hesabın var mı? giriş yap

  • bu hafta boomcu onur'un yardırdığı dizidir.

    --- spoiler ---

    "evlencem ben para lazım. kızı istemeye gittik verdiler.biz verirler diye düşünmüyorduk, bütün planlar altüst oldu. biz oraya ayağımız alışsın diye gittik, ailecek şaşkınız."

    --- spoiler ---

    açıp açıp izliyorum sahneyi.

  • toplaşın sevgili sözlük dostları.
    bu skimsonik lezzete ulaşmak için epeydir uğraşıyorum ve sonunda başardım.
    viral reklam meklam değil, herkes faydalansın.
    evet, sağlıksız, katı yağın eritilmesi ile pişiyor ama en azından bu tadı evde isteyenler bilsin, öğrensin.

    yağ : ihtiyacımız olan frita ya da horeca marka yağ.

    patates : metroda satılan 6 * 6 boyutlarındaki donuk patates. bu diğer donuk patateslerden daha ince ve yağ çekmesi daha az. mc donald's dakilerle aynı boyutta.

    bildiğin teflon tavaya yağı atıyoruz. yağ aslında margarin gibi katı bir yağ, ısınınca eriyor.
    pişme görüntümüz şöyle.

    fazla pişirmiyoruz, 3-4 dakika kızgın yağda pişiyor, açık sarı renkte alıyoruz patatesi dışarı. hafif tuzluyoruz.
    sonuç.

    afiyet olsun.

    at fav'a, dua edicen bu sağlıksız besini pişirmeyi öğrendim diye.

    edit: görseller leyla olmuş, tekrar yükledim.

  • bu istikrarını koruyabilirse aşağı yukarı 2 yıl sonra sıra bana da geliyor hayırlısıyla...

  • "lazerle bozuk gözleri çizdirmek o kadar iyi bir şeyse doktorların alayı hele hele göz doktorlarının alayı niçin gözlük takıyor" olacaktı. sığmadı.

    dün canım çok sıkıldı. internette gezinirken meşhur göz hastanesinin reklamını gördüm. bilmem ne profesörü işte şöyle iyiyiz, böyle şahaneyiz, dünyada göz konusunda 1 numarayız falan. tıkladım. bir de ne göreyim. gözümü çizecek doktor gözlüklü. alla alla dedim. bu nasıl iş diye de ekledim içimden. görüyorsunuz, cidden şahane köşeye sıkıştırmalı soru.

    derhal telefona sarıldım. aradım bu işletmeyi. dedim benim gözlerim şu kadar bozuk şöyle şöyle. "tabii efendim hemen çizittirelim" dediler. dedim "bir saniye, madem gözleri bozuk olanların hemen çizmesi gerekiyor ve lazerle çizim süpersonik bir şey, niçin doktorlarınız gözlüklü?" sanıyorum birkaç saniyelik bir sessizlik oldu. "eeöö" gibi sesler çıkakrdı hattın diğer ucundaki hanım. "hebele hübele" gibi şeyler söyledi. inanın hebele hübele çok daha mantıklı kelimeler. enayi yerine konmak biraz sinirlendirdi beni. dedim "bana müdürünüzü çağırın." "bağlıyorum bir saniye" dedi.

    bağladı;

    + buyrun efendim nsaıl yardımcı olabilirim size?
    - lazer iyi bir şeyse doktorlar niye gözlüklü?
    + eeööö efendim şimdi bu çok geniş kapsamlı bir konu
    - vaktim var, dinliyorum
    + müsait olduğunuz vakit uğrayabilrseniz size çok detaylı bir şekilde anlatabiliriz?
    - yarın 2'de oradayım?1
    + görüşmek üzere efendim
    - dıt dıt dıııt dııııııt

    ***

    işte böyle tersledim. yarın da o profesörün karşısına çıkacağım. resmen tek atımlık kozum var. mantıklı gerekçe sunarlarsa çizdiririm artık ne yapayım :/

    edit: profesör'ü yazamamışım. meyve parcacikli kadin uyardı sağolsun.

  • bu başlık ukte olarak verilmiş. dolduralım o halde. yaz geldi çocuklarımıza bisiklet alacağız. ama nasıl bir çocuğa nasıl bir bisiklet?

    çocuklarınıza cicili bicili süslü bir bisiklet almak yerine, onun yaşına fiziğine ve güvenliğine uygun bir bisiklet almanız daha doğru olacaktır.

    yaşlara göre tavsiye edilen tekerlek büyüklüğü (jant) ölçüleri:

    2-3 yaş : 12 jant
    3-5 yaş : 14 jant
    4-5 yaş : 16 jant
    5-7 yaş : 20 jant
    6-9 yaş : 24 jant
    10 + yaş : 26 jant / 27,5 jant / 28 jant /29 jant

    ayrıca:
    her şeyden önce güvenlik için kask ve eldiven kullanılmalı.
    bisiklet ne kadar hafif olursa çocuğun öğrenme aşaması o kadar zevkli olur.
    ağır bisiklet çocuğu bıktırır.
    çocuk seleye oturduğunda ayakları yere basabilmelidir.
    ayaklarını pedala koyduğunda ise dizleri direksiyon elciklerine (gidon) değmemelidir.
    direksiyon çocuğun kol ölçülerine uygun olmalı ve rahat kullanılabilmelidir.

  • “benim asıl kimliğim yazarlık değildir. yarın belki bütün elyazmaları, notları, kütüphanemi terkederek ortalama bir kemancı olmaya çalışırım. fakat kemana da bağlı kalamam. yani bir insanın kendini yazar, öğrenci, genel müdür kimliği içine sıkıştırmasını ve bununla kıvanç duymasını anlayamıyorum. dünya o kadar büyük ve seçenekleri o kadar fazla ki keman çalmak bize zevk veriyorsa niye yazar olarak kalalım, bu dünyaya eğlenmeye geldik.”

    (bkz: e dergisi)