hesabın var mı? giriş yap

  • kendisi (sanıyorum) bir röportajında (bkz: kemal sunal) ile dostluğunu şöyle anlatır;

    "kemal benim çok çok eski arkadaşım. neredeyse 50 yıl. 50 yıl olmasa bile, nereden baksan bir 45 yıl var geride. o yıllarda başladı dostluğumuz kemal'le...

    çok güzel şeyler paylaştık; her şeyden önemlisi de parasızlığı paylaştık. en parasız günlerimizde, ben aksaray'da oturuyordum, kemal ise zeyrek'te. taksim'den çoğu zaman birlikte yürürdük. karlı günlerde, köprünün açılmasını beklemeden, 'pencereden kar geliyor, aman annem gurbet bana zor geliyor' türküsünü söyleyerek beni eve bırakırdı kemal.

    bir gece elimden anahtarı alıp, dış kapıyı açmaya çalıştı ki; kapıya sokar sokmaz kırıldı, elinde kaldı anahtar. anahtar kırılınca bana dönüp aynen şöyle dedi 'kerpetenin var mı?' dedim ki 'kemal, ben genç bir bayanım, tamirci değilim, kerpeten ne arar bende!' son çare uyandırdık evdekileri, gelip kapıyı açmak zorunda kaldılar...

    parasız yıllarımızda birlikte çok turne yaptık. iki oyun arası soframızı kurardık bir iskemle üzerine; taze ekmek ve ton balığı yerdik birlikte...

    o günlere, o parasızlığa, o günkü aklımızla dönmeyi çok isterdim. kemal keşke şimdi de aramızda olsaydı ve biz yine o yıllara dönebilseydik."

    debe editi olsun bu.

  • cevabı "uzun vadede yok" olan soru.
    kısa vadede yüzleri güldüren bir çok başarısı vardır, fakat uzun vadede bu başarıların hepsi birer zarar olarak akpnin hanesine yazılmakta ve yazılacaktır.

    -inşaat sektöründe yeni konut üretimini sağladılar, insanlar ev sahibi oldu, fakat bu binalar o kadar sosyal donatıdan yoksunlar ki, büyük ihtimalle 30 sene sonra büyük yıkım projeleri ile yıkılacaklar.
    - din alanında getirilen türban özgürlüğü ve ibadet uygulamalarının rahatlatılması konusunda insanları mutlu ettiler, ama uzun vadede devlet kurumlarında dini cemaatlerin kadrolaşmasının önünü açtıkları için de başları "parelel yapı" ile beladen ayrı kalmayacak.
    - duble yollar ile ulaşımı rahatlattılar, fakat bakım maliyetleri yüksek olan bu yollar uzun vadede bütçe için çok zararlı olacak. ki karayolları artık duble yol yapmama kararı aldı.
    - 3 cocugu teşvik ederek nufus artışını desteklediler, ama bu politikayı kadınların çalışma hayatında pozitif ayrımcılık veya cocuklar için eğitim ve sosyal hizmetlerin arttırılması ile desteklemedikleri için evin içine tıkılmış, fakirlik dar bogazında mutsuz anneler tarafından yetiştirilen bir nesil ortaya çıkacak.
    - dış politika zaten orta vadede hemen kendini gösterdi. herkesin birbirine kazık attığı ortadoğuya hakim olmak güzel bir rüyaydı. şimdi 2 milyon suriyeli göçmenimizi nereye sokacağımızı bilemiyoruz.
    - enerji konusunda yerel katkıyı arttırmak , dışa bağımlılığı azaltmak için çok önemliydi. bunu sağlamak için her önüne gelene maden ve hes ruhsatı verdiler. şu anda toplu ölümler oluyor.
    - metrobüs gibi ulaşımı çok hızlandıran bir yatırım yapmıştır akpli istanbul belediyesi. 2007 den itibaren araçlar haric sadece yol için 500 milyon tl harcanmış, araçlar için ise hollanda'dan 150 milyon tl , almanya'dan ise 220 milyontl toplan değerinde otübüs alındı. toplamda 900 milyon tl maliyeti olan alt yapı yatırımını 8 sene sonra çöpe atıp metro yapmaya çalışmak zorunda kalmışlardır.

