hesabın var mı? giriş yap

  • yandaş olmamak..

    özellikle sanat camiasındaki tiyatrocu, şarkıcı, sinemacı isimlerin para amacı güden işleri söz konusu olduğu için 13 yıldır nasıl direndiklerine hayret ediyorum. helal olsun, hakikaten zor iş. gencebay gibi, inanır gibi işin kolayına kaçmak paraya para katmak varken direnen levent üzümcü gibi sanatçılara hayret ediyorum. omurga böyle bir şey..

  • yıldızlar uzayda dağınık bulunan maddenin kütle çekim etkisi ile bir araya gelmesi sonucu oluşular. tüm gelecek yaşamlarını nasıl geçirecekleri ve nasıl yok olacakları da temelde bir araya gelen bu kütleye bağlıdır.

    kütle çekim etkisi ile yoğunlaşan gaz ve tozlar bir çekirdek etrafında birikerek çevredeki diğer gaz ve tozları da kendi üzerlerine çekerler. bu çekim aynı zamanda çekirdeği oluşturan maddenin sıkışmasına, ısınmasına yol açar. kütlesi güneş kütlesinin %5'inden daha çok olan birikimlerde çekirdekteki madde o kadar çok ısınır ki atomların yapısı bozularak elektronlar ile atom çekirdekleri birbilerinden ayrılırak serbest hale gelir, bir plazma içerisinde yüzmeye, birbirleri ile birleşerek yeni çekirdekler oluşturmaya başlarlar. artık yıldızın merkezindeki hidrojen çekirdekleri, , füzyon geçirerek helyum'a dönüşmekte, aradaki kütle farkına eşdeğer enerji serbest kalmaktadır. (emc2)

    bu nukleer reaksiyonların meydana getirdiği enerji, kütle çekim'in yıldızı daha fazla sıkıştırmasına engel olur. artık yıldızı büzüştürmek isteyen kuvvet plazma haline dönüşmüş yıldız çekirdeğinde meydana gelen füzyon'un enerjisi ile dengelenmektedir.

    biraz çevresel faktörlere ama temelde yıldızın kütlesine bağlı olarak bu denge 3 milyon yıldan 20 milyar yıla kadar değişen bir süre boyunca devam eder. (bu hale hidrostatik denge hali, bu haldeki yıldızlara da ana kol yıldızları adı verilir.)

    ne zaman ki yıldız sahip olduğu tüm hidrojeni heylum'a dönüştürür o zaman işler değişmeye başlar. hidrojen fizyonu enerjisini artık sağlayamayan yıldız, kendi kütle çekimi altında ezilmeye başlar tekrar; ta ki merkezdeki sıcaklık helyum çekirdeklerini birleştirip yeni bir füzyon sürecini başlatmaya yetene kadar. bu artık yıldızın hayatının ikinci temel evresi; sonbaharıdır.

    yıldızlar hayatlarının eylül'ünü kütlelerine göre değişik biçimlerde yaşarlar. kütlesi 1.4 güneş kütlesi ya da daha az olan yıldızlar helyum füzyonunun oluşturduğu çok miktarda enerji ile şişerek 400 milyon kilometre* çapında kırmızı devlere donüşürler. kırmızı dev olan yıldızlar çekirdeklerindeki helyum'u da tükettiklerinde ömürlerinin de hemen hemen sonuna gelmiştirler artık; bu evreden sonra şişerek çekirdekten uzaklaşmış dış katmanları uzaya yayılır, yıldızın çekirdeği, gençliğinden kalma sıcaklığı ile bir süre beyaz cüce olarak yaşamına devam eder, sonra yavaş yavaş soğur ve kahverengi cüce olarak ölür. uzaya yayılan dış katmanlar ile bu katmanları aydınlatan henüz soğumamış yıldız çekirdekleri gezegenimsi bulutsular olarak anılırlar. (bkz: orion bulutsusu) belki bu tozlardan ileride başka yıldızlar oluşacaktır.

    yıldızın kütlesi güneş kütlesinin 1.4 katından fazla ise ölüm daha sansasyonel olur. helyum füzyonu önce neon ve daha sonrada daha ağır metallere oluşturur ve oluşan bu metaller de birleşerek diğer ağır metalleri meydana getirirler. (astronomi diline helyum'dan ağır tüm elementler metal olarak anılırlar!) yıldız bu aşamada şişerek devasal boyutlara ulaşmıştır; 10 milyar derece sıcaklıkta dıştan içe doğru katman katman ağırlaşan atom çekirdeklerinden meydana gelen bir çekirdeğe sahip super devdir artık. (super devlerin çapı 1.6 milyar kilometreye kadar çıkar; bu güneş ile jüpiter arasındaki mesafedir!)

    ne zaman ki çekirdeğin tamamı demir'e dönüşür o zaman artık yıldızın gösterişli sonu gelmiştir; zira demir çekirdeklerinin birleşmesi dışarıya enerji salan değil dışarıdan enerji alan bir nukleer tepkimedir. füzyon'un dışarıdan emdiği enerji kütle çekim'i tek hakim bırakır ve yıldız çekirdeği milyarlarca yıl süren ömrünün sonunda 100 milisaniye gibi bir sürede kendi üzerine çökerek ya bir notron yildizi ya da karadelik meydana getirir. her iki halde de üstüste binerek yoğunlaşan atom çekirdeklerinden salınan notrinolar dış katmanlardaki maddeyi inanılmaz sıcaklıklara ısıtarak genleşmesine neden olur ve yıldız patlayarak bir süpernova meydana getirir. süpernovalar o kadar parlaktırlar ki irice bir yıldlzın patlaması 100 milyar kadar yıldız içeren bir gökadanın parıltısını bastırabilir. lakin her şatafatlı şey gibi kısa sürerler ve en fazla bir kaç ay içerisinde parlaklıklarını kaybederek sönerler.

    son bir şey daha; büyük patlama kuramına göre evren ilk başta çoğunlukla hidrojen ve biraz da helyum'dan oluşuyordu. bilinen tüm bileşiklerin yarısını oluşturan karbon ile yaşama olanak veren diğer elementlerin tamamı yıldızların çekirdeklerindeki fuzyonlarla sentezlenerek süpernova patlamaları ile uzayaya yayıldılar: yani hepimiz yıldız tozundan yapılmayız.

