hesabın var mı? giriş yap

  • yokluktan varlığa geçişin dönemiydi çünkü.

    şöyle düşünelim; ne kadar araba değiştirilirse değiştirilsin, ilkinin tadı bir başkadır. sonradan daha iyisi alınsa bile, ilkinin yerini zor tutar.

    90'lar da bunun gibiydi.

  • ing. teyid etme (onaylama) önyargisi. belli bir hipotezi deneylerle reddetmekten cok teyid etmeyi amaclayan arastirmacilarin önyargilari. secilim önyargisiyla (selection bias) yakindan alakali.

    insanlarin cesitli önyargilardan mustarip oldugunu iddia eden calismalarin da (ara: bias) onaylama önyargisindan ne kadar etkilenmis olduklari merak konusudur.

  • bir bira sevdalısı olarak arkadaşı çok iyi anlıyorum. bana da mesela viski acayip tatsız, acı, ağır geliyor. bir ara "olm bunu bence laf olsun diye içiyorlar kimse de birbirine itiraf edemiyor" diyordum ve buna inanıyordum hatta.

    sana biranın olayını anlatayım. bir kere birayı hemen sarhoş olmak için içmezsin. elini, ağzını oyalasın diye önünde durur. çay gibi, kahve gibi. yanına bir sürü kızartma, atıştırmalık yakışır. ağzın ekşimez, acımaz. yavaş, yavaş içersin. şanslılardansan 4, benim gibi her gün içenlerdensen 6.da sarhoş olursun. bazı geceler sarhoş olmak istersin 2.birada baileys mi seviyorsun kardeşim baileys içerek devam edersin. ben tekila söylüyorum genelde öyle gecelerde.

    maya kokusu, ağızda dağılan arpa, mısır, nişasta, patlamış mısır notalarına girmeyeceğim. belli ki tadı sana hitap etmiyor ama tadı da biradan biraya acayip tatmin edici oluyor bazen.

  • kuzey kutup dairesinin kuzeyinde yaşayan tek kurbağadır.

    dondurucu soğuklarda hayatta kalma, çözülme ve hayata dönme gücüne sahip bir kurbağadır. hayvanlar soğuk kış koşullarında hayatta kalmak için farklı yöntemler geliştirmiştir. bazıları yaz tatili için ekvatora göç ederken bazıları da yüzeydeki dondurucu sıcaklıklardan kaçmak için yeraltında kış uykusuna yatar. ancak orman kurbağaları öylece donuyor ve yeniden sıcak havaların gelmesini bekliyor. rana sylvatica adlı orman kurbağası türü, sıfırın altında 2,5 derece sıcaklığa dayanabiliyor. bilim insanları, avuç içi büyüklüğündeki bu amfibilerin günlük donma-çözülme döngülerinden geçtiğini keşfetti. sıcaklığın düşük olduğu gecelerde donup daha sıcak gündüzlerde çözülüyorlar.
    bu antifriz özelliği, vücutlarının glikozu metabolize etme şeklinden kaynaklanıyor. normalde çok soğuk ortamlarda çoğu hayvanın hücrelerindeki su, hücrelerden dışarı çıkıp buza dönüşür. bu da hücreleri kurutur ve sonunda hayvanın ölümüne neden olur. ancak orman kurbağası öyle bir biyolojiye sahip ki donma süreci başlayınca karaciğeri aşırı hızlanıyor, depolanmış glikojeni tekrar glikoza dönüştürüyor ve glikozu susamış hücrelere pompalıyor. hücrelerdeki yüksek glikoz seviyesi, suyun buza dönüşerek kaybolmasını önlüyor ve kurbağayı buz eriyene kadar donmuş halde tutuyor. glikoz daha sonra enerji halinde metabolize ediliyor veya tekrar glikojen olarak depolanıyor.

