• çok tartışılır bu, dünya tarihini en çok etkilemiş kimdir diye sorsalar birçok insan tereddütsüz büyük iskender der. olabilir..
    ha keza en büyük hayranı ve karşılaştırıldığı sezar, onun hayatını okurken çok ağladığı ve “çok yazık değil mi? iskender benim yaşımdayken bütün dünyaya hâkimdi. oysa ben henüz hiçbir şey başaramadım.” diye söylediği bilinir. öyle ki iskender'in sadece otuz üç yıllık yaşamına macaristan'dan hindistan'a kadar büyük bir devlet kurmak sığmıştır. onu büyük iskender yapan elbette hocası aynı zamanda bir gökbilimci olan aristoteles'dir. onun fikirleri ve iskender'in kılıcının bileşimidir aslında bu başarı. uyurken yastığının altında homeros'un ilyada'sı ve hançeri bulunurdu diye rivayet edilir. iskender'den önce pagan dönemi yaşayan dünyaya, ülke yönetimindeki verdiği tavsiyeler fethettiği yerlerde saygınlığının artırmasının yanı sıra, onu
    bilge, doğru insan yetiştirme temelli siyaset, felsefe, etik, stratejik düşünebilen biri haline getirmiştir. ve pek çok kaynakta yer alan aristo'ya yazdığı şu mektup çok çok dikkat çekicidir.

    düşmanlarımın hepsini yendim!
    dünya üzerinde karşıma çakabilecek ordu kalmadı.
    savaşmayı biliyorum.
    orduları komuta etmeyi biliyorum.
    öldürmeyi ve yok etmeyi çok iyi biliyorum ama galiba halkı yönetmeyi bilmiyorum.

    *feth ettiğim ülkelerin eski yöneticilerini sürgüne mi göndereyim?
    *hapse mi atayım?
    *kılıçtan mı geçireyim?

    ne yapmalıyım?
    aristo'da der ki;

    *sürgüne gönderirsen eğer, ülke dışında toplanıp organize olurlar ve sana tekrar saldırırlar.
    *hapse atarsan eğer, dışarısıyla iletişim kurarlar ve halka kurtuluş için umut verirler.
    *kılıçtan geçirip öldürürsen eğer, onlardan sonraki kuşak intikam hırsıyla büyür ve gelecekte iktidarını yıkar.

    aristo, çözüm olarak;

    *onların arasına, kendi içlerinden bölücülük yapacak hainler sokup, nifak tohumları ekmelisin.
    *birbirlerine girip savaştıklarında, hakem olarak kendini kabul ettirmelisin.
    *hakem olarak sana geldiklerinde ise, anlaşmaya giden yolların önünü kapamalısın.

    şu da var ki aristo'nun hocası da platon'un devlet ütopyası “filozoflar kral, krallar filozof olmalı” görüşü vardır temelinde de. (devletleri filozof krallar yönetmelidir, bu sayede akıllı, doğru ve bilge olan şeyler yapılır düşüncesinden beslenir) ki iskender'de de kendi akıl hocalığını yürütmüştür bir nevi.
    biraz görüş farklılıkları varmış ama, sadece platon ebedi ve kusursuz bir devlet teorisi geliştirirken, aristo daha çok var olanlar arasından en iyi olanını bulmayı hedeflemiş.

    okuduğumuzda elbette ahlâklı bir siyaset anlayışı gibi gözükmese bile hala günümüzde geçerli olduğunu, birçok devletin, toplumun temelini bu siyaset felsefesinin oluşturduğunu görürüz. pek değişen bir şey yok gibi..

    (büyük iskender tarihi - johann gustav droysen
    bu kitap çok güzeldir.)
  • rivayete gore iskender felsefenin duayeni sayılan aristoya bir mektup yazar ve "zaptettiğim topraklardaki insanları tahakkum altında tutabilmek icin ne yapmalıyım" diye sorar. acaba

    1. ülkenin ileri gelen insanlarını surgune mi gondereyim?
    2. ülkenin ileri gelen insanlarını hapse mi atayım?
    3. ülkenin ileri gelen insanlarını kılıçtan mı geçireyim?

    aristo ise

    1. sürgünde toplanıp sana baş kaldırırlar,
    2. hapishaneler militan yuvası olur kontrolden çıkar,
    3. onlardan sonraki kuşak intikam hırsıyla büyür ve tahtını sallar

    der ve şu tavsiyeyi verir:

    "insanların arasına nifak tohumları ekeceksin, birbirleriyle savaşınca hakem olarak kendini kabul ettireceksin ama anlaşmaya giden tüm yolları tıkayacaksın."
  • dünyayı yakıp kavuran, helenistik kültürü tetikleyen bu büyük şahıs, ishalden ölerek benim nazarımda aspirin kadar küçülmüş bulunmaktadır.
    hahaha
  • m.ö. 356-323 yılları arasında yaşamış askeri deha. aristotle tarafından eğitim gördü. m.ö. 336 yılında babası 2. philip suikaste kurban gidince makedonya kralı oldu. tahta geçtiğinde çevresi politik düşmanlarıyla sarılıydı ve makedonya dışında ayaklanmalar çıkmaya başlamıştı. daha bir sene geçmeden bütün düşmanlarını idam ettirdi ve bütün ayaklanmaları bastırdı. içte düzeni sağlayınca makedonya orduları komutanı olarak, m.ö 335' te doğudaki pers imparatorluğunu fethetme işine girişti.
    daha 10 yaşındayken pers büyükelçilerine doğudaki geçitler ve yollar hakkında sorular soran iskender, pers imparatorluğunu 2 sene içinde dize getirdi. pers imaparatoru 3. darius' un sayıca üstün ordularını, usta taktikleri sayesinde defalarca yenilgiye uğrattı. perslerin bir süreliğine aradan çekilmesiyle iskender büyük bir hızla mısır' a yürüdü. yolundaki bütün şehirleri kolayca ele geçiren iskender mısır' da bir kahraman olarak karşılandı. bu fetihle bütün doğu akdenizin hakimi olan iskender, eski kuzey afrika krallığının boyun eğmesi sayesinde makedonya sınırlarını doğuda kartaca bölgesine kadar genişletti.
    bundan sonra pers imaparatoru darius' un büyük bir ordu toplaması üzerine tekrar pers toprakları üzerine yürüyen iskender, m.ö. 331 yılında pers imparatorluğuna tamamen son verdi. m.ö. 335-331 yılları arası süren sefer, fethedilen bölgelere bakıldığında oldukça kısa sürmüştür. ilerleyen yıllarda asya' ya ilerleyen iskender, m.ö 327 yılına kadar hazar denizi' nin güney kıyıları, afganistan ve batı türkmenistan dahil olmak kaydıyla orta asya' nın büyük bir kısmını ele geçirdi.
    m.ö. 325 yılına kadar ordusuyla basra körfezine kadar inen iskender, yeni seferler için hazırlıklar yaptığı sırada babil' de hastalanarak öldü. vasiyetinde ülkeyi en güçlüye bıraktığını açıklaması yarım yüzyıl boyunca büyük çatışmalara sebep oldu.
    büyük iskender' in bir general olarak eşi benzeri yoktur. uyguladığı taktikler her zaman riskli ama dahicedir. en büyük özelliği ordularını çok hızlı bir şekilde hareket ettirebilmesidir. bu sayede düşmanlarını hep şaşırtmış ve kısa bir süre içinde makedonya sınırlarını inanılmaz ölçüde genişletebilmiştir.
    fethettiği yerlerde ordularına destek sağlamak için iskenderiye adıyla birçok şehir kurdu. bu şehirler her zaman en verimli ve kaynakları bol olan bölgelere kurulurdu. bunların en ünlüsü nil nehrinin ağzına kurulan ve zamanında bilim, teknoloji, ticaret merkezi haline gelen şehirdir. burdaki iskenderiye kütüphanesi dünyada şimdiye kadar yapılmış en büyük kütüphane olarak bilinir.
    dünya fethetme isteğinin arkasında bütün toplumları birleştirme ve uyum içinde yaşama düşüncesi vardır. başka toplumların kültürleri saygı duyduğundan ele geçirdiği topraklardaki dini tapınaklara hiç zarar vermedi. mısır tanrılarını yunan tanrılarına eşit sayması, eşlerini pers kadınlarından seçmesi, onun makedonya dışındaki topraklarda da sevilen bir hükümdar olmasını sağladı.
    iskender' in döneminde yunan kültürü, yunan dili çok geniş alanlara yayıldı. bu sayede iskender kendinden sonraki helenistik dönemin öncüsü olmuş ve roma imparatorluğunun temelini hazırlamıştır.
  • yaşam enteresan, insan sınırlı bir yaşam sürüp, sonunda her şeyi geride bırakarak göçüyor. büyük iskender gibi insanlar arkalarında insanlık belleğinden silinmesi zor olan bir şöhret bırakıyor. şöhreti kendinden ve yaşamından daha büyük, en azından bana enteresan gelen bu.

    büyük iskender'in mezarına atfen yazılmış bir epigramı okuyunca yukarıda özetlediğim düşünce aklıma geldi. epigram şu:

    sufficit huic tumulus, cui non suffecerit orbis.

    "bu mezar yetiyor, dünyanın yetmediği adama."

    yaşarken kendimizi hiç ölmeyecek, büyük ve önemli bir varlık gibi düşünüyoruz. oysa büyük iskender bile olsan, yaşarken tüm kara parçaları ve denizler yetmezken, öldüğünde bir toprak yığını, bir mezar yeterli geliyor.

    kimisi de var ki, mezarı bile yok.

    ölünce hayvanlara yem olanlar var. örneğin büyük iskender'le birçok anekdotta buluşan kinik diogenes.

    bu adam, ölünce cesedinin hayvanların kolayca bulup yiyebileceği bir yere atılmasını vasiyet etmiş. doğadaki sirkülasyona katkı olarak görmüş cesedini. azla yetinmeyi bilen filozof, mezar konusunda da aynı tavrı sürdürmüş, anlaşılan. şöhretini de bu şaşmaz tavrına borçlu. evet, ne diyorduk? yaşam enteresan.
  • bugün 2344'üncü ölüm yıl dönümü olan ve sözlükte olağanüstü askeri ve stratejik dehasından enine boyuna bahsedildiği için bu konuya girmeden daha az bilinen ve daha az takdir edilen başka bir yönüne dikkat çekmek istediğim büyük fatih.

    ezine, karpuzlu, iskenderun*, iskenderiye, rakka, basra, herat, hucend, merv, ai-khanoum, ucc, celalpur, haydarabad, gazne, fera, termez, kandahar gibi günümüzde hâlen büyük yerleşimler olan ya da kurulmalarından sonra uzun süreler boyunca büyük yerleşimlere ev sahipliği yapmış olan kimi kaynaklara göre otuz, kimi nispeten taraflı kaynaklara göre yetmişten fazla kent, doğrudan büyük iskender'in emirleriyle kurulmuştur.

    plutarkhos'a göre söz konusu kentlerin bir kısmı sıfırdan tesis edilmiş poleis yani şehirler, bir kısmı askerî yerleşimler olan katoikion adlı kale-kentler ve bazıları da phrourion adlı geçici askeri tahkimatlardan ibaret olsa da yine de büyük iskender'in fetihleri kadar bayındırlık hususunda yaptıkları da takdire şayandır. zirâ, yukarıda bugün kullandığımız isimleriyle listelediğim ve hindistan'ın batısından bulgaristan'a, pakistan'dan mısır'a uzanan sayısız yerleşim, tarihte ilk defa sayıca bu kadar çok olacak şekilde bir hükümdarın doğrudan emirleriyle inşa ve imar edilmiş olup iskender ile birlikte başlayan helenistik dönem'de, iskender'in ardından gelen selevkos'undan zipoitis'ine, antiokhos'undan prusias'ına pek çok helenistik basileus* da bu emsali kendilerine bir standart olarak belleyip kendi isimleriyle anılacak pek çok şehir kurmuşlardır.

    büyük iskender'in kurdurduğu şehirlerden bazılarının antik çağlardaki tarihsel gelişimleri için sizleri aşağıya alabilirim.

