• 2000'leri üzerinde yaşadığım, çok değişmesine ve çirkinleşmesine rağmen hâlâ çok sevdiğim, ziyaretlerimde anılarım sebebiyle iyi hissettiren semt. bu sabah instagram'da izlediğim basit bir 2000'ler videosu beni eryaman'a götürdü. hem de bildirici'nin olduğu iş merkezindeki baharatçıya... oyun cd'lerinin nero ile kopyalanmaya başladığı o yıllarda eryaman 3. etapta bir aktar, dükkanına koyduğu bilgisayar ile cd kopyalayıp satıyordu. o baharat karışımı kokusu beni bazen, almaya gittiğimiz oyunun cd'si kopyalanırken heyecanla oyundan bahsederek beklediğimiz anlara ışınlar. 2000'ler videosunda sims 1'i gördüğüm için yine aynı anlara ışınlandım. gidip biraz baharat koklayıp iyi hissedeyim bari. hayır, ağlamıyorum, gözüme üzerine asetatla yazılmış crack kodlu cd kaçtı.
  • eskiler hatırlar,
    aklıma iki katlı yeşil özel halk otobüsünü getiren semttir.
    e: tam olarak bu otobüs.
  • kendisi hakkındaki en büyük eleştirilerden biri ankara'ya uzak olmasıdır. vizontele'de belediye başkanının da söylediği gibi:

    "insan memleketini niye sever?
    başka çaresi yoktur da ondan.
    ama biz biliriz ki bir yerde mutlu mesut olmanın ilk şartı orayı sevmektir.
    burayı seversen burası dünyanın en güzel yeri olur.
    ama dünyanın en güzel yerini sevmezsen, orası dünyanın en güzel yeri değildir."

    19 senedir bilfiil eryaman'da yaşayan biri olarak ben eryamanı, özellikle de 1. ve 2. etabını klasik amerikan güzellemeli filmlerdeki iki katlı, garajlı evlere benzetirim. 1. etaptaki 20-30 villayı saymazsak şeklen hiçbir alakası yoktur, ama kültür aynıdır. zaten asıl eryaman 1. ve 2. etaptır. diğer etaplar kötü birer kopyadır. kimse kimseyi tanımaz, kimin ne yaptığı belli değildir. ama 1. ve 2. etap aşağıdaki özelliklere sahiptir:

    neredeyse herkesin arabası vardır.
    otopark sorunu diye bir şey yoktur, herkes arabasını her gün neredeyse aynı yere park eder.
    boş "yeşil alanlar"ı boldur. istediğiniz gibi yayılırsınız kimse elleşmez.
    çocuklar hürdür. bisikletler hürdür. ezan okununca çocukların yerini gençler alır. çekirdek ya da cips-kola tüketilir.
    sabah akşam mutlaka eşofmanlarıyla tempolu yürüyüşler yapan teyzeler, amcalar görürsünüz.
    evinizden en yakın büfeye ya da markete uzaklığınız maksimum 100 metredir.
    okulları küçük ama güzeldir. öğretmenler belli bir kalitenin üstündedir.
    eğer ana cadde üzerinde değilseniz araba gürültüsü, eksoz kokusu sıfırdır. duyacağınız tek ses kuş cıvıltısı, süt arabası veya overlokçudur.
    yaşlı nüfus fazladır. fakat genelde huysuz ihtiyar tipler yoktur. kahir ekseriyeti chp'li teyze ve chp'li amca'dır.
    yerleşim planı belli olduğu için "acaba şu boş ağaçlık yere apartman dikerler mi?" kuşkusu yoktur.
    eğer 5 katlı apartmanlardaysanız komşuluk ilişkileri hâlâ eski usuldür.
    binalar eskidir ama sağlamdır. hepsinin altı depo/sığınaktır.
    merkezi ısıtmadır. fahiş fiyat ödersiniz orası ayrı.
    merkezi tv sistemi vardır. genelde kimse çanak kullanmaz. zaten çatıya çanak takmak yasaktır.
    iki etapta da içinde eczaneden berbere, tuhafiyeciden bisikletçiye, kırtasiyeden güzellik merkezine türlü küçük dükkanlar olan modern pasajlar -iş merkezleri- vardır.
    iki etapta da sağlık ocağı vardır. bir hastane değildir tabii ki ama acil anlarda iş görür.
    10-11 apartmanın girişlerinin olduğu, içerisinde oyun parkı, oturma yerleri, çardaklar bulunan yere "site" denmez "ada" denir. site diyeni zopayla kovalarlar. -diğer etapların kötü birer kopya olmasının en büyük göstergesi kendilerine "ada" demeleridir-
    dershane, etüt merkezi, ehliyet kursu gibi eğitim hizmetleri zebildir. uzağa gitmenize gerek yoktur.
    bir sürü basketbol sahası vardır. genelde futbol oynanır o ayrı.
    yazları güzeldir, kışları durgun.
    ankara'ya ulaşım zordur. bu yüzden genelde ankara'yla işi olmayanlar isteyerek tercih eder.
    12 senedir metro gelecektir. hâlâ geliyordur.
    otobüslerde genelde herkes birbirini sima olarak tanır.
    541 en çok kullanılan otobüs hattıdır.
    optimum, göksu ve yunus alışveriş merkezlerinde sinemaları vardır. genelde boştur, 6-7 kişiyle film izlersiniz. 2-3 kişiye bile gösterim yaparlar şaşırmayınız.
    henüz tiyatrosu yoktur.
    "ısı merkezi" olarak bilinen sosyal tesislerde -genelde öğretmen- erkekler okey veya kağıt oynar.
    son 2-3 yılda gençlerin takılabileceği kafelerde gözle görülür bir artış vardır.

    velhasıl eğer severseniz kopmak, eğer sevmezseniz de vakit geçirmek zordur.

    yıllar sonra gelen edit: youtube linki güncellendi.
  • yazın çekirge sesleriyle kışınsa uzaktaki şehrin karın gurultusuyla uyursunuz bu semtte. gecenin bi vakti uyanıp huzursuz huzursuz evin içinde dolaşacağınıza üzerinize mevsimine göre bir şeyler geçirip dışarı atarsınız kendinizi. boş yollarda sizin gibi bir kaç gece huzursuzu ve uyuşuk kediler vardır. gökyüzüne uzanan apartmanlar arasından karşı tepelere baktığınızda kıpraşan ışıkları görürsünüz. açık pencerelerden yahut balkonlardan çay kaşıklarının ince belli bardaklarda dolaşmalarını, okey taşlarının birbirlerine çarpıp çıkardıkları sesleri duyarsınız. (hatta iyi bir çocuk olursanız barış bıçakçı'yı bile görebilirsiniz)... yazsa eğer site çardaklarından yükselen şen kahkahalarla mutlu olursunuz... en güzeli de biçilen çim kokusunun sizi çok eskilerden aşina olduğunuz güzel bir dünyaya götürmesidir...
  • uzak değildir, 1 saatte gerede'ye varabilirsiniz.
  • universiteye baslayan her memur cocugunun ev tutma,ozgurluk v.s askı yuzunden ilk ugradıgı sonra da sittin sene oturmak zorunda oldugu, okullara uzaklıgından ve sessizliginden dolayı insanı dag basinda oturduguna ve aslında tatilde olduguna inandıran güzelim ankara (veya bolu) semti. buradan istanbula gitmek,kızılaya gitmekten daha kolaydır. güzelim semtin sakinleri (ki sakinlikten baska bir careleri yoktur) icin tek eglence halk otobuslerinde sofor ve muavinle kapısmak,efendime soolim, sabah akşam koşmak, otobuste tek ayak üzerinde durmak falandır.
  • ben buraya uzak diyenleri anlamıyorum.