    ve en kötüsü:
    - dindarlığı kuvvetlendirmek adına, dindar insanları yüksek mevkilere getirdiler. kısa vadede bu olumlu etki etse de şimdi görülüyor ki bu insanlar müslüman ahlakına aykırı haram yeme, hırsızlık gibi işlere bulaşmışlar. uzun vadede müslüman görünüp aslında bakara makara diyenlerde, yani münafıklıkta patlama yaşanacaktır.

    daha gider bu etkiler. özetle düzgün hesap kitap yapılmadan yapılan işler hiç bir zaman müsbet sonuca varmaz.

  • 30'lulara teyze diyen liselilerin sayısının da azımsanmayacak kadar çok olduğunu gösterir.

  • yaşadığı şeyi meşrulastirmaya çalışan aşk kelebeklerine sesleniyorum burdan ben o kadindim çok masumdu bidibidi diyenlere sesleniyorum elimde olsa bunu gözlerinizin içine bakarak söylemeyi ne çok isterdim. hissettiğiniz yaşadığınız hiçbir şey o adamin evdeki çocuğu kadar masum değil. o kadin değil de o çocuk olmayi deneyin sizin babaniz sizinle geçireceği zamani size değilde başka bir kadina ayirsa babanizin sizinle gecirecegi vakitten çalsa! hiç mi akliniz ermiyor hiç mi dusunemiyorsunuz yaa hayatınızda duymadinizmi aşkı için herseyden vazgecen insan o adam sizi gerçekten sevse o adam adam gibi bi adam olsa karisini çocuğunu aldatarak size gelirmi ben başkasına aşık oldum bu evliligi sürdüremem senin çocuğumun gözüne baka baka baskasini düşünemem demezmi karisina ? adam gibi adam olsa çocuğunun riskini sizinle paylasirmi karisinin ütüledigi gömlekle size sarilirmi ? geçin bunlari biraz gerçekçi olun.

  • hakkında web sayfasında yer alan "fun facts" bölümünden derlediğim bazı bilgileri paylaşmak istediğim afilli çakmak:

    - zippo'yu 1932 yılında george g. blaisdell, bradford-pennsylvania'da icat etmiştir.

    - zippo'nun adı "zipper" yani "fermuar" sözcüğünden geliyor. mucidimiz blaisdell, "zipper" sözcüğünün kulağa çok hoş geldiğini düşünüyormuş, mamafih "zipper"ın patent hakkı alınmış durumdaymış.

    - te o zamanlardan bir zipponun orjinal fiyatı 1.95 dolarmış... evet 2 dolardan az.

    - zippo çakmakların üzerine böyle harfler, simgeler, motifler eklemeye yani janjanlı üretime 1935'te geçmiş.

    - "zippo rüzgara dayanıklı çakmak" için ilk patent 3 mart 1936'da alınmış. patent no: 2032695

    - zippo ilk ulusal reklamını 1937'de yapmış. peki nerde? esquire dergisinde.

    - zippo 1934-1940 yılları arasında punchboard (böyle bir tür dama oyunu yüzeyi gibi bir şey) reklamları/promosyonları ile tam 300.000'den fazla çakmak satmış. 1940'da bu punchboard'ların bir tür şans oyunu olduğu düşünülerek yasa dışı olduklarına hükmedilmiş.

    - 1932'den beri zippolar bradford-pennsylvania'da üretiliyor. zaten üretim mekanı olarak her çakmağın altında belirtilmiş bu. 1949-2001 arasında üretilen "zippo kanada" ise niagara şelalesi simgesiyle damgalanmış...

    - 1932'den beri zippo 400 milyonun üzerinde çakmak üretmiş. 400 milyonuncu çakmağın üretimi 3 eylül 2003'te kutlanmış.

