• öncelikle bu filme korkmak için gideceksiniz hiç gitmeyin. ama "ben gerilmek istiyorum abi, yüreğim ağzıma gelsin, bazı sahnelerde gözümü perdeden kaçırmak zorunda kalayım" diyorsanız gidin.

    filmin yapımcılarının sam raimi ve bruce campbell olması zaten kalitesi hakkında önemli bir ipucu veriyor.

    bence filmin en güzel yanı sonunun bir türlü gelmemesi. "aha bitti hadi çıkalım." diyorsunuz bir bakmışsınız film devam ediyor. "e artık bitmiştir montlarımızı giymeye başlayalım." diyorsunuz o da ne bir sahne daha. "lan bu sefer kesin bitmiştir dur şu telefonu sessizden çıkarayım." diyorsunuz ve şok bir sahne ile karşılaşmaya devam ediyorsunuz. bu açıdan sonu hiç beklemediğiniz gibi bitiyor ancak bu dediğim sonu gelmeme durumu gerilim düzeyini inanılmaz arttırmış.

    hani saw filminin sonu geldiğinde hepimizin ağzı açık kalmıştı. işte bu ağzı açık kalma olayını bu filmin son 20 dakikasında defalarca yaşıyorsunuz.

    dediğim gibi korkmak için değil gerim gerim gerilmek için gidilebilecek bir film.

    bir de bu filmin rengi kırmızı. açmak gerekirse esasında her filmin bir rengi vardır. the matrix yeşildir mesela. the lord of the rings sarıdır. işte bu filmin rengi de kırmızı. ama kırmızı olmasının nedeni diğer bir çok filmde olduğu gibi kullanılan filtreler, post prodüksiyon aşamasında uygulanan teknikler vs değil. kırmızı, çünkü film çok kanlı. yeri geliyor o kan sinema perdesinden yüzünüze sıçrayacak gibi oluyor.

    bu yüzdendir ki filmi izleyebilmek için iyi de bir mide lazım. nitekim bir kaç sahnesini gözlerinizi kapamadan izlemek pek mümkün değil. bu konuda saw ile yarışır diyorum.

    yeri gelmişken konuyla alakasız ama death'in bu isme sahip mükemmel bir şarkısı vardır. death metal severler mutlaka dinlesin.

    ahanda buradan dinleyebilirsiniz: http://www.youtube.com/watch?v=6-ft1boexdy

    evet biliyorum girişi çok güzel ve defalarca başa alıp öyle dinliyorsunuz.

    kısaca toparlamak gerekirse bu filmi izleyin arkadaşlar, bu parçayı da dinleyin. eyyorlamam bu kadar.
  • gayet başarılı bir film. aşağıda yazılanlar yer yer "+16" yer yer "+18" sınırlaması içerir. son paragrafta ise filmle ilgili yorumumu görebilirsiniz.

    kesinlikle ırkçılık/milliyetçilik yapmıyorum. türkiye dışına çıkmadığım içindir ki burada türk seyircileri eleştireceğim, pek hoş olmayan bir yönde. türk seyircilerin, evil dead'in konusu korku türüne sokulduğu için korku filmi izleyen türk seyircilerin olarak da kısıtlayabiliriz, yarısından çoğu gerizekalıdır. bugün burada okuduğum kötü eleştirilerin çoğunda buna bir kez daha tanık olarak bundan artık emin oldum. peki neden? seyircilerimiz korkunun ne demek olduğunu bilmiyor. korku ile gerilimin farkını bilmiyor.

    korku anlık bir tepkidir. gerilim ise saniyeler, dakikalar sürebilir. belirli bir kısıtlaması yoktur. filmden bir sahneyle örnek vereyim, hatta iki sahneyle örnek vereyim. filmi izlemeden bu yazıyı okuyanlar var ise, bu paragrafın devamında gelecek iki paragraf filmle ilgili birazcık spoiler içerir.

