hesabın var mı? giriş yap

  • eh yani normal çıkarımdır. ateist nasıl mutlu olsun ki? hele de türkiye gibi müslümanların kendi inançlarını her gün dayatmaya çalıştığı, ateistleri hedef gösterdiği, sokakta rahat rahat ateist öldürmekten bahsettikleri, hepsini geçtim devletin başına çöreklenip ateistin verdiği vergilerle zorla din dersi öğretip her köşe başına cami dikip bir de üstüne çalıp çırpıp kendi ceplerini doldurduğu, ateistim dediğinde karşısındaki müslümanın nefret dolu bakışlarına hedef olduğu bir ülkede nasıl mutlu olsun ateist? müslüman adam ateiste hayatı zindan etmek için dünyaya gelmiş gibi davranmasa, dinini evinin duvarları içinde tutabilse zaten bu ülkede pek çok kişi mutlu olur, müslümanlar dahil.

  • bağırmak çocuğun kendini ifade etme tarzıymış. onu da öğrenmiş olduk. o zaman bırakalım sizin çocuklarınız kendini bağırarak ifade etsin. biz çocuğa daha sağlıklı bir biçimde kendini nasıl ifade edebileceğinin yollarını öğretmeye çalışalım.
    konuya dönecek olursak;
    ebeveyn çocuğuna sağlıklı yani istediği olana kadar bağırmadan, tepinmeden, yırtınmadan iletişim kurma becerisini katmakla yükümlüdür. bunu bile sağlamaktan aciz bir ebeveyn zaten ulu orta kuduran çocuğuyla da ilgilenmez.

  • 15 nisan 1912'de buz dağına çarpıp batmış gemidir. daha sonra çekilen belgesellerde anlatıldığı kadarıyla;

    - telsizle yardım istenmiştir. ancak kimse bunu ciddiye almamıştır. "lan titanik batar mı be haha" tarzında konuşmalar olmuş carpathia isimli gemi olayın ciddiyetini kavrayarak tam yol kaza bölgesine gelmiştir.

    - kaptanın en son görüldüğü yer kendi odasıydı. oradan çıkmadı. filikalara yerleştirilen yolcuların organizasyonu 1. sınıf yolculardan bir albay yapıyordu.

    - yolcular yerleştirilirken orkestra hiç susmuyordu. en son zamanda "tanrıya yaklaşırken" isimli parçayı çaldılar. bu çok bilindik bir şarkıydı. *

    - filikalarla uzaklaşan yolcular titanic'in ışığıyla bütün olan biteni görüyorlardı. taki elektrik motorları patlayana kadar.

    - gemi ortadan (3. ve 4. bölümler arasından) bölündü ve ön taraf hemen battı. kuyruk (pervane) tarafı bir süre suda yüzmeye devam etti. yolcular kurtulduklarını sandılar. ama orasıda batmaya başladı. en köşede olanlar başlar bile ıslanmadan yüzdüler. sanıldığı gibi girdap oluşmadı.

    - filikalardan bir tanesi diğerlerine aktarıldı ve hayatta kalanları kurtarmak için geri döndü. bu dönüşten sadece 4 kişi kurtuldu. bunlardan biriside yolcuları yerleştiren albaydı.

    - çoğu insan boğularak değil donarak öldü.

    - tüm bunlar yaşanırken the times'in temsilcisi titanikteki konuşmaları yakaladı ve dünyaya ilk duyuran yayın organı oldu. ama kimse ciddiye almadı. white star yetkilileri olayı inkar ettiler ama bir kaç gün sonra yalanlayacak halleri kalmadı.

    - filikadaki yolcular kürek çekmek istediler. görevliler ilk başta karşı çıktı. ama denize atılmakla tehdit edildiler. çaresiz izin verildi. kürek çekenler arasında 1. sınıf yolcularda vardı. kürek çekmek istemenin 2 nedeni vardı. birincisi soğuktan üşümemek. ikinci ve asıl önemlisi; olan bitenden bir nebze olsun uzak kalmak, bir işle meşgul olmak.

    - carpathia olay yerine intikal etti. yolcuları ve filikaları denizden aldı. new york'a kadar hiç bir telsiz konuşmasına izin verilmedi. sadece kurtarılan yolcuların isimleri telsiz geçildi. askeri yardım teklifi bile geri çevirildi.

    - içeride biri daha vardı kurtarılmış. bruce ismeel. white star'ın kurucusu. bütün kurtarılan yolcular onun varlığından rahatsız olmuştu. halbuki titaniki tasarlayan adam titanik ile sulara gömülmüştü.

    - new york sularına yaklaşınca basın gemisi hemen carpathia'ya yaklaştı. mürettabata para teklif ettiler gemiye atlamaları için. ama kimse atlamadı. 1 basın mensubu carpathia'ya çıkabildi. o da hemen alıkonuldu ve gemi karaya çıkana kadar kimseyle görüştürülmedi.

