hesabın var mı? giriş yap

  • daha vahimi yaşanmıştır.

    geçen güz 600 yataklı bir askeri hastanede ölümün kıyısında yatmaktaydım. ızdırap içindeki günlerin birinde hemşire kolumdaki serumu değiştirip az sonra doktorun geleceğini söylemişti ve bunu önemsememiştim. bir perişan akşamüstü ailemi, sağlığımı ve hürriyetimi özleyerek hastanedeki odamın penceresinden bahçedeki çam ağaçlarını seyre dalmıştım. birden doktorum yanı başımda beliriverdi. üstelik çok uzun süredir beklediğim bir mucizeyle birlikte..

    bulunduğum odaya giren genç bayan teğmen, çocukluk aşkımdı. evet başkası olamazdı, yıllar önce gata'da okuduğunu duymuştum. o'nu gördüğüm an çok güçlü bir sevinç akımı, tarifsiz bir mutluluk olup dolandı damarlarımda. mahallemden ortaokul yıllarında büyük bir üzünçle ayrıldığında ben o üzüncün belki de kat ve kat fazlasını yıllarca ruhuma çarmıhlamıştım. büyüyüp tabip ve komutan olan, seneler boyu gizli merakıma ve ara sıra bıçak gibi saplanan hasretime konu olmuş bir kızdı. fakat kızın subay üniforması giymiş, yaşlanmış, eğitilmiş hali bir an için gözlerinde bir ışık belirse de ciddiyetini takınırak sordu: "asker! rütben ve birliğin?"

    "tankçı çavuş x antalya. 5. kolordu komutanlığı ulaş garnizonu keşif taburu 1. bölük. emredin komutanım!"

    karşımdaki tabip teğmenin gözleri yıllar önce tanıyıp sevdiğim küçük kızınkiyle kesnlikle aynı elaydı. lakin sanırım gülmeyi epeydir unutmuş bir soğukluktaydı. ismimi, memleketimi söylemişken neyden çekinip de konuşmamış, geçmiş masum ve güzel günlerin hatırına niçin bir şeyler anlatmamıştı, anlayamadım. kesif bir düş kırıklığı duyumsadım. emreden sorgusundan sonra, sayrılı bedenimin yanı sıra bilincim ve duygularım da yıkıktı..

    yakınlığı, ilgiyi ve şevkati zaten belki pek fazla ummamıştım. ama yok sayılmak, kendisini hiç tanımamışımcasına umursanmamak neyin yaptırımıydı?

    elbette hemingway'in silahlara veda'sındaki gibi bir romantizm ve yaşama direnci asla söz konusu olmasındı, buna razıydım. ama böylesi bir red ve inkar bana çok ağırdı, bunu hakedecek ne yapmıştım?... 10 küsur yıl evvel sarılıp ağlaşarak vedalaştığımız kız, beni tanımamıştı. varlığımı zerre umursamamıştı. üstelik sır olmuş ve yaşlanmamla büyümemiş düşlerime karşın...

    zaman geçti. artık fiziken iyileşmiştim. fakat taburcu hattâ terhis olsam da aklım hep o soğuk hastane odasına mıhlıydı. etrafında askerlerin nöbet tuttuğu hastaneyi çevreleyen o dikenli tellere; çocukluğumun sonlarından ilk gençliğime uzanmış ve o güne kadar tümden ölmemiş hayallerim takılı kaldı. kurtaramadım...

  • (bkz: açılın mühendis geldi.)

    arkadaşlar kusura bakmayın tam olarak işin uzmanı geldi. hemen konuya giriyorum.

