hesabın var mı? giriş yap

  • oyun: warcraft 3 (footmen mod'u)

    durum: oldukça deneyimli ve iyi bir oyuncu olan ev arkadaşıyla multiplayer oyunu atılmaktadır. daha önceki oyunlardan ev arkadaşını konvensiyonel yollarla yenmenin imkansız olduğuna, oynanan oyun 5 dakika da 5 saat de sürse eninde sonunda ele alınacağına kanaat getirilmiştir.

    strateji: ev arkadaşı oldukça iyi bir oyuncu olsa da zayıf bir tarafı vardır: ekran kartı dandik, bilgisayarı ise eskidir. bel altına çalışılması gerektiğine kanaat getirilir:
    oyunun başından itibaren tüm para cancanlı savunma kuleleri yapmaya harcanır. normalde rakibinizin eninde sonunda sizi ezip geçmesiyle sonuçlanacak saçma bir taktik olsa da durulmaz, üse yakın toprakların hepsi kule yapımına harcanır.

    sonuç: ev arkadaşının ekran kartı o kadar kuleyi aynı ekranda görmeyi kaldıramaz ve planlandığı üzere çöker. hükmen galip olunmuştur.

  • adamın bilgisayarının masaüstünde "yeni klasör (25)" adında bir dosya var. sen ondan odasının toplu olmasını bekliyon, bekleme!

  • netflix'te denk geldiğim dizi. kitabını okumadım, yorumları ve üstüne elijah beyi görünce başlayayım dedim. ilk iki bölüm su gibi geçti. bir diziye ilk bölümlerden bağlanmak benim içi bir hayli güç olmasına rağmen, diziyi çok sevdiğimi söylemeliyim. tabii ki dizinin 3.sezonu olmayacağını öğrenince tarlası yanmış dayı moduna girmedim desem yalan olur. ve hikaye ne noktada kaldı bilmiyorum ama çekimler, oyunculuklar şimdilik tatmin etti. ya laf aramızda görüntü yönetmeni çok önemli benim için, hele ki dizilerde. saatlerce ekrana bakılan bir yapımda insan estetik adına bir şeyler görmek istiyor. tamam biliyorum senaryo çöpse zaten hiçbir şey kurtaramaz ama senaryo vasatken bile çekimlerle işi bir üst kademeye yükseltmek mümkün.

    önceki entry'lerde bahsedildiği gibi hayvan gibi utopia tadı aldım. ki utopia'daki sarı ve yeşil tonlara adeta aşıktım; kısaca utopia'yı çok severdim, bence harika bir yapımdı ama o da yarım bırakılmıştı. "ah ah toplum benim beğendiğim şeyleri beğenmiyor, hiç mainstream olamıyorum canım diye..." dert yanmak isterdim de akabinde artistlik yaptığımı öne sürerek bana laf atanlar olurdu, çekemem*. izlemeye devam edeceğim, belki buralara bir edit bile gelebilir.

  • bazı vatan hainleri şunu yapıyorlar:
    xiaomi huawei ve bazı samsung modelleri gibi android telefonlara twrp recovery yüklüyorlar (internette her telefon modeline göre var kurulum)
    şerefsizler işte sonra da; eski, bozuk, kullanılmayan bir telefonun imei numarasını bu twrp yöntemi ile yurtdisindan getirdikleri telefona aktarıyorlar ve bu telefonu hat kullanımına açıyorlar.
    altı üstü 1838tl olan bu ücreti ödemek yerine hainlik yapanları kınıyorum.

    bu hainlerin yaptığı bu ihanetin detayını isteyen meraklı arkadaşlar için edit:

    -bu şerefsizler bunu sadece android cihazlarda yapabiliyorlar ve bazı androidlerde de olmuyormuş.
    -cihazın modelini yazıp cihaza özel twrp kurulum videoları, yazıları internette bulunuyor. (şerefsizler söyledi)
    -recovery denilen şey androidlerde bir tür bios sistemi gibi. genelde ses kısma ve power tuşları ile girdiğiniz kısım varya hani cihaz sıfırlamak için ha orası.
    -twrp dediğimiz şey ise tüm cihazı kontrol edebileceğiniz bir recovery yazılımı. bütün dosyaları değiştirebileceğiniz, bir çok işlem yapılabilecek bir yazılım. yani asıl amacı imei değiştirmek değil ama şerefsizler işte bunun için kullanıyormuş.(twrp ile nasıl imei değişir o da internette bulunur)
    -imei aldıkları cihaz android veya ios fark etmezmiş, çok eski telefon modellerinde 4g desteği olmadığı için sorun çıkabiliyormuş. (bunu da vatan hainlerinden duydum)

    tekrardan kınıyorum kendilerini.

