• bu filmin uncut versiyonunun türkçe altyazılı yada dublajlı halini bulana dua edecem ateistse ateistçe dua edecem.
  • filmdeki johann abimiz theon greyjoy'un babasi falan heralde. bu kadar benzer yani mimikler falan.
  • tek mekanli filmleri cok severim, bu da onlardan biri. bunun yaninda izledigim en iyi savas filmi kesinlikle. yaklasik 3.5 saat surmesine ragmen kesinlikle daralmiyorsunuz. soyle daraliyorsunuz ki kucucuk yataklarin, kucucuk tuvaletin oldugu, yemek yiyecek masanin bile olmadigi (kaptanin masasi haric) bir denizalti. her yatakta 2 kisi yatiyor, 55 adam 1 tuvalete giriyor. izmir'de inciralti'ndaki denizaltinin icine girdigim icin ne kadar klostrofobik bi alan oldugunu da az cok bildigimden arada daralmalar geldi tabi. u-bot yuzeye cikinca ben de oksijen alabilmis kadar rahatladim.

    direkt savasin icinde degil bu film mesela pearl harbor gibi. film esnasinda arada savasi hissettiren olaylar oluyor o kadar, bir de sonu tabi. bunun disinda butun murettebatin psikolojik hallerini izlemeniz, aralarindaki muhabbeti, farkli olaylardaki ironileri gormeniz daha muhtemel.

    ben bu filmi sevdim, hatta cok sevdim. simdiye kadar okudugum en fantastik, en heyecanli ve orijinal konulu romani da gordum biraz bu filmi izlerken. aslinda konular cok farkli ama, o psikolojik degisikleri gordugumde o kitap geldi aklima. romanin adi hayalet gemi (filmi cekilen degil, bu farkli), yazarlari neil r. burger ve george e simpson. turunun bence en iyi orneklerinden biri, tavsiye ederim.

    filme donecek olursam diger savas filmleri gibi, ki bence savasin yaninda dram kismi daha agir basiyor, aglak unsurlar yok. dram ama gereksiz bir dram degil. illa aglatacagiz diye ugrasmadan o duyguyu cok net hissettirebildiler bende acikcasi.

    --spoiler--

    filmde u-bot'umuz batacak diye odumuz patliyor, ama karsi tarafta batan destroyerde ve denizaltlardaki insanlari dusunmemek elde degil. biz gordugumuz murettebati seviyoruz ve tutuyoruz ama karsi tarafi da seven bekleyen bir suru insan var. onlarin denizin dibinde caresizce kaldigini dusunmek ya da destroyerdeki yangindan sonra suda can ceken insanlari gormek insanin icini dagliyor tam anlamiyla. cunku bu olaylar gercekten yasandi zamaninda.

    bir yerde 25000 marklik bir suru torpidonun oldugundan ama 50 feniklik bir tane kablo bulunmamasindan yakiniyordu kaptan. trajikomik bir olay.

    ekmeklerdeki kufleri temizlerken ispanya'ya yanasmalari ve ordaki gemiye binince var olan ziyafet sofrasi da bana oyle geldi.

    u-bot'u denerken 230 metreye kadar indiklerinde her an denizalti ordaki ikinci subayin demesine dayanarak kagit gibi olacak diye baya tirstim. cebelitarik'ta batirildiklarinda ve 270 metreyi gorduklerinde filmin yasattigi heyecani az filmde bulursunuz sanirim.

    filmin sonunun mutlu sonla bitmesini beklemiyordum, hatta sasirdim vatanlarina kavustuklarinda. ta ki ucaklardan ates acilincaya kadar. en cok makine dairesindeki johann'a, ikinci subaya, sevgilisi hamile olan gence ve tabi ki kaptana uzuldum. gazeteci genc de hayatina bi kafayi siyirmis olarak devam eder artik.

    filmde surekli limon yenmesinin sebebi yukardaki entrylerden ogrendim, iskorbut hastaligina yakalanmamak icinmis.

    film bittikten sonra en basindan tekrar actim filmi, murettebattaki degisim inanilmaz. adamlar resmen 10 yil yaslanmislar ve bunu acayip yansitmislar filme, bayildim.

    yalanci kahramanlik gosterileri hic yok, askerler gercekten korkuyor ve bunu belli etmekten de cekinmiyorlar. bu da filmin gercekciligini artıran bir durum.