    (bkz: alexandria eskhata/@ncpzbsn)
    (bkz: alexandria arachosia/@ncpzbsn)
    (bkz: alexandria bucephalia/@ncpzbsn)
    (bkz: nicephorium/@ncpzbsn)

    kısacası, kendisi yalnızca bir komuta dehası olarak değil, bir imar kralı olarak da kendisinden sonra gelen nesillere ve önderlere emsal teşkil etmektedir.

    hades ile ebedî muhabbeti bol olsun!
  • britanya'dan, orta asya'ya, fransa'dan, malezya'ya kadar her yere ulaşan makedonyalı kral. yeryüzünde ondan başka hiç kimsenin hayat öyküsü bu kadar yaygınlık kazanmadı. ondan başka kimse hakkında bu kadar çok efsane anlatılmadı. diogenes'in "gölge etme başka ihsan istemem" dediği komutandı. ibranilere göre hz. süleyman'ıntahtına egemen olan derbend'lere karşı bir set çekerek yecüc ile mecüc'ü engelleyen kişiydi. perslere göre, hindistanın fatihi idi. antik çağların mezopotamyası'nın ünlü başkenti babil'de, iskender, "karanlığı geçerek dünyanın sonuna ve hayatın anlamına ulaşan" kişiydi. ahmedi'nin iskendername'sinde adlandırdığı gibi, ali şir nevai, kaşgarlı mahmut, firdevsi ve evliya çelebi'ye göre çift boynuzlu zülkarneyn idi. hatta öyle ki, annesi olympia, oğlunun tanrısal bir soydan geldiğine inanmış, kocası makedonya kralı philippos bile oğlunun meşruluğundan kuşkuya düşmüştü. iskenderin gerçek babasının amon olduğuna inanılmıştı. hindistan'da tanrı olarak nitelendirilen ilk ve son avrupalı kraldı. doğudaki iskender efsanelerinde; "güneş her zaman onun üstünde parlar ve onun olduğu her yerde yer ve gök daha güzeldir" denirdi. hint mitolojisinde, skanda olarak adlandırılır ve skanda'ya tanrının oğlu sıfatı yüklenmiştir. sanskrit kaynaklarında, iskender, sakti-dhara sıfatıyla adlandırılır ve mızrak taşıyan anlamına gelir. iskender'in en gözde silahı mızraktır. hindu dininde, en önemli tanrılardan biri sayılan şiva'nın oğludur. mitolojide, skanda ile taraka savaşını kazanan skanda yani iskender, "dünyanın barışını yeniden kuran tanrı" kabul edilir.
    iskender, batılılar için, "barbar doğuya" giden batı medeniyetinin simgesidir. o hükmettiği topraklara, adaletli ve hoşgörüyü götüren avrupalı bir kraldır. hatta öyle ki, iskender'in perslere gösterdiği saygı ve hoşgörü, makedonyalı silah arkadaşlarını bile kızdıracak kadar fazlaydı. iskender sayesinde sanatta dünyayı saracak yeni bir dönem başladı: helenistik çağ başladı. yunan heykelciliği, doğunun figüratif özelliği ile tanıştı.
    tanrı amon'un oğlu, hindistan ve mısır tanrısı, cömert bir kral, yürekli bir komutan. büyük iskender yaklaşık 6 milyon kilometrekarelik bir alana hükmetti. bu coğrafyada 70 kente ismini verdi.
    iskender, takvimi değiştirdi. sur kenti kuşatması sırasında, bir falcının bu ayın sonu kentin düşeceğini söylemesi ve aynı günün ayın 30'u olduğunu gören iskender, "bugün ayın 30'u değil, 27'si sayılacak. saldırın askerlerim" dedi, ve aynı gün kent düştü.
    dalış çanlarının tarihte bilinen ilk kullanımı iskender tarafından gerçekleşti. rivayete göre, sur kentinin kuşatması sırasında, makedonyalı dalgıçların, fenikelilerin sualtına koydukları savunma öğelerini tahrip etmesini, iskender camdan bir fıçı içinde, suyun altından izledi.
    aristoteles'in öğrencisiydi. iskender babası ve aristo'dan sözederken şöyle der; "biri bana hayat verdi, öbürü yaşama sanatını öğretti." iskender 12 yaşında aristoteles'in öğrencisi olduğu sırada, "bir ülkeyi tamamen yokedebilmek için ne yapmalı" diye sordu. aristoteles ise onu yıllar sonra pişmanlık duyacağı bir cümleyle yanıtladı: "kütüphaneleri yakmalı." iskender, persepolis'i ele geçirdikten sonra kütüphanesi ile ünlü kenti ateşe verdi.
    pers kralı dara, iskender'e anadolu'dan çekilmesi karşılığında, fırat'ın batı yakasındaki topraklar ile 260 talent altın ve kızını teklif etti. iskender'in en yakın dostu parmenion, "ben iskender olsam bu teklifi kabul ederdim" demesi üstüne, iskender'in "ben de parmenion olsam bu teklifi kabul ederdim" demesi, tarihler boyunca bilinen en ünlü cevaplarından biridir.
    dara, gaugamela'da iskender'in karşısına 1 milyon askerle çıktı. komutanlar gece saldırmayı önerdiğinde ise, iskenderin cevabı: "ben zaferi bir hırsız gibi çalamam" oldu. ertesi gün zafer onundu.
    iskender, düşmanlarına ve onların ailesine gösterdiği hoşgörü ile tanınan bir kraldı. iskender ile giriştiği savaşta boguna uğrayarak kaçan pers kralı dara'nın, bessos tarafından öldürüldüğünü öğrenince, kralı onursuz bir şekilde öldürdüğü için bessos'u idam ettirdi. dara'nın kızı statira'nın prenses gibi yaşamasını sağladı ve ilk karısı roxanne'den sonra prenses statira ile pers krallığının kışlık başkenti sus'ta evlendi.
    atının ismi, bukefalos'tu. 338 kg. altın değerinde olan bukefalos'a kendisinden başka kimse binemezdi ve atıyla konuştuğu bilinirdi. hindistan seferi sırasında bukefalos'un ölmesi üzerine, iskender ırmak kıyısında kurdurduğu kente bukefalya adını verdi.
    70 kente ismini veren iskender, babasının bir sefere çıkmasından yararlanarak ayaklanan medarallıların hesabını, henüz 16 yaşındayken gördü. bugünkü dedeağaç, yani aleksandropolis, ismini verdiği ilk kent oldu.
    iskender phryhia'yı ele geçirerek gordion'a girdi. gordion'da ucu görünmeyen düğümü çözenin dünyayı ele geçireceğine inanılırdı. iskender kılıcı ile düğümü parçaladı. bunun üzerine tüm makedonlar ve phrygialılar, asya'nın efendisi karşısında selama durdu.
    iskender, ölmeden önce arabistan yarımadası'ndaki arapların sadece iki tanrıya inanıp saygı gösterdiğini öğrenmiş, kendisine de üçüncü bir tanrı olarak saygı göstermelerini düşünmüştü. ve araplara tanrılığını kabul ettirmek için arabistan'ı fethetmek istemişti. m.ö 323 yılının 11 haziran'ında ölmeseydi, donanması arabistan'ın istilası için ertesi gün yola çıkacaktı.
    çocukken dini törenlerde kullanılan hoş kokulu buhuru avucuna doldurarak ateşe atan iskender, dadısından azar işitmişti. yllar sonra bu pahalı bitkilerin diyarı gazze'yi ele geçiren iskender, küçük bir notla beraber dadısına 2.600 kilo buhur yolladı: "artık tanrılara karşı cimrilik etmezsin."
    iskender, babil'den geçerken ilginç bir sıvıyı: petrolü keşfetti.
    evliya çelebi, seyahatnamesi'nde, büyük iskender'in vücudunda oluşan dayanılmaz ağrılar için birçok hekime başvurduğunu, şifa bulamayınca da ab-ı hayat suyunu aramaya başladığını anlatır. evliya çelebi'ye göre, uzun aramalardan sonra ab-ı hayat suyunu bingöl yöresinde bulan iskender, sağlığına kavuşur ve kendisini hayata döndüren suya "cennet suyu" anlamına gelen çapakçur adını verir.
    hindistan fethinden sonra babil'e dönen iskender, yakalandığı hastalığın onuncu gününde öldü. bu ölümü anlatan birçok öykü, iskender'in zehirlenerek öldürüldüğü konusunda birleşir. iskender'in ölümünün ardından başlayan çekişmeler sonucu, imparatorluk komutanlar arasında bölüşüldü. kırk yıl sonra ise, makedonya imparatorluğu'nun toprakları üzerinde üç krallık hüküm sürmekteydi: makedonya, mısır ve asya krallıkları *.
    200 yıl boyunca varlığını korumayı başaran makedonya krallığı, roma'nın karşısında geriledi ve m.ö 149'da roma'nın eyaleti haline geldi.

