsayt , rakibin penaltısı verilmemiş. ikinci yarı beşiktaş tek başına top oynuyor. bu halimizle puan almak kul hakkına girerdi zaten. tebrikler beşiktaş . defol git aziz yıldırım

  • tuvalete giderken hesabı ödemiş +10 yazıyor ama tek amacın o tatlım +10000 falan yazmalısın, gerisi gereksiz jestler senin için. değerli olsaydı anı yaşardın, böyle siksok şeylerle uğraşmazdın.

  • hayatımın türlü evrelerinde farklı uyku problemlerine sahip biri olarak bir kaç öneri vereyim
    1) yatak sertliğinin kendinize endeksli olması, boyun boşluğunuzu dolduran bir yastık kullanmanız fiziksel anlamda uyku kalitenizi artırır, saçma salak ağrılarla kalkma ihtimalinizi azaltır.
    2) yatacağınız odayı uyumadan önce mutlaka havalandırın. nefes problemleriniz varsa mutlaka bir buhar makinesi alın veyahut kalorifer peteğine ıslak havlu koyun ki gecenin bilmem kaçında çölde susuz kalmış sahabe gibi uyanmayın.
    3) bu çok lafta kalacak bir önerme ama mümkün olduğunca telefonunuzu yatağınızdan uzakta tutun ve uyumadan en az bir saat önce ekranla ilişiğinizi kesin. gerçek anlamda uykuya daha erken dalmanızı sağlıyor. eğer bunu sağlayamıyorsanız telefonunuza karanlıkta bakmamaya dikkat edip okuma modunda kullanabilirsiniz.
    4) ev içinde giydiginiz kiyafetlerle yatağa girmeyin pijamanın gücüne inanın. hem psikolojik olarak uyumaya hazirlanacaksiniz hem de çarşaf değiştirme döngünüz uzayacak. aynı şekilde uyandığınızda da tüm gün evde olacak bile olsanız pijama yerine ev kıyafeti giyin.
    5) uyuyacağınız odanın sıcaklığı ideal olmalı ne çok soğuk ne çok sıcak tam ayarında.
    6) temiz çarşaf bence aşırı iyi bir şey yeni serilmiş çarşafta çekilen o ilk gece uykusu..*
    7) yastığınıza, bulduğunuz en yakın aktardan lavanta yağı alıp bir iki damla damlatmak koşuluyla hiçbir işe yaramadığını deneyimleyip "ah be abi boşa aldık ama en azından koku güzel" demenizi şiddetle tavsiye ederim.
    8) bitki çayı da insanı bir triplere sokuyor. kendinizi keşiş gibi hissedip mutlak huzuru bulacağınızı inandığınız aptal bi ideolojinin varlığıyla zihnen ve bedenen rahatlayıp bi nebze de olsa uyku kalitenizi artırabilirsiniz.
    9) hazır bitki çaylarının işlevsizliğinin yanı sıra bir aktara gidip* rezene, melissa, hibiscus ve adını unuttuğum bitkiyi alıp çayını yapın ciddi anlamda sakinleştirici rahatlatıcı etkisi var.
    10) burnunuz tikaniyorsa burun delikleri altına nane yağı sürün. ama sağlıklı bir uyku için kesinlikle kaliteli nefes şart.
    11) ideal uyku saati hakkındaki hurafelere olabildiğince inanmayin. yok 8 saat yok einstein 2 saat uyuyormuş. her insanın dinlenme ihtiyacı süresi farklı. ortalama 30 yaşındaki bir insan yaklaşık 10950 defa uyku döngüsüne girdiğini düşünürsek 10950 sefer uykudan hangisinde kaç saat uyuduğu zaman en dinç kalktığını hesaplayabilmesi gerekir. aynı zamanda 30 dakika* ve katlarında beynin hafif uyku sürecine girdiği için daha kolay uyanılabilecegine dair bir yazı okumuştum denemeye fırsatım olmadı ama bir şans verilebilir.

    asıl maddeye geldik vesselam)
    saydıklarımın hepsi fiziksel yardımcı etkenler. eğer aşıksanız, hayattan kazık yediyseniz, borç batağındaysanız, kuruntulu biriyseniz, işkolik bir insansanız vb. yazdığım hiç bir bok işe yaramaz. beden yorgunluğu, kafa yorgunluğunun yanında hiç bir anlam ifade etmez. kafanızda kuyrukları birbirine dolanmış kediler olduğu sürece ister camız sütü çayı içip kaf dağındaki kuş tüyü yatakta yatın yorgun kalkarsınız. bozuk psikoloji ilk beynin en savunmasız olduğu anda yani uykuda patlak verir ki bu uyku verimini fazlasıyla düşürür. kafanızdaki düşünceleri yatmadan önce katlayıp düzenleyip rafa kaldırmayı öğrenin.
    (bkz: başkasına tavsiye veriyor ayağına kendine öğüt verme)

  • belediyecilik anlamında show yapılması gereken şehir ama maalesef şehir öyle belediyecilik ile düzelecek durumda değil.