    filmin artilarindan biri de sacma vatan millet hayranligina girilmemesi. bana en cok koyan seydir, bastaki insanlarin hirslari, kararlari yuzunden dunyanın her gun daha kotuye gitmesi. elinizde olmayan sebeplerden, tamamen insanoglunun hirslari yuzunden bir dunya savasi baslayabiliyor. agizlarindan cikan iki kelimeyle sevenler, aileler birbirinden, evlerinden ayriliyor. sonuc olarak olen bir suru insan, dagilan bir suru aile, bekleyen sevenler, cokmus hayatlar. bunu filmlerde cok gurur verici bir seymis gibi gosterirler genelde. "oo vatan icin savasiyoruz, mukemmel bir is yapiyoruz, harika." bu sacma dusunce bu filmde yok, bunu cok net gosterdi bazi diyaloglar. onlardan ikisi:

    - hep bugunu hayal etmemizi istemislerdi. korkusuz, magrur ve tek basimiza olacagimiz anlari. bunun erkekligimizin sinamasi olacagini, vatan icin her seyi feda ederken kimseye ihtiyacimizin olmadigini soylemislerdi. ben yalniz olmak istemiyorum. tek hissettigim sey korku.

    kaptan eski seyir defterlerine bakar:
    -su hale bakin. ne zaferler ama! "dusman ucagindan kurtulmak icin daldik." "destroyerin sualti bombalarindan kacmak icin daldik."

    bir de ingilizlerin destroyerlerinden, ucaklarindan kurtulup 270 metreden tekrar yuzeye cikip karada olmek cok aci oldu be. halbuki denizin dibinden 260, 250, 240... diye yuzeye cikarken nasil da sevinmistik.

    --spoiler--

    simdi baktim da baya uzun bi yazi olmus. bu film icin yazilacak cok sey var aslinda da yeterli simdilik.

    edit: italya degil, ispanya'ymis.
  • 2001 yılıydı sanırım. yatılı okulumuzun sineması'nda directors cut versiyonuyla gösterilmişti. gösterim başladığında 100-120 kadar kişi varken filmi bitiren 9 kişiydik.
    daha sonraları filmi tekrar tekrar seyrettim.
    türkçe dublajını zinhar izlemeyin. ismi mukaddes vazife diye çeviren bir zihniyetten ne beklersiniz ki. almanca en güzeli.
    önyargısız, beklentisiz, sakin kafayla ve mümkünse ışıksız ortamda izleyin.
  • -filmi bulun ama film dili almanca olsun, türkçe dublaj falan izlemeyin.
    -iyi bir ses sistemini tv'ye bağlayın.
    -ışıkları kapatın.

    harika bir film olduğunu göreceksiniz. hele o sonar seslerindeki duygu tarif edilemez.

    ayrıca bu filmi izlemeyen adam bir zahmet 'ben ikinci dünya savaşı şeylerine çok meraklıyım' demesin, siktirsin gitsin, çay koysun.
  • filmle ilgili yazılabilecek her şey yazılmış olmakla birlikte, kaptanın* sakalsız halinin fena halde thomas müller'e benzediği yadsınamaz bir gerçektir.
  • yönetmenliğini wolfgang petersen'in yaptığı, 1982 yapım alman filmi... ikinci dunya savaşı evveli alman denizaltı filolaların verdikleri kayıpları anlatan güzel bir savaş filmi
  • 3,5 saat süren director's cutversiyonu izlenirse daha da şükela olacak film. filmin neredeyse tamamı kapalı bir alanda geçiyor fakat insana kendini izlettirme konusuda da oldukça başarılı. 1981 yapımı olmasına rağmen çekim kalitesini takdir etmemek elde değil. aynı zamanda o u-boot'larda meşhur alman mühendisliğinin her zerresini hissediyorsunuz.

    --- spoiler ---

    aslında filmin başından itibaren kaptanın tavırlarından savaşın geleceği açısından olumlu beklentilere sahip olmadığı izlenimi çıkarılabilir. son sahne de ise kaptanın yüzünde ''böyle mi olacaktı?'' ifadesiyle denizaltısının batışını izlemesi oldukça dramatik.

    --- spoiler ---
  • soundtrack'indeki heimkehr gelmiş geçmiş en iyi film müziklerinden biridir.
  • en sevdigim film. bu kadar net..

    zira hicbir film kendimi o kadar filmin atmosferinde hissettirmemisti..

    tiefenmesser nam-i diyarder derinlik olcerin cikardigi her seste ben gerilirim klbim sikisir. o derece efsanedir.
hesabın var mı? giriş yap