    kaynak: focus dergisi
  • sonunda zalimliginin ve egosunun kurbani olan eski diktator. askeri olarak her ne kadar basarili olsa ve adi bugun askeri akademilerde kivancla anilsa da yaptigi katliamlar ve attigi tripler de askeri basarilari gibi tarihte onemli yer tutar.

    buyuk iskender'in babasi philip bir gun asya'ya sefere cikmak icin o zamanlara gore devasa bir ordu kurar ve hazirliklara baslar. sefer oncesinde buyuk bir festival veren philip bu festival sirasinda arkadan bicaklanir ve hayatini kaybeder. tarihciler philip'in olumunde kimin sorumlu oldugunu bilmese de bu isten en karli cikacak olan kisi buyuk iskender olacakti. babasi buyuk iskender'i asya'daki sefere goturmeyip yunanistan'da birakma karari almisti ama kendisi israrla sefere katilip adini duyurmak istiyordu. simdi babasinin olumunden sonra ordunun basina gecip asya seferini bizzat yonetecekti.

    buyuk iskender ustelik savas boyunca her turlu hareketini not alip kitap haline getirsin diye bir de ozel bir tarihci tutmustu. bu tarihcinin ismi kallisthenes ve kendisinin tek gorevi buyuk iskender'in ne kadar buyuk bir kahraman, ne kadar cesur bir asker oldugunu anlatan hikayeler yazmakti. yani daha savaslar baslamadan tarihi yazacak olan taraf belliydi.

    buyuk iskender tam asya seferine cikacakken yunanistan'da buyuk capli bir isyan cikti ve kendisinin ilk gorevi bu isyani bastirmakti. buyuk iskender henuz 20 yasindayken tahta cikmisti ve isyani bastirirken biraz da heyecanina yenik duserek gereginden fazla kan doktu ama sonunda isyan bastirilmisti. bu arada buyuk iskender'in tahtina goz diktiginden suphelendigi bazi akrabalari vardi ve tahtini saglama almak icin bunlari da infaz ettirdi.

    isyan bastirildiktan sonra artik asya'ya dogru ilerlenecekti. trakya'da tek tuk direnisle karsilasan ve pek zorlanmayan ve ege denizi boyunca ilerleyen buyuk iskender'in ordusu canakkale bogazini gectikten sonra buradaki yerlesim birimlerini neredeyse hic direnis gormeden ele gecirdi.