    öncelikle bilmeyenler için doğma büyüme ankara, eskişehir'de 7 sene yaşamış (öğrenci+çalışma) ve son 8 senedirde bursa'da yaşayan birisi olarak size şehrin yapısını biraz anlatayım. şehrin muhtelif noktalarında (bir kaç tanesi şehrin içinde, bir kaç tanesi şehrin dışında) sanayi bölgeleri var. sadece sanayide bulunan fabrikalar değil, o fabrikalara hizmet veren firma sayısı da haliyle çok fazla. yine bu kadar paranın döndüğü bir ortamda hem bursa'nın verimli tarım arazileri sayesinde hem gelişmiş sanayi sayesinde hem de şehirdeki rayiç değerinin çok yüksek olması sebebiyle şehirdeki zengin sayısı aşırı fazla.

    coğrafi olarak ise şehir kuzey kısmından deniz, güney kısmından dağ ile sınırlandırılmış olduğu için iki yönlü büyümek durumunda. şöyle belirteyim, şehrin nerdeyse en batı ucu olan görükle ile en doğu ucu olan kestel arası 30-35 km gelirken en kuzey ucu sayılabilecek otogar ile en güney ucu arası 10-12 km geliyor. (parsel sorgu'dan ölçtüm) oranlarsak 1/3 gibi bir oranı var. eskişehir'de bu oran 1/2; ankara'da ise 1/1,5 gibi bir şey.

    ayrıca bu şehir ankara gibi cumhuriyet döneminden sonra hızla büyüyen bir şehir değil; eski osmanlı başkenti. haliyle nerden baksanız 1000 yıllık bir geçmişi var. bu da şehirdeki değişimin gerçekleşmesini daha da zorlaştırıyor.

    eldeki verilere bakarak; şehirdeki ticaret hacmi ve zengin sayısını düşündüğümüz vakit gerek fabrika servisleri, gerek firmaların mümessil araçları, gerek zengin ablaların tüm gün trafikte arabanın içerisinde tek başlarına dolaşması (çocuğu okula bırak, akşam al, o arada arkadaşlarla kahve içmeye git vs.) sebebiyle inanılmaz bir trafik yoğunluğu var. bu şehirdeki insanlar sıçmaya bile arabayla gidecek düzeyde arabaya bağımlı olmuşlar. eskişehir'deki genç nüfusu geçtim, yaşlılar bisiklet veya yürüme ile günlük mahalle içerisindeki işlerini hallederken burada insanlar ekmek almaya bile arabayla gidiyor. ankara'da ise insanlar toplu taşımaya alışmış durumda.

    coğrafi durum gereği yeni yol açılmasının mümkün olmadığını ve açılması muhtemel yolların da şehrin çok dışından gideceği için tercih edilmeyeceğini düşünürsek trafik sorununun kısa vadede çözülmesini kesinlikle beklemiyorum. toplu taşımanın kesinlikle iyileştirilmesi gerekiyor. mesela metro tüm şehri boydan boya geçiyor fakat seferlerin arttırılması gerekiyor veya inilen duraktan mahalle içlerine gidecek dolmuş/otobüs sayısının arttırılması lazım. hatta mümkünse metro yer altına alınıp şu an hattın olduğu ana yol üzerindeki alan ise metrobüs gibi bir sisteme bırakılmalı. haftasonu mudanya, gemlik gibi sayfiye yerlerine ulaşım için insanlar kendi araçlarını akıllarına getirmeyecek kadar iyi bir ulaşım ağı kurulmalı mesela.

    yıldırım, osmangazi civarında ise yapılması talep edilen kentsel dönüşüm işlerinin ise ufak parseller içerisinde bir sürü insan olması sebebiyle gerçekleşeceğini düşünmüyorum. hem o insanları ikna etmek hem de o bölgeye girecek müteahhiti bulmak çok zor. bunlar olsa bile müteahhitin o işi yapması için kat yüksekliğini arttırmak gerekecek, öbür türlü o işi yapacak adam bulamazsınız. kat yüksekliği artınca da şehrin ortasındaki tokiler gibi saçma sapan bir manzara çıkmış olacak. ayrıca şehrin altında tarih yatması sebebiyle olası kazılarda şantiyelerin durmasını hiç saymıyorum.

    kısacası şehirde yapılacak çok iş var ama bu iş sadece belediyecilik ile hallolacak bir şey değil. kafa yapısının değişmesi gerekiyor, devlet kurumları ile ortak çalışma gerekiyor, epey bir bütçe ve mesai gerekiyor vs. vs.

  • vay arkadaş, ceddimiz çanakkale geçilmez dedi 7 düvel millete, canını verdi. elin adamları 3-5 usd para vererek bizim giremediğimiz kendi topraklarımızın, kaynaklarımızın tadını çıkarıyorlar akp sayesinde.

  • "hepsi de iyi ve başarılı okullar, ne işinize yarayacak birinci-ikinci diye ayrıştırmak. keşke sayıları daha da artsa..." dediğim karşılaştırmadır.

    kıskançlıklarınızdan kurtulun. eğitim yuvalarını fanatizme kurban etmeyin.

  • vakt-i zamanında yüzme bilmediğimi unutup havuza mutena saltolarla dalmıştım da, "ulan boğuluyoruz yaa şuna bak" diye düşünürken biri gelip almıştı beni dipten.