hesabın var mı? giriş yap

  • kimliği henüz belli olmayan ve yasadışı terör örgütü lehinde eylem yapan grup tarafından 31 aralık 2011 günü küçükçekmece kanarya'da gerçekleştirilmiştir.

    400-500 kişilik grup önce sahte yangın ihbarı vererek bir süpermarketin yandığına dair birkaç farklı telefon ile önce 155 polis imdat arıyor ve polis imdat'ta söz konusu ihbarı itfaiyeye yönlendiriyor.
    itfaiye komuta merkezi de işyeri yangını olarak polisten gelen ihbarı hemen değerlendirip sefaköy ve yeni mahalle itfaiye ekiplerini verilen adrese çıkarıyor.
    sefaköy'den 3, yeni mahalle'den 2 araç olay yerine kısa sürede varıyor.

    söz konusu adresin olduğu sokağa iki ekip arka arkaya giriyor ve sokakta duman ve panik yapmış vatandaş yerine ellerinde taşlarla ve yanık vaziyette bekleyen molotof kokteylli saldırganlarla karşılaşıyor.
    sokağın henüz başında olunmasına karşın bayır aşağı olan sokakta planlanan bu saldırı eylemi tıkır tıkır işliyor ve itfaiye araçları bayır aşağı doğru yönü olan sokakta saldırıdan kaçmak için geri geri gitmeye çalışırken hooop diğer bir grup sokağı kapatıp yeni mahalle'nin 2 itfaiye aracını sıkıştırarak taşlarla önce camları kırıp içine molotof atıyorlar...
    bu esnada 2 kişi itfaiye aracının tepesine çıkıp su tankı üstündeki yangın kancasını kabinin camından içeri doğru, şöförün kafasına doğru saplamaya çalışıyor ama cam komple kırılamayınca sadece kafasını zedeliyor... gözü dönmüş saldırganlar itfaiyecileri öldürmek için elinden geleni yapıyor...

    can havli ile oraya yangın söndürmek için giden itfaiyeciler araçtan dışarı çıkıyor ve geri doğru kaçmaya çalışıyorlar.
    bu esnada yeni mahalle ekibindeki itfaiyecilerden biri de sokak girişinde olaydan kaçmaya çalışan sefaköy ekibinin su tankının yanındayken saldırı yapan grubun taş saldırısında bolca kaldırım taşını vücudunun çeşitli yerlerine yerken bir yandan da araca çıkmaya çalışıyor ve saldırganlar itfaiyeciyi tutunduğu merdivenden aşağı çekmek için boynundan asılıyor ve o esnada hareket eden araçtan ötürü bir şekilde dengesini kaybedip düşüyorlar.

    yeni mahalle'nin 2 itfaiye aracı saldırganların yağmasına uğruyor ve aracın kabini yavaş yavaş yanmaya devam ediyor.
    itfaiye aracının ekipmanları alınıp yerlere atılıyor ve zarar verilmeye devam ediliyor.

    sefaköy ekibi yeni mahalle ekibini kurtarmak için kanarya polis merkezi'ne sığınıyor ve yaralanan itfaiyeciler için yardım istiyor.
    bu esnada sefaköy 10, yeni mahalle'den 6 itfaiyeci olmak üzere 16 kişi saldırıya maruz kalıyor.
    yeni mahalle ekibinden de 3 personel ciddi şekilde yaralanıyor, (birinin kafası yarılmış, su tankı arkasına asılanda ciddi zedelenmeler var, birinin de bacaklarına kaldırım taşı ile vurulmuş.)

    polisin olay yerine panzerle gitmesine kadar saldırgan grup çoktan dağılmış ve kaçmış oluyor.

