hesabın var mı? giriş yap

  • - tayyar içimde o kadar strong bir presence var ki anlatamam.
    - sıçarsan geçer hayatım...
    - nasıl yani!?...
    - sıç anlarsın...

  • "bugün orada toplanan kalabalık, binali yıldırım’a oy vermiş yüzde 48’e ne hissettirecek?"

    %48 olunca nasıl hissediliyormuş biraz da siz hissedin dedirten makale.

  • sabah-akşam eşşek gibi çalışıp para kazanmayan, zar-zor geçinmeyen, kendi uydurduğu standartlara göre geçim mücadelesi falan vermeyen bir adamın, allah bilir klimalı ofisinde çayını yudumlarken gazetedeki köşesi için yazdığı cümle...

    "hayattan kaçıyorsunuz, profesör oluyorsunuz, devlet memuru olup, yan gelip yatıyorsunuz" diyen adam da sanırsın kankası haşmet ağayla beraber 25 seneden beri inşaatlarda amelelik yapıyor, ekmeğini taştan çıkarıyor...

    sömüren, resmen kan emen, 3 kuruş paraya sabah-akşam, cumartesi-pazar çalıştıran, kendini ve verdiği işi bi bok sanan fırsatçı işverenler suçlu değil de, akademik kariyer yaparak birilerinin tabiriyle devlete kapağı atmayı, kendini korumayı başaranlar mı suçlu oluyor?

    hayır bi de yüksek lisans yapanları "hayvan"a benzeten adamın, lisedeki lakabını bilmesek neyse...

  • hem kırmızı ışık, hem yaya geçidi, hem aşırı hız ihlali var. idam edilmeli ve geçilmeli.

  • 85 yaşından da bir adam doğum hanenin kapısında beklemektedir.
    doğumhaneden çıkan doktor şöyle bir bakındıktan sonra yaşlı adama sorar:

    doktor- "içerde doğum yapan bayan yakınınız mı?"

    adam- "evet,eşim.”

    doktor- "ama bayan 25 yaşlarında..."

    adam- "tamam işte, eşim o. niye şaşırdınız, baba olamaz mıyım yani?"

    doktor- "yoo,...... aklıma benim dedem geldi de."

    adam- "nesi varmış dedenizin?"

    doktor- "kendisi av meraklısı idi. sürekli ava çıkardı. ancak yaşlanınca zorlanmaya başladı. bir gün ava çıkacakken kendisini uyardık, aman yapma dedecim, sen yaşlandın, ava gidemezsin diye. kendisi ısrar etti ve hazırlandı. e, tabi yaşlılık, çıkarken tüfek yerine baston aldı eline. ben de kendisiyle gittim. ormanda bayağı yol yürüdükten sonra bir geyik gördük. dedim ya, dedem yaşlı. bastonu omzuna koydu, doğrulttu ve geyiğe bastonla ateş etti. geyik o anda vurulup yere düştü..."

    adam- "olur mu, başkası vurmuştur onu."

    doktor- "ben de onu demeye çalışıyorum işte .. başkası vurmuştur. (bkz: swh)

  • absürt, anormal ama normal aynı zamanda. çocukluk hayali imiş, gerçekleştirmiş. ne var yani?
    sosyal hayatta ve medyada beğeni için kırk türlü maymunluktan daha elim değil.

  • hollywood film stüdyolarının bazı yüksek mertebe film yapımcılarına, yönetmenlere, aktörlere ve bunların dışında varlıklı seçkinlere sağladığı ayrıcalıklı bir film dağıtım hizmeti. adını los angeles'ta genellikle film yapımcılarının ikamet ettiği bel air bölgesinden almış. bel air digital circuit de deniyor.

