ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
türk dizi tarihindeki en gerçek aşk
-
armağan ve haydar
(bkz: yedi numara)
fatih portakal'ın lüks yatı
-
yat olduğunu anladık da lüks olduğu nerden anlaşılıyor anlayamadığım yat. millet öyle bir fakirleşti ki ne görse lüks sanıyor.
kız düşürmek için çukur kazmak
-
bunu yapanlar, mala vurmak için de sopa kullanır.
game of thrones
e-devlet alt-üst soy bilgisi sorgulama
-
1850den başlayan, 5 kuşağın olduğu benim 37.sırada olduğum tabloda ben de dahil 35 kişinin nüfusu bizim köye kayıtlı. premium gold köylüyüm.
onca zorluğun arasında mağaraya resim yapan tip
-
oldukça gamsız bi' insan. ya senin daha kıçına başına giymeye elbisen yok, elbiseyi icat etmemişsin, karnını doyurmak için mamut avlayan bi' tipsin, her an kurda kuşa yem olma tehliken var, ama sen napıyorsun, hayat çok şahaneymiş gibi gidip bi' de mağaraya resim yapıyorsun, el izini bırakıyorsun. ya bi' insan bu kadar dünyasız olmamalı arkadaş ya, bu kadarı da ayıp ama. yazıklar olsun. evet.
türk dizilerinin tutmama sebepleri
-
''2 kişi arasındaki bakışın 5 dk sürmesinden dolayı'' bu sebeplere eklenebilir.
müslüm gürses şarkılarında geçen mükemmel sözler
-
kırk yılın başında
halim hatırım
sorulsa ne yazar?
sorulmasa ne?
kızların berkay öyle biri değildir ısrarı
-
bir ara berkay'lık yapmış birisi olarak şunu gönül rahatlığıyla itiraf edebilirim ;
-evet, öyle biriyim.
bilimle sanatla uğraşırken bulgur pilavı yemek
-
bir şey icat etmesi an meselesi olan bir bilim insanı ya da müthiş bir sanatçıyım. twitter'dan bi' arkadaşıma ''naber lan yarrağım. yok mu akşama 3 banko'' yazsam 4 bin rt alıyor ve bunu aforizma zannedenler de her platformda altına ismimi yazıp paylaşmaktan imtina etmiyorlar. kişi başına 1.3 metre fular düşen ortamların vazgeçilmez tartışma konusuyum. arada sırada saçma sapan konuşuyorum ve ekşi sözlükte de ''x(298)'' şeklinde sol frame'den düşmüyorum. benim bir hıyar olduğumu düşünler de çok, müthiş bir herif olduğumu düşünenler de. yalnız otisabi beni çok seviyor. başlığıma gelip, ben dahil hiç kimsenin anlayamayacağı türden, 9 paragraflık bir yazı yazıp beni övüyor. bir yandan tezle falan da uğraşıyorum. konferanslara katılıyorum, söyleşilere katılıyorum, uzaklara bakmalı filmlerde 5 dakikalık yan rollerde oynuyorum, twitter'da zeki demirkubuz falan takip ediyor beni. acayip bir yaşam.
sonra bir gün, annem arıyor:
- oğlum hiç uğramıyorsun unuttun bizi.
- anne vakit bulamıyorum. boynuma fular geçirdim geçireli ebem sikildi. o söyleşi senin, bu söyleşi benim, memlekette adam kalmamış gibi kolumdam tutan çekiyor.
- yarın akşam gel bi görelim.
- programa göre gelirim anne, programıma bakmam lazım.
- gelirsin gelirsin..
sonra gidiyorum eve. yemekte bulgur pilavı var.
sanatmış, bilimmiş, aykırılık, farklılık, bienal, tez, kadife ceket, kirli sakal, aralara aklar serpiştirilmiş saçlar. hiçbirinin bir önemi kalmıyor o bulguru kaşıklarken. bariz olarak soğanla bulgur pilavi yiyorsun. 3 saat sonra habertürk'te murat bardakçı ve ilber ortaylı'nın karşısında bir sürü acayip şeyler anlatacak olmamın hiçbir değeri yok.
bilmiyorum, kafam çok karışık. bulgur pilavı çok acayip bi yemek. insanın tüm sanat hayatını sikip atabilir gibime geliyor.
bak oğlum, şimdi bienalde falan böyle ilginç insanlara denk geliyorsunuzdur. kadına bakıyorsun, melankolik, suskun ve hüzünlü. siyah giyinmiş, zarif bir yürüyüşü var. sanattan anlıyor. bu kadının bulgur pilavı yediğine kim inanır ya. hayal edemiyorum lan ben.
hayallerimin sınırını bulgur pilavi çiziyor. inanılmaz bir olay.
arabada iki koltuğun arasından yola bakan çocuk
-
tek çocuktur, abisi olsa yakasından çekip arkana yaslan diyerek koltuğa yapıştırırdı.