    2 aracın camları kırılmış ve birisinin kabini ciddi manada yanmıştı. saldırganlar itfaiye aracına daha fazla zarar vermek için ele geçirdikleri aracı başka bir araca da çarptırmış olduğu da olay yerine geri dönüldüğünde görülüyor.

    polisin geç te olsa emniyeti sağlamasıyla saldırıya maruz kalan yeni mahalle ekibinin araçları ile sefaköy ekibinin araçları polis merkezi önüne çekiliyor ve hasar tespit başlıyor...

    yeni mahalle ekibinin 2 aracı kullanılmaz duruma gelmiş. sağlam lamba, cam kalmamış, saldırıda kullanılan taşlar da kabin içlerinde saldırının şiddetini kanıtlıyordu.
    sefaköy ekibinin yeni mahalle ekibinin hemen arkasındaki araçlarından sadece en baştaki aracın tüm camları kırılmış ama molotof isabet etmediği için ve nispeten arka sırada olduğu için rahatça kaçabilmişlerdi.
    araçların görüntüleri:
    http://img577.imageshack.us/…049/20111231162051.jpg
    http://img198.imageshack.us/…215/20111231162035.jpg
    http://img11.imageshack.us/…/117/20111231162023.jpg
    http://img838.imageshack.us/…663/20111231161851.jpg
    http://img607.imageshack.us/…461/20111231161833.jpg
    http://img521.imageshack.us/…299/20111231161824.jpg

    yaralı itfaiyeciler hastaneye sevk edilip tedavileri yapılıp olaydan 5 saat sonra taburcu edildiler ve darp raporu almalarına rağmen nöbetlerini bitirmek istediklerini söyleyip görev yaptıkları gruba geri döndüler.

    bu acı olay cidden çok ucuz atlatıldı ve herhangi bir görüşün tarafı olmayan, amacı sadece yardım etmek, zorda olanın imdadına yetişmek olan itfaiyeciler için yeni yıl kabus dolu bir gün ile başlamış oldu.
    insan bunu kabullenemiyor, oraya gelecekleri kesin olan ve hamam böceğinin bile kaçtığı ateşin üstüne onu söndürmek için savaşa gider gibi cesurca giden itfaiyecilerden neyin hıncı, neyin öfkesi çıkarılmaya çalışılıyor.

    dün bu mevzunun peşinde polis merkezi-hastane-itfaiye üçgeninde koşarken yaralı olan ve ciddi acısı olan itfaiyeci bir ara "abi yangının ortasında mahsur kalsam yemin ederim korkmazdım ama taşlarla üstümüze saldırdıldığına ve molotof araca isabet ettiğinde çok korktum çünkü böyle bir olayda ölmek istemedim o an... eğer öleceksem birine yardım ederken ölmeliyim" dedi...

    bu sözleri duyunca aklımdan aynı tip saldırıya 2 sene önce gazi mahallesi'nde maruz kaldığım an geldi... aynı şeyi bende düşünmüştüm bunu fark ettim.

    dün yaşananlar basına yılbaşı etkinliklerinden ötürü pek yansımadı.
    yansımaz da zaten.

    fdes üzüntü ile bildirdi.

  • daha 30luk değilim ama çok genç de sayılmam o yüzden ben de abla kategorisine girebilirim.

    evet şimdi öğüt vermem gerekiyor sanırım.

    1) makyaj yapmak ve süslenmek için harcayacağınız vakti kendinizi geliştirecek şeyler yaparak, üreterek kullanın. makyajsız halinizle de saygı ve sevgi elde edebilirsiniz. örneğin, erkekler makyaj yapmıyor ve toplumda sizden daha fazla saygı görüyorlar. birlikte olduğunuz erkek "makyajsız halinizle çıkmaz"sa zaten onu sepetleyin, sizi gerçekten sevmiyordur. topuklu ayakkabı da giymeyin, kadınsı diye satılan ürünlere karşı durun ve normal bir birey gibi görünün. farklılık için sizi entellektüel gösterecek şeyler takmanızda bir sakınca yok tabi ki.

    2) dışarıda yürürken görücüye çıkmış pazar malı gibi davranmayın. evet biraz ağır oldu, ama gerçek. dikkat çekmek için uğraşmayın. kimse yolda yürürken hayallerinin adamıyla karşılaşmıyor, ve size bakan adamlar sizi, hisleri ve zekasıyla bir birey olarak görmüyor. içi dolu bir birey olmayı öğrenin!

