• her yastık kılıfının hayali.
  • birazdan söyleyeceğim şeyler anadolu'da yaşayan 50 yaş üstündeki yaşlı çiftler için geçerli.

    diğer coğrafyalarla kıyaslandığında, anadolu'da yaşayan yaşlı çiftlerin büyük bir çoğunluğu ilk evlendiği insanla birlikteliğini hayatının sonuna kadar devam ettiriyor. en azından kendi yaşadığım köyü emsal alıyorum. köyümde 120 civarı hane var. emekli köyü gibi. yaşayanların çoğu yaşlı insanlar. hemen hepsi 1970'lerde evlenmiş ve evlendiği insanla hayatını devam ettirmiş. çocuklar yapmış. yaşamaya devam ediyor. mutlaka sorun yaşamışlardır; ama boşanma müessesesi hiç işletilmemiş. çiftleri ayrı bırakan tek şey ölüm.

    eşlerden biri ölünce genellikle diğeri tekrar evlenmiyor. eşi ölünce ikinci bir evlilik yapan erkekler var ama ayıplanıyorlar. en çok da kendi çocukları ve yakınları tarafından. eşleri ölen yaşlı kadınların ise tekrar evlendiğine pek rastlamadım. hayatlarını devam ettirecek kadar geliri varsa tekrar evlenmeye gerek duymuyorlar.

    hem boşanmak hem de ikinci evlilik, anadolu'da ayıplanan bir şey.

    batılı ünlülerin biyografilerine bakıyorum. ilişkiye başladığı kişiyle hayatının sonuna kadar devam eden çok az insan var. batı kökenli herhangi bir hollywood yıldızı, yazar, bilim insanı, şair, iş adamı, iş kadını, sporcu, yönetmen vs. açıp biyografilerine bakın. çok fazla evlilik ve boşanma görüyorsunuz. 50 yaşındaki bir amerikalı ünlünün ortalama 2-3 yıl süren 5-6 evliliği oluyor. kadın erkek fark etmiyor. çocukların neredeyse hepsi üvey kardeş. sadece ünlülere özgü değil bu. genel olarak evlenme ve boşanma olayı batıda çok sıradan eylemler ve onlar için bu eylemlerin sayısal anlamda kaç defa icra edildiğinin bir önemi yok. tek düşündükleri şey kendi mutlulukları.

    sakın yanlış anlaşılmasın. ben, bizdeki yaşlıların tek eşle hayat boyu devam etmesini ve ölüm sonrası yalnızlığı kabullenme durumlarını yüceltmiyorum. aksine, bu tercihin(adına tercih denilirse tabi) insan doğasıyla uyumlu olup olmadığını anlamaya çalışıyorum.

    savaş, demografik dengesizlik, kıtlık gibi olağanüstü hallerin bulunduğu dönemler haricinde, aynı anda birden fazla eşle birlikte olmanın, yani poligaminin pek kabul edilebilir bir tarafı yok. ancak; bir insanla 70 yıl boyunca aynı yastığa baş koymak gerçekten medyada pazarlandığı şekilde övünülecek bir şey midir, bundan emin değilim.

    bizim anadolu'daki yaşlılarımız dünyanın en ketum insanları. hepsinin yaşadığı pişmanlıklar eminim ki vardır; ama bu konularda konuşup dertleşmeye pek yanaşmıyorlar. toplumun yönlendirmesiyle değil de kendi öz iradeleriyle bir hayat yaşamak isteselerdi, tekrardan 16 yaşına dönme imkanı verilseydi onlara, yine aynı hayatı mı yaşarlardı?

    gençliğimin önemli bir bölümünü babamı anlamaya çalışarak harcadım. anlayamadım. çok istedim öğrenmek; gençken neler hissederdi, neler isterdi, neler yaşadı, neyin pişmanlığını duydu bu hayatta. çok deşmeye çalıştım. asla açmadı kendini. hep geçiştirdi. nitekim 2018'de toprağa verdik. kendisiyle ilgili köpek gibi merak ettiğim onlarca sırla birlikte gitti. annem zaten asla bahsetmez kendisinden.

