hesabın var mı? giriş yap

  • 7 saatlik yolu 3 saatte geldim aminiyüm arabayı yolda bir görücen öyle bir oturuyor ki aklın durur viraja 170le gir bana mısın demez. bastıkça daha da istiyor ben böyle mükemmel bir araba daha sürmedim. yetmezmiş gibi bir de km'de 15 kuruş yakıyor namıssız ehuehuehu* ışıkta ne zaman dursam arabaya piyasanın en az 30 bin üstü teklif veriyorlar ben satmıyorum.

    edit: malum zamlardan sonra artık entryi editlemek gerek diye düşünüyorum.
    artık araç 15 kuruş değil 30 kuruş yakmaktadır ve araca piyasanın en az 100 bin üstü teklif verilmektedir.

    edit2: malum zamlar ardından entry tekrardan hayliyle geçerliliğini yitirmiş bulunmakta.
    artık araç kilometrede 1.5tl yakmakta ve araca piyasanın en az 300 bin tl üstü teklif verilmektedir ama ben satmıyorum.

  • 10'luk para birimine (veya 10 luk herhangi bir sisteme) geçiş veya dönüş demektir. ama literatürde daha çok ingilizlerin 1971'de yaptığı para birimi değişimine atıf yapan bir terimdir.

    eski zamanlarda paranın dolaşımında 10'luk sistem yerine düzine'nin kullanıldığı 12'lik sistem çok daha yaygındı. tüccarlar arasında da saymanın ilginç bir şekilde daha kolay olması yüzünden 12'lik (duodecimal) sistemin tercih edildiğini de biliyoruz. bunun niye böyle olduğunun açıklaması çok ama benim hoşuma giden bir tanesi insanın bir elinde yalnız 5 parmak olmasına rağmen başparmağı pivot kullandığınızda 12 adet boğumun olması. eski zamanlarda abaküs taşıyacaklarına tüccarlar iki ellerini hesap makinesi gibi kullanarak hızlıca hesap kitap yapmışlar. paraları da bu sistemi desteklemek için 10'a bölünen (1-10-100'lük) paralar yerine 12'ye bölünen paraları tercih etmişler.

    günümüze yaklaştıkça 12'lik sistem ticarette yerini 10'luk sisteme bırakmış. buna ilk geçen de 1704 yılında ruble ile ruslardır. amerikalılar 1792'de, fransızlar 1794'te 10'luk sisteme dönmeye karar vermiştir.

    ancak ingiltere buna bir türlü geçememiştir. herkesin a dediği bir dünyada b demek ticari olarak absürd bir şeyse de, muhafazakar ingilizlere bu derece bir değişim belki zul geldiğinden gereken adımları bir türlü atamamışlar, tüm dünyanın 100'lük banknotlarla alışveriş yaptığı bir dönemde 1971'e kadar bu sistemi atamızın babamızın sistemi diye devam ettirmişlerdir.

    eski sistemde ingiliz para birimi penny ile pound arasında milyon adet farklı isimde renkte alaşımda ve tipte paralar içeriyordu. bir pound 240 penny ediyordu. ancak bunun altında ve üstünde de bin küsür yıldır ihtiyaçlar neticesinde farklı paralar da ortaya çıkmıştı. mesela :

    farthing
    yarım penny
    thrupenny
    sixpence
    şilin
    florin
    yarım crown
    crown

    bunların değerlemesi yapıldığında ise :

    iki farthing - bir yarım penny
    iki yarım penny - bir penny
    üç penny - bir thrupenny bit
    iki thruppeny - bir sixpence
    iki sixpence - bir şilin (veya bob)
    iki şilin - bir florin
    bir florin ve bir sixpence - yarım crown
    iki yarım crown - bir crown
    dört yarım crown - on şilin
    iki on şilinlik banknot - bir pound (240 penny)
    bir pound ve bir şilin - bir guinea

    etmektedir.