    3) kadın olduğunuzu kabul edin. bir anda aynaya bakmanız bunun için size yardımcı olacaktır. bunu kabul ettikten sonra, kadın olmanın ve size kadın denilmesinin sizi gerçekten neden rahatsız ettiğini anlamaya çalışın. "1'i çocuk 3'ü kadın 5 kişi öldü" gibi haberlerin de beyninizde oluşturduğu gibi, erkek normal insan kabul edilirken, kadın kabul edilmiyor. çocuk hakları zaten hak getire, ama o konuyu ayrı tutalım şimdi. yani siz toplum tarafından bir erkek gibi güçlü bir imge değilsiniz ve ne kadar çabalarsanız çabalayın siz hep "çalışkan ama zeki olmayan öğrenci" ve oğlanlar ise "zeki ama çok çalışmayan" statüsünde görülecekler. bu algıyı yıkmak için yüksek hedefleriniz olsun ve yüksek yerlere gelin. çevrenizdeki diğer kadınları koruyun, birlik ve destek olun birbirinize; ve her ne mevkiye gelirseniz gelin, kendi haklarınızı (kadın haklarını) savunmaya devam edin. asla size ev(ler)de hizmetçi muamelesi yapılmasına, özgürlüklerinize karışılmasına göz yummayın.

    4) birisi ile sevgili olmadan önce ben bu kişiyle evlenebilir miyim diye de düşünün. yani evlenmeyi çok istemeyeceğiniz bir kişiyle ilişki sürdürmeyin, yoksa ileride pek görüşmeyeceğiniz birisine boşa yatırım yapmış olursunuz. aynı şey arkadaşlarınız için de geçerli. yaşlandığınızda hala görüşmek isteyebileceğiniz türden kişilerle dost olun. aramın bozulduğu iki tane çok yakın arkadaşım vardı, ve şu an hala onlara ayırdığım her saniye için pişmanım. zamanınız kıymetli, unutmayın. ancak kısa kısa ilişkiler yaşayacaksanız, ve ayrılıklar sizi enterese etmiyorsa bu maddeyi sallayın.

    5) kariyeriniz / dersleriniz sevgilinizle geçireceğiniz zamanlardan daha değerlidir.

    6) kimseyi kendinizden daha üstün görmeyin. siz istediğiniz her şeyi başarabilirsiniz, buna inanın ve çok çalışın.

    7) havalı olucam diye insanları dışlamayın, kırmayın. karakteriniz bu yaşlarda oturuyor, ve ileride çevrenizdeki insanlar sizin bu şımarık ve kötü tavırlarınıza katlanmayacaklar. bu arada bu havalı olmaya çalışan kız grubu, sadece ben değil tüm insanlık tarafından nefret edilir.

  • goygoyunuz ve boş beleş esprileriniz bittiyse uzmanı geldi kenara çekilin.

    başlık saçmalama amacıyla açılmış olsa da bilgi almak isteyen birkaç kişi mutlaka vardır. onlar okusun yeter.

    özel jet almak istediğinizde bunun için ilk şartınız "benim buna gerçekten ihtiyacım var mı?" sorusunun yanıtının kesinlikle evet olmasıdır. eğer orta ölçekli bir kobi veya orta ölçekli aile gelirine sahipseniz ve işlerinizi görmek için tarifeli uçuşlar size yetiyorsa, çok fazla zaman problemi çekmiyorsanız özel jet size ekstra maddi külfetten başka bir şey getirmez.

    detaya inmeden önce 1 özel jetin minimum masrafını anlatalım. şöyle:

    a. personel 2 pilot (kaptan+fo), 1 servis görevlisi, 1 teknisyen:

    türk vatandaşları arasında kaptan uçağa göre ortalama 10-20k tl alır. fo ise 10-15k bandında bulunabilir. ama spesifik bir model alırsanız veya "benim konuştuğumu anlamasın, yabancı olsun" derseniz kaptan ve fo için 10-15k euro bandından maaş vermelisiniz. daha aza gelen olursa kısa sürede kaçacaktır bunu unutmayın.

    servis görevlisi hanımlar aylık ortalama 4-6k tl civarı maaş alır. ingilizce bilme seviyesine göre maaşı biraz artabilir.

