hesabın var mı? giriş yap

  • muhtemelen efes'in bu hareketine anlam veremeyen pekçok kişi gibi bira seven birisiyim. ama "alkolsüz bira anlamsız" değildir.

    işin politik ve dini tarafını bir yana bırakıyorum.

    herşeyden önce dünya'da "alkolsüz bira" en çok alkoliklerin işine yaramıştır. özellikle bira tüketmeyi seven ancak alkolik olmanın sıkıntılarını yaşayan kişiler uygulanan tedavilerde sürekli olarak alkolsüz biraya başvururlar. bu konuda internette yığınla makale bulabilirsiniz. hoş, kimi çalışmalar buna şüpheyle bakıyor ama yine de tartışma konusu açık. ve bu yolla alkolü bırakmış, azaltmış pekçok insan var.

    ikincil olarak en çok yanlış bulduğum noktaya değineceğim. "kafam güzel olmayacaksa niye kötü tatlı birşey içeyim?" öncelikle, biranın tadını zaten sevmiyorsan, içme, mal mısın? maksat hafif çakırkeyif olmaksa bin tane alkollü içecek var. git şarap iç, rakı iç, kokteyl yap, votka ya da cin iç, tadına çok düşkünsen viski iç. ama bara gittiğinizde hemen herkes bira içiyor değil mi? neden dersiniz? çünkü bira sadece "kafayı güzel yapma aparatı" değildir. birayı bir kültür yapan, tüketenlerde barleycorn kardeşliği oluşturan şey, tüketirken edilen sohbetlerdir. bu bakımdan rakı masasına oldukça benzetilebilir. birinde yemekler sofrayı zenginleştirir, sohbeti uzatırken diğerinde içilen biranın miktarı ve tüketim süresinin uzunluğu, ayrıca sıcak havalarda serinleme/rahatlama hissi yaratması. bunun yanısıra "tadının da güzel olması"dır. evet biranın tadı güzeldir. eğer gerçekten iyi bira içmişseniz, içine glikoz-şurubu basılmamış, gerçekten %100 malt olan, pastörize edilmemiş bira içmişseniz tadının ne müthiş birşey olduğunu bilirsiniz.

    biranın sosyal bir içki olduğundan bahsettik. kişi bara gittiğinde araba sürecekse, ilaç kullanıyorsa, hamileyse, akşam ders çalışacaksa vs. insanların sohbetine dahil olup bir yandan birşeyler içmek isteyebilir. muhtemelen daha önce bunu hepiniz konuşmuşsunuzdur "ulan 2 litre bira içtim bugün, bu kadar çok su içemem" diye. gerçekten de bira, çok tüketilebilecek bir içecektir. (sosyal bir içki olmasını sağlayan diğer bir etken) bu yüzden insanlar bara gittiklerinde eğer içki içmiyorlarsa ancak elleri boş kalmasın istiyorlarsa (evet istiyorlar) o zaman kola alırlar, meyve suyu alırlar ot bok alırlar. 3. bardaktan sonra bayılırlar bişey içmek istemezler. bu arada "elleri boş kalır" ve toplaşmadan/etkinlikten psikolojik olarak uzak hissederler. ister biraları tokuşturmak anlamında olsun, ister, önünde/elinde içecek birşeyi olmadan bir yerde bulunmanın kafada yarattığı boşlukla olsun. kısacası, barda alkolsüz birşey tüketmek için oldukça idealdir "alkolsüz bira".

    yukarıda saydığımız sosyal nedenlerin yanına, yurt dışında rejim yapan insanların da ortamlarda tercih ettiği bira çeşididir. dediğimiz gibi, ortamda içkisiz olmak istemezler ve "biranın tadını" almak isterler. gerçekten de alkolsüz biralarda genellikle normal (akollü) biranın yarısı kadar kalori bulunur. bira göbeğini biraz olsun eritmek isteyenler için ideal sayılabilir.

    bira, esasen sağlıksız birşey değildir. bokunu çıkarınca vücudunuzun ağzına sıçar, ağzına sıçan şey de temel olarak alkoldür.alkolsüz bira'daki alkol miktarı, meyve sularındakiyle aynıdır, hatta bazı meyve sularındakinden daha azdır. bunun haricinde, çoğu meyvesuyundakinin yarısı kadar protein içerir, ciddi miktarda b vitamini içerir.

