ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
katı meyve sıkacağı alacaklara tavsiyeler
-
hiç bir zaman almayın, iki kere kullanıp kenara kaldıracaksınız çünkü.
tim burton'ın gotham'ı vs nolan'ın gotham'ı
-
nolan'ın gotham'ı chicago iken, burton'ın gotham'ı gothamdır. gece yarısı bağcılar'da olma huzursuzluğunu verir burton gotham'ı; bir de gotiktir, grotesktir. batman'in ruhunu iyi yansıtır. nolan gotham'ı adamı germez, en fazla öğle vakti etiler gibidir, klasik amarigan şehridir işte. senaryo olmasa at gitsin nolan gotham'ını.
haa ama nolan'ın batman serisi senaryo olarak daha derindir, burton ona göre masalsıdır ama bu başka bir versusun konusu.
virüsün bu kadar kolay bulaştığını bilmiyorduk
-
evet dut pekmezi ile önlenebilir gibi düşünmüştük, ne günlerdi değil mi?
kürtçe
-
abd'de böyle eski kafa amerikalılar vardı. biz türkçe konuştuğumuzda bizi uyarır "burada ingilizce konuşacaksınız burası amerika!" derlerdi. demeye cesaret edemeyenler de garson aracılığıyla bize uyarı yollarlardı (bkz: arby's/@ssg). normalde varlığından haberimizin bile olmadığı bu insanlar bir anda gözümüzde cahil, ayrımcı ihtiyarlara dönüşürlerdi. aklımızda öyle yer ederlerdi. ama abd'deki fark oranın cahilinin baya yaşlı olmasıydı. biz ise türkiye'de o cahil ihtiylarların gençliğine denk geldik şansımıza. neyse iki üç kuşak sonra biterler herhalde.
türk televizyonlarındaki unutulamayan anlar
-
acun firarda programında, acun'un yurtdışında bir barda önüne gelen kıza sarkıntılık yapıp yılışan bir tipi gösterip, "görüyorsunuz sayın seyirciler magandalık sadece türklere özgü degil, avrupa'da da magandalar var" demesi, ardından o kişinin gelip, "abi nasılsın? ben de türküm" demesi.
sevgiliden ayrıldıktan sonra yapılan ilk şey
-
8.8.8.8
8.8.4.4
beynimde lob olduğunu nereden biliyorsunuz
11 kişilik kız grubu içindeki tek erkek
-
neyin peşinde hiç belli değil. bazen görüyorum. siz de görüyorsunuzdur bence. bir sürü kız var tamam mı, bir tane de erkek var. böyle bildiğin erkek. "alla alla, ne yapıyor lan bu orada acaba" diye kendime soruyorum. sonra işte telefonuma bakıyorum mesaj gelmiş mi diye. gelmemiş. hayır gelmeyebilir de o adam ne yapıyor orada onu anlamıyorum.
para isteyince pantolonumu getir diyen baba
-
evde donla duruyordur.
çiftlikten kaçıp bizon sürüsüne katılan inek
kalıcı homeoffice çalışmaya geçilmesi
-
bununla ilgili şöyle bir güncel örnek vermek isterim.
dün, yoğun toplantıların olduğu bir gündü. evden çalıştım. sabah 8.15'te uyandım. 8.30'da ferah bir şekilde işime başladım. yoğun bir günü bile yıpranmadan tamamlayıp 18:00'de işimi bitirdim.
bugün ofise gelmeyi tercih ettim. yol normalde 20 dakika civarı sürdüğü için ve toplantım saat 9'da olduğu için 8'de evden çıktım. insanlar -haklı nedenlerle- toplu taşımadan kaçındıkları için korkunç bir trafik vardı. 1 saatte ofise ancak ulaşabildim. koştura koştura masama oturdum. saat 9.05'te, 1 saat araba kullanmış ve yorgun bir şekilde işe başladım.
ev yerine ofise gelerek;
-dönüşle birlikte- 2 saati yol için kaybettim
1 saat daha az uyudum
eve yorgun döneceğim için muhtemelen yemek yapamayacağım.
daha verimsiz çalıştım
en az 1 litre benzini doğaya saldım.
bu benzin tutarı kadar kaynak boşa gitti.
işveren açısından elektrik, su, kahve, havalandırma gibi ek maliyetlerim oldu.
1 günlük pantolon ve gömlek yıkama, ütüleme masrafı oluştu.
ben hibrit modeli destekleyen bir insan olarak bu fikrimden de caymaya başladım. hele ki pandemi korkusu hala bu kadar yoğunken imkanı olan herkes evden çalışmalı.
merkez türkiye
-
trakya'yı ikiye bölmek isteyen çılgın projelerden sonra akla yatkın ve halka faydalı bir proje duymanın huzurunu yaşıyorum.
haydi türkiye, kurtulacağız din ile uyutup halkı soyan arap kıçı yalayan haramilerden.