hesabın var mı? giriş yap

  • (bkz: ihtiyar heyeti)
    ne var olamaz mi? ilkokul ucten beri aklimdan cikmiyor. fakat bu aklimdan cikmayan, kavramdan cok boyle fotografimsi ama kisa film gibi de bir sey diyelim. ilkokuldayken sirf goruntuydu, sonradan diyalog da eklendi. ihtiyarlar bir masanin etrafinda oturmus "biz ihtiyar heyetiyiz, eskiden buralar hep yesildi muhtar" turevi yorumlar yapiyorlar. bayaa yazik olmus bana.

  • arkadaş takside ağlıyor, ama salya sümük, taksici sonunda dayanamadı:

    - yav ama neden bu kadar ağlıyorsun? nerelisin sen?
    + sivas :((((((((((
    - bak, ben de orduluyum, ağlama.

    teselli artık neyi değiştirir ki, arkadaşlar?

  • sizin gibi gerizekali cahillere bu isin psikolojik arkaplanini vererek zaman harcayamayacagim, zira eksi sozlukteki her 100 kisiden 99unun ekrana mal mal bakacagina bahse girerim. isiniz gucunuz yok mu be, hcibir seyi bilmediginiz gibi iki kelimeyi bir araya bile getiremiyorsunuz. ozellikle sen, seni izliyorum ne zamandir, resmen hiyar gibi yaziyorsun ya. hayvanogluhayvan. ote yandan hayatima da renk katmiyor degilsin ha, boyle sagin solun belli olmuyor, beklemedigim bir bkz veriyosun ya iste o guzel birsey aslinda. keratalar sizi, hepinizi cok seviyorum.

    [gorundugu gibi ovgu duzmecesini sona saklamak daha etkili, insani pozitif bir ruh haliyle birakiyor]

  • kitaplardan çok bu kitapları okumayı seçen insanlar yanlış yönlenmiş durumda. bazı insanlar travmalarına kişisel gelişim kitaplarıyla çözüm arıyor. haliyle olmuyor. biraz niye olmuyoru anlatmaya çalışacağım.

    bir sorununuz var diyelim, kişisel gelişim alıp çözüm bulmaya çalışıyorsunuz. kitap size şunu öğütler:
    "bunu bunu yaparsan, gelişirsin, şunu yaparsan şu hale gelirsin, planlı ol, hayal et... vs vs."

    insanların psikolojik olarak bilmediği en temel konu: özellikle travma esaslı rahatsızlıkların motivasyonla değil sebep olan gerçek kaynağın ne olduğunu bulduğunuzda çözülmesidir.

    kıscası terapi sizde şunu yapar:
    "kötü hissetmene sebep olan gerçek sebep nedir?" bunu ancak bol bol konuşarak ve anlatarak hatırlayabilir, ilişkilendirebilir ya da terapist sayesinde bulmayı başarabilirsiniz. bu yüzden seanslar uzun sürebilir.

    kısacası terapide amaç "gerçeği" bulmaktır. gerçek ortaya çıktığı anda semptomlar kaybolur. örneğin birine aşıksın, ayrılık acısı çekiyorsun fakat gereğinden fazla uzun sürdü ve sende bozuk bir süreç yarattı, bunun sebebi hiç düşünmediğin bilinçaltı bir süreç olabilir. bazı yetenekli insanlar bunu düşünerek ya da yazarak da bulup çözebiliyor. çok derinse tabii ki işe yaramıyor. mesela taciz sonrası ya da baba sorunları sebebiyle çok başarılı olan kadınlar mevcut. kendini değersiz hissettiği için devamlı motive durumda gelişiyor ama mutsuz. o kadar başarılı olmasına rağmen neden değersizlik hissini atamıyor? gelişim kitaplarında yazdığı gibi başarılı olabileceği her şeyi yapmış ama hala yetersiz hissediyor.

    terapist sizi yaşam koçu gibi motive etmeye çalışmaz, "aslansın kaplansın, bırak ona mı kaldın" demez sadece fark etmeni sağlar. asında büyü olaylarına çok benziyor bu durum, zaten eskiden de psikolojik rahatsızlıklar büyüyle/musallatla ilişkilendirilirmiş. ortaçağda cadı diye yakılırmış insanlar. yine aynı durum var: mesela hoca/büyücü gelip o büyünün nerede olduğunu ve neden oluştuğunu bulmaya çalışır. yani gerçeği arar. büyünün kaynağı bulunduğu anda bozulur. etkisini yitirir. belki de psikologlar modern büyü bozanlardır diyebiliriz.

    sense kişisel gelişim kitabı okuyarak örneğin "güçlü olmak" gibi bir şey okuyarak eğer bir travman varsa güçlü olamazsın. ancak koşullar uygunsa o kitabın sana faydası olur.