    şarj aletleri flyback denilen smps topolojisiyle tasarlanır(kullanıcı güvenliği için izole olan, boşta en az güç tüketen bilinen topoloji budur), kullanılan malzemelerin kalitesine göre piyasadaki ürünler boşta 0.1 ile 0.8w arası sürekli enerji harcar.

    sebebi ise trafo kayıpları vs. değil, devrenin boşta kendi kendini çalıştırması için gereken enerjidir. 230vac ile önce 325vdc elde edilir. bu gerilim üzerinden piyasadaki çoğu flyback sürücü entegresi seri direnç ile beslenir. olayda burda kopuyor zaten bu çok verimsiz bir yöntemdir ama alternatifleri pahalıdır(bir hv mosfet ile aç kapa yapayım desen sadece mosfet'in en ucuzu 0.1$ mertebesindedir, ucuz gözükebilir ama yıllık 10 milyon adaptör üreten bir firma için 1 milyon dolar çok iyi bir paradır ve bu tarz küsüratlı farklardan para kazanır piyasada iş yaparlar). diğer yandan hesap edince uzun vadede aktığı elektrik daha masraflı olabilir ama üreticiler bu yöntemin pazarda bir karşılığı olmadığı için tercih etmezler boşa maliyet olarak görürler, yani kimse boşta 0.1w daha az enerji harcıyormuş diye bir adaptöre 20-30tl daha fazla para vermez, veren de azınlıkta kalır ve sırf onlar için kimse ürün çıkarmaz.

    aşağıdaki örnekteki gibi son teknoloji yarıiletkenler ile 20-30miliwatt'a kadar düşebilir. (115vac için 21miliwatt 230vac için 26miliwatt yani giriş gerilimi yükseltikçe boşta daha çok harcar sebebi yukarıda belirttiğim ana sürücü entegresini giriş geriliminden seri direnç ile besleyerek çalıştırmak)

    örnek devre test sonuçları
    üşenenler için boşta harcanan güç tablosu : görsel

    maliyet hesabı yaparsak 1 tane adaptör pek birşey etmez. tüm ülkede 10 milyon adaptör sürekli takılı desek. saatte 0.1w ortalamadan 1megawatt.h enerji boşa gider. 1kwh elektrik maliyeti dünyanın hemen heryerinde 0.1$ civarındadır. yani ülkece saatte 1000$ günde 24000$ yılda 8.760.000$ yapar. kişi başı yılda 0.876$ (6.85tl kurdan 6tl yapar)

    not: her türlü detaylı soruyu özelden sorabilirsiniz.

  • adama, kişilere, gruplara, cemaatlere ,vakıflara, derneklere hizmet işinin bitmesiyle bir çok şey güzel oldu, olmaya da devam ediyor.

    çatlayın amk

  • boyle yazinca cok uydurma durdu da, hakkaten var boyle bir sey. izafiyet teorisinin garipliklerinden biri. barn and pole paradox diye geciyor ingilizcede.

    olay su: ahmet'in elinde 20 metrelik bir cubuk var, onunde de 10 metre uzunlugunda bir ahir var. ahirin iki ucunda acik birer kapi bulunuyor. ahmet cubugu yere paralel bir sekilde tutuyor, ahirin icinden kosarak gececek. ama isik hizinin yuzde doksani gibi bir hizla kosacak. faruk ahirin tepesinde oturuyor ve ahmet'i izliyor. simdi, izafiyet teorisine gore, ahmet (ve cubuk) isik hizinin yuzde doksani hizda ilerledigi icin, faruk cubugun uzunlugunu 20 metre degil, yaklasik 9 metre olarak goruyor (bkz: lorentz donusumleri). ahir da 10 metre uzunlukta olduguna gore, faruk'un bakis acisindan oyle bir an gelecek ki cubuk tamamen ahirin icine sigmis olacak. faruk isterse tam o anda ahirin iki kapisini birden kapatip cubugu icerde hapsedebilir.

    oysa ahmet'in bakis acisindan durum farkli. ahmet'e gore cubugun hizi sifir (cunku ahmet'le beraber hareket ediyor) ve uzunlugu 20 metre, ahir ise isik hizina yakin bir hizla kendisine yaklasiyor, ve uzunlugu 4,5 metre (lorentz donusumuyle kisalmis). yani cubugun herhangi bir anda ahira tamamen sigmasi mumkun degil.

    kim hakli? cubuk herhangi bir anda ahira sigdi mi sigmadi mi?

    problemi daha da belirgin kilmak icin sunu hayal edelim: faruk, cubugun tamamen ahirin icine girdigini gordugu anda iki kapiyi da bir anligina kapayip cubugu iceride hapsediyor, sonra kapilari hemen aciyor ki ahmet arka kapidan cikabilsin. yani faruk'a gore cubuk bir anligina ahirin icinde hapsoldu. ahmet'in acisindan olayin boyle gorunmesine imkan yok, cunku cubuk 20 metre, ahir ise 4,5 metre.