    1 teknisyen şarttır çünkü uçak uçuştan önce ve sonra nerdeyse günlük ilgi alaka isteyen bir makinedir. eğer "teknisyenim uçağı çektirsin, ittirsin, ben gelmeden önce şöyle sağına soluna baksın, ilgiensin, başıboş bırakmasın aleti" derseniz 6-10k tl civarına birini bulabilirsiniz. ama bu durumda en ufak bakımlarda bile (mesela line seviyesi şeylerde) bakım şirketlerine iyi para ödersiniz. o nedenle en azından line bakım yapabilen ve o uçağın tipine sahip bir teknisyen bulmalısınız ki ufak tefek bakımları teknisyeniniz yapsın. bu durumda teknisyen maaşı 15k tl'den az olmaz, ayıp olur.

    ayrıca bu ekibe araç vereceksiniz, gittiğiniz yerde otel ayarlayacaksınız filan. bunları yapmanız lazım çünkü adama gecenin bir yarısı "hadi gel norveç'e gidiyoruz" deme hakkına sahip olmanız için aranızı iyi tutmanız lazım, yoksa bir anda bırakır giderler. özel havacılık personel, özlük hakları konusunda hassastır, biraz nazlarını çekmelisiniz.

    b. işletme ve bakım hizmeti:

    türk sivil havacılık kuralları gereği tc-... tescili ile uçan her hava aracının bir işletici şirket altında bulunması zorunludur. bu şirketler sizin adınıza bakımları takip eder, uçağın sivil havacılık işlemlerini izler, arka planda yapılması gereken tüm kağıt kürek işlerini halleder. eğer çok paranız varsa siz bir işletme şirketi kurup kendi uçağınızı işletirsiniz ama bu iş bürokratik anlamda kabustur ve size ekstra personel masrafı (1 işletme müdürü, 1 planlama mühendis, 1 kalite müdürü en az) çıkarır. o nedenle eğer çok büyük bir holdinginiz yoksa gidip paşa paşa aylık 3-5k dolara bir şirket altına girmeniz en mantıklısı hareket olacaktır. (meraklısına not, kalite müdürü form-4 denen bir belge alır shgm'den. bu belgeyi alan adam 10k liradan aşağısına müdürlük yapmaz. keza işletme müdürü de bir o kadar alır. mühendise 3-5k ateşlemeniz yeterlidir.)

    bakım için mutlaka bir bakım merkezi ile anlaşmanız lazım. yoksa işiniz yaş. bakım işi için 2 temel seçeneğiniz var.

    - tipi işlenmiş lisanslı bir teknisyen alır ve o adama line seviyesi bakımları ve ufak tefek arızaları yaptırırsınız, büyük bakımlar için de türkiye'de büyük bakım yapılma yetkileri olan olan cessna, embraer, bombardier gibi uçakları tercih ederseniz ülkemizde iyi kötü birşeyler yaptırırsınız. ama daha büyük bakımlar için mutlaka yurtdışına çıkmanız lazım çünkü ülkemizde maalesef o işlere giren bakım merkezi henüz yok.

    - teknisyeninizin tipi yoksa o zaman tamamen bakım merkezine bağlı kalacaksınız demektir. bu durumda en ufak bir bakım için (mesela kabin el feneri bakımı) bakım merkezine güzel para verirsiniz. iş büyürse ne bileyim arıza vs. olursa ve ülkemizde çözülmezse dışarıdan adam gelir. o zaman fatura kabardıkça kabarır.

    ayrıca bakım merkezi uçağınızın uçuştan önce çekilmesi, uçuştan sonra hangara alınması (hangar kirasını ayrı hesaplanız lazım), uçağın genel temizliği ve korunması gibi şeylerle de ilgilenir. uçağa uçuştan önce ikram malzemelerinin konulması, su, sıcak su, çay vs. ikmalini nereden alacağınız bulmalı ve o şirketle anlaşmalısınız. ikram malzemelerinin ve personel eşyalarının konulması vb. şeyler için uçağı parkettiğiniz bakım merkezi hangarında bir oda kiralamanız lazım. bu gibi detaylar ufaktır ama yoklukları büyük sıkıntı çıkartır benden söylemesi.