    --- spoiler ---

    filmin sonlarına doğru, kan yağmaya başlayıp toprağın altından şeytan çıkınca çeşitli olaylar gelişip mia elektrikli testereyle birlikte dar bir yere girmişti. şeytanın nerede olduğunu bilmiyoruz, hatun dar bir alanda testereyle beklemekte. bir şeyler olacak, biliyoruz, yönetmen bize hissettiriyor bunu, kızımız endişe ile bekliyor, evet işte tam da bu sahne gerilimdir. bir şey olacağını biliriz, bekleriz, tırsarız ama hala olmamıştır, olmasını bekleriz. bu geçen süre zarfı insanı germeye yöneliktir, kalp atışın hızlanır belki ellerinle yüzünü kaparsın ya da parmaklarınla kulağını tıkarsın veya gözlerini kısarsın. çünkü gerilmişsindir.

    korku ise, gerilimin bittiği anda gerçekleşen saniyelik bir olaydır. aniden atılan çığlık ve kadraja giren görüntü bunun en basit, en klişe ama en güzel örneğidir. sahnenin devamında ise tahtanın arasından keskin bir sesle aniden giren bir bıçak. işte bu insanı korkutur, saniyelik iştir. insana hassiktir dedirtir, başından aşağı kaynar sular dökülmüş gibi olur, istemsizce kaslarının kasıldığını hissedersin belki de yerinden hoplamışsındır, çığlık atmışsındır. budur korku.

    --- spoiler ---

    korku filmlerinin yüzde doksanı gerilimden oluşur. aniden gelişen şeyler insanı korkutur. sen uzaktan kameraya doğru yavaş yavaş ilerleyen, ne kadar korkunç bir ifadeye/vücuda vs sahip olursa olsun, bir şeyden neden korkasın ki? tabii ki aniden gelişecek olay.

    öncelikle filmi the evil dead ile karşılaştıranlar hakkında birkaç şey söylemek istiyorum. tahmin ediyorum ki bunların sinemayla filmlerle tek ilişkisi onları izlemek. onun dışında hiçbir şeyi merak etmezler, araştırmazlar. böyle insanlara tabii ki saygım var. saygımın bittiği yer ise, bilmeden atıp tutmaları filmler hakkında. ya kardeşim, sana gelip de bire bir aynısını çekeceğiz diyen mi oldu? senaryo aynı olacak karakterler aynı kalacak mı dediler? ulan bir kere filmi çeken yönetmen farklı. senaryoyu bu filme uyarlayan yönetmenin ta kendisi ile rodo sayagues diye bir adam. sam raimi yazmamış ki. bu film çekilmeye başlamadan önce belli olan bir şeydir, film gösterime girdikten sonra açıklanmıyor ki. sam raimi'nin bu filmde üstlendiği rol yapımcılık. bunlar, önceden verilmiş röportajlarda da söyleniyor. gerek karakterler gerekse senaryo ile ilgili değişikliklerin olduğunu açıklamış adamlar. madem orjinal filmin hayranısın, bir remake ile karşılaştıramayacak kadar çok seviyorsun, az biraz araştırsana canım benim. sana gazeteleri dergileri ansiklopedileri karıştır diyen yok ki, internete yazsan çıkacak karşına. benim de hayranı olduğum filmler var, biliyorum o duyguyu anasını satayım. mükemmel bir film çekilmiş, daha neden tekrar çekiyorsunuz dediğim filmler oldu. my sassy girl'ün orjinalini izleyenlerin hangisi amerikan versiyonunu beğendi? oldboy hayranı olan insanların bu sene vizyona girecek olan amerikan remakeini beğeneceklerini mi sanıyorsunuz? sırf yermek için izlemişsiniz filmi, bu kadar belli etmeyin kendinize küfrettirmeyin gözünüzü seveyim.