    vücutta henle kulbu denilen yer -böbrekte yer alır- suyun (ve minerallerin) emiliminden sorumludur. bunu yaparken adh denen bir hormondan yararlanır. alkol tüketimi, adh hormonunun salınmasını azaltır/durdurur. adh olmayınca, henle kulbu su emme işini çok yapmaz. bu yüzden hemencecik çişiniz gelir. eğer iyi bir gözlemciyseniz, bira içmeye başladıktan sonra ilk işeme sürenizle, 2. 3. işeme süreniz arasında bir uyumsuzluk görebilirsiniz. bunun sebebi, ilk işediğinizde içtiğiniz birayı değil, böbreklerinizdeki mevcut suyu işemenizdir. zaten mideden böbreğe bira o kadar kısa sürede ulaşamaz. içtiğiniz birayı ilk işeme süreniz, muhtemelen 2. işemenize denk gelecektir. çünkü ancak mide'den böbreğe ilerlemiştir, kanınızda da alkol olduğundan adh salgılanmaz, henle kulpu işini daha az görür, sonunda da işersiniz. alkollü herhangi bir içkiyi fazlaca içtikten sonra geceleyin susamanızın sebebi, gece su içmezseniz ertesi sabah başınızın ağrıması, yüzünüzün gözünüzün şişmesinin sebebi budur. üstelik bira'nın çoğu su olduğu halde!
    nihayetinde, alkolsüz bira tükettiğinizde, adh hormonu salgılanması durmayacaktır. işemeleriniz daha normal periyotlarla gerçekleşecektir ve su kaybı değil kazancı yaşayacaksınızdır. ertesi gün de başınız ağrımaz.

    alkolsüz biranın tadı, alkollü biradan (alkolsüz olması dışında) farklı değildir. zaten alkolsüz bira, normal bira'dan yapılır. ya ısıtılarak alkolü buharlaştırlır (alkolün kaynama noktası suyunkinden daha düşük) ya alkol vakum yardımıyla buharlaştırlır (bu bazen kaynatmayla hızlandırılır) ya da süzgeçlerden geçirilerek alkol+su karışımı elde edildikten sonra alkol distile edilir kalan su tekrar değerlendirildiğinde alkolsüz bira elde edilir. her ne şekilde olursa olsun, elde edilen içeceğin tadı, normal bira'nın tamamen alkolsüz hali olur.

    işte bu noktada efes'e ben kızabilirim. çünkü ben zaten efes pilsen'i çok sevmiyorum. canım bira çektiğinde başka seçenek yoksa başvurabilirim, ancak nezdimce bir bomonti'nin ya da tuborg %100 malt'ın yanına yaklaşamıyor. bu kişisel tercihim. bu yüzden alkolsüz bira içeceksem, efes'in alkolsüzü dışında bira olsaydı muhtemelen onu tercih ederdim. yani, tercih sebebi yine lezzeti olurdu. zira bin kere söylediğimiz gibi, bira'nın bir tadı var. sevmiyorsanız içmeyin!

  • almanya'daki dayımlarımı aradım tüm dikkatimiz sizin üzerinizde dedi.

    önce inanamadım, amerika'daki teyzemi aradım, şoku hala atlatamadık diyor.

    edit: japonya'daki uzaktan bir akrabam harakiri yapmış.

  • sweet child o' mine 1 milyar dinlenmeye ulaşmış.

    daha önce yazdığım alakalı entrylerde (bkz: spotify/@moresk) stream başı gelirlerden bahsetmiştim.

    guns n roses'in 1 milyar stream'i karşılığında aldığı para yaklaşık 3 milyon dolar.

    spotify'ın kurulduğu 2006 yılından beri 15 yılda bu tek şarkının geliri 3 milyon dolar. 15e böldüğümüzde 200.000 dolar yıllık bir para tutuyor.

    tabi ki, spotify'da milyar dinlenen adamın yegane geliri spotify üzerinden olmayacaktır. konseri var reklamı var satışı var tişörtü var evet, ama "ben bestelerimi yayınlayayım, spotify'dan telif alayım" diyen arkadaşların bu rakama iyi bakmalarında fayda var.