    bunun dışında uçağın teknik yayınlarına abone olacaksınız, pilot ve teknisyenleri yeri geldiğinde yurtdışına kursa göndereceksiniz, uçağın dhmi hizmetlerinden faydalanması için masraflarınız olacak, yıllık bazı sivil havacılık işlemleri giderleri var, vergisi var falan filan. ha bir de uçak alacaksanız mutlaka bir bakım takip programına (uçak için ayrı, motorlar için ayrı) girmeniz lazım.

    evet çok basit anlattım ama giriş seviyesi masraflar bunlar.

    evet cüzdanı hazırladınız ve uçağı alacaksınız.

    ---sıfır uçak alımı---

    hop hop hop... bir dakika. öyle galeriye gidip araba alır gibi almıyoruz uçağı.

    herşeyden önce ülkemizde bakımları yapılabilen bir model alacağız. yoksa en ufak bakımda yurtdışına çıkarsanız veya oradan teknisyen getirtirseniz 2-3 senede uçağın parası kadar parayı bakıma kaptırırsınız. peki ne yapıyoruz? şu listeye bakıp ülkemizdeki onaylı bakım merkezlerini ve uçak tiplerini inceliyor ve ona göre uçak alıyoruz.

    beğendiğiniz uçak oldu ama adı listede yok. o zaman o uçağa en yakın tipte hangisi varsa onun olduğu bakım merkezine gidiyor ve pazarlığa başlıyorsunuz. eğer adamları ikna edebilirseniz sizin uçağınız için bakım yetkisi alırlar ve siz de oraya bakımları yaptırırsınız. bu durumda bakım merkezi gireceği masrafı doğal olarak size fatura edecektir çünkü tek uçak için yatırım yapmak bakım merkezi patronlarının sevmediği bir durumdur ve patronlar en az 3-4 yıllık bakım anlaşmaları yapmadan o yetki işine girişmezler. olayın çok detaylı bürokratik işlemleri var, eğitim, tool, yeek parça vs. konularında sivil havacılık kuralları var uyulması gereken. bunlar masraf demek.

    uçağı beğendiniz ama şuna dikkat edin; menzili, bakım aralıkları ve sizin ihtiyaç duyma dereceniz en optimal aralıkta buluşmalı. aylık 100 saatiniz havada geçiyorsa o zaman every 25 hrs periyodik bakımı olan bir jet sizi delirtir çünkü uçak nerdeyse ayda 4 defa bakıma girecektir. keza uzun vadeli düşünürsek 2-3 bin saatte büyük bakıma girecekse, komponent yani üzerinde taşıdığı kendine özel teçhizatların kısa bakım aralıkları varsa o uçağı almıyoruz.

    bunun yanında yedek parçası pahalıysa, dünya genelinde toptancısı azsa, avrupa'da özellikle yakın ülkelerde bakım merkezi yoksa o uçağı tercih etmeyin.

    üreticilere bakarsanız:

    gulfstream: mercedes/bmw/audi/ferrari ayarında üst segmente hitap eder.

    bombardier, cessna, hawker beechcraft, embraer, dassault: volkwagen, opel, renault, peugeot gibi orta üst, orta ve daha alt segmente hitap eder.

    bir de boeing, airbus vardır pazarda. bunlar işin suyunu çıkarmayı sevenlere özel jetler üretir. yalnız bunları ferrari, lamborghini gibi görmeyin, bence ingiliz butik spor araba üreticileri gibi ayrı bir yerleri vardır.

    ferrari seviyesine özel jet alacaksanız gulfstream 550, 650 gibi seçeneklere bakmalısınız, işimi görsün taksi gibi git gel yapayım derseniz cessna ideal bir tercihtir. fiyat/performans anlamında cessna çok idealdir bence. fiat tipinde bir marka, memnun olmayanı görmedim ben. embraer de işçiliği iyi ve dayanıklı bir markadır ama bence iç dizayna biraz çalışmalılar. beechcraft uçakları tam bir workhorse'tur, dayanıklıdırlar. bombardier ve dassault fena değildir ama nedense bana tekdüze geliyorlar, çok benziyorlar bence birbirlerine.