    yani öyle ilginç bir vaziyet ki dümdüz 12lik sisteme biat edilse bir miktar kolay olabilecekken 1 - 12 - 24 - 48 penny diye dümdüz para da basamıyorlardı. zira arada şilin gibi şahsına münhasır sistem birimleri de vardı. ve bunlar ortaçağdan beri var olan, edebiyatlarına şarkılarına vs aksetmiş olan para birimleri olduğu için biri çıkıp o muhafazakar kafaya meydan okuyup "ben şilini kaldırdım artık 24 penny parası" basacağız diyemiyordu. 1800'lerde 10'luk sistemi 12'lik ile bir miktar kaynaştırmak için planlanan 1000'e bölünen "mill" para birimi falan hep parlementoda reddedilmişti. mesela 1800'lerden beri basılmayan bir para birimi olan altın guinea ingiliz günlük hayatında konuşmalarda 1930'larda bile hala yaşıyordu. çok üst düzey lord leydi parası olduğu için ev arsa alırken çok büyük para birimleri hakkında konuşulacaksa hala "evi şu kadar guinea'ye sattım" deniyordu. yani eski para birimi kültüre çok derin işlediğinden bir yerde bırakamıyorlardı.

    1900'lerin ortasında nihayet bakmışlar ki artık milyon dolarların konuştuğu bir global ekonomide cidden eski 12'lik para birimi ingiliz bankacılık sistemine bir hörgüç olmaya başlıyor. 10'luk sisteme dönüş, decimalisation günü, ya da d-günü ile 1971 yılında bu dönüşümün tetiğini çekerler.

    ama bu hiç de kolay bir şey değildir. zira alışmış kudurmuştan beterdir. konu para birimi olunca da alışmış 56 milyon ingiliz vatandaşı vardır. bunları yeniye alıştırmanın tek yolu da eğitimden geçer. o yüzden yeni sisteme geçilmeden önceki sene ingiltere her gazetede her televizyonda her panoda göze çarpan çok yoğun bir alıştırma programına sahne olur. her eve bir kitapçık gönderilir, spor programlarında at yarışlarında 10'luk sistem kartları basılır. televizyonlarda 10'luk sisteme geçiş programları yayınlanır. posta pulları eski ve yeni paraları çevirenı tablolarla basılır, her gün saat 10'da bbc yeni paranın tanıtım programını canlı verir. okullarda yeni nesle 10'luk sistem öğretilir.

    ama bu daha işin iyimser yanıdır. 56 milyonluk bir ülkedeki (daha kredi kartı icat olmadığı düşünülürse) 5 milyon makina, her otomat, her kahve makinası, her ankesörlü telefon kulübesi, her yazar kasa, her park bankosu, her turnike yeni 10'luk sistem paralarıyla değiştirilmelidir. sadece bu makinelerin ayarlanması 87 milyon pound tutacaktır. bunu da yapacak 1 yılları vardır. ama gözü karartıp o işe de girerler. çünkü dediğim gibi artık ok yaydan çıkmıştır.

    nitekim bu ölçüde bir değişime göre bütün bu eğitim programları vesaire meyvesini verir ve yeni paraya geçiş büyük bir sıkıntı çıkmadan gerçekleşir. bankalar yeni basılmış paraları önden büyük stoklar halinde aldıkları için eski paraları hemen değiştirmeye başlarlar. değişim için de yılın bankacılık açısından en sakin ayı olan şubat seçilir.

    bir başka değişik ayrıntı da ülkede para birimi değişince malların fiyatı çat diye değişmeyeceği için raflarda kesirli fiyatlar belirmeye başlar. bir konserveye 3 1/6 penny isteyen satıcılar bir süre ortalarda olur. sonra onlar da alışırlar.

    yeni basılan 10'luk sistem para birimlerinde bizdeki yeni lira ibaresi gibi new/yeni ibaresi karışmasın diye koyulur. bu 1971'de basılan paralar ülkede enflasyon çok da abarmadığı için hala dolaşımdadır ve arada görebilirsiniz

    yeni 1 penny
    yeni 2 pence
    yeni 5 pence
    yeni 50 pence

    işin en ilginç kısmı da ingilizler'in bunu 1971'e kadar yapmamış olma nedenlerinden biri de 10'luk sistemin "karmaşık" olmasıdır. farthinglerle şilinlerle 144'ün katıyla uğraşan adamlar poundun 10'a bölünen kuruş hesabını yapabilmek için plastik aparatlar kullanmışlar

    uzunluk sistemlerinde ise 12 inç'in denk gelen 1 ayak ve 3 ayağa denk gelen 1 yard gibi imperial hesaplamalar sürmektedir. amerikalılar da o yolun yolcusu olduğu için metrik sisteme dönüş bu yüzyıl içinde daha zor gibi görünüyor.