    canakkale bogazini gecen buyuk iskender'in ordusu 48 bin piyade, 6 bin suvari ve 120 parca gemiden olusuyordu ve o donemlerin en buyuk ordularindan biriydi. buyuk iskender asya kitasinin kendisine tanri'nin hediyesi olduguna inaniyordu ve o gunlerde bilinen kitanin tamamini (hindistan'a kadar olan bolumunu) ele gecirmeye yemin etmisti.

    buyuk iskender'in ordusuyla o donemin en guclu ordularindan biri olan pers ordusu ilk kez granicus savasi'nda karsi karsiya geldi. bugunku canakkale'deki biga cayi yakinlarinda gerceklesen savasta buyuk iskender'in karsisinda 25 bin kisilik bir ordu vardi. buyuk iskender cayin her iki tarafinda ustaca manevralarla pers ordusuna agir kayiplar verdirirken kendi ordusunu da cok kayip vermekten kurtariyordu. savas sona erdiginde pers ordusunun 10 komutanindan 7 tanesi can verdi ve pers ordusu geride 4 bine yakin olu ve 2 bine yakin esir birakirken makedon ordusunun 400 civari zayiati vardi. bu savastan sonra persler anadolu'nun iclerine dogru geri cekildiler ve makedonya ordusu yol boyunca pers ordusunu takip etti. boylece makedonya ordusu topragina toprak katarken pers ordusu giderek toprak kaybediyordu.

    pers-makedon savaslarinin basinda buyuk iskender oldukca coskuluydu. savasta iki taraftan da olen askerlere saygi gosteriyordu ve iki taraftan olenlerin akrabalarini omur boyu vergiden muaf tutma sozu veriyordu. bu da askerlerin daha bir cesaretli savasmasina neden oluyordu. ayrica dusman askerlerinin akrabalarinin isyan etme ihtimali de dusuruluyordu. bir sure sonra pers ordusunu takip etmekten bikan buyuk iskender ordusunu once batiya sonra guneye yoneltti. ege denizi kiyilarinda ilerleyen buyuk iskender bugunku izmir ve mugla'nin onemli bir kismini aldiktan sonra halikarnas'a yoneldi. buradaki amac persler icin onemli bir liman kendi olan halikarnas'i persler'den alip persler'in elini zayiflatmakti.

    kusatma sirasinda cikan catismalarin tamamina yakinini makedon ordusu kazanmisti. sehri kaybedecegini anlayan pers komutanlar sehri atese vermeye karar verdi. ruzgarli bir gecede atese verilen sehrin buyuk bir kismi yanmisti ve buyuk iskender sehri ele gecirdiginde eline yikinti bir sehirin kullerinden baska bir sey gecmemisti. halikarnas'i kisa sure icinde yeniden insa eden ve buradan kendisine donanma kuran buyuk iskender'in bir sonraki hedefi miletus kasabasiydi ve burasi yeni kurulan donanmanin yardimiyla kisa surede ele gecirildi.

    bundan sonra ege denizini kiyidan takip eden buyuk iskender antalya'ya kadar ulasti. buyuk iskender surekli deniz kenarindan ilerliyordu (canakkale'den antalya'ya kadar) ve buradaki amac tabi ki deniz manzarasi gorup rusya'dan gelen turist kizlari goturmek degildi. amac liman kentlerini birer birer ele gecirip pers donanmasinin elini kolunu baglamakti. zaten antalya'daki son pers limani ele gecirildikten sonra kuzeye donen makedon askerleri ankara yakinlarina geldi ve burada pers ordusuyla yeniden karsilasti. daha sonra yeniden guneye dogru inen makedon askerleri bugunku iskenderun civarinda (ki adam sehre ismini vermis; iskender = iskenderun) yeniden pers ordusuyla karsi karsiya geldi. bu kez pers lider darius onceki savaslardan dersini almisti ve cesitli kaynaklarda 50 bin ile 100 bin kisi arasinda bir ordu toplamisti (hadi 75 bin diyelim, kimsenin gonlu kirilmasin). tabi buyuk iskender'in yazdirdigi tarihi notlarda dusman askerlerinin sayisi 200-300 bin olarak geciyor ama bugun hemen hemen tum tarihciler bunun abartma oldugunu dusunuyor.

    buyuk iskender'in cephedeki ordusu 41 bin kisiden olusuyordu. buyuk iskender'in en buyuk yeteneklerinden biri cephedeyken ortama soyle bir bakip dusmanin dizilisini, boslugu, savas alanini biraz inceledikten sonra kisa sure icinde duruma uygun bir taktik bulmasi ve bunu kisa surede askerlerine bildirmesiydi. turlu manevralarla dusmani alteden buyuk iskender'in ordusu ozellikle sag kanattan saldirip dusmanin sol kanadina buyuk zayiatlar verdiriyordu. pers ordusunun sol kanadi dagilma noktasina gelince buradan sizan makedon ordusunun sag kanat askerleri pers ordusunun arkasindan dolasip persleri iki taraftan kusatma altina aldi. artik pers ordusu moral olarak cokmustu ve darius cepheden kacmaya baslamisti. komutanlarinin kactigini goren pers askerleri de cephede uzun sure durmadilar. savas bittiginde persler geride 20 binden fazla olu, bir o kadar yarali ve binlerce esir biraktilar.

    buyuk iskender savasta bir ara darius ile yuzyuze geldiyse de onu elinden kacirdi. savastan sonra darius'un karilarini ele geciren buyuk iskender buyuk bir zafere imza atmisti. bu perslerin ordunun basinda imparator varken kaybettigi ilk savasti ve bu savastan sonra pers devleti parcalanmaya baslayacakti.

