hesabın var mı? giriş yap

  • eski takımına gol atmak. bunu yapan oyuncular umumiyetle sevinç gösterilerinden uzak duruyor.

    batistuta gibi gözleri dolanı yahut adebayor gibi rakip takım taraftarlarına depar atarak koşanı saymazsak genelde işler böyle yürüyor.

    bütün sözlüğe ve hatta bütün ülkeye malum olan golden sonra hamit'in tepkisini merak ettim. ( o an etmedim elbet, o an kardeşimle gol kutlaması yapmakla meşguldum ) doğduğu, büyüdüğü kentin takımına, eski takımına gol attıktan sonra hamit ne yapıyor?

    armayı öperek, galatasaraylı taraftarların olduğu tribüne koşuyor. hem kime bağlı olduğunu gösteriyordu hem de aslında bizzat kendi çocukluğuna koşuyordu. o tribündekilerin büyük bölümü almanya'da yaşayan türklerden oluşuyordu ve hamit bir zamanlar onlardan biriydi. bir türk takımı, bir alman takımına kaybettiği zaman ertesi gün; işe, okula başı önde gidenlerden biriydi. kimsenin başı öne eğilmesin diye vurdu ve golü attı.

    bir zamanlar neden türk milli takımını seçtin sorusuna; benim için başka bir alternatif söz konusu değildi zira kendimi türk gibi hissediyordum mealinde cevap veren oyuncu, hem buradaki galatasaraylı taraftarları hem de almanya'da yaşayan türkleri mutlu etmeyi başardı.

    prekazi; topun canı var, der. canı istemezse top, gol olmaz. topun canı var da direğin yok mu? bu sefer içeri aldı.

  • çok geride kalmış gibi görünse de 2000'li yılların ortalarında kot pantolonun paçaları yaptırılmadan katlanarak üzerine de bu sürreal kombinle sokağa çıkıldığı 6600'ı olana ailecek misafirliğe gidilen dönem

  • biri hacettepe tibbi bitirdi, yillarini zorunlu hizmet ile gecirirken evlendi dunya tatlisi bir kizi var.

    biri odtu elektronigi bitirdi, cok ucuk bir insan oldugundan standard bir is bulmayip kendi sirketini kurdu. birkac makine icat etti (evet hakikaten icat etti oyle bir adam), ama sonunda ulkeye dayanamayip isvec'e goctu simdi orada bir sirket kurdu avrupa bilim destek fund'larindan yararlaniyor.

    biri bogazici elektronigi bitirdi, mit'ye doktoraya gitti. yillar yili calisti aldi doktorayi, sonra konusma firsatimiz olmadi.

    biri de mal mal eksisozlukte entry girmekte an itibariyle.

    not: fen lisesi

  • aşkın, nefessiz kalmış bir aşkın son çırpınışlarını anlatan kim ki duk filmi. sessiz bir aşk bu kadar çığlık çığlığa aktarılabilirdi. baş karakter boynuna üç kez nefesini durdurmak için plastik deliciyi soktuğunda sessiz mahkumun çığlığı bu kadar etkileyici olabilirdi. konuşmayan iki baş karakter *ve tüm o sessizliğe rağmen kendini izletmeyi başarıyor bu film. hele hapishanedeki mahkumların pandomim gösterisi tadındaki sahneleri gerçekten etkileyici.

    diğer taraftan nedense banaiklimler'le bağlantı kurma hissi doğurdu bu film. fazla düz bir mantıkla yaklaşmış olabilirim belki ama iklimlerdeki mevsim aşk metaforu bu filmde de kendine yer buluyor. farklı bir şekilde olsa da.

  • "sozlukte imaj yaparsak bize de bi iki karı düşer"

    külliyen yanlış.iki saattir her spor alanında başarılarımı anlatıp, done veriyorum, bir allahın kulu damerhaba tanışabilir miyiz, yalaşabilir miyiz demedi.

    oysa ki irc de yüzücü22ist-m nikimle gecede iki tane düşürüyodum.

  • heidi'nin dedesiyle bir ağaç dalını peynire saplayıp ateşte kızartması. ben buna o kadar özenmiştim ki babama yaptırmaya kalkmıştım. babamın dükkanına gittiğim günler* öğlenleri yemeği babam hazırlardı. heidi'de okuyunca "ateşte peynir kızartalım" demiştim. "oğlum yanar öyle peynir bişeye benzemez" dediyse de ikna olmadım. "kitapta yazıyor baba" deyip ısrar etmiştim. onun üzerine bildiğin kalıp beyaz peyniri piknik tüpünde eritip ne olacağını göstermişti. büyük hayal kırıklığına uğramıştım. "istersen artık bunu yumurtaya katalım peynirli yumurta olsun" demişti. üzüntüyle kabul etmiştim. peynirli yumurta da çok güzel olmuştu.

    ama o peynir meselesi johanna spyri'nin okurlarına çaktığı en büyük kazıktır. kimi yiyosun ya. nasıl kızartıyosun peyniri. hislerimle oynadı adi kadın. kesin kendini "alplerde özel bir peynir var" diye savunuyordur. pis yalancı.

    edit: beşyüz tane mesaj geldi "hellim kızartılıyor" diye. johanna açık açık belirtseymiş "dedesinin kıbrıs kökenlerinden dolayı" diye. nice çocuğun hayallerini yıktı pis.

    edit 2: kusmuk dedi ki gerçekten o yöreye özel kızartmalık peynir varmış. kitapta o özelliğinden bahsedilmiyordu. paramı geri istiyorum.

    edit 3: max zorin yardımıyla ne olduğunu bulduk. sözkonusu peynir raclette'miş. 1980'lerde eskişehir'de bulmamız zaten imkansızmış.

    edit 4: komplo teorisi büyüyor. heidi'deki bu kısım zaten isviçre peynir lobisinin bir ürünüymüş. propagandaymış. http://www.npr.org/…isode-575-the-fondue-conspiracy

    edit 5: kusmuk dedi ki o peynir raclette değilmiş. raclette şişe sokunca akar gidermiş. esas grillkäse diye satılan beş altı çeşidi olan bir peynirmiş. ateşte ısıtmalıkmış.

    edit 6: bunu tek merak eden ben değilmişim! https://www.chowhound.com/…se-featured-heidi-873259 yabancı forumda raclette demişler. ama ikna olmadım zira oradakilerin peynir dağarcığı konusunda emin değilim.

  • "düğünde tüm gözler üzerindeyken çıkışta eniştesinin kartalına binip annesinin kucağında eve dönen genç kız gibi bakıyorum hayata..."

  • kariyerinde atletico madrid ve bayern münih gibi takımlarda oynamış futbolcuya sosa kim milan kim yahu yazmış adam

    asıl soru ulan sen kimsin amk ?