    teknik destek anlamında gulfstream, cessna ve beechcraft çok iyidir. özellikle gulf'çüler çok süper adamlar. açın telefon 10 saat muhabbet edin "ya yeter da aç kitabı bak" filan demezler anlatırlar. teknik dökümantasyon anlamında da gulf çok başarılıdır.

    bir de sıfır uçak alırken şirketler bazen çakallık yapıyor ve 3-5 yıllık yedek malzemeleri de size satmaya çalışıyor. bu opsiyonel bir durumdur, gidip sakın almayın onları. sonra elinizde yığınla malzeme kalır kullanamazsınız.

    ayrıca sıfır uçak alırken size halısı ne olsun, koltukları neyle kaplayalım, musluklar krom mu olsun altın kaplama mı olsun filan diye sorarlar. gulf'e giderseniz örneğin fabrikada dior, dolce&gabbana, prada vb. şirketlerin tasarım büroları vardır ve uağı doğrudan bunların tasarımı ürünlerle donatabilirsiniz. ama sakın gibi çok nadir olan malzemeleri seçmeyin. mesela dişi uruguay dağ devesi derisinden koltuk alırsanız ve o koltuğa vişne suyu dökerseniz bir daha değiştirmek için dünyada 35 tane olan develerden binin doğal yollarla ölmesini filan beklersiniz. gerek yok delirmeye. adam gibi bolca bulunabilen renkleri ve malzemeleri seçin iç dizaynda. ayrıca uçakta günlük kullanım için kesme kristal bardak, altın kaplama yemek takımları filan satmaya çalışıyorlar. gerek yok onlara eğer holdinginiz yoksa. neticede iniyor, kalkıyor bu alet zangır zangır titriyor o bardaklar. kırılırsa içiniz gider. genel prensip şu olmalı, gereksiz lüks gereksiz masraftır.

    ---ikinci el uçak alımı---

    1. kural: kesinlikle afrika'dan, güney amerika'dan ve uzakdoğu'nun bazı bölgelerinden uçak almıyoruz.
    2. kural: 1 kuralı kesinlikle ihlal etmiyoruz.

    bunun dışında gövde ve motor saatleri uçmuş gitmiş olan, teknik dökümanları eksik, sicilleri düzgün tutulmamış uçağı almıyoruz.

    bir uçağı incelemek için pintilik yapmıyor ve adam gibi bir eksper tutup (mümkünse lisanlı bir teknisyen veya sağlam iş yapan bir teknik personel) tüm bakım kayıtlarını inceletiyoruz.

    genel kural şudur; piyasa değeri altında satılan uçakların yüksek ihtimalle motor overhaul zamanı ve büyük gövde bakım zamanı yaklaşmıştır. 3 milyon dolara uçak alıp 1 sene sonra motorları overhaula gönderip motor başına 500k dolar vermek var bu işin ucunda. ayrıca uçağın çok fazla el değiştirmemiş olduğundan, geçmişinde ambulans vb. spesifik görevlerde kullanılıp kullanılmadığına bakmanız lazım. mesela ambulans olanların iniş kalkışı ve cycle dediğimiz başlatılma saatleri fazladır (her cycle motor çalıştırma değildir, mesela ambulans görevinde hastayı beklerken yerde beklerken pilot cycle yapar ve apu çalıştırır. çünkü adam kokpitte gebermiştir sıcaktan ve klima açmak ister). bu şu demektir, o iniş takımlarını ve ilk startı veren apu'yu vaktinden daha önce overhaula göndermeniz gerekir (gidiyor 500k dolareeeeessss!!!!)

    avrupa ve arap ülkelerinin uçakları iyi durumdadır. arapların uçakları iyi çünkü tüm personel yabancı olduğundan bakım atlamıyorlar. avrupalılarda klasik düzen ve tertip hastalıkları olduğundan uçaklara çok iyi bakıyor.