  • en sevdiğim kutu oyunudur, hastasıyım. bu vesileyle brass'a yeni başlayacaklar için bir şeyler yazmak istedim çünkü oyun başlarda göz korkutucu olabiliyor ve ilk birkaç oyunda yapılan acemi hataları insanı oyundan soğutabiliyor. işte yabancı board game sitelerinden çevirdiğim ve kendimce eklemeler yaptığım bir yazı, buyrun...

    brass: birmingham, selefi brass: lancashire'a göre daha az cezalandırıcı. daha fazla endüstri ve daha geniş seçenek yelpazesi sayesinde, erkenden takılıp kalmanız veya ölümcül bir hata yapmanız pek olası değil. ancak bu daha yumuşak yaklaşım aynı zamanda neyi yanlış yaptığımızı bilmemizi de zorlaştırıyor.

    çok fazla kömür madeni inşa etmek, daha düşük seviyeli sanayileri develop etmemek ve birayı önemsememek yeni başlayanların en sık yaptığı hatalardan bazıları. bunların neden yaygın olarak yapılan yanlış adımlar olduğunu ve bunlardan nasıl kaçınılabileceğini açıklıyorum.

    çok fazla kömür

    belki kaynak kübü yerleştirmenin çekiciliğinden veya anlaşılması kolay olmasından kaynaklanıyor olabilir, ancak yeni başlayanlar çok fazla kömür madeni inşa ediyor. kömür, erkenden alınan borçların telafisinde faydalı olabilecek güçlü bir gelir artışı (income) sağlıyor, evet ancak puan getirisi az ve dominant strateji olarak ona güvenemezsiniz.

    kömür en fazla bir destek endüstrisi olarak mantıklı... ucuz, demiryolu çapında (rail era) demiryolu döşemek için gerekli ve pamuk fabrikalarının maliyetini düşürmenin iyi bir yolu, kabul... ama haritaya kömür madeni inşa edince onu diğer oyuncuların kullanımına da sunacağınızı unutmayın. bu hareket, onların sizin kömürlerinizi kullanarak kendi endüstrilerini daha rahat kurması ihtimalini yükseltiyor; bu da onlara sizin madeninizden daha fazla puan kazandıracaktır.

    yeni başlayanlar, demiryolu çağında diğer oyunculara kömür sağlama konusunda da dikkatli olmalı. kömür madeni pullarının ters çevrilmesinden elde edilen ekstra gelir çoğunlukla önemsiz, ucuz kömür ise ray döşemek için kritik öneme sahip. başkalarının demiryolu baronu olmak için ihtiyaç duyduğu kömürü sağlama tuzağına düşmeyin. ikinci çağda kömür inşa etmenin temel faydası, kömür marketinin boş olması halinde nakitteki büyük artıştır. (çünkü kurduğunuz kömür madeni, markete bağlıysa kurar kurmaz satmak zorundasınız, biliyorsunuz.)

    son olarak, ilk madeninizi redditch'e kurmayın. bu şehir aslında birmingham'a kanalla bağlı değil, yani kanal çağında biri buraya kanal yolu kurarak ulaşamaz. her iki tarafta da şehir yerine bir market var, dolayısıyla kimsenin sizin kömürünüzü harcaması pek mümkün değil. oyunun ilk döneminde şehir başına yalnızca bir endüstri inşa edebileceğinizi, dolayısıyla redditch'e hem kömür madeni hem de demir fabrikasını inşa edemeyeceğinizi unutmayın.

