ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
27 temmuz 2020 eczaneyi yıkan ayı
-
bu maganda barzolara bunları yapma cesaretini verenler utansın. ulan şu iki kızcağızdan birinin silahı olaydı da herifin ağzına sokup ağlatsaydı keşke. ama olacak olan en fazla ifadesi alınır sonra serbest bırakılır. illa eşin dostun olacak bir yerlerde yoksa adalet tecelli etmez.
10 km uzaktan selektör yapan bmw'li
-
salak. ben aynı şeyi megane ile yapıyorum. 100 bin liram da cebimde kalıyor.
köşe yazısıyla evlenme teklif etmek
eşi kaçan gencin canına kıyması
-
dünya hassas kalpler için türkiyedir.
z kuşağı bunları bilmiyor
-
koca bir ülkeyi batırıp 100 yıl sürecek çıkmazlara sokan birisinin siyasi rakibini ssk'yı batırmakla suçlaması da ne bileyim, biraz garip.
cumhurbaşkanı'ndan dolar bozdurun çağrısı
-
(bkz: saray'ı sat) diyerek karşılık verdiğim çağrıdır.
broşür dağıtan ak partili gençlere yapılan saldırı
-
bildiri dağıtmak fikir ve ifade özgürlüğü kapsamında bir haktır. her ne sebeple olursa olsun engellenmesi doğru değildir. elinden bildiriyi alıp yırtma kısmı olmasa, karşı kaldırımda durup size katılmıyoruz denilerek eylem koyulsa demokratik, özgürlükçü bir hamle olur.
şu haliyle elf gözlerim kınanması gereken bir durum görüyor.
sokaklar hepimizin, beraber yaşayacağız, kimseyi eksiltmeyeceğiz.
gezi neydi?
gezi emekti, eşitlikti, özgürlüktü.
onlar bize yaptı biz de onlara yapalım kafası çirkinliğin lacivert olanıdır. aynı boktur.
bu süregelen hınç vicdanlıların göğüsünde kırılmazsa bin yıl daha kırılmaz. işinize gelmese bile hakkı hak edene teslim edeceksiniz.
bunun başka yolu yok.
baskıyla, sindirmeyle varılabilecek bir ütopya da yok.
ya hep beraber, ya hiçbirimiz.
kurtuluş yok tek başına.
yaran diyaloglar
-
zaman:2002, yer: roma, interrail sirasinda tanisilan alman bir cocukla -ki adi john boy'du- muhabbet edilmektedir. ingilizce yazmak zorundayim yoksa bir manasi yok.
john: i like doner a lot. so how can i say "i want one doner" in turkish?
ben: you should say "bir doner istiyorum".
john: can you write it here, so i can spell.
(kagida once turkce olarak "bir doner istiyorum" yazarim. cocuk duzgun telaffuz edemeyince, o okunusu veren ingilizce kelimlerle anlatmaya calisirim)
-"beer doner is tea your um"-
john: biir doner iz-tii-yor-um.. that's it?
ben: yep.
john: cool.. but you know, when i go to turkish restaurants in berlin, the turkish guys always use some words like "be" and "ulan". what does "ulan" mean?
ben (hadi buyrun): hmm.. "ulan" is a turkish lingo. it doesn't have an actual meaning but it adds a more serious feel to the sentence. like, "gel" means "come" in turkish; but if you say "gel ulan", it's more serious like "come here right now" or something.
john: hmm ok. what about "be"?
ben: not the same thing but similar.
john (aha burası): ok then.. so when i go to the restaurant, i'm gonna say "ulan biir doner iztiiyorum be"
ben: hahahaha!
john: ??
kürk gerçek ama ben evde kedi besliyorum
-
bir katilin "ben bunu öldürdüm ama evde anam falan sağ" demesi minvalinde bir açıklama.
sma testi olmayan çiftlerin nikahı kıyılamayacağı
hayata dair gülümseten detaylar
-
benim annem güzellik uzmanı/kuaför. ayda bir köy seçip, salona kilidi vuruyor. çalışanlarını da yanına alarak çocukların saçlarını ücretsiz kesmeye gidiyor. çok tatlı lan. hem kendisini onore edeyim, hem yıllar sonra entrylerimi kurcalarken anısı kalsın burada.
- http://i.hizliresim.com/l1gq9j.jpg
su dünyada çocuk güldürebilmekten daha güzel ne olabilir?
biraz daha detaya gireyim:
- görsel1
- http://i.hizliresim.com/kn0ygq.jpg
- http://i.hizliresim.com/w1olgm.jpg
- http://i.hizliresim.com/nrgrla.jpg
stajyerin şirkette bittiği an
-
staj yaptığım bankadaki çaycının beni müfettiş sanıp bir hafta boyunca masamda türk kahvesini eksik etmediği ama bir haftanın sonunda "ben duydum sen stajermişsin sana bundan sonra kahve yok" dediği andır.
63 bin kişilik çamlıca camii'nin bomboş olması
-
fabrika yapılsa, 63.000 kişi iş sahibi olabilirdi. madem atıl duruyor, sokakta kalanlara açsınlar camiyi, boşuna sıcak ve ışıklar yanıyor. israf olmasın hiç yoktan.