    - zippo yılda 12 milyon civarında çakmak üretiyormuş.

    - 1950'lerin sonunda bir balığın karnından zippo çakmak çıkmış ve zippo ilk çakışta yanmış... (yuh!)

    - ince tasarımlı bir zipponun ortalama ağırlığı 1.50 ons, tipik hafif tombiş zipponunki ise 2.05 ons.

    - dünyanın çeşitli yerlerinde (japonya, güney afrika, italya vb) 15 zippo koleksiyon kulübü varmış.

    - zippo kullananların % 21'ini zippo koleksiyoncuları oluşturuyormuş.

    - bugüne kadar üretilen tüm zippolar yan yana getirilirse dünyanın çevresinin yarısını kaplıyorlarmış. 122 amerikan futbolu sahasını dolduruyormuş şimdiye kadar üretilen tüm zippolar.

    - ilk körfez savaşı sırasında "desert shield" (çöl kalkanı) ve "desert storm" (çöl fırtınası) adını taşıyan bir zippo tasarımı üretilmiş. tasarım bildiğiniz asker kamuflajını zippoya uyarlamış.

    - "operation iraqi freedom" (irak'a özgürlük operasyonu) serisi farklı tasarımlardan oluşuyor ve irak'ta savaşmış askerlere atfedilmiş.

    - "vietnam collectors set" ise sadece 5000 adet zippoyla sınırlı... vietanam'da savaşmış 2.7 milyon abd askerine adanmış.

    - son olarak; kore savaşı'nda görev almış abd askerlerine adanmış "korean war collectors set" ve general montgomery, eisenhower, iwo jima gibi tarihsel figür ve olayların tasarımında kullanıldığı "ikinci dünya savaşı"nda savaşmış "özgürlüük muhafızlarına" adanmış zippolar var bir de....

    kaynak:

    http://www.zippo.com/funcenter/funfacts.aspx

    http://www.zippo.com/…enter/zippointhemilitary.aspx

    pipo dostlarına edit: değerli pipo dostları, gönül yoldaşları... zippo'nun pipo çakmakları da var elbette. mamafih bazı pipo severler zipponun o kendine has "gazının/benzininin" tütüne kötü bir koku verdiğini düşünür o yüzden pipo için üretilmiş zippolardan uzak durulması gerektiğini söylerler.

  • öncelikle söylenmesi gerekiyor ki bu dizi efsane bir spider-man dizisidir.

    dizinin içeriğini biraz incelemek istiyorum.

    birinci sezon

    açılışı lizard ile hikayemiz spider-man'in hayatının ortasından başlamaktadır. yani peter parker çoktan süper güçlere sahip olmuş, liseyi bitirerek esu'ya başlamış ve daily bugle'da çalışmaktadır. orijin hikayesi seride ara sıra flashback'ler üzerinden anlatılır. birinci sezonumuz sınırları genellikle bir bölümü geçmeyen hikeyeler üzerinden seyirciyi -özellikle çizgiromana alışık olmayan kitleyi- marvel evrenine ve new york'un genel atmosferine alıştırarak spidey'nin karakteri ve kişisel hayatı üzerine yoğunlaşır. peter her zamanki gibi yalnızlıktan yakınır, mary jane watson'ın peşinden koşar, finansal sıkıntılar yaşar, yani klasik bir spider-man portresi çizilmektedir. spidey bu sezonda doc ock, cameleon, scorpion, shocker, hobgoblin, venom gibi villian'ları dize getirir. hepsi sonraki sezonlarda geri döner.