    buyuk iskender'in ordusu buyuk bir zafer kazanmisti ve akdeniz kiyilarindan ilerleyerek guneye inecekti. bugunku suriye kiyilarini neredeyse hic direnisle karsilasmadan ele geciren iskender bugunku lubnan kiyilarina geldiginde tire'de hic beklemedigi bir direnisle karsilasti....bir dakika yahu, ben bu kusatmayi bir yerlerden hatirliyorum....bu kusatmayi zaten yillar once baska bir entry'de anlatmisim, buyrun misafirim olun: (bkz: mo 327 tyre kusatmasi)

    buyuk iskender tire'yi aldiktan sonra gazze'de de direnisle karsilasti ve burada buyuk capli bir katliam yapti. tabi gazze'de katliam yapilinca donemin bulent arinc'i gozyaslarina hakim olamadi. gazze kusatmasi beklenenden yorucu gecmisti ve bu kusatmada buyuk iskender omzundan yaralanmisti. tarihciler gazze'de yapilan katliamda bunun pay oynadigindan bahsediyorlar. tire'den sonra gazze'de yapilan katliam buyuk iskender'in yavas yavas dusmanina saygi duyan bir askerden katliamci bir askere donusmesinin sonucuydu. buyuk iskender artik hicbir yerde direnis gormek istemiyordu ve asya kitasini tanri'nin kendisine olan hediyesi olarak goruyordu. bu ugurda ne gerekiyorsa yapilacakti.

    gazze'den sonra misir'a ulasan buyuk iskender burada kendisinin bile beklemedigi bir lutuf gordu. yillardir pers isgali altinda inim inim inleyen misirlilar zaten yillardir bir kurtarici bekliyordu. buyuk iskender'i gorunce onu musa ile karsilastiran misirlilar kendisine once peygamber gozuyle bakti, sonra isi biraz da abartip kendisinin tanri oldugunu soylemeye basladi. misir'in ileri gelen alimleri buyuk iskender'i yeni firavun ilan etti ve sehrin anahtarini verdiler. zaten bir suredir egosu sismekte olan buyuk iskender bunu gorunce inceden inceye "harbi lan, ben neden tanri olmayayim ki" diye dusunmeye basladi. misir'in en buyuk sehrine "iskenderiyye" ismi verilecekti ve buyuk iskender iyice havalara girecekti.

    buyuk iskender'in bir sonraki adimi ordusunu alip ammon'daki oracle'a gidip gercekten tanri olup olmadigini sormakti. bunun icin misir'daki buyukce bir col gecilecekti ve askerlerin bazilari bundan rahatsizlik duysa da ses etmediler. 100-150 km'lik yolu yuruyerek gecen buyuk iskender ve askerleri sonunda oracle'la vardilar ve buyuk iskender tanri olduguna iyiden iyiye ikna olmaya basladi. o donemde misirlilar'in tanrisi amon, yunanlar'in tanrisi zeus idi. buyuk iskender de "amon ile zeus'un oglu" olarak anilmaya baslandi. kendisine tanrilik isnat etmesi bir sure sonra askerlerini sinir edecekti ama yine de askerleri pek ses etmiyordu.

    bugunku irak'ta (kerbela yakinlarinda) bir kez daha pers ordusu ve darius ile karsi karsiya gelen buyuk iskender persleri yine yenmeyi basardi. darius savastan yine sag olarak cikti ve yeniden asker toplayip iskender'in karsisina cikmak icin hazirliklara basladi. artik yenilen pehlivan gurese doymuyordu. persli askerler darius'a olan saygilarini tamamen kaybetmislerdi ve bircogu "yiter be yiter, otur oturdugun yerde hayvan herif" diyerek kendisine karsi itaatsizlik yaptilar. tarihcilerin anlattigina gore bir sure sonra sabirsizlanan ve kendisini tahttan indirmek isteyen pers askerleri darius'a suikast duzenleyip oldurecekti ve buyuk iskender persler uzerinde tam hakimiyetini saglayacakti.

    bundan sonra iran'i bastan basa gecen ve zafer ustune zafer kazanan buyuk iskender'in egosu gittikce buyuyor, neredeyse rte seviyesine yaklasiyordu. bir fetih'ten sonra askerlerini bir meydana toplayip "biiiz fetih yapmayi iyi biliriz, darius'tan savas tekniklerini ogrenecek degiliz. darius kendisine cok guveniyorsa parti kurar, karsimiza sandikta cikar, halk kimin ne olduguna karar verir" seklinde konusma yaptigi rivayet edilse de bu rivayetler pek guclu degil. askerlerini orta asya'nin daglarina dogru suren buyuk iskender onlara semerkand'a kadar gitme emri verdi. askerlerin cok zorlandigi, bir kisminin da hayatini kaybettigi bu yolculuk sonrasinda askerler arasinda buyuk iskender'e olan kizginlik artiyordu. insanlar "yeter ulan, gozun doysun, dunyayi fethettin hala bizi ucsuz bucaksiz diyarlara saliyorsun" seklinde dusunuyordu ama bunu soylemeye kimsenin gotu yemiyordu.

    semerkand'a varildiginda buyuk capta bir parti verildi. partide herkes aksirana tiksirana kadar hayvan gibi icmisti ve kusan kusanaydi. partinin bir yerinde buyuk iskender "iste buraya kadar geldim, asya benden sorulur, ben ki babamdan bile buyugum, babamin yapamadigini ben yaptim" diye boburlenir. o sirada makedon ordusundaki komutan, general ve diplomatlarin tamami buyuk iskender'in babasinin secip yetistirdigi kimselerdi ve bunlar philip'e derin sevgi besliyordu. buna dayanamayan danismanlardan biri ayaga kalkti ve "sen ne yaptiysan baban sayende yaptin" dedi. buyuk iskender yerden aldigi mizragi bu danismanin kalbine sapladi ve onu oldurdu. artik buyuk iskender'in kendi adamlarina bile tahammulu kalmamisti. zaten askerlerin de ona tahammulu kalmamisti.