    problemin cozumu es zamanlilik denen mefhumda yatiyor. faruk, kendi bakis acisindan kapilari ayni anda kapatip cubugu bir anligina hapsetti, oysa ahmet'in bakis acisindan kapilar ayni anda kapanmiyor! cubuk daha arka kapiya varmadan arka kapi kapaniyor ve aciliyor, sonra cubugun onu o kapidan cikiyor, sonra cubugun arkasi (hala acik olan) on kapidan geciyor, ondan sonra on kapi kapaniyor ve aciliyor. boylece cubuk ahirin icinden problemsiz geciyor, ve hicbir anda ahirin icine tam olarak sigmiyor.

    demek ki faruk'un referans cercevesinde es zamanli olarak gerceklesen iki olay (on ve arka kapilarin kapanmasi), ahmet'in referans cercevesinde farkli zamanlarda gerceklesiyor. buna da es zamanliligin izafiyeti (relativity of simultaneity) deniyor.

    sorumuza geri donersek, kim hakli? cubuk ahira sigdi mi sigmadi mi? cevap: ikisi de hakli. faruk'a gore sigdi, ahmet'e gore sigmadi. "mutlak anlamda" cubugun ahira sigip sigmadigini sormak anlamsiz. gozlemcilerden bagimsiz evrensel bir koordinat sistemi yok cunku, her gozlemcinin kendi koordinat sistemi var.

    boyleyken boyle dostlar. daha fazlasi icin: http://en.wikipedia.org/wiki/barn-pole_paradox

    edit: bilim ve teknik dergisinden konuyla ilgili bir yazi: http://evrenbilimi.blogcu.com/…ma-paradoksu/3287625

    edit: faruk kapilari kapattiktan sonra hic acmasa ne olur sorusu pek cok kisinin aklina gelmis. ilgili wikipedia maddesinde ve yukaridaki bilim ve teknik yazisinda anlatilmis, kisaca ozet geceyim: faruk'un referans cercevesinde, 9 metrelik cubuk 10 metrelik ahirin icine tamamen girer, faruk ahirin iki kapisini ayni anda kapatir, cubuk arka kapiya carpar ve durur. carpmadan sonra cubuk yeterince elastik bir malzemeden yapildiysa carpismanin gucunu absorbe edip duragan uzunlugu olan 20 metreye donmeye calisir, ahirin giris kapisina iceriden dayanir ve iki kapi arasinda sikisip kalir. ahmet'in referans cercevesinde, 20 metrelik cubuk 4,5 metrelik ahirin on kapisindan gecer, sonra arka kapi kapanir, sonra cubugun onu arka kapiya carpar ve durur, carpmanin etkisi cubugun arkasina yayilincaya kadar (maksimum isik hiziyla yayilabilir) cubugun arkasi hicbir sey olmamis gibi yoluna devam eder, cubuk buzuldukce buzulur ve arkasi (hala acik olan) on kapidan iceri girer, sonra on kapi kapanir. cubuk yeterince elastik ise carpismanin gucunu absorbe edip 20 metrelik duragan uzunluguna donmeye calisir, on kapiya iceriden dayanir ve iki kapi arasinda sikisip kalir. carpisma bittikten sonra hem faruk hem ahmet ayni seyi gorur: 10 metreye buzulmus ve iki kapi arasinda sikisip kalmis bir cubuk. tabii pratikte boyle bir carpismanin gucunu ne ahir kapisi ne de cubuk absorbe edebilir, muhtemelen ikisi de bin parcaya ayrilip tuz buz olur.

  • aman allahım!'dan sonrasını okumadım. 0/10 rezillik

    edit: siyasal islamcı olduğunu anlamak için metni okumaya gerek yok. gündemi sarsan videoda malum ceo'nun yanındaki iki kişiyi merak edenler için bildiriyorum, biri bu olaya dahil olan şahıs ( merak eden baksın ), diğeri de sözlükte yazarmış, en azından attığı mesajdan anladığım o.