    70 yıl aynı insanla bir yastığa baş koymak. bu, gerçekten yüceltilecek bir davranış mıdır?

    bu sorunun gerçek cevabına sadece 70 yıl birlikte yaşayan insanlarla konuşarak karar verebilirsiniz. ama ketum oldukları için ve bu konular onlar için aşırı mahrem konular olduğu için konuşmuyorlar, pişmanlıklarını veya memnuniyetlerini dile getirmiyorlar. uzakdoğulularda da var bu. kapalılar bu konularda. geçmişi konuşmak istediğinizde olayları anlatırlar ama bu olayların duygusal karşılığı neydi, hissettirdikleri neydi, pişmanlıkları neydi anlatmıyorlar.

    haliyle kıyaslama yapamıyorum ve kafamdaki bu soruyu cevaplayamıyorum. o tv'lerdeki röportajlarda teyze ve amcaların uzun evlilik için yaptıkları güzellemeleri gerçekten içlerinden gelerek mi yapıyorlar, emin değilim.

    ninem öldükten sonra dedem neredeyse her gün ağladı. dayanamadı, kilo verdi. 10 ay sonra da kendisi vefat etti.

    madem o kadar seviyordun, o kadına hayatı neden zindan ettin be adam. annem ve dayımın anlattığına göre hemen her gün nineme karşı hakaret, aşağılama, dayak. gün yüzü göstermemişsin. sana 6 tane evlat vermiş. büyütmüş. yoğurt satarak, demiryolunda işçi olarak çalışarak, binbir zorlukla okutmuşsunuz, yer vermişsiniz. bu nasıl bir çelişkidir? kaç defa geldim yanına. eskiyi anlat dedem dedim. yok arkadaş. o 80 yıllık ömrüne dair ne bir ışık, ne bir iz. söylemiyor. anlatmıyor. kapı aralamıyor. açmıyor kendini. sadece olayları anlatıyor. ama o olaylar kendisinde ne izler bıraktı, kendisini nasıl inşa etti, anlatmıyor. sorunca “boşver” anlamında elini sallıyor, boynunu büküyor.

    bir yastıkta kocamak. ben herhangi bir sonuca ulaşamıyorum. ya gerçekten çok erdemli bir davranış bu. ya da ömür çürüten ve toplum tarafından güzelleme yapılarak insanlara dayatılan bir şey.

    belki de bu tarz konularda genel geçer bir hakikat arayışı yerine insan özelinde değerlendirmek daha sağlıklı olur.
  • istektir. gerçekleşebilmesi için annelerin çeyize 160cm. boyunda yekpare yastık attach etmelerine neden olur.
  • eskiden iki kişilik yastıklar vardı. yastık uçları saten kumaş, kılıf uçları satene yaslanan dantellerden oluşurdu. “bir yastıkta kocamak” yastığı budur.
    görsel

    (yorgan nevresime geçirilmez, yastık sateniyle aynı renk yüzeyine alt kısımdan gelen beyaz kumaş ile kaplanır kenarlarından dikilirdi.)
  • yaşlanıncaya kadar (kasıt ölüm olabilir) birlikte yaşamak
  • içinde "koca" geçen bir cümleden uzak durmak lazım gelir öncelikle.
    ayrıca bir yastıkta kocanıyorsa demek ki, ayrı yastıklarda kocanmaya bilir?
    ben bu anlamı tercih eder öneririm.
  • çocukken yeni evlenenlere söylediğini duyduğumda "bu ne ya, bu ne biçim iyi niyet. aynı yastıkta mı yatacaklar hep o kadar yıl boyunca" derdim. gerçek anlamını sonradan anlamış oldum..
  • aşık olan için;
    (bkz: ölene kadar mokoko)
  • birlikte buyumek kadar zevkli bir eylem olan birlikte yaslanmanin ornegidir. kimi zaman insan digerinin gozune bakip verdigi karardir. zaman dilimi belirlenir. kum saati akar..
  • çocukken bu sözün anlamı bana "bir yatışta kocamak, yastıkta bir kez uyuyunca yaşlanmak" gibi gelirdi. bu yüzden de "bir yastıkta kocayın" dileğini/duasını duyduğumda garibime giderdi. "esrarını" epey sonra çözdüm!
    demek ki her kelimeyi mecaz zannetmemek gerekirmiş; yastık bildiğin yastık!
hesabın var mı? giriş yap