    bu arada ta yunanistan'dan yola cikilmis ve semerkand'a kadar yuruyerek gelinmisti ve hala ilk yola cikilan ordu mevcuttu. tabi ordu savaslarda ve yolculuklarda cokca zayiat vermisti ve ordunun yeniden kurulmasi icin perslerden parali askerler tutulacakti. o gune kadar pers dusmanligiyla yetisen ve surekli perslerle savasan makedonyali askerler aralarina pers askerlerin katilmasina hic de sicak bakmadilar. her ne kadar buyuk iskender'e itiraz etmekten korksalar da askerler arasinda surekli problemler cikiyordu. buyuk iskender misir'da aldigi "tanri" unvanindan sonra kendisini elestirilemez olarak goruyordu ve en ufak bir elestiri idam veya agir iskencelere sebep olabiliyordu.

    makedon ordusu semerkand'dan sonra hindistan'a indi ve burada devasa bir hindistan ordusuna karsi savasti. hindistanlilar ordularinin basina filleri getirmislerdi ve bu onlarin en guclu yaniydi. en basta fillere karsi bir onlem alamayan buyuk iskender'in ordusu agir kayiplar verse de sonradan fillerin gozlerine dogru ok atmayi akil ettiler ve gozleri kor olan filler geri geri kosarak hindistan ordusunu ezmeye basladi. sonunda buyuk iskender kariyerinin en zor savasini kazanmisti ve hindistan krali esir dusmustu. herkes hindistan kralinin buyuk iskencelerle oldurulecegini dusunurken buyuk iskender kendisinden hic beklenmeyen bir harekette bulundu.

    kendisini tanri olarak tanitan buyuk iskender "tanri isterse oldurur isterse affeder" benzeri bir konusma yapti ve hindistanlilar'in savasta gosterdigi kahramanliktan dolayi hindistan ordusunu ve kralini affetti. hatta hindistan'a topraklarini da geri iade etti. bugun hindistan'da buyuk iskender'in cok buyuk saygi gormesi ve bazen dini figurler arasinda sayilmasinin sebebi de budur.

    daha sonra askerlerinin giderek kendisine gicik kaptigini goren buyuk iskender askerlerini ve komutanlarini bir yerde topladi ve kendisine karsi diz cokup af dilemelerini istedi. birkac general buna itiraz edip "sen tanri degilsin" deyince bunlara olene kadar iskence yaptirtti. artik askerlerin sabri tasmisti. buyuk iskender ordusunu doguya goturmek ve "dunya'nin sonunu" gormek istiyordu cunku o zamanki inanisa gore hindistan dunyanin sonundaki ulkeydi. askerler "yillardir yollardayiz, canimiz cikti, cok istiyorsan kendin git" dedi ve buyuk iskender onlari ilerlemeye ikna edemedi.

    bundan sonra makedonya'ya donme karari verildi. tabi ki buyuk iskender ordusunu cezalandirmak istiyordu ve donus yolunu en cetin collerin oldugu, iran'in en kurak bolgesinden gecen bir rota uzerinden secti. boylece askerler aclikla, susuzlukla ve col sicagiyla cezalandirilacakti. iran'a geri donduruldugunde 100 tane komutanini 100 tane persli kadinla evlenmeyle zorlayan buyuk iskender onlari cezalandirmayi dusunuyordu. bir sure sonra hastalanip yataga dusen buyuk iskender vefat etti ve bugun hala kendisinin asil olum sebebi bilinmiyor.

    buyuk iskender gomulmek icin makedonya'ya goturulecekti ama komutanlardan biri baskin yaparak cenaze heyetine saldirdi ve buyuk iskender'in naasini kacirdi. bu komutanin amaci buyuk iskender'in cenazesini misir'a goturup orada gommekti cunku misir halki hala kendisini bir tanri olarak goruyordu. soylenene gore kendisi misir'da bilinmeyen bir yere gomuldu. bugun halen buyuk iskender'in mezarinin yeri bilinmemektedir.
  • peygamber veya melek olmadığı halde adı üç semavi dinden çocuklara konulan tek şahsiyet.
  • büyük iskender (alexander), mö 356 ile mö 323 yılları arasında yaşamış efsanevi makedonya kralıdır. makedonya, bugündü yunanistan ve bulgaristan üzerinde bulunan (trakya yarımadası) bir yerdi. bu komutan, tarihteki en büyük komutanlardan biri olarak bilinmektedir, çünkü yunanlıların ve diğer uygarlıkların zorlan başa çıktıkları pers imparatorluğunu yıkan komutan, büyük iskender’dir. büyük iskender, bununla da kalmayıp, yunanistan’dan mısır’a ve hindistan’a kadar ulaşan büyük bir imparatorluk kurmuş ve asya’ya kadar yunan kültürünü taşımıştır.

    gençliği ve tahta geçişi:

    13 – 16 yaşlarında iken aristoteles’ten aldığı derslerin etkisiyle felsefe, tıp ve bilime ilgi duymuştu. babası, büyük iskender’in tahta geçtiği dönemlerde kendisinin bile alamadığı byzantion’a (istanbul) saldırarak makedonya’yı kralsız mıraktı. geri dönünceye kadar da tahtını oğluna verdi. bu dönemde ise iskender, birkaç trakya kabilesini yenerek oraları topraklarına kattı. bunları yaptığı sırada daha 16 yaşında olan iskender, babası ii. philippos’un annesinden ayrılmasıyla babasına küstü ve annesi ile makedonya’nın başka yerlerine taşındı. fakat sonraları babası ile tekrardan barıştı ve babasının yanına geri döndü. fakat geri döndükten 4 yıl sonra (mö. 336) babası öldürüldü ve ülkenin iyiliği için komutanlarca başa getirildi. başa getirildiğinde daha 20 yaşında idi. yaşı küçük gibi gözükse de yine de trakya’yı ele geçirerek şipka geçidini geçti. orada triballileri yıkarak getaları dağıttı. hatta ülkesi illyrialılar tarafından işgal altında iken geri döndü ve bu işgali de geri çevirdi. öldüğü yolundaki dedikodular üzerine büyük isyanlar patlak verdi. bu isyanları ateşleyen en önemli kişiler de yine perslilerdi. iskender. bu çağında hemen yunanistan’a savaş açtı, ve bütün şehirleri (tapınaklar ve şair pindaros’un evi dışında) yakıp yıktı. 6000 kişi öldürdü ve kalanları da köle olarak sattı. o zamanlar için ise günde 30 km yürümek bir ordu için rekordu…

