hesabın var mı? giriş yap

  • 3-4 sene evvel
    b: yarın bodruma gidelim
    -yarın sınavım var.. kafa yapıyon galiba
    -sktr et rapor alırız.
    gidilir.

  • elektrikli süpürge için yaptığım araştırmayı atomu parçalamak için yapsaydım, kerataları kafa kafaya tokuşturup parçalar, üstüne boyutlar arası geçit açardım. hangi süpürge evdeki ihtiyacı bana tatava yapmadan çözer diye ararken kafaları yedim, kafama huni takıp delirdim. satıştaki ürünlerin altına yazılan yüzlerce yorumu gözümü belerte belerte okurken hangi yorum parayla satın alınmış, hangisi troll, hangisi gerçek deneyimini adam gibi anlatmış çözmeye çalıştım. çözemedim! battıkça battım! süpürge belası memlekete çiçeği burnunda bir deli kazandırdı bari eli süpürgeli deliler kulübüne yenileri eklenmesin diye naçizane deneyimimi yazıyorum.

    delirmeden önceki güzel zamanlarda, aklı başında mantık yürütebildiğim tek konu ihtiyacımı belirlemekti. halının üzerine sakız gibi yapışan kıl topaklarına gözünün yaşına bakmadan dalan bir makineye ihtiyacım vardı. niye? çünkü ablamla ben eve taşınırken annemin etmeyin uyarılarını göz ardı edip, odalarımızı boydan boya halı yaptırarak gerizekalılıkta yeni bir çığır açmıştık. diyorsunuz ki “yuh! en son 80’lerde duvardan duvara halı vardı!” a ha biz de 90 başlarında bu modayı yaşarız yaşatırız dedik! halt ettik! annem zeka seviyemizden umudu kesip kendi odasını mis gibi parke yaptırdı. biz de üstüne ağır mobilyalar yerleştirilince söküp atma olasılığı ortadan kalkan halıyla baş başa kaldık. aradan yirmi küsur yıl geçti. bu mendebur halılar kendince üreyip gelişen kolonilere dönüştü. üstlerinde neyşınıl ceografik’e 10 yıllık belgesel yapacak çeşitte yaşam biçimi türedi.

    ben dedim ki “yetmez!”. “neden evde kedi beslemeye başlamıyorum? kedi kılları da eksik kalmasın halıdan!” kediler de kedi değil dana çıktı! mırıl mırıl oturacaklarına, halının üzerinde güreş müsabakalarına tutuşmaya başladılar. birbirlerinin ağzını gödünü gebertirken (buradan serkan altuniğne’ye selam olsun), tüy topaklarını halının üzerine sıvadılar da sıvadılar! halı eskiden maviydi. bu danaların tüyleri üstünü kaplayınca rengi sarıya döndü. işte o zaman dedim ki “halıya müdahale zamanı geldi. sorunumu ancak yeni nesil bir süpürge çözer.”

    işte süpürge batağına ilk o zaman düştüm. baktım markaların, çeşitlerin içinden çıkamayacağım, kısa yola saptım. philips’in namlı bir serisi vardı. altında yüzlerce yorum yapılmış, herkesin al diye tavsiye ettiği bir ürün. ucu böyle led ışıklı. burnunu ittirdikçe kenara köşeye saklanan cümle toz topağını fara yakalanmış tavşan gibi ortaya seriyor. bir de dyson ünlü. evdeki danalara özel süpürge çıkarmış, tüylerin gözünün yaşına bakmıyor. ama meret öyle bir pahalı ki yanına varmak mümkün değil. philips'i aldım. büyük hevesle kullanmaya başladım. halıyı süpürüyordu süpürmesine. topak topak tüy-toz da topluyordu. ama asıl mucizeyi düz zeminde gösterdi. bunun farlarını yakınca parkede, fayansta ne var ne yok ortaya serdi. ışıklar yol gösterdi ben vurdum bellerine süpürgeyi! ancak bu tatmini halıda yaşayamadım.

    gün günü kovaladı, philips'le mutlu mesut günlerimiz sürerken mucizeyi başarıp ev edindim. süpürge arayışı yine başlayınca huni de kafamdaki yerine geri döndü. seviyordum eldeki süpürgeyi, ama halıyı yeterince tokatlayıp tepeleyemiyordu. dyson fiyatta yine imkansızları oynuyordu, almak mümkün değildi. benim evin eski sahibi olan kadın geldi aklıma. zehir gibi akıllı kadındı. eşyam olmadığını duyunca adeta ruhumu sondajlayarak gözlerimin içine bakmış “miele al! miele!!!” emrini vermişti. çok pahalı marka olduğunu biliyordum, ama baktım dyson’dan ucuz. biraz takip ettim. ekonomik olan çeşidinin philips’ten ucuza satıldığını fark ettim.

    sonra bir sabah ansızın ani bir indirimin gazına gelip miele'nin beyaz modelini yutuverdim. dedim bizim duvardan duvara halı bunun sınavı olacak. o halının altından kalkarsa verdiğim paranın her kuruşunu helal edeceğim. miele bu halıya bir girişti, yirmi küsur yılın kirini pasını yola yola, kanırta kanırta çıkarmaya başladı. aynı noktanın üstünden her geçişte yeni bir katmanı gözümün önünde yerinden yurdundan etti. millet hep yorumlara “bilmem neyle süpürünce halının rengi canlandı, çıkan pisliği görünce gözlerimiz belerdi” yazardı, ben de “hadi len! ikstirin ordan!” diye çemkirirdim. halı hakkaten maviye döndü. ama inadım inat, o cümleyi kurmayacağım.