    beyin ilginç bir organ... bir şeyi neden yaptığını anlayınca herşeyi çözüyor ve rahatlıyor. bir şeyi çözmeye çalışırken psikanaliz* veya bilişsel terapiler işe yarayabilir. psikanliz de esas amaç bilinçaltınızda bulunan konuyu açığa çıkartarak bilince getirerek gerçeğe varmakken; bilişsel de terapist yardımıyla "duygu durumunuza sebep olan davranışı değiştirmekle" ve içselleştirmekle ulaşabilirsiniz.

    benzer şekilde koçluk hizmeti veren insanlar da size yardımcı olamaz. çünkü size dikte verirler. motivasyonla sorunlar çözülmez. siz doğruyu bilseniz bile ilişkilendirmeniz yanlışsa, bunu içselleştiremediyseniz çözüm bulamazsınız.

    mesela freud özellikle psikanaliz konusunda çok çalışma yapmış bir psikolog ve şunları diyor:
    --- spoiler ---
    "...nevroz, bir tür bilgisizliğin, aslında bilmemiz gereken ama bilemediğimiz ruhsal bir sürecin sonucu olarak görülüyor."
    "...bu kişiler travmatik olayla işleri bitmemiş, sanki gerçekten önlerinde duran bir görevmiş gibi yapmaya devam eder."
    "...söz konusu bilinçdışı süreç, bilinçli hale geldiği anda belirtiler kayboluyor."
    --- spoiler ---

    müthiş bir açıklama. bazı insanlar hatalı olduklarını biliyor, bunun engellenemez şekilde hayatlarını etkilediğini biliyor ama çözemiyor ve çözümü motivasyonda arıyor.

    oysa ki çözüm sadece "neden olduğunu" anlamanızda saklı. bu sıkıntınızın neden olduğunu anlayamazsanız, hiç bir motivasyon işe yaramaz.

    tek cümleyle özetlersek: "kişisel gelişim kitapları ise sadece motive edecek sistemler sunar, yol gösterir fakat farkındalığı vermez."

  • para avcısı.

    kriterlerine bakmaksızin, parası için bir erkekle birlikte olan kadınlara denir. çiftin, muhtemelen aralarında yaş farkı fazlacadır.

    umarım çevremizde yoktur.

  • sene 2002-2003 falan, üniversitedeyim o zamanlar izmir’de. tarsus’lu bir arkadaşım vardı onunla buluşacaktık, kordon’da rakı içecektik. buluşmadan 2 saat önce aradı abi benim memleketten arkadaşlar geldi, onlar da bize katılsa olur mu dedi. ben de hiç sevmem bu son dakika değişikliklerini, tanımadığım insanlarla takılmayı falan. küfrede küfrede tamam dedim. akşam gittim bunlar 3 erkek oturuyor, 2 tanesi (biri benim arkadaşım olmak üzere) zenci kadar esmer diğer çocuk da uzun boylu sapsarı bişey. neyse söylene söylene oturdum 4 erkek napcaz diye, arkadaş öbür çocukla tanıştırdı. sonra da kıvanç’ı tanıyosundur zaten dedi. o laftan sonra 1 dk. falan bakmışımdır adama yok ya çıkaramadım aynı bölümde miyiz diye sordum. arkadaş olm adam güzellik yarışmasında birinci oldu hiç mi görmedin amk dedi. ben de abi erkek güzellik yarışmalarını takip etmiyorum senin gibi diyerek aklımca lafı soktum arkadaşa. neyse uzun lafın kısası bütün akşam oturduk kıvanç anlattı durdu, gülümsemedim bile, 2-3 kez muhabbete girdim sadece. aslında adam da kötü niyetli değildi, benim sıkıldığımı anlayıp bana kişisel sorular bile sordu ama işte olmayınca olmuyo. yıllar sonra o kıvanç türkiye’nin en popüler insanlarından biri olurken ben de aynı meymenetsiz surat ifadem ile bu satırları yazıyorum.

  • olm adam alkollü araç kullanarak koca bir aileyi yok etmiş. 8 paragraf, utanmadan, soma’daki madencileri filan işin içine karıştırıp kendisini savunan olmuş.

    alkollü direksiyon başına hanginiz geçiyorsa, potansiyel katil olduğunuzu kabul ediyorsunuz demektir. terbiyesizlik yapmayın.

    dua etsin kendisi bu felakete türkiye sınırları içerisinde sebep oldu. garip memleket burası. yoksa böyle 3-4 sene yatıp, tekrar bırak işe dönmeyi, gün yüzünü zor görürdü paşa hazretleri.