  • -anne ben arkadaşlarla dışarı çıksam?
    +saat kaç olmuş... olmaz. çıkmasan ölmezsin ama çıksan belki ölürsün.

    -bıdıbıdıbıdı işte oraya gidicez
    +otobüsle gidin
    -niye ki?
    +ya şimdi kaza falan yaparsınız, bilmiyordur belki iyi kullanmayı
    -ama ayarladık her şeyi?
    +olmaz. arabaya binmesen ölmezsin ama binsen belki ölürsün

    +ne yapıyorsun?
    -acıktım ekmek almaya çıkıyorum
    +aa çok geç olmuş gitme
    -ama çok açım
    +gitme sen gitme. aç kalsan ölmezsin ama gitsen belki ölürsün

    -bıdıbıdıbıdı işte eskişehir'de paraşüt kursu veriyorlarmış başvuru yaptım gidic...
    +hayatta olmaz! kesinlikle hayır! kursa katılmasan ölmezsin...
    -ama katılsam belki ölür müyüm anne?
    +ağzını topla salak. o ne biçim laf öyle ölmek falan? allah korusun

  • evrenin kendisi tarafından yapılan eylem.

    ön bilgiler vereyim önce.

    1- nedensellik ilkesi

    basitçe, bir şeyin gerçekleşmesi için bir nedene bağlı olması şeklinde düşünebilirsiniz bunu. yani bir yumurtanın kırılması için önce bir yerden düşmesi ya da sert bir yere çarpması gerekir. düşme ya da çarpma neden, kırılma ise sonuçtur. yani bu ilke bir sebep sonuç ilişkisidir. burada önemli olan şey, nedenin sonuçtan önce ortaya çıkmasıdır. günlük hayatımızda bunun tersini göremeyiz. yumurta kırıldığı için düşmez; düştüğü için kırılır.

    2- yerellik ilkesi

    gerçekleşen bir olayın sadece yakın çevresini etkileyeceğini söyleyen ilkedir. evrende olaydan çok uzaktaki noktalar ondan etkilenmezler.

    3- ışığın ve boşluğun yapısı

    biliyoruz ki ışık bir elektromanyetik dalga ve boşlukta da yayılabiliyor. boşluğun (ya da vakumun) elektrik alan ve manyetik alan geçirgenliğinin bir sınırı var. yani elektromanyetik dalgalar her ne kadar boşlukta hareket edebiliyor olsa da boşluğun bu dalgalara karşı bir miktar direnç gösterdiğini düşünebilirsiniz. bunlar belirli rakamlarla ifade edilebiliyor ama bu rakamlar biraz daha küçük olsaydı, yani boşluğun direnci şu an olduğundan daha düşük olsaydı ne olurdu? ışık da dahil tüm elektromanyetik dalgalar boşlukta, şu an olduğundan daha hızlı hareket ederdi. peki, bu direnç 0 olsaydı ne olurdu? elektromanyetik dalgaların hızı sonsuz olurdu.

    o zaman düşünelim: ışık, sonsuz bir hızla hareket etse ne olurdu?

    böyle bir şey olsaydı, yukarıda bahsettiğim iki ilke de rahatlıkla çiğnenirdi. sonuçların nedenlerden önce geldiği, burada kırılan yumurtanın andromeda galaksisi'ndeki bir şeyleri fiziksel olarak etkilediği bir evren düşünün. bunun diğer adı kaos olurdu. hatta belki de daha önce gerçekleşen kozmik olaylar nedeniyle dünya bile var olmayabilirdi.

    buradan çıkan sonuç şudur: ışık hızını sınırlandıran şey bizzat evrenin kendisidir. yani aslında evrendeki esas limit ışık hızı değil, bu iki ilkenin çiğnenmeme limitidir.