    "abi yıllık 200.000 dolar bana iyi ya" diyeceksiniz de, spotify'ın telif ödemesinin ülkelere göre olduğunu hatırlatayım. yani amerikalı bir dinleyiciden gelen gelirle türk bir dinleyiciden gelen gelir aynı değil. çünkü amerikalı 10 dolar ödüyor (80 lira) türk burada 20 küsür lira ödüyor aylık. gelir paylaşımı da ona göre.

    tarkan'ın 1 milyar dinlenmesi 3 milyon dolar yapmayacak yani. dinleyicilerin ödediği aylık ücrete göre oranlanacak. kendi dinlenme sayılarım ve karşılığında hak kazandığım parayı hesapladığım takdirde stream başına 0.00112 dolar kazanıyor türkiye'de türkçe muzik yapan birisi.

    1 milyon dinlense alacağı para 1.120 dolar. 10000 lira civarı yani. net söyleyeyim, produksiyonu profesyonellere yaptırılan tek şarkının zaten maliyetini belki kurtarır. buna pr bütçesi dahil değil.

    özetle indie olarak albüm yayınlamak isteyen, bestesini kaydedip bu ortamlarda yayınlamak isteyenlerin buradan gelir beklentisi olmasın hiç. burası artık bir kartvizit. müzik üreten birisi olarak "var mısın"a "evet" diyebilmek için kullanılması gereken bir platform.

    takip ettiğim, indie denebilecek y.dışı sanatçıların grupların yöntemi canlı konser - online konser ve patreon, buy me a coffee - twitch donation tarzı şeylere yönelmiş durumda.
    ek olarak tabi ki bir de merchandise var. dropshipping yöntemiyle t-shirt, kahve fincanı, plak vs satıyorlar.

    özetle pederlerin "hobi olarak gene yap" tavsiyesi geçerli görünüyor.

  • olmayan protestodur. geç gelen hamburgeri, iade edemediği donu, gol atamayan kenan karamanı protesto eden bu kadim halk, batmakta olan ekonomisini protesto e-d-e-m-i-y-o-r.

  • kedi, kırmızı şarap ve winter chill out albümleri hazır bekliyorum. hadi amk, yağıyorsa yağsın. kediyi kestireceksiniz bana burada.

    ekleme: yağdı sayılmaz. kar mı bu? yer; halkalı/atakent mahallesi.

    kediyi affettim, şarap iptal, jagermeister'a devam.

  • bazı entrylerde 1 hayır oyu verildiği sanılmış. 1 hayır oyu verildiği şeklinde algıyı nereden edinmişler, bilmiyorum. okuduğunu anlamayan kitleye çok güzel örnek olur buradan. bir de matematik bilmediklerini gösterir.

    seçim sonucu :
    evet: %99,91
    hayır: %0,09

    eğer 0,09 oran 1 oy ise seçime yaklaşık 1111 seçmen katılması lazım. kuzey kore nüfusuna göre anlamsız bir değer.

    yani, 1 tane hayır oyu verilmemiş. hem türkçe bilmiyorsunuz, hem matematik bilmiyorsunuz. yine de klavyedeki harflerin yerlerini bulabiliyorsunuz. bu da bişey tabi.

  • dun bi usta grubu calisirken onlarin yaninda muhabbetlerine kulak veriyordum.

    adamlar ekonominin iyice kotuledigini ve ayrica suriyelilerin sektore cok girdigini, işlerini ellerinden almaya basladigini konusuyordu.

    yerli ustanin hakkinin yendigininden, sektorun yabancilastirildigindan flan bahsettiler. bu suriyelilerin ulkeye gelmesini buyuk problem olarak konustular. birbirlerine sakin iş vermeyin, 10 liraya bile calissa is vermeyin bunlara diye ogutlediler.

    en son dedi ki biri; bunlar hep ecnebinin turkiye ustunde oyunu işte. turkiyede yerli uretimi, yerli ustayi, calisani bitirmek icin yapiyorlar dedi.

    karsinizdaki zihniyet cok acayip bi zihniyet gencler. dunyada yaşam varoldu varolali gecen surecteki cahiliye devrinin doruk noktasindayiz suan bu topraklarda.

    o yuzden bu kriz bile bir sey anlatmayacak onlara. bunu sakin beklemeyin.

    bu krizi bile ruslarin bi oyunu olarak gorecekler. belki almanlarin belki kübanin.