    bira yeterli değil

    oyuna yeni başlayanlar biraya olması gerektiği kadar değer verme eğiliminde değiller. bira fabrikaları oyundaki en önemli endüstrilerden biri. satabilmek için bira isteyen fabrika pullarını (pamuk, manifatura ve çömlek) çevirmek ve tek bir hareketle iki demiryolu inşa etmek için gerekli bir endüstri tipi. bu yeterli değilse bile kendi başlarına son derece verimliler yine de.

    maliyetlerini ve değerlerini diğer endüstrilerle karşılaştırın: neredeyse aynı puanı veriyorlar ancak çok daha ucuzlar, kömür yerine demir gerektirirler (yani demire yolla bağlı olmak zorunda değilsiniz) ve ters çevrilmesi için bir satış işlemi gerektirmiyorlar. bunları kullanmak için bira fabrikalarınıza bağlı olmanıza bile gerek yok... biranızı uçurabiliyorsunuz neticede!

    rakiplerinizden mümkün olduğunca çok bira almaya çalışın. evet, onlara yardım ediyorsunuz ama siz almazsanız başkası alacak. oyun boyunca sınırlı miktarda bira var ve her zaman daha fazlasını kullanabilirsiniz. benzer şekilde, bira fıçısı kullanabilecek gibiyseniz eğer, o zaman kendi bira fabrikalarınızı kurmaya mutlaka çalışın.

    yine de diğer sektörlere yatırım yapmayı unutmamak lazım tabi. tüm oyuncular pastadan payına düşeni aldığında, tek başına bira konusunda üstünlük sağlamak zor olacaktır. ve iyi demiryolu bağlantıları kuruduğunda, pamuk fabrikaları, manifaturalar ve çömlekler, biranızı tüketmenin en iyi yolu olacak. unutmayın, tüccar pulu kullanırsanız bu pulların verdiği bedava biralar, size bonus veriyor. fırsatı boşa harcamayın.

    development (geliştirme)

    development, brass'ta en az önemsenen eylemdir. özellikle oyunun ne kadar aksiyon dolu olduğu göz önüne alındığında, düşük dereceli endüstrileri kaldırmanın neden faydalı olacağı hemen belli değil. oyunun çeşitli noktalarında endüstrileri develop etmenin özellikle önemli iki nedeni olduğuna inanıyorum.

    birincisi develop, kanal çağında daha üst seviye fabrikaları kurmanıza olanak sağlıyor. demiryolu çağında çömlek harici 1. seviye fabrikaları kuramayacağınız için onlardan erkenden kurtulmak, 2. seviye veya daha yüksek bir fabrikaların iki kat puan vermesini sağlar. çünkü 2. ve daha üst seviye bir fabrikanın puanını hem kanal çağında hem de demiryolu çağında alırsınız. her pamuk veya bira fabrikasından duble puan almak güçlü bir aksiyon ve aynı zamanda onların yüksek bağlantı değerlerinden bir kez daha yararlanmış olacaksınız...

    develop'un ikinci nedeni, daha yüksek seviyeli endüstrilerin eylem başına daha verimli olmasıdır. diğer oyunların aksine, brass'taki ana sınırlama para ya da kartlar değil, tüm planlarımızı gerçekleştirmek için yeterli zamana sahip olmak. maliyetteki artış gözle görülür olsa da, uzun vadeli verimlilik masrafa değer.

    develop'un dezavantajı ise demir tüketmek. diğer oyunculara iyi bir çelik fabrikası inşa etme ve öne çıkma fırsatını vermemek zor. yine de endüstrileri erkenden geliştirmezseniz pişman olacaksınız: demiryolu çağında belirli endüstrilerin inşa edilememesi kısıtlayıcı olabiliyor, onları geç vakitte develop etmeye uğraşmak size zaman kaybettirecektir...