  • çıktığımız turda dönüş yolundayken otoyolun kenarında karpuz satan amcalardan birinin elinde karpuzu kafasının üstüne kaldırıp bizim dikkatimizi çekmeye çalışmasıyla durduk karşı şeride geçtik herhalde bir şeye ihtiyacı var diye. gittiğimizde sabah bizi giderken gördüğünü orada akan suyu buz gibi bir çaya karpuzu koyduğunu ve dönüşümüzü beklediğini öğrendik. amcayla sohbet esnasında çocuğunun bu sene üniversite sınavına hazırlandığını ancak dershane(özel okul) tarzı yerlere gidemediğine geldi konu birlikte sürüş yaptığımız insanlardan biri de o dershanelerde müdür olarak çalışıyor ben elimden gelen yardımı yaparım birazcık da çalışır başarısını gösterirse tamamen ücretsiz bir şekilde başlatırız onu okulumuza dediğinde amcanın gözleri doldu. siz geçerken bir şey dürttü beni karpuz kesmem gerektiğini hissettim buradan hep böyle gelip geçerler hiç böyle bir şey hissetmemiştim demek ki kendi kısmetimi açmışım dedi gülümsemeye başladı. bu gibi insanların yaşadığı dünyada başka nedene ihtiyaç mı var gülümsemek için

  • sahilden istinye yönüne giderken kahvaltı mekanlarına gelmeden hemen solunuzda kalan ispark tabelalı ama aslında mafyanın elinde olan rezil otopark.

    başımdan geçeni kısaca özet geçiyorum.

    dün kale cafe'ye kahvaltı için sahil yolundan gidiyordum. aslında her zaman daha kahvaltı mekanlarına gelmeden hemen sağda denize doğru kalan ispark'lara bırakırdım hep. orası henüz mafyanın elinde olmadığı için sıkıntı yaşamıyordum. dün ise buralarda yer olmadığı için mecburen denizin karşı tarafında kalan çok hafif rampalı ispark tabelalı yeri bilirsiniz ya oraya girmek istedim. ispark üniforması olmayan mafya tipli iki üç tane eleman vardı. olayı anladım ama yine de bi sorayım dedim.

    + burası ispark değil mi?
    - gel abi 15 lira.
    + ispark 15 lira mı yani?
    - ispark'ın yerleri dolu abi. gel biz sana yer ayarlarız.
    + istanbul'un yerlisiyiz birader, eyvallah.

    diyerek park etmeden devam ettim. sonra mecburen tekrar bebek yönüne doğru biraz gidip arnavutköy'den geri yine aynı kahvaltıcılar istikametine döndüm. denize doğru kalan ispark'lardan belki biri çıkmıştır da ben girerim ümidiyle giderken şansıma gerçekten de birisi parktan çıktı ve hemen arabayı bıraktım. bu sırada oradaki üniformalı ispark görevlisine olayın aslını sordum.

    + kardeşim, şu karşıda da sizin ispark tabelası var ama içeride ispark falan yok. bu nasıl iş?
    - ya abi o olayı hiç sorma. oraya ispark tabelasını koydurdular ki insanlar ispark sanıp arabalarını ve anahtarlarını güvenerek bıraksınlar. aslında ispark yok orada.
    + o nasıl oluyor ya? ciddi misin sen? böyle saçmalık mı olur.
    - abi valla öyle. oraya bi ara ispark görevlisi de koydular göstermelik ama arabaları yine mekanların valeleri park ediyor. ispark görevlisine para aldırmıyorlar. kendileri kendi ceplerine atıyorlar parayı.
    + yav kardeşim istanbul'un göbeğinde kimse görmüyor mu bunu? bir allahın kulu bir şey diyemiyor mu bu mafyalara?
    - abi zaten mekanların sahipleri büyük adamlar. bi tanesi hatta işi direkt yukarıdan bağlamış. polisler bile bir şey diyemiyor.

    düşün ki koca devlet kendine ait bir kurumun mafyalar tarafından işgal edilmesine ses çıkaramıyor ya da oradaki isparkı işletme sahiplerine ya da otopark mafyasına peşkeş çekiyor. sonra da bizden devlete güvenmemizi istiyorlar.

    buyur?