hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.

  • mecaz falan kullanıldığı yok arkadaşlar, bu insanlar gerçekten tiyatro yüzünden birbirine girdi ve boşandı.

    olayı bilmeyenler ve anımsamayanlar için özetleyeyim:

    levent kırca-oya başar tiyatrosu, oya başar yönetmenliğinde al birini vur ötekine oyununu sahneye koyuyordu. başrolünde levent kırca'nın oynadığı bu oyun, oya başar'ın ilk yönetmenlik denemesiydi (son oldu galiba).

    oyunda, adalet sisteminin çürümüşlüğü ve mahkemelerde görülen trajikomik davalar işleniyordu. meddahlık geleneğine ve kabareye selam çakmayı seven levent kırca, oyun sahnelenirken metne güncel eklemeler yapıyor, doğaçlama takılıyordu. yönetmen oya başar ise, bu eklemelerin trajikomik oyunun gülmece yönünün ağır basmasına neden olduğunu, dramatik ve eleştirel yönünü gölgelediğini düşünüyordu.

    bu iş ikisi arasında inada bindi. levent kırca "kabare böyle oynanır" diyerek doğaçlama güncel esprilere devam etti. oya başar ise oyunun ruhunun bozulmasını ve yönetmenliğine karışılmasını istemediğinden, madem öyle işte böyle diyerek, kapalı gişe oynayan oyunu kaldırdı, artık oynatmıyorum dedi.

    bunun üzerine araları açıldı. birlikte çektikleri televizyon programı olacak o kadar'ın çekimlerine oya başar gelmedi. levent kırca da "öyle mi? o zaman ben de eve gelmiyorum" dedi ve tiyatroda yatıp kalkmaya başladı. oya başar boşanma davası açtı. daha sonra arayı bulmak için hatırlı insanlar girdi devreye, araları tam düzelecekken yine oyun yüzünden bozuldu. levent kırca, bu konuda tiyatronun ve olacak o kadar'ın daimi kadrosundan fatma murat ve ebru kural'ı rollerini beğenmedikleri için laf taşımakla ve oya başar'ı kendisine karşı kışkırtmakla suçladı ve onları kadrodan attı. oya başar da arkadaşlarına yapılan bu muameleyi kabullenemedi ve yolları tümden ayırdılar.

    daha öncesinde levent kırca'nın girdiği tırışkadan açlık grevi falan var da onlara giremeyeceğim.

    özetin özeti: oya başar tiyatroda ilk yönetmenlik denemesinde, sahnede levent kırca'ya bir türlü söz geçiremedi. yönetmenliği ve otoritesi sayılmayınca, oyunu sahneden kaldırdı. dışarıdan anlaşıldığı kadarıyla naz yapıyordu. ama levent kırca bunu anlayamamış olsa gerek ki, evi terk etti. naza karşı naza çekti kendini. ikisi de gurur yaptılar ve bir oyun yüzünden pisi pisine boşandılar. şaka gibi ama gerçek. inatçı keçiler!

  • ve yine aynı sene süper kupayı şampiyonlar ligini şampiyonu dandik takım real madridi yenerek almıştır. bunlar hep şans arkadaşlar ya karşısına gerçek takımlar çıksaydı...

  • çok ilginç gelen insanlardır bunlar.

    saç kestirmez kenarda oturur ve berberle sohbet eder. ya da saç kestirir ama hiç para ödemez. emlak, toprak yer köy konularından konuşurlar ve giderler.

    her berberde istisnasız olur bunlar. her seferinde yanılırım ve sırada zannederim bu adamları ama öğrenirim ki müşteri değil bu kişi.

    kim bunlar acaba lan.

    edit: şokenzi oldum. başlığı açıp unutmuştum pek iplenmez diye ama meğer ne çok fark edeni varmış bu herifleri. seviyorum lan seni sözlük.

    edit: başlığım taşınmış. kimsenin bulmadığı bir şey buldum diye sevinmiştim. gözüne dizine dursun ssg al kırdın işte kırdın.