    metro ile kızılay'dan 45 dakikada varabiliyorsun. o da aktarma ve sincan metrosu'nun yavaşlığı yüzünden. yoksa ankara metrosu kalitesinde olsa 35 dakikayı aşmaz. araba ile zâten 20 dakika. e merkez de ille kızılay değil zâten. ve bu şehirde 5 milyona yakın insan yaşıyor bilmem farkında mısınız. yâni samsun ya da erzurum değil burası, ülkenin ikinci büyük kenti ve bir hayli de büyük. çankaya semtlerinden bu kadarcık bir mesâfe farkı olsun izninizle.

    hayır eryaman'a uzak diyenler istanbul'da falan yaşasa ne yapacaklar onu merak ediyorum. ankara'dan daha küçük izmir'de bile karşıyaka'dan gaziemir'e gitmek -ki ikisi de merkezî sayılır- 1 saatken burayı hâlen 10 sene önceki ulaşım olanakları ile mi hayal ediyoruz ki bilemiyorum.

    edito: "ızak lın işte höhöhhö" diye böğüren tiplemeler gelmese de olur. açık açık anlattık işte kime göre neye göre uzak değil, büyükşehir kavramını kafan almıyorsa git köyünde otur. saçma sapan çıkışlarla kim kime neyi kanıtlıyor asıl onu anlat hele önce.
  • sahil kasabası tadında bi yer, sanki iki sokak sonra denizle karşılaşacakmışsınız gibi bi his yaratıyor zaman zaman.
  • bir zaman had safhada ögrenci kalirdi.sehir merkezine giden körüklü otobüs yolculuklari 1 saat sürer, bilimum geyik ders bu seyahatlarda ayakustu okumalar ile gecilirdi.gece sihhiye-eryaman son otobusundeki sarho$ muhabbetleri de ayri guzel olurdu.
  • sanılanın aksine elektriğin gitmediği semttir. eryamanda elektrik gelir. elektrik gelince işinizi halledersiniz o yine gider. bazen işinizi halledemeden gider. bazen hızlıca gidip gidip gelir.

    abarttım belki ama çok çektik bu kesintilerden. bu yüzden onlarca kez ev eşyası hasar almıştır bizim evde. bir bilgisayarımın kasasındaki tüm parçalar bu sebepten tamamen yanmıştır. öncesinde de harddisk, güç kaynağı falan yakmıştı ama ses etmemiştik. ayrıca ölen el kadar balıklarımdan bahsetmeyeceğim bile. maddi değerine mi yanayım yoksa tırnak kadarken alıp 2-3 yaşına kadar büyüttüğüme mi? artık bilgisayarımın kesintisiz güç kaynağını akvaryumun hava motoruna bağlıyorum uzun kesintilerde.

    neyse ki çok pahalı evler yapılmaya başlandı eryamana. hiç kimsenin bu kadar sık elektrik kesilen bir yerde oturmak istemeyeceğinden(isteyen çıksa bile evlerin fiyatı düşeceğinden), inşaat şirketleri elektrik işini de yakında çözdürecektir tahmin ediyorum. travesti olayını onlar çözdü diye bir söylenti gezer durur zira travestilerin eskiden durduğu yer yeni yapılan lüks apartmanların dibidir. zaten halkı kendi halinde insanlardır, nasıl kurşunlasın travestileri.

    bir de yağışlı hava oldu mu büyük ihtimal elektrik kesilir, televizyon olmayınca siz de camın önüne oturur zoraki romantizm yaşarsınız ya da elektrik gelene kadar çok vakit geçeceğinden hayatınızı sorgulayabilirsiniz. yaptığınız yanlışları düşünüp hatalarınızdan ders çıkarabilirsiniz. bu yönüyle de beni yaşımdan olgun bir insan yapmıştır eryaman. sağolsun.
hesabın var mı? giriş yap