    baslangıçta louis b. mayer ve darryl f. zanuck gibi kodaman film yapımcıları kendi özel alanlarında filmleri vizyona girdiği gibi izleyebilsin, degerlendirebilsin diye düşünülen bir hizmetken sonra genişletilerek çesitli sebeplerden filmleri sinemada izleyemeyen ya da kendi evine yaptırdığı hususi sinemasında izlemeyi tercih eden zengin patronlara da açılmış. ama yine de sadece davet üzerine olabiliyormuş. yani benim param var bu hizmeti alayım diyen herkes kulübe alınmıyor.

    kulübe girmek isteyenler giriş ücreti olarak 100.000 amerikan dolarını ateşliyor. daha sonra kulüpte kalabilmek için de aylık 4.000 dolar ödenmesi gerekiyor.

    bu hizmeti bir ya da daha fazla stüdyodan aldığı bilinen ünlü aktörler, yönetmenler, yapımcılar, müzisyenler ve cemiyet dışı bazı isimler şöyle: tom cruise, ben affleck, sharon stone, sylvester stallone, steven spielberg, woody allen, david lynch, quentin tarantino, peter guber, lorenzo di bonaventura, joel silver, peter chernin, harvey weinstein, tom rothman, stephen schwarzman, lionel richie, barry manilow, rupert murdoch, suud el-faysal.

    https://dsilt.com/blog-2/category/bel-air-circuit

  • yemeksepeti'nin bünyesinde sipariş alan restaurantlardan birinin menüsünde "sos istemiyorum" adlı bir ürünün 1 tl fiyat ile satılıyor olması hadisesi.

    görsel

    merakımı gidermek için az sonra vereceğim siparişe 2 tane "sos istemiyorum" ekleyeceğim. 2 tane sos gelirse üşenmem "gelin bu sosları alın, ben sos istemedim" diye canlı desteğe bağlanırım.

    edit: sipariş görseli eklendi.
    görsel

    edit2: pizzacı aradı şimdi. aha dedim "beyefendi siz geri zekalı misiniz?" diyecek.. :)) sodexo çalışmıyormuş, yarın çeksek olur muymuş.. sos konusunu açmadı hiç. fırsatını buldun yapıştır tabii pizzacı, sen de yapıştır amk

    edit3: sipariş geldi, sos yok. değerlendirmem 10-10-10 olacak. teşekkürler yemeksepeti ve pizzacı.*

    edit4: tavuk topları için olan 2 tane ücretsiz sos hakkımı neden kullanmadığıma yönelik mesaj atanlar olmuş. abi ben kendimi ifade mi edemiyorum.. sos istemiyorum.

  • muzaffer izgu'nun su an adini hatirlayamadigim bir oykusunde anlatilmistir bu.

    kahramanimiz, otobuse biner. otobus kalabaliktir. yer bulup oturur, kitabini acar. ancak oturacak yer arayan yaslilar ve kadinlarin hedef tahtasi olur, "biz yer ariyoruz, bu oturmus kitabini okuyor" minvalinde soylenirler. bu kez ayaga kalkar, ayakta durdugu yerde rahat okumak icin pozisyon bulmaya calisir, bulur bulmaz da bir eliyle askiya tutunur bir eliyle de kitabini tutar. bu sefer de diger insanlara yaranamaz. "burasi kutuphane mi, git evinde oku, amma israr etti canim" laflari havada ucusur. itiraz etmeye kalktiginda da soforun ve diger baska herkesin tepkisini ceker, darp edilmek uzereyken otobusten kendini zor atar.

    otobuste ondan baska kimse kitap okumamaktadir. buyuk ihtimalle hayatlarinin akisinda kitap okumaya yer de yoktur. bu nedenle adama, belki kendilerinin dahi bilmedigi bir nedenden oturu tepki gostermektedirler.

  • yapılan bir yaramazlık sonrası atakan(5,5) azarlanıyor..

    boba: aynı yaramazlığı tekrar yaparsan kulaklarından tavana asarım seni..
    atakan: aynı yaramazlığı tekrar yapamam ki..
    boba: nasıl yani? nedenmiş??
    atakan: o başka bir yaramazlık olur.. aynısı olmaz..
    boba: !!!???

    (bkz: herakleitos)