    ikinci sezon: neogenic nightmare

    ikinci sezonla birlikte hikaye genişler. artık kahramanımız villian'larla savaştığı gibi aynı zamanda kendisini neogenic bir kabusun içinde bulmuştur. yani güçlerini kaybetmekte ve mutasyon geçirmektedir. kendi problemleri ile uğraşmakla meşgul olsa da tıpkı kendisi gibi bir neogenic kurbanı olarak vampire dönüşen michael morbius'a da yardım etmeye çalışmaktadır. arada man-spider'a dönüştükten sonra curt connors ve mariah crowford'un yardımlarıyla mutasyonunu kontrol almayı başarır ancak morbius'un başkalarını da vampıre dönüştürmeye çalışması üzerine morbius ile savaşır. bu arada mary jane ile ilişkilerin hem ciddileşmesi hem de kırılma noktasına gelmesi bu sırada olur. mj harry ile çıkmaya başlar. sezon sonunda spidey mutasyon belasından kurtulur.

    genel olarak etkileyici ve karanlık bir atmosfere sahip olan bir hikaye sunulmaktadır bu sezonda.

    üçüncü sezon: the sins of the fathers

    bu sezon gereğinden fazla mistik ögelerle bezenmiş, bana göre en az etkileyici olan sezondur. açılışı doctor strange ile yapan sezon zaten ilk bölümünden itibaren sezonun gidişatıyla ilgili ipuçlarını verir. sezonun geri kalanında madame web ortaya çıkar ve spidey'e bir tür coach'luk yapmaya başlar ki her bölümde verilen mesajları izleyicinin gözüne sokarak bize okuyucu ile kitap arasına giren tanzimat dönemi yazarlarını hatırlatır. zaten spider-man gibi realist ve süper güçleri duvarlara yapışmak ve spider sense'ten ibaret olan bir süper kahramanın hikayesine bu denli aşırı mistik ögeler barındırmak başlı başına bir hatadır. özellikle dormammu'nun yer aldığı bölümler alışık olduğumuz spider-man ambiyansına hiç uymamıştır. madame web'in gözükmediği ve daredevil'ın konuk olduğu iki bölümlük mini-seri ise bana göre sezonun en iyi kısmını oluşturur. peter parker'ın hapse düştüğü vurucu bir hikayesi vardır ve mutlaka izlenmesi gerekir. şimdi bakınca sezonun geri kalanına göre hayli farklı bir havada geçtiği anlaşılıyor.

    madame web soslu mistisizmin ötesinde mj'in harry'den ayrılarak peter ile tekrar çıkmaya başlaması dışında sezonun geneline hitap eden bir hikaye yok gibidir. sezon sonunda spidey green goblin'de köprüde savaşır ve bu sırada mj ortadan kaybolur. daredevil, ıron man, rocket racer gibi kahramanların konuk olduğu bölümler ile iyi bir seyirlik sunar.

    dördüncü sezon: partners in danger

    bu sezonda düşen tempo artmaya başlar. mj'in ortadan kaybolması üzerinde depresyona giren peter hayata tutunmaya çalışmaktadır. aynı zamanda felicia hardy'nin black cat'e dönüşmesi ve spider-man'e ilgi göstermesi olayları daha da karmaşıklaştırmaktadır çünkü peter felicia'ya yakınlaştıkça mj'in anısına ihanet ettiğini düşünmekten kendini alamaz (pekala, hikayenin orijinalinde mj'in yerinde gwen stacy ve felicia'nın yerinde mj'in olduğunu biliyoruz ama asıl hikayede ölen gwen'in aksine tas'taki mj'in ölmediğini yani dönme ihtimalinin olduğunu düşünürsek peter'ı çok daha büyük bir ikilemde bıraktığını ve bu yönüyle orijinalden daha kuvvetli olduğunu kabul etmeliyiz.). bir ara morbius'un ortaya çıkması ve blade ile işbirliği yaparak avrupa'ya gitmesinden sonra felicia'nın da onlara katılması üzerinde spidey iyice yalnız hisseder. bu sırada mj çıkagelir ve ilişkileri çok daha güçlü bir şekilde tekrar alevlenir. hatta peter gizli kimliğini mj'e açıklar ve ona evlenme teklif eder.