    ve burada bazı komedyenlerin yazdığı gibi almak istediğimiz uçakla en az 1 defa uçuyoruz. kapıdan sığıyor muyuz, çoluk çocuk binersek adım atacak yer var mı? halısı güzel mi? inişi kalkışı nasıl, kabin gürültülü mü, basık mı ferah mı? gibi kişisel şeylere bakıyoruz. bir de gidip aptal saptal renklere boyalı olanları almayın, sonra boyatmak için memlekette deli gibi yer aramak zorunda kalınıyor büyük sıkıntı.

    genel olarak işler böyle. uçak işi masraflıdır. 5 milyon dolar bayılıp sonradan 3-5 doların veya uçak için çalışan gariban pilotun, teknisyenin, mühendisin maaşının hesabını yapmayın. özel jet işi masraftır, arada masrafı çıksın diye kiralamaya gidiyor bazı uyanıklar ama o zaman uçağı kiralayan adam berbat ediyor uçağı veya kiralama işinde aracı olan broker çakallık yapıyor uçak sahibine borç takıyor daha fazla sinir oluyorsunuz. o nedenle pintilik yapmayacaksanız uçak alın, yoksa gerek yok.

    ekleme: ücretler ortalamadır ve pazarlığa bağlı olup +/-%20 oynayabilir.

  • 1.5 yıl baykuş besledim. yuvasından düşmüş, annesi terk etmiş bir yavruydu. uzun süre ben besledim, büyüdüğünde gözü hep dışarıdaydı. açıkcası pek dışarıya salmak istemiyordum çünkü ev kuşu olmuştu.
    iyi dedim madem çok istiyorsun, ne olur ne olmaz diye ayağına bilezik ve hafif zincir bağladım, omzuma oturttum. 1 ay kadar hiç hareket etmeden omzumda dolaştı, sürekli etrafı izledi. mahalleli ekşisözlük halkı gibi çok korkuyordu. cesaret edenlerin sevmesine eğer o izin veriyorsa ben de izin veriyordum. seçiciydi. sonra yavaş yavaş hareketlendi, bisiklet sürerken ön sepete tüneyip kanatlarını açıyordu. yakında evden ayrılacağını ikimiz de biliyorduk, orman bölgesinin nerede olduğunu bile gösterdim ona.
    bölgesini benimle gezerek tanıdıktan sonra rahatlamaya başladı. ayağındaki zinciri çıkarttım. öğle vakti ben okuldayken evde uyuyor, akşam geldiğimde biraz oyun oynadıktan sonra dışarı çıkmak istiyordu. iyii dedim, açtım pencereyi, oturdu pencerenin dışına. ilk defa kendi başına dışarı adım atmış oldu. bunu bir hafta kadar yaptıktan sonra da ilk defa yalnız başına mahallede uçtu.
    her akşam beraber yemek yerdik ama uçuşları başladıktan sonra yemek yemez oldu. karnına baktım, paşam yemiş “bir şeyler” karnı tok, güzeelll.
    1 ay kadar süre de oğlanı her gece dışarı saldım, sabah ışıklarında da eve geri uyumaya aldım. bazen eve erken geliyordu, cama tık tık yapmazsa imkanı yok gelişini duyamam. çook sessiz uçuyordu. baykuşla yaşadığımı bilen misafirlerim pencereden dışarı baktığında içeriyi gözetleyen bir çift gözü görünce korkarlardı.
    sonrasında da ikimizin de beklediği o gün geldi. nasıl anladık bilmiyorum ama ikimiz de birbirimizle vedalaştık. pencereyi açtım, bana uçarken hünerlerini sergiledi ve gitti.
    3 ay gibi uzuuun bir sürede hiç denk gelmedik. belki de geldi ama uzaktan izledi, ben görmedim. bir gece odamda takılırken bir baykuş sesi, cama tık tık, yatağımdan zıplarken ağlayacaktım neredeyse. evett paşam gelmiş hem de misafiriyle. yanında tanımadığım daha küçük boyutlarda bir baykuş daha vardı ama o bana hiç yaklaşmadı, 5 metre ileride ağaç dalında benim oğlanı bekliyordu. oğlan sevgilisini tanıştırmaya getirdi galiba. eve çağırdım, gelmedi.
    sonrasında bazen hanımla, bazen yalnız, ayda bir ziyaretime geldi. o herkesin korktuğu sesi, cama iki tık tık sedini duymak ve kocaman gözlerini görmek için sabırsızlanıyordum.
    arada bir pencereme hediyeler geliyordu, sahibini biliyorum ama görüşemiyorduk.
    gelelim kalıcı ayrılışımıza, okulum bitti. evi alttan dersi olan arkadaşıma devrettim. sırf onu son kez görmek için mezun olduğum halde gelmesini günlerce bekledim ama gelmedi, denk gelemedik. veda edememiş olmak beni gerçekten üzüyor. onu çok özlüyorum. ben gittikten sonra arkadaşıma 2 sefer hediye bırakmış, sonra bırakmış bir daha da gelmemiş.