    ikinci modelimiz ise filmde hiç korkmadım diyenler. hayır, ben korktum ve bunu kabul ettim, siz de kesin korktunuz ama söylemeye çekiniyorsunuz tarzında bir düşüncem, ifadem olmayacak. fakat bu tipte insanlar o kadar kesin konuşuyor ki, gören komedi filmine girdiğini sanacak. o kadar havalılar ki bir de. yerim sizi. eğer cidden, hiç korkmayan varsa, ben de çok ciddiyim bu filme birlikte gidelim, ikinciye girelim filme. tek şartım, ben filmi değil kendisini izleyeceğim. tepkilerine bakacağım, ikinciye izliyor ya zaten sahneleri de hatırlaması lazım. neyle karşılaşacağını bildiğinden korkmaması gerekiyor doğal olarak. biletiniz benden yahu, hakikaten çok ciddiyim.

    senaryo kötü diyenler olmuş, eyvallah. onlara lafım yok. ama bana göre, korku öğelerinin çoğundan serpiştirilmiş filme. kendilerini anlamadığım nokta, bir korku filminden ne bekledikleri.

    oyunculukları eleştirenler olmuş, katıldığım noktalar oluyor. david sönük kalmış, natalie ise kişi sayısını beşe tamamlamak için gelmiş sanki. bir etkinliği, rolü yok gibi bir şeydi filmde.

    sanırım başkalarını eleştirecek bir şey bırakmadım ardımda. emin değilim ama, öyle umuyorum.

    kendi yorumuma gelecek olursak, bu yazıyı okumaya devam eden var mı bilemiyorum gerçi. neyse. sinematografik yaklaşacak olursak, klasik korku filminden beklenilecek düzeydeydi her şey. beklediğimi verdi bana. oyunculuk olarak iki üst paragrafta bahsettim, bir iki karakter sönük kalmış rollerde. türü ise daha çok gerilim/vahşetti. korku öğeleri vardı tabii, hakkını veriyordu da. zaman zaman izlemeye devam ederek kendime işkence yaptığımı düşünmedim değil. gerilimi ise gayet iyi verdi ki filmin amacı da buydu çoğunlukla, öyle tahmin ediyorum en azından. ilk yarısında hikayeyi bize özetleyip, karakterleri tanıtma çabasında olduğu için olayların gelişme kısmı ikinci kısma göre daha azdı. ikinci kısımda ise gerilim ve vahşet üst noktadaydı. özellikle son 10 dakikası çok iyiydi. kan yağması ise muhteşemdi. hikaye doğaüstü olayları anlatan filmlerdeki klasik hikayeleri aratmıyordu (ilk iki filmi izlemedim, en kısa zamanda izleyeceğim onları da) fakat insanı bağlayan bir işlenişe sahip olduğunu düşünüyorum. sinematograf ile yönetmenin bundaki payı çok büyük doğal olarak. ara ara çalan siren sesleri ise beni benden aldı, silent hill'i hatırlattı, sevindirik oldum. vahşet sahneleri ise -ki vahşetten haz almasam bile- hoşuma gitti, psikopatçaydı. filmi bir bütün olarak ele alacak olursak, güzel filmdi. hatta çok beğendim bile diyebilirim. hayatta sevdiğim 3-5 korku filmi var, bana göre korku demenin hakkını veren, bu da onlardan biri oldu. ikincisi de çekilir umarım, orjinalinde olduğu gibi. eğer hakikaten, hala bu yazıyı okuyan varsa teşekkür ederim.
  • bkz: evli dead
    (bkz: yaran yanlış okumalar)
    algıda sıçmışım.
  • hayatı dolu dolu yaşayan biri olmamama rağmen yine de iki saat kaybettim diyebilirim bu film için*.
  • sanırım 2013 yapımı olan ile bir tek beni korkutmayı başarmış film. uzun zamandır böylesine götüm götüm olmamıştım sözlük.
    p.s: biri beni tuvalete götürebilir mi?
  • --- spoiler ---

    son anlardaki elektrikli testere sahnesiyle gelmişimi geçmişimi sikmiş flimdir.
    o ne fatality idi öyle lan.