    demiryolları

    bir demiryolu bağlantısının değeri nadiren 4 puanın altındadır ve çoğu zaman 8 puana kadar çıkabilir. double railroad (çift demiryolu) hareketi yaparsak genellikle, oyuncu sıralamasında bir sonraki tur geri düşsek veya kredi almak zorunda kalsak bile, çılgın miktarda verimlilik elde ederiz. uttoxetter, worcester ve birmingham özellikle güçlü noktalar. demiryollarının gücünün, çok daha düşük puan aralığına sahip olan kanalları kapsamadığını unutmayın.

    brass lancashire'da double railroad hareketi biraz fazla güçlüydü. hatta o oyunda yapabileceğiniz en güçlü hamleydi ve hala b. birmingham'daki en iyi hamlelerden de biri. biranın ek maliyeti bile bu verimliliğin gücünü azaltmıyor pek...

    pastadan bir parça almaktan korkmayın. haritadan bira alın veya kendinizinkini yerleştirin ve duble yol yapın. daha sonra eğer yapabiliyorsanız bir sonraki turda bunu tekrar yapın. tahtanın kilit alanlarına erişim sağlamak önemlidir, eninde sonunda iyi bağlantılar kaybolacak ve oyuncuların dikkatlerini sektörlere çevirmeleri gerekecek. tabii bunu yaparken boş kalma ihtimali yüksek şehirlerin etrafın yapmayın, yoksa bağlantı puanı alamazsınız.

    demiryolları inşa etmek o kadar önemli ki bu kadar sık kazanmamın ana sebebinin bu olduğuna inanıyorum. kanallara ve ilk endüstrilere rastlasanız bile, sıcak bir noktada yalnız kalmak veya diğer oyuncuların birasından yararlanmak kazanmak için yeterli olabilir. diğer oyuncularla rekabet etmeye çalışın ve maliyetleri abartı artana kadar raylar inşa etmeye devam edin.

    kaynak

    edit: bazı düzeltmeler

  • gece 4 gibi çıkıp sokakta pokemon avladığım oyun. işin garibi bir araba durdu, kolay gelsin o pokemon mu dedi içindeki 4 genç, evet diyince buralarda var mı pokemon diye sordular. asdfasdf. var diyince 4'ü de indi, telefonlar çıktı, aramaya koyuldular. ya güzel bir olay, ya da toptan kafayı yedik.

    ankara çayyolu'ndan selamlar.

  • hakkında bugüne okuduğum en doğru söz şudur sanırsam;

    “ t-mac, he borrowed 35 seconds from god and pays it back with rest of his career “

    meali : t-mac, tanrı’dan 35 saniye ödünç aldı ve bunu kariyerinin geri kalanıyla ödedi.

  • var böyle birşey. insanoğlunun anlamsız yönelimlerinden biri... üzerimdeki mont olsun, sweatshirt olsun, fermuarlı giysinin fermuarı çene hizama kadar geliyorsa, ağzımı hafifçe açarak çenemi aşağı indirip o fermuara dudaklarımla dokunma isteği duyuyorum. ne acayip arzularım, isteklerim var sözlük.

  • altına imzamı atacağım sözlerdir. çok büyük bir kısmı bomboş vasıfsız insan topluluğu. tek yaptıkları link paylaşmak ve parayı kırmaya çalışmak.

    edit: boş beleş işlerle uğraşan influencer'lar kızgın. mesaj kutumu dolduruyorlar *. kabul edin sizin yaptığınız bir meslek değil. tamamen her şeyiniz link paylaşmak üzerine kurulu. yok üstümdeki çantayı çok sormuşsunuz linklerini paylaşıyorum canlarım falan geçin bu ayakları.

  • en son ortaokulda falanken böyle şeyler konuşuyorduk arkadaşlarla. nasıl milliyetçiyiz o zamanlar piuuu. asıyoruz, kesiyoruz, deli yürek kafası var, haydarinnaa.

    ergenlik yasaklanmalı bence. o dönem bitene kadar ev hapsinde tutulmalı veletler, tüm sosyal iletişimleri yasaklanmalı, haftada 1 kitap okuyup özeti çıkartma mecburiyeti verilmeli.

    şu temizlik fikrinden bile çok daha mantıklı değil mi lan?