    çok hayvan baktım, çok hayvanla beraber yaşadım ama baykuş tanıdığım en ilginç en özel hayvandı. saniyesinde vahşi bir yırtıcı olabilirken bir saniyede bebek moduna geçebiliyordu. eğer yaşıyorsa bu sene 7 yaşına girmiş oldu. batıl inançlara inanmayın aslında inanılmaz tatlı hayvanlar.
    o baykuş sesini çok özlüyorum çoookkk.

  • gates- hangi dilde bu sözlük?
    ssg- türkçeden türkçeye
    gates- pek güzel. (adamlar kendi dillerini anlamıyor yahu, yanlış seçim mi yaptık?)

  • genel olarak müşteriyi geren ve rahatsız eden mağaza çalışanıdır.

    -hoşgeldiniz.
    +merhaba.
    -ne bakmıştınız ?
    +bakıncam biraz.
    -tabi buyrun, ben yardımcı olayım.
    +yok ben bakınırım, gözüme çarpan bişey olursa...
    -beyfendi sikmiyim belanızı, düşün önüme.

  • --- ahmet çakar mod on ---
    şimdi sedat kapatın ışıkları. kapat, kapat.
    kanzuk beni dinle evladım...
    bakın genşler çok açık ve net söylüyorum. bakın bunlar boş işler.
    kazandığınız para helali hoş olsun, emeğiniz var, alnınızın teri var.
    her ne kadar astronomik olsa da, ananızın ak sütü gibi helal olsun. o parayı veren varsa.
    ..şimdi, şimdi benim söyleyeceklerim çok önemli.
    bak arda evladım sana söylüyorum, burak yılmaz, caner, sabri ve diğerleri bakın gençlerrrr!!!!
    tonla para kazanıyorsunuz, evleriniz son model arabalarınız var. dünyalığınız cebinizde.
    saçma sapan reklamlarda, göstermelik kamu spotlarında oynayıp,
    bir cekete 30.000 bak, ertem iyi dinle eski parayla 30 milyar'a, bir ceket alıyorsunuz,
    eşleriniz layla'da disko'da gösteriş yapsın diye son model araba alıyorsunuz...
    toplanıp memlekete 2-3 okul yaptırın desek yoksunuz...
    gençlerrrr!!!!!!
    bu yaşlar bir daha gelmez, bu paralar bir daha kazanılmaz.
    rabbena hep banayla bu işler gitmez..
    şimdi oturun, şapkanızı önünüze koyun iyi düşünün.
    o kadar parayı memleket için de güzel şeylere harcayın

    --- ahmet çakar mod off ---

    edit: hoyyydaaaa

    ciddi edit: ne demiştik ahmet çakar sesimizle; `o kadar parayı memleket için de güzel şeylere harcayınalın işte size harcayacak yerlerden bir tanesi;otizmli çocuklara öğretmen kampanyasıbu kampanyanın mimarı,suskonusmagelburaya` arkadaşımızı verdiği emeklerden dolayı, tebrik ederim. meselenin para değil gönül olduğunu niyet olduğunu bir kez daha gösterdiği için.
    milyonluk hayatlarınızda mutsuzluklar dilerim.

  • yüzde bi kilo boya. erkek gözetleyip videoyla taciz. bu tacizi internet yoluyla yayınlama ama başı kapalı. allah'ın emrini yerine getirmiş yani!

    t: kafası karışık bir kızdır.