hesabın var mı? giriş yap

  • maçlarının trt'de izlendiği döneme yetişemedim ama çocukken baş karakterinin kendisi olduğu çizgi film ile tanıyıp, sevdim kendisini ve boks sporunu. biz onun dönemine yetişemeyenlerin onunla ilgili bildikleri, büyüklerimizin anlattığı ya da televizyonda gösterilen bir kuple maç görüntüsünden ibaretti. sonradan youtube, internet vs. girince hayatımıza eski maçlarını izledim ama asıl önemli nokta hayattaki duruşunu, kişiliğini daha net görmemi sağladı.

    tüm yaptırımları göze alarak ve yaşayarak koskoca bir ülkenin otoritesine karşı dövüşen bir adam, azimli bir sporcuydu. türkiye'de boks sporunun sevilmesinin yegane sebebiydi. mekanın cennet olsun kelebek gibi uçan adam. muhammed ali ve sylvester stallone'un oscar töreninde şakalaşması;

    sylvester stallone ve muhammed ali, 1977 yılı

    edit : link yenilendi

  • inşaat işçisi bir babanın kızıyım. orta okula kadar bu sorudan ölesiye utanırdım. sıra bana gelmesin isterdim. okuduğum sınıf ağırlıklı olarak zengin çocuklarının okuduğu bir sınıftı. okulun ilk günü herkeste yeni ayakkabılar, yeni önlükler, yeni çoraplar. bende babamın patronunun oğlunun ayakkabıları olurdu. kuzenlerimden kalan önlük ve altı yırtık çoraplarla gelirdim. öğretmen bunu bilir, görür inatla sorardı o soruyu.

    liseye başladığım gün bana bir öz güven geldi. babamın işi ile gurur duymaya başladım. övüne övüne kalkıp benim babam inşaat işçisi demeye başladım. büyük gurur duyuyordum. hatta bir defasında kendisi inşaat işçisi ve benim rol modelim olur dedim. tüm sınıf güldü. inşaatçı mı olacaksın diye dalga geçtiler. bende hayır inşaatçı olmayacağım çalışkan olacağım onun gibi dedim. nitekim de o günden sonra babam gibi çalışkan oldum. iyi ki inşaatçı bir babanın kızıyım.

  • çalışırken son derece disiplinli, kuralcı, ama eğlencede asla kural sınır tanımamalarından kaynaklanır.
    bizde ise tam tersi amk çalışırken asla kural tanınmaz, iş eğlenceye geldi mi, kuralına göre eğlenmeye çalışırız, o yasak, bu günah vs. saçma sapan düğünlerimiz de buna güzel bir örnektir.

  • başlığın kısa bir özeti: para isteyin, eşyasına zarar verin, yarı yolda bırakın, en zayıf yerinden vurun, evini yakın, üzerinde zıplayın.

    paşalar/prensesler siz bu kadar "needy" olmayı, insanlardan çok şey beklemeyi nasıl başarıyorsunuz? hem insanın ayarlarıyla oynayın, zayıf yerinden vurun, sinirlendirin, sonra da karşılaştığınız şey o kişinin "gerçek yüzü" olsun.

    hayır, karşılaştığınız şey, yaptığınız davranışın karşılığı.

    ekstra kötü niyet taşımıyorsa, "arada" arada diyorum bak derdinizi dinleyip kendince yardımcı olmaya çalışıyorsa yeter, dünyaları beklemeyin insanlardan. kimsenin sabrını zorlamayın, hayatını zorlaştırmayın. sonra ayarı yeyip oturunca böyle başlıklarda ağlamayın.

    edit: darıltın diyen olmuş, hayret ediyorum.

  • yurtdışında böyle bir zorlama olmadığından girişe menü ve fiyatlar yazılır, herkes hesabını yapar ona göre oturur. özgüven denilen şark kurnazlığına mahkum olmamak.

  • çoraplı ayaklarla girilen tuvalette ıslak bir terlik giydiğinin fark edildiği an ve hemen akabinde çorapta hissedilen ıslaklık hissi. o an insan hayattan soğur, bütün enrjisini yitirir. çarşısının kitlendiğini duyan askerden, en sevdiği yemek takımının tabağının kırıldığını gören anneden bile daha mutsuzdur, hüzünlüdür o an...

  • iddia ediyorum pastırma makinesi bu kadar ince kesemez.
    cimrilik, adam kazıklama, üç kuruşluk malı 33 kuruşa iteleme, aç gözlülük ve nicesi neler yaptırıyor insanlara.

    yurdumun standart esnafı işte.