    - new york'da tanıdığı olmayan kimse aşağıya indirilmedi.

    - hakkında çok spekilasyonlar oluşturuldu. bir çok kişiye (olayla bağımlı veya bağımsız) fatura kesildi. acı bir tarih yaşandı. kazadan çocuk yaşta kurtulup ileride baseball oyuncusu olan bir kazazede titanikte duyduğu sesleri "galibiyet vuruşundan sonra stadyumun sevinçle inlemesi" şeklinde benzetmiştir.

    - en önemli gerçeği titanik battıktan sonra öğrendiler. "insanoğlu hiç bir zaman doğayı yenemezdi."

  • bilal erdoğan'ın gündem değerlendirmesidir. hayatımda böyle kötü cümle görmedim birader, tam özne-yüklem uyumsuzluğu diyecektim ki bir baktım yüklem yok. bilal de sular seller gibi şakırdı aslında, gazetenin hatası herhaldsfghjk

    --- spoiler ---

    cumhurbaşkanı erdoğan'ın oğlu bilal erdoğan gazetecilerin gündemle ilgili sorularına, "bunlar bizim gündemimiz olmamalı. biz, milli birliğimizi, kardeşliğimizi bozmaya yönelik ucu nerede olduğu belli olmayan hep böyle dış mihrakların türkiye üzerinde oynadığı oyunların bir parçası olduğu aşikar" dedi.

    --- spoiler ---

    http://m.radikal.com.tr/…ilde_insa_edecegiz-1327683

  • çok basit. bantın altında bir çalışan var. ürün geldikçe alttan çekiyor makarayı. bazen kasiyer size "bant çalışmıyor, ürünleri iter misiniz" diyor ya, o sırada sigara molasında oluyor o arkadaş.

  • ben, kalorifer tesisatını değiştirdim!

    yorgun argın geldim asansör beklerken apartmanın giriş katındaki teyze seslendi bana. kimi kimsesi yok biliyorum. adamakıllı parası da yok "kombi çalışmıyor bi bakar mısın?" dedi. geçiştirecektim ama hava eksi sekiz derece! kombisi yanmazsa teyzeye ne olur?

    içeri girdim bi baktım kombinin basıncı düşmüş su bastım kombiye. iki üç dakika lafladık. bu arada bi baktım ki mutfaktaki kalorifer borusu arkadan çatlamış. yerlere şıp şıp su damlıyor.

    "teyze boru çatlamış çalışmaz bu kombi" dedim. teyzenin anlamaz bakışlarıyla birlikte sucumu aradım. durumu anlattım.

    "abi şunları, bunları satın al ben yarın gelirim." dedi. not aldım. "borcumuz ne olur?" dedim.

    "5.000 olurda sana 4'e yaparız" dedi. o an kafamda 5.000 lira kazanmak için kaç saat çalışıyorum diye düşündüm. düşündüm. düşündüm.

    adamı iptal ettim. bi anlam veremedi.

    gittim sucunun dediği malzemeleri almaya. dört - beş dükkan gezdim. en sonunda açık bi nalbur buldum aldım dediklerini fazla fazla.

    450 lira tuttu! (o da çok ya neyse)

    geri geldim evime çıktım. yemeğimi yedim üstümü başımı değiştirdim. pcyi açıp youtube a girdim. beş on video izledim. pc ile birlikte teyzeye geri indim.

    teyzeye dedim ki "çayın var mı?" kafasını onaylar anlamda salladı.

    önce suyu kes peteği sök...

    adamın istediği şeyleri aldıkta bende boru kesme makası yokki!

    geri çıktım komşuları gezdim bulamadım. bir bıçağı ocakta ısıtıp boruyu kestim. ama bu sefer de peteği bağlayacak kadar pay kalmadı. boruları birbirine bağladım. kombiyi yaktım çalışıyor.

    teyzeye dedim ki "bugünlük bu petek iptal, gece yatarken mutfağın kapısını kapalı tut. yarın hallederiz."

    çünkü malzemelerim eksik, ertesi gün temin etmem lazım.

    teyzeyle çay içtik, lafladık.

    teyzenin evi ısınınca çıktım yukarı.

    ertesi gün iş yaparken bir yandan yeni videolar izledim. bu sefer eksik parçaları nasıl yapacağımın planını yaptım. almam gereken ekstra parçalar vardı.
    teyzeye geri gittim.

    yeniden yapmaya başladım. bi sonraki çay molasına kadar tamamladım. tekrar denedim çalışıyor!

    bu arada şunu söylemem gerekir ki, kombi - petek - ısınma gibi alanlarda herhangi bir bilgi birikimimde yoktu. youtube sayesinde 4000 lira masraftan kurtuldum.

  • (o sırada balkanlarda)
    - türkiye'ye giden soğuk hava dalgası nedeniyle güneşli bir gün yaşayağıziski.