    --- spoiler ---
  • 2013 yapımı olanı gayet başarılı bir korku filmidir.

    kötü, izlemeyin, zaman kaybı vs. diyenlere bakmayın. bunlar muhtemelen filmi izlemeden önce annesi tarafından ekmek almaya gönderilen ergen ya da sevgilisinden yeni ayrılmış atarlı delikanlılardır. bu adamların önlerine psycho'yu da sürsen eleştireceklerdir. o yüzden kulak asmayın, kesinlikle zaman kaybı değildir. ha bir de youtube'da 2 parça kamera arkası görüntüleri var, ona da bir bakın. 7/10
  • benim gibi korku/gerilim tarzı filmleri sevmeyen (sevmeyen= tırsmaktan izleyemeyen) insana sonuna kadar izletmiş filmdir. çok bir beklentimin olmaması, sırf sabah etmek amaçlı izlemiş olmam da bunda etkili sanırım.

    --- spoiler ---

    elektrikli testere sağolsun, left 4 dead oyununda hissettirdi kendimi.

    --- spoiler ---

    son olarak izlemeyi düşünenlere önerim, sağlam bir mideye sahipseniz izleyin. bol bol kan, iğrençlikler mevcut filmde. 5,5/10 veriyorum benim tarzım olmaması sebebiyle.

    edit: uyumakta sorun çekeceğim sanırım bu gece.. bir de bok varmış gibi 1080 p izledim filmi. çok güveniyorum ya götüme..
  • iyi mi desem idare eder mi desem vasat mı desem bi türlü emin olamadığım bi tat bırakmış olsa da günümüzde çıkan korku filmlerine bakınca gayet yeterli diyebileceğim bi film. senede kaç tane korku filmi çıkıyo lan böyle? bazı sahnelerinde o da sadece 1-2 sefer baydı gibi oldu ama gene de zevkle izletti kendini. gore sahneler falan iyiydi.

    ben sözlükte daha çok klişe film! diyen çıkar diye bekliyordum ama sadece 1 kişi klişe film deme mallığında bulunmuş.

    (bkz: remake filme klişe demek)

    gerçi remake olmasına rağmen orijinal the evil dead'e çok sadık kalınmamış, ben de uzun zaman önce izledim tam hatırlamıyorum ama birebir aynı işleyişi olmadığına eminim. biraz daha değiştirip yeni bi film olarak da piyasaya sürebilirlermiş hatta filmin ilk başlarında "dostum evil dead demişsin ama bu bildiğin the exorcist" dedim ben de ama sonradan toparladı. orijinal the evil dead'den uzaklaşmış olması bi yana orijinalinin tırnağı olamaz o ayrı.

    bi de şu korkmadım adamları var... tamam filmin afişini baştan aşağıya "most terrifying film evaar" tarzı yazılarla doldurmaları ayrı bi gerzeklik ama belli bi miktarın üstünde korku filmi izlemiş her insan korkmuyo artık korku filmlerinden. yani bu ne sana özel bi durum ne de bu filme özgü bi durum, ne de sözlüğe gelip "korkmadım ki korkmadım ehehee" diye yazmanı, eleştirmeni gerektirmiyor.

    orijinal evil dead gibi temposu ve gerilimi yüksek olmaması kötü, sonunu da biraz gereksiz uzatmışlar ama başta da belirttiğim gibi şu günlerde izlenebilecek fena olmayan bi korku filmi. o değil de ne çok orijinal dedim bu entry'de aq.
  • valla iyi fikir lan. ben de film çekersem afişime doldurucam "izleyeceğiniz en manyak film." "süper film amk." "izlemeyenin amına koyim." altına da küçük harfle kasap necmi, muhtar hayri yazarım. sonra gelsin paralar.
hesabın var mı? giriş yap