    asya’nın fethi:

    büyük iskender, pers imparatorluğunu tahta geçtikten beri fethetmek istemiştir. fakat bunu yapmak o kadar kolay değildi. çünkü babasının kurduğu ordunun daha da güçlenmesi gerekmekteydi. bunu sağlayan iskender’in pers imparatorluğuna saldırmak için bir sebebi daha çıkmış oldu; 500 talent kadar olan borcunu ödemek… mö. 334 yılında artık bütün hazırlıklarını tamamlamıştı. 30 bin askeri vardı. 14 bin asker de makedonyadan gelecekti. 5 bin tane de süvari vardı. silah dağılımı çok iyi olan bu ordu ile anadolu’ya girdi. pers orduları ile mö. 334 yılında granikos çarpışmasında bulundu. bu çarpışmanın ardından batı anadolu’nun kapıları iskender’e açıldı. burada yunanistan’a yaptığı şeylerin aynısını uygulamadı. kentleri fiilen kendisine bağladı. miletos ve halikarnassos’u kendisine teslim olmaya zorladı. mö. 333 yılında batı anadolu’nun fethi tamamlandı. bu fethin ardından iş doğu anadolu’ya gitmekteydi. ankyra’ya (ankara) girdi ve ele geçirdi. ardından da iskenderun körfezine kendi ismini verecek savaş olan issos çarpışmasını yaptı. bu çarpışmadan sonra perslerin gücü kalmadı. suriye, fenike gibi yerleri fethederek pers donanmasının limanlarını yıktı. ardından tarihte iskender’in kazandığı en büyük başarı, yani tyros’un düşüşü gerçekleşti. gelecek durak memphis şehriydi. mısırlılar, direnmeden makedonya imparatorluğuna katıldılar. kurbanlar kestiler. istedikleri de zaten buydu. günümüzde iskenderiye olarak anılan alexandreia’yı kurdu. ardından hemen mezopotamya’ya yürüdü ve oralarlan birlikte babil’i de topraklarına kattı. iran’a saldıran iskender, başkent persepolis’i ele geçirdi ve sarayı törenle yaktı. bütün bunları yaptı yapmasına, ama hala asya’nın kralı ünvanını alamamıştı. pers imparatorluğu içerisinde yeni bir imparatorluk yaratan iskender’in de eski komutanları ile arası açıldığından sürekli kavga ediyordu. hatta suikast girişimleri bile olmuştu. en sonunda afganistan’a saldırdı ve buraları aldı. hazar kıyılarını ve hindukuş dağlarını aştı.

    hindistan’ın fethi:

    herhalde iskender’in hayatında yapmak istediği en büyük şeylerden biri de, asya’nın en büyük krallıklarından biri olan hindistan’ı ele geçirmekti. hindistanı ele geçirmek için tam 30 bin asker ile birlikte hindistan’a doğru bir yolculuğa çıktı. (yolda en değerli varlığı olan atı da öldü. bu ölen atın adını da atının öldüğü şehre koydu.) yolda çok açlık sıkıntısı çeken iskender, en sonunda binbir zorlukla bugünkü belucistan topraklarını geçerek hint okyanusuna vardı. yoldaki ırmaklara da çok büyük donanmalar koydu.

    imparatorluğun güçlendirilmesi:

    büyük iskender, savaş ve fetih sırasında ülkesinde olmadığından ülkede sorunlar baş göstermeye başladı. bu yüzden de çok kanlı yöntemlerlen başta bulunan bazı kötü devlet adamlarını öldürttü. bazı devlet adamları da para çalarak başka yerlere kaçtılar. iskender, başa persli kişileri getirmeye ve makedonyalılar ile persleri kaynaştırmaya çalışmaya başlamıştı. bunun üzerine birçok kişi tepki gösterek isyanlar başlattı. bu isyanların ardından iskender, şanını iyileştirmek için kendisini yunanistan’da tanrılaştırarak memphis’te de kendisi için kurbanlar kestirerek firavunların taktıkları çifte taçtan takarak firavunlaştırdı. büyük iskender 33 yaşında öldükten sonra iskenderiye’de altın bir tabuta konularak gömüldü. fakat tahtın varisi daha belirlenmemiş olduğundan onun yerine hem geri zekalı oğlu geçti, hem de ikinci karısından olan oğlu geçti. bu iki kral da daha sonra öldürüldü. makedonya imparatorluğu, satraplıklara ayrıldığı ve bu sistem ile var olduğu için bu satraplıklar bağımsızlıklarını ilan ettiler ve yeni krallıklar oluşuverdi.

    en son değerlendirme:

    12 yıl 8 ay süren iktidarlık süresi boyunca bir çok şeyi başaran biri olarak büyük iskender, aynı zamanda kurduğu 70 civarındaki iskenderiye şehirleri ile de adını tarihe altın harflerlen yazdırmış oldu. her ne kadar da makedonyalı ve persli ırkların birleşmesinden yeni bir ırk yaratamasa da yeni bir soylu sınıfı yaratmış oldu. bu adam, savaşlarda yepyeni taktikler meydana getirdi. bu taktikler, yüzyıllar boyunca kullanıldı. iskender’in kısa süren hükümdarlığı, avrupa ve asya tarihi açısından önemli bir dönüm noktası sayılır. seferle ve bilimsel araştırmalara merakı, coğrafya ve diğer bilimsel araştırmaların gelişimine önayak olmuştur. ticaret ve toplumsal ilişkilere dayalı, o zamana göre son derece modern ve kültür açısından zengin imparatorluklar kurmuştur.
hesabın var mı? giriş yap