4 entry daha
  • her şey lars von trier'in björk'ün "oh so quiet" video klibini görmesiyle başlamış. (biliyordum biliyordum!) lars zaten bir müzikal yapma hevesindeymiş, björk'den müzikleri yapmasını istemiş. en sonunda björk'ün şarkılarını kimsenin daha iyi yorumlayamayacağına karar verilmiş.

    björk'ü hiç sevmem, hatta halinden tavrından tiksinirim. lars trier'in son filminde oynayacağını duyunca üzülmüş dertlenmiştim. oyunculuğu için iyiden çok "cunning" diyeceğim, kariyerindeki ilk ve son oyunculuk denemesi olmasını diliyorum. zaten o yarım burnu ve eskimo cücesi tipiyle başka bir karakteri de kolay kolay oynaması mümkün değil, ancak "selma" gibi kendisi için yaratılan bir karakteri oynayabilir.

    dalgaları aşmak'taki bess ve selma'nın idealistlikleri ve fedakarlıkları ile biribirlerine çok benzedikleri doğru. sinema dili arayışındaki trier sanki mükemmel konuyu da mı arıyordur? nope. breaking the waves, idiots ve dancer in the dark trier'e göre bir üçleme. filmlerin anlatımı ve içeriklerindeki kesişimler bu üçleme tezini doğrulamakta. trier sanki sinemanın dili konusunda tez hazırlıyor gibi, kalıpları zorlamakta, kamera (hikaye kameranın olduğu yerde geçmemektedir, kamera hikayenin olduğu yerdedir, dijital video kaydından 35 mm'ye aktarma söz konusudur, tripod da nedir?), ışık (doğal ışık en doğrusudur) ve hikaye melodrama, soğuk gerçekçilik ve fantastik arasında gidip gelmektedir. bunların hiçbiri trier'in buluşları olmayabilir, başka yönetmenler tarafından başka zamanlarda kullanılmış olabilir ama kendisini zaten kanıtlamış olan trier cesur ve farklı bir filmi bambaşka bir anlatımla sunmaktadır, izlemeseydim bir şeyler kaçıracaktım. benim için filmin melodramatik konusu anlatımından sonra gelmektedir.

    100 adet kamerayla çekilen müzikal sahneleri spektakülerdir. ayrıca film mükemmel başlamaktadır.
319 entry daha
hesabın var mı? giriş yap