  • almanlar bu usulde ödüyorlar, ama niye böyle ödüyorlar?

    kökeni almanların hayatı "bir iyilik karşılıksız yapılır" merkezinde görmesinde yatıyor. biz türkler sayarız, kayıt tutarız. bir kere yemeğe çıkıldığında hesabı biz ödediysek, bir sonraki yemeği arkadaşımızın ödemesini bekleriz. bunu takip ederiz. yani yeterince sayıda yemeğe çıkıldığında hesap sırayla ödendiği için bir denge oluşur.

    16 yıllık almanya yaşantımda bunun böyle işlemediğine şahit oldum. bir almana yemek ısmarlarsanız bu "karşılık beklemeden" yaptığınız bir iyiliktir. bir sonraki yemeği yine %50-%50 ödemek isteyecektir. bu sadece hesap ödemekle ilgili de değil: mesela arabayla gezerken benzini siz ısmarladınız diyelim. alman baştan o şekilde anlaşmadığınız takdirde "bir sonraki benzini de ben ödeyeyim" diye düşünmez. ya da öğrenci yurdunda yemeğinizi paylaştığınız alman "bir sonraki yemeği de ben yapayım herkese yedireyim" diye planlamaz. bunları jest olarak yaptığınız kıyaklar olarak algılar. almanla iş ya da özel hayat ilişkileri, sevgililik de bu doğrultuda gider. mesela siz evin faturalarını ödüyorsunuz diye alman sevgiliniz de karşılık olarak otomatikman temizliği üstlenmez. kendisine danışmadan ödediğiniz faturalar jesttir ve geri kalan sorumluluklar %50-%50 bölünür. bu kötü bir şey değil alman kültürünün yansımasıdır. jest karşılık beklemeden yapılır.

    biz türkler ise restoranda hesap ödeyerek bir jest yaptığımızda aslında bir karşılık bekliyor oluyoruz. bir sonrakini de karşımızdaki ödesin istiyoruz.

    sonuç olarak yine de ben olaya türk gibi yaklaşmayı rahat buluyorum. bir alman'a yapılan jestler genelde kendisinde sempati oluşturmaktan başka bir şeye yaramıyor çünkü karşı bir jest yapmakla pek uğraşmıyor ya da hiç kasmıyor. sonuç olarak bizim jestler biraz uzaya gidiyor gibi oluyor. oysa türk kültüründe yer alan dengeleyici hareketler daha sosyal bir ortam yaratıyor. son olarak türk kültürünün de hiç eskisi gibi sağlam gitmediğini, türkler arasında da ortalığın sadece istemesini bilen narsistlerle dolduğunu belirtmem gerekiyor.

  • babam ales sınav yerime bakmaya gidecektir...

    +kızım adını soyadını yaz da ver bana, listeden bulayım orda.
    -baba hadi adım neyse de, soyadımı ezberden bildiğini tahmin ediyordum.

  • ümit özdağ'ı kaçaklar ve geçici sığınmacılarla ilgili çıkışlarıyla birlikte sıkı bir takibe almıştım, umutluydum. fakat bu tablo tek kelimeyle mide bulandırıcı.

    t: mide bulandıran kadrodur.

    e: başlığın ilk entrysi buhar olmuş, başlık başa.

    ss almışsam zamanında, ekleyeceğim.

  • tarık akan'ın ölüm sebebidir.

    "kirli dünyaya başkaldırıdır."
    "berkecan dedem tarla çapalıyor, 85 yıldır da içiyor"
    "sigara tek başına ölüm bahanesi olamaz"

    sigaraya romantik anlamlar vermek istediğinizin farkındayım, gece sigaralı bir snap'e tav olan kızlar da vardır kabul ediyorum ama lütfen cahil cahil konuşmayın.

    "sizin cahilliğinizden tiksiniyorum"

    erkeklerdeki akciğer kanserlerinin %90'ı, kadınlardaki akciğer kanserlerinin %80'i sigara ilişkili olup akciğer kanseri tüm kanser türleri içinde en çok ölüme sebep olan türdür. sigara içmek tek başına ve doğrudan bir ölüm sebebidir. içmeyin, eğer içiyorsanız da cahilce propogandasını yapmayın.

    sokak cahilleri sizi...

    edit: (bkz: oğuzcan'ın sesine kulak ver)