  • evrensel hukuk normlarının ayaklar altına alındığı bir ülkede, polis terörünü görmezden gelerek, hak arama mücadelesi veren onurlu insanlara yönelik komplo ve iftira peşinde koşan tüm faşizm aygıtlarına verilen tarihi ayardır.

    --- alıntı ---

    gezi parkı eylemlerinde tutuklanan erdal kozan'dan hakime bir soru :

    -arama kararında 9 örgüt var. hangi örgüt üyesi olduğumuz belirtilmemiş; örgütü siz mi seçiyorsunuz yoksa biz mi beğeniyoruz?

    --- alıntı ---

  • --- spoiler ---

    bu bölümün sonunda ben şunu anladım arkadaş. ne kadar game of thrones izlesem, spn sevsem, himym takip etsem de türk dizileriyle büyümüşüm. mal mal jaime ile brienne'in beraber olması gerektiğini düşünürken buldum kendimi.

    "ay bak etini kesmesine de yardım etti zaten, yalan söyledi etti kızı da tecavüzcülerin elinden kurtardı. oooh geçen bölümde de beraber aynı küvetteydiler."

    benden adam olmaz lan dağılın. öyle bir geçer zaman ki izlemeye gidiyom ben.
    --- spoiler ---

  • oyuncu profesyonelce uyguladığı oyun içi sertliğinin ve oyun içi çirkefliğinin yanında hakemin görmediği anlarda oyun dışı çirkefliğe de mi başvuruyor? öyleyse güney amerikalı.

    oyuncu profesyonelce oyun içi sertlik uygularken bu sertliği pozisyon içinde çirkeflikle de mi süslüyor? öyleyse avrupanın akdeniz kıyılarından, muhtemel portekiz veya italyan pasaportlu.

    oyuncu profesyonel olmanın verdiği sorumluluğun ve futbol kurallarının izin verdiği ölçüdeki sertliğin dışına çıkmıyor mu? öyleyse orta veya kuzey avrupalı.

    oyuncu bütün profesyonel görüntüsüne rağmen, aniden dellenip, tüm dünyanın izlediği bir maçta hakeme kramponunu sallama potansiyelini mi barındırıyor? o zaman anadolu çocuğu. sen, ben, biz. vakti zamanında tarhana içtiği belli. sıcak, içten ve samimi.

  • benim karim kesinlikle iki soyadi tasiyamaz.
    bu sebepten ben karimin soyadini aldim ve olay buyumedi..

  • benim.

    denklem aslında çok basit.

    yaşamak istemediğin şeyi yaşatmayacaksın, dürüst olacaksın, adam olacaksın. bu kadar.

  • bazen benim bu... eğer birşey yapmak istiyorsam, bunu yalnız da yapabilmem gerektiğini zaman içinde öğrendim, yoksa hayat hep birşeyler için birilerini bekleyerek geçiyor.

  • adam otuzsekiz yıl önceki ilkokul öğretmenini parkta görünce utanarak yanına yaklaşır ve "hocam beni tanıdınız mı?" der. ihtiyar adam, ''hayır tanımadım'' der.

    bunun üzerine adam:
    ''hocam beni nasıl tanımazsınız? ben ilkokul öğrenciniz mustafa. sınıfımızda bir arkadaşın saati kaybolmuştu, ben almıştım. siz de 'herkes kalksın ve ellerini tahtaya dayasın, arama yapacağım' demiştiniz. ben utanmış ve çok korkmuştum. sizin ve arkadaşlarımın yüzüne nasıl bakacağım diye soğuk terler döküyordum. sizden bir komut daha geldi, 'şimdi herkes gözlerini kapatsın.' ortalarda bir yerdeydim. aranma sırası bana gelmişti. saati cebimden sessizce almış, devamında aynı sessizik içinde son arkadaşa kadar aramayı sürdürmüştünüz. sonra bizi yerimize oturtup bana ve hiç kimseye hiçbir şey söylemeden saati sahibine vermiştiniz. büyüdükçe içimde büyüttüm bu davranışınızı. hocam ben şimdi elli yaşındayım. düşünüyorum da şu hayattaki en büyük dersi o gün sizden almışım. her aklıma gelişinde sarsıldım ve her aklıma gelişinde kendimi sizden kalan erdemin koruyucu gölgesinde hissettim.
    çünkü 'utancı bilerek yaşamak korkunç, daha da korkuncu bilerek yaşatmaktır.'
    der edip cansever. hocam işte siz bana o utancı yaşatmadınız. yaşasaydım unutur muydum doğrusu bilmiyorum ama beni utandırmamanızı hiç unutmadım hocam.
    şimdi hatırladınız mı beni?''

    ihtiyar öğretmen yanyana oturdukları banktaki öğrencisine yaklaşarak:
    ''o olayı ertesi gün ben de unutmuştum. şimdi sen anlatınca hatırladım. sizlere 'gözlerinizi kapatın' dediğimde ben de gözlerimi kapatmıştım. o yaştaki
    her çocuğun düşebileceği yanılgıya düşen öğrencime karşı içimde bir yargı
    oluşsun istememiştim. o sen miydin? bilmiyordum nasılsın?''