    çook uzun lafın kısası, aynı evde hem philips hem miele kullandım. sonuç şu: halı manyağıysanız, inadına evi tepeleme halıyla dolduracaksanız miele alın, ama unutmayın. halıya mahalle kavgasına tutuşmuş kadınların birbirinin saçına daldığı gibi yapışıp bırakmıyor. havalara kalkan halıyla cebelleşecek ama sağlam temizlik yapacaksınız.

    benim gibi halıdan nefret etmiş, evinde bir kilim bile görmeye katlanamayacak gruptansanız led ışıklı philips alın. o başlık sadece düz zeminleri süpürmek için tasarlanmış. ama kirin pasın yerini olduğu gibi gösteriyor. toz topaklarını lüp lüp içine çekişini görmenin zevki hiçbir şeyde yok.

    ve bu yazıyı sonuna kadar okuma sabrı gösterenlere armağan olarak en son, ama en can alıcı tavsiyem: göz diktiğiniz süpürgeyi internetten alacaksanız sabahın olabilecek en ama en erken saatinde verilen fiyatları takibe alın. saat 7’den önce 3100 lira olan süpürgenin yediden sonra 3999 liraya yükseldiğini göreceksiniz. bu da altın tavsiyelerin altın vuruşu olsun.

  • bu her türlü saygısızlığı yapmayı sırf kadın olduğu için kendine hak gören tiplerden bezginlik geldi.
    tamer karadağlı haklıdır.

  • bakkala sigara almaya gitmiştim.

    + bir kısa winston verir misin?
    - ne kadar kısa?
    + ne kadar kısa varsa...(takılıyor bozuntuya vermeyeyim dedim)
    - yok abi öyle değil, arkadaş bir yere kadar gitti. ben fiyatları bilmiyorum.

  • tecavüz yaralamadan hırsızlıktan hatta cinayetten daha farklıdır. bak herkes yeri gelir nefs i müdaafadan katil olabilir; hayat bu, sen de ben de.

    ama herkes tecavüz etmez.

    tecavüz diğer tüm suçlardan farklı bir konudur.

    tecavüz dünyanın en alçakça suçudur.
    anana, bacına ya da eşine yapılmadıkça bilemezsin. bilmeyince de böyle yorumlarsın. allah o acıyı yaşatmasın da bilme insallah.

    sevgi neydi? sevgi haddini bilmekti

  • pek hoş degil galiba. bi hocamız var, şöyle demişti bi derste:

    - hiçbir mühendis bi başka mühendisle arkadaş, sevgili, eş olmamalı. hepiniz aynı boksunuz.

    ve bu 5 yıllık üniversite hayatımın bana öğrettiği en anlamli bilgi oldu.

    8 yil sonra gelen edit: tabii ki bu anlamli bilgiyi dikkate almadim ve tam bir muhendisle evlendim. hayat cok guzel.

  • "iyilik yap denize at" demişler ama atamadım. dayanamayıp anlatacağım. kardeşim maltepe'de orhangazi ilköğretim okulu'nda sınava giriyor. saat 9:20'de okula geldik sohbet ediyoruz.
    "hayatın bu sınava bağlı değil, rahat ol" geyikleri dönerken anons yapıldı, öğrencilerin sınıflara girmesi gerektiği söylendi.
    öptüm, gaz verip yolladım. elimde kahve ile girişin karşısına oturdum, velileri bahçeden şutlayacakları saati bekliyorum.
    aksiyon burada başlıyor...

    feryat figan bir kız binadan fırladı 'anneeee' diyerek haykırmaya başladı. koşarken bir taraftan da 'orhangazi değil osmangazi' demez mi?
    saate baktım 09:44, kız okulun önünde hüngür hüngür ağlıyor, annesi de ağlamaya başlamaz mı?
    yemin ediyorum bana bir haller oldu. bir an her şeyi unuttum, bildiğin hayatımın amacıymış gibi yerimden fırladım.
    50 metre koşup kızın elinden giriş belgesini aldım, adresi haritada bulup beklemelerini söyledim.
    araba 300 metre mesafede, ben günde 2 paket sigara içiyorum ve hayatımın deparını atıyorum.

    arabanın ilk sahibi sakarya il emniyet müdürü, 2. sahibine satarken çakarları sökmüşler ama siren duruyor.
    dörtlüleri yaktım, sireni çalıştırdım saniyeler içinde okulun önündeyim.

    kız ve annesi arabaya atladı, 7 km yol ve 10 dakikadan biraz fazla zaman var.

    7 milyar insanın önünde konuşma yapsam dudağım titremez ama adrenalin varille salgılanıyor.

    ve evet, 09.58.
    okula bir girişim var, padişah saraya böyle girmemiştir.
    kız sarılıp öyle öptü ki, master card reklamı aklıma geldi.
    "paranın satın alamayacağı şeyler vardır, gerisi için onemliuyarilar"

    umarım başarırsın canım, iyi şanslar...

    edit: düzeltme

  • trafikteki sürpriz noktalara mayın konulmasıdır. böylece hem nüfus azalacak, hem de trafik çözüme kavuşacaktır. insanlar korkudan arabalara binemeyecek. trafik rahatlar böylece. başka bir çözüm yok.