    bu sezonun peter'ın hayatının hem duygusal hem de süperkahraman taraflarını çok güzel bir şekilde aktaran ve aradaki dengeyi çok iyi tutturan bir hikaye anlattığı söylenebilir. sezon prowler'ın konuk olduğu ve arka mahallelerde yaşayan zencilerin sorunlarını ele alan bir bölümle final yapar.

    beşinci sezon: six forgotten warriors, secret wars ve spider wars

    temponun zirve yaptığı sezondur. peter ve mj'in düğünleriyle başlar ve öncekilere göre daha uzun ve derinlikli sayılabilecek mini seriler ile devam eder. spidey amerika'dan rusya'ya uzanan bir serüvende ebeveynlerinin izini sürdükten sonra captain america ve yeniden ortaya çıkan diğer unutulmuş savaşçılara katılarak red skull'un dünyayı ele geçirme planlarını engeller. sonra geri dönen mj'in bir klon olduğunun anlaşıldığı trajik bir maceraya atılır ki bu iki bölümlük hikayenin sonunda ölmek üzere olan klon mj'in peter'a söylediği "before i go, i want you to know just one thing. if any part of me is anything like the real mary jane watson, she loves peter parker more than anything in the world... more than anything!!" sözleri, ardından spidey'nin sular altında kalan labda kendini boğulmaya bırakması ama the jackell tarafından tesadüfen kurtarılması nereden baksan etkileyici bir hikayedir. hemen ardından madame web tarafından secret wars'a gönderilen örümcek bunun sonrasında kendisini the clone saga serisinden hayli esinlenmiş olan spider wars'ta bulur ve stan lee'ye yaptığı ufak bir ziyaret sonrası gerçek mary jane watson'ı bulmak için bir yolculuğa çıkar.

    seri de burada biter. her ne kadar büyük final olarak tasarlanılmamışsa da epik bir finaldir. arkada bırakılan soru işaretleri o kadar büyük değildir bana kalırsa.

    hikayeyi tamamladığımıza göre biraz gözlemlerimizden bahsedelim:

    1) tas kesinlikle başarılı ve çizgiromana sadık bir peter parker karakteri ortaya koyuyor. spider-man tam olarak budur. serideki gözüken diğer karakterler de felicia hardy ve miles warren gibi birkaç istisna dışında çizgiromana sadık bir şekilde yaratılmışlar.
    2) bahsettiğimiz istisnaların hikayeye katkı sağladığını söylemeliyiz. örneğin michael morbius nobel ödüllü bir kimyager değil peter'ın sınıf arkadaşı olarak gösterilmiş ve felicia ile bir ilişkileri var. michael başka bir mutasyon geçirip kış uykusundan geri döndükten sonra black cat'e dönüşmüş olan felicia ile etkileyici bir ilişkiye başlıyorlar.
    3) gwen stacy, stacy ailesi ve betty brant gibi bazı karakterler ise hikayeye dahil edilmemiş. özellikle gwen'in atlanmasının hikayenin başlangıçtan yani süper güçler kazanmasıyla değil direkt peter'ın üniversite hayatından başlaması ile ilgili olduğunu düşünüyorum. gwen spidey'nin başka bir boyuta gittiği son bölümde karşımıza çıkıyor.
    4) kostüm başarılı. sezonlar ilerledikçe çizerlerin bu konuda gelişme göstermeye başladığı görülüyor.
    5) seri boyunca x-men üyeleri, daredevil, ıron man, captain america, fantastic four, shield & nick fury, punisher, doctor strange gibi kendi serilerine sahip olan kahramanlar ve bu isimlerden bazılarının düşmanları red skull, baron mordo, dormammu, doctor doom gibi karakterler yer alıyorlar. hatta pek çoğunun orijin hikayeleri de işleniyor. storm, punisher ve ıron-man iki farklı sezonda konuk oluyorlar. yanlış hatırlamıyorsam bu seri 90'larda çıkan ıron man, x-men ve fantastic four tas'ları ile aynı evrende geçiyordu. o zamanlar tüm karakterlerin hakları marvel'da olduğu için avi arad başka seriden karakterler hikayeye dahil etmekte zorluk yaşamamış. günümüzde bu kadar farklı karakteri aynı yapımda hayal etmek bile zor.
    6) bu yapımın spidey'nin kişisel hayatını, sıkıntılarını, motivasyonlarını ve romantik gitgellerini iyi bir şekilde yansıttığını düşünüyorum. belki buna ayırdıkları süre biraz daha fazla olabilirdi ama yazar ekibi şu anda aklımıza gelmeyen farklı zorluklarla uğraşmış olabilirler.
    8) öncelikle peter'ın simbiotla yaşadığı iki bölüm haricinde klasik kostümünden hiç vazgeçmemesi farkediliyor. bazı bölümlerde siyah kostümünü giyebilirdi, özellikle ağır bir atmosferi olan bölümlerde. yine de spider wars'ta farklı boyutlardan gelen spider'lar sayesinde farklı kostümler gördük.
    9) dövüş tekniklerinin, swing'lerin ve patlama sahnelerinin farklı bölümlerde tekrar tekrar kullanılması. hepimizin dikkatini çekmiştir eminim. çizer ekibinde bir türk mü vardı acaba?*
    10) madame web'in üçüncü sezonda kendisine aşırı yer bulmasını hikayeden bahsederken yeteri kadar eleştirdim sanırım. kingpin ise özellikle üçüncü sezonla birlikte hemen her villain'ın arkasındaki mastermind olarak ortaya çıkıyor. hikaye gelişimi için anlaşılır bir durum ancak biraz abartıldığını düşünüyorum. spidey bir daredevil değil sonuçta.
    11) hikayede peter'ın spider-man olmayı bırakması işlenmemiş. güçlerini kaybettiği için bırakmayı düşündüğü bir bölüm var, evet, ama bir şekilde kostümünü giyiyor ve güçleri hemen geri geliyor. spider man no more'da peter'ın yaşadığı ikilemler hikayeye pek yedirilememiş. genel bir eksiklik olarak bu da sayılabilir bence. peter'ın birkaç defa örümcek kariyeri nedeniyle kişisel hayatında sıkıntılar çektiğini görüyoruz ama biraz yüzeysel kalmış gibi.
    12) venom'un geri döndüğü mini seride anlatılmak istenenler dormammu ve bordo'nun büyü atmosferinin içinde kaybolmuş ne yazık ki. eddie brock daha iyi bir vedayı hakediyordu.
    13) murat şen seslendirmesi çok başarılı.
    14) 1987'de çıkan kraven's last hunt serisi bu hikayeye uyarlanmamış. uyarlansa çok iyi olabilirdi. çocuklar için biraz ağır kaçtığını düşünmüş olabilirler.
    15) türkçe dublajda kahramanımızdan örümcek-adam değil orijinal ismiyle spider-man diye bahsediliyor hemen her zaman. düşmanlarda da genellikle orijinal ismine sadık kalınmış. zaten gördüğüm kadarıyla marvel çevirilerde bir standart yok. venom seride zehir ismi ile çevrilmiş, mysterio kendi ismi ile kalmış mesela. scorpion veya chameleon gibi türkçesi bariz olan isimlerde pek şaşma olmasa da carnage veya shocker gibi karakterlerin çevirileri farklı yayınevlerinde birbirini tutmayabiliyordu eskiden.
    16) bu dizinin introsu bir harikadır!

    sonuç olarak bu yapım bir efsanedir. türkiye gibi çizgiroman kültürü pek gelişmemiş olan bir ülkede birkaç jenerasyonu spider-man ve marvel ile tanıştırmıştır. büyük gücün büyük sorumluluk getirdiğini öğretmiştir bizlere.

  • geçen sene arabamı satacağım zaman "ulan ilana 1200 kişi bakmış bir kişi bile aramaz mı" demiştim. o aramayan ibneleri buldum. herkese selam.